Paylaş
Ağız yoluyla: Tuz ruhu, klorak gibi kimyasal bir madde içilmişse, hastayı kesinlikle kusturmayınız. Hasta kusarsa yemek borusu ve boğaz ikinci kez tahriş olur. Hasta ilaç veya zehirli bir madde içmişse, maddenin kabını da kesinlikle hastaneye götürün. Çünkü maddenin ne olduğu bilinmezse hastanede etkili bir tedavi yapılamaz. Maddenin ne olduğu bilinirse en kısa sürede, en etkili tedavi uygulanabilir. Hayat zincirindeki ikinci halkadaki gibi, vatandaş zehirleyen maddeyi hastaneye götürmeyi öğrenmişse, hasta en uygun tedaviyi alacaktır. Ama madde götürülmezse milyarlarca dolara yapılmış hastane çaresiz kalacaktır.
Solunum yoluyla: Zehirli madde çoğunlukla gazdır. Gazlı ortamdan süratle uzaklaşıp temiz havaya çıkmak gerekir. LPG havadan ağır olduğu için yerde birikir. Şofben zehirlenmelerinde yerde daha yoğun gaz vardır. Doğal gaz havadan hafif olduğu için yukarıda birikir. Havagazı zehirlenmelerinde yükseklerde daha yoğun gaz vardır.
Deri yoluyla: Zehirli maddenin temas ettiği yerler tazyiksiz bol suyla yıkanır.
Öğün aralarına uyun
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Akın, kalp damar hastalıklarında beslenme şekli ve metabolizmanın, ilaçla tedaviden bile çok önemli olduğunu vurguluyor. Öğün sıklığı ve miktarınımn metobolizmada çok olumlu olduğuna da dikkat çeken Akın, şu bilgileri verdi: “Öğünlerin atlanması, açlık periyodunun uzaması keton cisimlerinin artmasına sebep olur. Öğünlerde miktarların azalması ve öğünlerin sıklaşması sonucunda kolesterol sentezi azalır, şekeri dokulara taşıyan insulin daha az salgılanır, zararlı kolesterol sentezi de azalmış olur. Dolayısıyla öğünlerimizde düzen ve ölçülü miktarlar metabolizmamız üzerine olumlu katkı sağlar. Uzamış açlık periyodu sonucunda yenilen gıdalara bağlı kan şekerinin artması,artmış insulin salınımı, kan basıncı değişiklikleri, kalp atım sayısının etkilenmesi, ürikasit seviyesinin artması kalp damar hastalığı bulunan kişilerin klinik durumunu süratle olumsuzlaştırır.”
Soğuk algınlığında çocuk doktora ne zaman gitmeli
ÇOCUK Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay, değişen mevsim koşullarına göre bebeklerin, çocukların çok çabuk hastalandığını ve ailelerin bu konuda bilinçli olması gerektiğine dikkat çekiyor, doktora ne zaman gidilmesi gerekktiğine şöyle açıklık getiriyor:
>> Bebeğinizin ilk soğuk algınlığıylaysa.
>>Bebeğiniz 3 aydan küçükse.
>> Nezle öksürük olmadan ateş başladıyla, 3 gün geçtiği halde 38 derecenin üstündeyse.
>>Çocuğunuzun uykusunu bölen kuru öksürük 2 günden fazla devam ederse.
>>Aşırı kusmalar varsa. Nefes alma zorluğu, göğüste inip kalkma varsa ve burun kanatları her nefes alışta açılıp kapanıyorsa.
>>Koyu yeşil, kanlı ve mukuslu burun akıntısı 45 günden fazla sürerse.
>>Kulaklarını tutuyor, acı çeker gibi görünüyor ve her zamankinden farklı çığlık atarak ağlıyorsa.
>>Bitkin ve halsiz görünüyor, inliyor, sürekli uyuyor ve bir şey yiyip, içmiyorsa.
>>Öksürük 15 günü geçtiği halde hala şiddetle devam ediyorsa.
Mutlaka doktora başvurmalısınız. Hiçbir şikâyeti olamayan çocukta birden çok şiddetli, kontrol edilemeyen bir öksürük gelişirse, yabancı cisim yutmuş olabilir. En yakın sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.
Paylaş