Buğra Adil Buyrukcu

Yaşam tarzı değişikliklerini hafife almayın

25 Ağustos 2024
Her geçen gün ile birlikte yaş alıyor ve yaşlanıyoruz. Yaşam döngümüzün doğal bir süreci olan yaşlanmayı durdurmak ise mümkün değil. Ancak yaş almayla birlikte gelişebilecek yıpranmaları azaltabilmek, bu süreci geciktirmek ve ilerleyen yaşları daha zinde, daha sağlıklı ve daha aktif geçirmek mümkün.

Geçtiğimiz haftaki yazımda sağlıklı beslenmenin yaşamımıza nasıl bir değişim ve güzellik kattığını sizlerle paylaşmıştım. Sadece doğru ve yeterli beslenerek bile birçok hastalığa karşı önlem alınabileceği ve yaşam kalitesinin artırılabileceği bir gerçek. Bugün de buna ek olarak hayatımıza şifa katacak, bizlere daha fit ve zinde bir yaşlanma süreci sağlayabilecek 3 önemli alışkanlıktan bahsedeceğim. Çünkü günümüzde yaşam şartlarının zorluğu, çevresel faktörlerin olumsuzlukları ve daha birçok şey, sağlığımızı bizden kolaylıkla çalabiliyor. Ancak tüm bu olumsuzlukların önüne geçebilir ve nasıl yaşlanacağınıza kendiniz de karar verebilirsiniz. Bunu yapabilmenizin tek yolu da biraz sonra bahsedeceğim 4 güzel alışkanlığı yaşam tarzınıza adapte etmek.

EN ÖNEMLİ ADIM SAĞLIKLI BESLENME 

Fiziksel ve zihinsel sağlığımızı iyileştirmenin en önemli adımlarından biri sağlıklı beslenmek. Yaşam tarzınızda yapacağınız en akıllıca değişim, yeme alışkanlıklarınızı gözden geçirmek olmalıdır. Her yaş grubunun yeterli ve dengeli beslenmesi ayrıdır. Bu nedenle bir uzmandan yardım almanız, size uygun beslenme sistemine geçmenize yardımcı olur. Sağlıklı beslenmenin sağlığımıza olan faydalarını geçtiğimiz haftaki yazımda ayrıntılı bir şekilde anlattım. Oradan okuyabilirsiniz. Bugün gelin, diğerlerine odaklanalım.

HAREKET ETMEKTEN KAÇMAYIN!

Birçok hastalığı tetikleyen ana faktörlerden biri de hareketsiz yaşamdır. Maalesef ki modern hayat ile birlikte hareketsiz bir yaşam tarzı da normalleşmeye başladı. Ancak kötü haber şu ki bu yaşam tarzı sağlığınızın en büyük düşmanlarından biri. Mesela yapılan bir araştırmaya göre günde 4 saatten fazla oturmak, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre de hareketsiz kaldığınız her an kalp hastalıklarına, diyabete, hipertansiyona ve obeziteye yakalanma riskiniz iki katına çıkıyor. Bunun yanı sıra bazı kanser türleri, hipertansiyon, osteoporoz, hormonal dengesizlik ve depresyon gibi hastalıklar da sizi yakalayabilmek için sıraya giriyor.

ZİNDE, AKTİF VE SAĞLIKLI YAŞ ALIN 

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı beslenmenin hastalıklara etkisi

18 Ağustos 2024
Sağlığımızı etkileyen en önemli faktörlerden birinin beslenme biçimimiz olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Oysa ki sağlıklı ve yararlı besinlerden oluşan bir yeme düzeniyle diyabet, kanser, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere daha birçok rahatsızlığa yakalanma riskinizi azaltabilirsiniz.

Sağlıklı beslenme kavramını son yıllarda her yerde duyuyoruz. Ancak gerçekten bu iki kelimenin ne anlama geldiğini ya da hayatımıza nasıl etki ettiğini biliyor muyuz? Bugün bu önemli konuya ayrıntılı bir şekilde değinmek istedim. Çünkü birçok ciddi sağlık sorunun gelişme nedenlerine baktığımız zaman ana faktörlerden birinin sağlıksız beslenme olduğunu görüyoruz. Beslenme kaynaklı hastalıkların önüne geçebilmek içinse sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzımız haline getirmemiz şart. Aksi taktirde kanser, diyabet, obezite, Alzheimer, depresyon, yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere daha birçok ciddi rahatsızlık kapınızı çalmak için sıra bekliyor olabilir.

SAĞLIKLI VE MUTLU BİR YAŞAMA ADIM ATIN

Sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam tarzı haline getirmek, uzun vadede mutlu ve kaliteli bir hayata adım atmak demektir. Çünkü doğru beslenme, vücut ağırlığınızı korumanın dışında enerji seviyenizin yükselmesine, ruh halinizin düzelmesine ve hastalıklardan korunmanıza yardımcı olur. Bu nedenle siz de bugün kendinize bir iyilik yapın ve beslenme düzeninizi gözden geçirin. Eğer sağlıklı beslenme anlamında yeterli olmadığını düşünüyorsanız, ilk adımı atın ve hayatınızı değiştirin. Emin olun, yararlı besinlerden oluşan yeme düzeni, beraberinde sizlere birçok avantajı da getirecek. Ancak ben bugün sadece sizlere beslenme ile yakalanma riskinizi azaltabileceğiniz bazı hastalıkları hatırlatacağım. Diğer faydalarını da bir sonraki yazılarımda paylaşmaya devam edeceğim.

KALBİMİZ SAĞLIKLI BESLENMEYİ SEVER 

Kalp ve damar hastalıkları maalesef ki artık milyonlarca kişiyi etkileyen küresel boyutta bir sağlık sorunu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl dünyada yaklaşık 18 milyon kişi, hayatını kalp hastalıkları ve inme nedeniyle kaybediyor. Aslında kalp rahatsızlıkları yüzde 80 oranında önlenebilen hastalıklardan biri. Bu sinsi hastalıkla tanışmamak ve hayatımızdan uzak tutmak için elimizdeki en güçlü silahlardan biri de sağlıklı beslenme. Özellikle kalp sağlığınızı koruyan bazı muhteşem besinler bulunduğunu hatırlatmak isterim. Bunları sofralarınızdan eksik etmediğiniz zaman, emin olun çok daha iyi çalışan bir kalbiniz olacak.

KANSERLE SAVAŞA BESLENMENİZLE BAŞLAYIN 

Yazının Devamını Oku

Taze ballar raflarda yerini aldı

11 Ağustos 2024
Ağustos ayı ile birlikte bal hasadı başladı ve taze ballar artık raflarda. Ancak doğanın bizlere sunduğu en değerli şifa kaynaklarından biri olan balın da sağlıklısına ulaşmak, artık eskisi kadar kolay değil.

Bu nedenle bal alacağınız zaman bazı önemli ayrıntılara dikkat etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde şifa bulmak için tükettiğiniz bu mucizevi sıvı, size zehir de olabiliyor. Her geçen yıl ile birlikte güvenilir gıdaya ulaşmamız zorlaşıyor. Bu gıdalardan biri de maalesef ki sağlığımıza faydaları saymakla bitmeyen ve doğanın bizlere bir armağanı olan bal. Arıların ürettiği bu altın renkli mucizevi sıvı, yüzyıllardır doğal bir ilaç olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra arı ürünleriyle gerçekleştirilen apiterapi de geleneksel tıp yöntemlerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Vitamin ve mineraller açısından çok zengin olan bal, düzenli tüketildiği zaman bağışıklık sistemimizi güçlendirmekle kalmıyor, birçok hastalığa karşı da koruma sağlıyor.

BAL NEDEN ÇOK DEĞERLİ BİR GIDA?

Elbette ki doğanın bizlere sunduğu birçok şifalı besin var. Ancak şunu belirtmeliyim ki balın yeri gerçekten ayrı. Çünkü içeriğinde su, karbonhidrat, proteinler, aminoasitler ile niasin, riboflavin ve pantotenik asit gibi vitaminlerin yanı sıra kalsiyum, bakır, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum ve çinko gibi mineraller de yer alıyor. Bitmedi, bunların dışında bolca B1, B2, C, B6, B5 ve B3 vitaminleriyle dolu. Tüm bunlara ek olarak geleneksel ilaçlarda doğal bir antiseptik olarak kullanılıyor. Ayrıca çok güçlü bir antioksidan kaynağı. İşte tüm bu özellikleri balı muhteşem bir besin haline getiriyor. Sağlığımıza olan faydaları ise saymakla bitmiyor. İşte bazıları…

-Bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyor.

-Soğuk algınlığına iyi geliyor, öksürüğü azaltıyor ve boğaz iltihabı tedavisinde de etkili.

-Mide ve bağırsak florasının iyileşmesine yardımcı oluyor. Sindirimi kolaylaştırıyor.

-Beynin daha iyi çalışmasını sağlıyor ve hafızayı güçlendiriyor.

Yazının Devamını Oku

Kavurucu sıcaklarda nasıl beslenmeliyiz?

4 Ağustos 2024
Bu yıl kavurucu sıcakların sonu pek de gelecek gibi görünmüyor. Bu nedenle vücudumuzun sıcaklarla daha kolay mücadele edebilmesini sağlayabilmek adına beslenme alışkanlıklarımızda bazı değişiklikler yapmamız şart.

Çünkü ağır yemekler, hamur işleri ve hazır gıdalar, sıcak havanın bizlere yaşattığı olumsuzlukları artırmasının yanı sıra bağışıklık sistemimizin de zayıflamasına neden olabiliyor. Çok sıcak bir yaz geçiriyoruz. Anlaşılan o ki hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üstünde seyir etmeye devam edecek. Bu nedenle 7’den 70’e hepimizi olumsuz etkileyen sıcaklara karşı bir dizi önlem almamız şart. Beslenme konusu da bu önlemlerin başında geliyor. Çünkü sıcaklık artışına bağlı olarak vücudumuz ter, solunum ve idrar ile çok daha fazla sıvı kaybediyor. Tüketilen sağlıksız besinler de hem sıvı kaybını artırıyor hem de vücut ısısının daha da yükselmesine yol açıyor. Vücudumuz gereksinim duyduğu vitamin ve mineralleri beslenme yoluyla karşılayamadığı zaman da ciddi sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Bu nedenle sağlığımızı koruyabilmek adına yaz aylarında nasıl beslenmemiz gerektiğini bilmemiz oldukça önemli.

AĞIR YEMEKLERDEN HAFİFLERİNE GEÇİŞ

Bu dönemde önceliğiniz vücut ısısını artıran yüksek kalorili ve zor sindirilen besinlerden uzak durmak olmalı. Yani ağır yemekler, ‘out’, hafif yemekler ‘in.’ Bu kapsamda kırmızı et, tavuk, kuru baklagiller gibi besinleri sıcak yaz günlerinde ölçülü tüketmeye özen gösteriyoruz. Mesela protein zengini yumurtayı haşlama olarak veya salatalarda, et ürünlerini de ızgara veya sebze yemeklerinin içerisinde az miktarda kullanarak yiyebilirsiniz. Hamur işlerine, yağlı yemeklere ve kızartmalara bu süre içinde mümkün olduğu kadar mesafeli kalın. Çünkü mevsiminde sebze tüketmek, her zaman en sağlıklı beslenme şeklidir. Öğünlerin vazgeçilmezi olan salatalar da yaz aylarında favorileriniz arasında olmaya devam etsin. Mevsim yeşilliklerinden oluşan klasik salataları bolca tüketebilirsiniz. Bırakın sofralarınız yeşilliklerle şenlensin.

BAHARATLI VE TUZLU GIDALARI LİSTENİZDEN ÇIKARIN

Yaz aylarında sağlığımızı tehdit eden en önemli beslenme alışkanlıklarından biri de bol baharatlı ve tuzlu yiyecekler tüketmektir. Baharatı bol besinler, vücudumuzun ısı üretiminin artmasına, fazla tuz ise kan dengesini bozarak, vücudun su ihtiyacının artmasına neden olur. Sıcak havalarda özellikle yağlı atıştırmalıklar, cipsler, krakerler, kremalar, soslar, hazır dondurmalar, donmuş hamur ürünleri, donmuş patates gibi içerisinde trans yağ bulunan besinlerden kaçınılmalıdır. Bu tür besinlerin hem sindirimi zordur hem vücudun su ihtiyacını artırır hem de en sağlıksız gıdalardır. Bu nedenle kesinlikle tüketilmemelidir. Yaz aylarında ayrıca mümkünse öğün sayısını da azaltın. Mesela öğle öğününü ara öğün gibi yapıp, akşam öğününü de mümkün olduğu kadar kolay sindirilebilen besinlerden tercih edin. Suyun yeri her zaman ayrıdır. Hiçbir içecek suyun yerini tutamaz. Bu nedenle sıcak havalarda her zamankinden çok daha fazla su tüketmeye özen gösterin. Tabii ki su ile birlikte ayrıca elektrolit içeriği yüksek mineralli su, komposto ve ayran gibi içecekleri de tüketmeyi ihmal etmemelisiniz. Ayrıca serinlemek için tercih ettiğiniz gazlı ve şekerli tüm içeceklerle aranıza mesafe koymayı da beslenme prensiplerinizden biri yapmayı unutmayın.

LEZZETLİ YAZ MEYVELERİNİN TADINI ÇIKARIN

Yazının Devamını Oku

Sıcakla gelen besin zehirlenmesi

28 Temmuz 2024
Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üstünde seyretmesi besin zehirlenmesi vakalarını da tetikledi. Bulantı, kusma, karın ağrısı, halsizlik ve ishal ile kendini gösteren besin zehirlenmeleri, her ne kadar hafif seyreden bir hastalık olsa da bağışıklık sistemi zayıf olanlarda, çocuklarda ve yaşlılarda ölüme kadar götürebilecek tablolara neden olabiliyor.

Yaz aylarında bazı hastalıklarda artış gözlenmesi oldukça normal. Ancak ülkemizi etkisi altına alan kavurucu sıcaklar, özellikle besin zehirlenmesi vakalarının görülme sıklığını bir hayli artırmış görünüyor. Çünkü bugünlerde birçok kişi, ishal, kusma, halsizlik, karın ağrısı ve yüksek ateş gibi ciddi belirtilerle sağlık merkezlerine başvuruyor. Gıda zehirlenmesi, hafif seyirli ve kısa süreli bir hastalık olması nedeniyle genellikle ciddiye alınmayabiliyor. Ancak bağışıklık sistemi zayıf olanlar, yaşlılar, çocuklar ve bebekler için ölüm riskini beraberinde getiren bir sağlık sorunu olduğunu da unutmamak gerekiyor.

BESİNLER NASIL ZEHİRLİ HALE GELİYOR?

Gıdaların sıcak ortamda unutulması veya uygun olmayan koşullarda saklanması sonucu oluşan bakteriler ve bunların ürettikleri toksinler, bizleri hasta edebiliyor. Bugünlerde yaşadığımız yüksek sıcaklıkların da besinlerin daha çabuk bozulmasına katkı sağladığı kesin. Ayrıca hijyenik ortamlarda hazırlanmayan, iyi pişmemiş veya temiz olmayan sularla yıkanan sebze ve meyveler de besin zehirlenmesine yol açabiliyor. Bazı besinler, diğerlerine göre çok daha çabuk bozulabiliyor. Özellikle uygun koşullarda saklanmayan et, tavuk, balık, mayonez, süt ve süt ürünleri, yumurta, deniz mahsulleri, sütlü tatlılar ve dondurma gibi besinlerde bakteriyel bozulmaları sıkça görüyoruz.

BELİRTİLER 72 SAAT İÇİNDE GÖZLENİYOR

Besin zehirlenmeleri genellikle kısa süreli ve hafif seyreden bir hastalıktır. İlk belirtiler, gıdanın tüketiminden 30 dakika sonra veya 72 saat içerisinde ortaya çıkabilir. Gıda zehirlenmesi tablosunda en yaygın görülen belirtiler arasında ise bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, karında kramp, mide yanması gibi sindirim sistemini ilgilendiren sorunlar yer alır. Bunların yanı sıra ateş, üşüme, titreme, sıcak basması, halsizlik gibi yakınmalar da gözlenebilir.

RİSKLİ GRUPLAR İÇİN ÖLÜMCÜL OLABİLİR

Yazının Devamını Oku

Havuz, deniz ve mantar enfeksiyonu

21 Temmuz 2024
Havuz suyunun neden olduğu vajinal mantar enfeksiyonuna yakalanan birçok kadın, bugünlerde soluğu doktorda alıyor. Peki, vajinada kaşıntı, yanma ve akıntı ile kendini gösteren bu hastalığa karşı nasıl önlem almalıyız? Hadi gelin, bugün yaz tatilinizin bu can sıkıcı hastalık ile bölünmemesi için neler yapmanız gerektiğine bir göz atalım.

Serinlemek amacıyla girdiğiniz havuzlarda gün boyu çok güzel vakit geçiriyor olabilirsiniz. Ancak bu eğlenceli anların neden olduğu bazı hastalıklar, keyfinizi kaçırabiliyor. Özellikle bugünlerde kadınların kâbusu olan vajinal mantar enfeksiyonunun görülme sıklığı arttı. Bunun da en önemli nedeni elbette ki hijyenik olmayan ve fazla klorlu suya sahip olan havuzlar. Çünkü klor, kadınların vajen florasını bozan bir dezenfektan. Havuza her girdiğinizde klor nedeniyle genital bölgenizin doğal yapısı zarar görüyor ve florayı koruyan yararlı bakteriler ölüyor. Bunun sonucunda da mantar gibi diğer organizmaların vajinal bölgede üremesi kolaylaşıyor. Yani kirli havuzların yanı sıra aşırı klorlu havuz suyu da kadınların vajinal mantar enfeksiyonuna yakalanmasına neden olabilir.

ISLAK MAYOYLA GEZMEK DE MANTAR YAPIYOR

Sıcak, nemli, ıslak, terli ve kapalı vücut bölgeleri, mantar hastalığının en sevdiği alanlardır. Bu nedenle mantar enfeksiyonları yaz aylarında daha çok ortaya çıkar. Özellikle deniz ve havuz sonrası ıslak mayoyla dolaşmak, vajinal mantar enfeksiyonu oluşmasındaki en önemli nedenlerden biridir. Islak mayo ile dolaştığınız her an, kasık ve genital bölge mantarlarına uygun ortam oluşturmuş oluyorsunuz. Bu nedenle yanınıza mutlaka yedek bir mayo almayı ihmal etmeyin.

YANMA, KAŞINTI VE AKINTI VARSA DİKKAT!

Yaz aylarında genital bölgenizde yanma, kaşıntı, batma ve akıntı belirtilerini gözlemliyorsanız, o zaman geçmiş olsun! Çünkü mantar enfeksiyonu sizi yakalamış demektir. Kadınların yaşam kalitesini düşüren bu hastalıkta özellikle kaşıntı oldukça şiddetlidir. Öyle ki hastaların çoğu kaşıntı nedeniyle doktora başvurur. Hastalarda genellikle beyaz renkli ve kokusuz bir akıntı da görülür. Bu belirtilere ek olarak bazen idrar yaparken yanma hissi ya da cinsel ilişki esnasında ağrı gibi semptomlar da gelişebilir.

TEDAVİ İÇİN GEÇ KALMAYIN!

Yazının Devamını Oku

Dış kulak yolu enfeksiyonu tatilinizi gölgelemesin

14 Temmuz 2024
Kavurucu sıcakların bunaltıcı etkilerinden biraz olsun kurtulabilmek için soluğu deniz ve havuzlarda alıyoruz. Ancak yüzdüğünüzde kulağınıza kaçan su, size yaz aylarını zehir edebilecek tarzda bir hastalığa davetiye çıkartabiliyor. Bu hastalık, üstelik şiddetli ağrı ile seyretmesinin yanı sıra tedavi edilmediği zaman duyma sorunlarına bile yol açabiliyor.

Temmuz ayının ortalarına geldiğimiz bu dönemde deniz ve havuzdan bulaşan hastalıkların görülme sıklığı da arttı. Bu hastalıklardan bir tanesi de dış kulak yolu enfeksiyonu. Havuz, deniz ve duşta kulağa su kaçması sonucu ortaya çıkan bu hastalık, önemsenmediği zaman, işitme kaybına ve hatta tinnitus (sürekli kulak çınlaması) hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Yüzme aktivitesi sırasında kulaklara sık sık su kaçması, her ne kadar toplumumuzda sorun olarak algılanmasa da bu durum, şiddetli ağrılarla sizi yıpratan bir hastalık şeklinde karşınıza çıkabiliyor. Üstelik kulağınızda kalıcı hasarlara bile neden olabiliyor.

KLORLU SU, DIŞ KULAK FLORASINI BOZUYOR 

Havuz suyu temizliğinde kullanılan klor da dış kulak yolu enfeksiyonunu tetikleyebiliyor. Çünkü bol klorlu havuzlar, kulak yolunda bulunması gereken zararsız mikropları yok ederek, kulak kanalının florasının bozulmasına neden oluyor. Bu durum da hastalık yapan bakterilerin daha kolay bir şekilde üremesine yol açıyor. Bu nedenle ister kirli ister temiz olsun, kulağınıza kaçan su, sizleri her daim hasta edebilme potansiyeline sahip.

ÖNCE KAŞINTI SONRA ŞİDDETLİ AĞRI GELİYOR 

Dış kulak yolu enfeksiyonu belirtilerini kesinlikle göz ardı etmeyin. Çünkü hastalığın seyri gerçekten zorlu geçebiliyor. Enfeksiyon, kendini ilk olarak kulakta kaşıntı ve dolgunluk hissi ile gösteriyor. Sonrasında ise giderek şiddetlenen bir ağrı başlıyor. Bu ağrıyı kulak kepçesine dokunduğunuz zaman bile hissedebiliyorsunuz ve ağrı giderek daha da artıyor. Bazı hastalarda ağrı o kadar şiddetleniyor ki ağzın açıp, kapatılmasına bile engel olabiliyor. Ardından kulağınızda şişme ve akıntı ortaya çıkıyor. Bu semptomların ardından işitme azlığı da geliyor. Yüksek enfeksiyon döneminde ise ateş de ortaya çıkıyor. Anlayacağınız, dış kulak yolu enfeksiyonu gerçekten ağrılı bir süreci beraberinde getiriyor. Bu belirtilerden birkaçını yaşadığınızı hissettiğiniz anda mutlaka Kulak Burun Boğaz uzmanına başvurmayı ihmal etmeyin. Aksi taktirde hastalığın tedavisi de iyileşme süreci de zorlaşır.

KULAK TEMİZLEME ÇUBUĞU KULLANMAYIN! 

Yazının Devamını Oku

Sıvı kaybına karşı önleminizi alın

7 Temmuz 2024
Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üstünde seyretmesi birçok kişinin su ve mineral kaybı sorunuyla karşı karşıya kalmasına neden oldu.

Sıvı kaybına bağlı gelişen halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, bilinç bulanıklığı ve akut böbrek yetmezliği gibi sorunlar nedeniyle bu sıralar acil servislerde de yoğunluk arttı. Mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklıkları maalesef ki hepimizi perişan ediyor. Güneş yanığı ve güneş çarpmasının yanı sıra vücudumuzda gelişen sıvı kaybı (dehidrasyon) nedeniyle de birçok kişinin sağlığı olumsuz etkileniyor. Vücuttaki sıvı kaybının en önemli nedeni ise terleme. Metabolizmamız artan vücut ısısını terleme ve solunum yolu ile dengede tutmaya çalışıyor. Ancak aşırı sıcaklarda vücudumuzun bu savunma mekanizması yeterli olmuyor ve aşırı terleme ile birlikte su ve elektrolit kaybı ortaya çıkıyor. Kaybedilen sıvının ve minerallerin yerine konmaması durumunda da organlarımız, hücrelerimiz ve dokularımız sağlıklı bir şekilde çalışamıyor. Bu durum da hayati öneme sahip olan organlarımızı olumsuz etkileyerek, ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Vücutta adeta bir şoka neden olan dehidrasyon vakalarının tedavisi ise ancak hastane ortamında gerçekleştirilebiliyor.

MİNERAL EKSİKLİĞİ DE BAŞ GÖSTERİYOR

Yaz aylarında aşırı terleme ile birlikte vücudumuz sadece su değil, tuz ve mineral de kaybediyor. Bu durum da vücudumuzun elektrolit dengesinin bozulmasına neden oluyor. Özellikle bünyemizin sodyum ve potasyum dengesi şaşıyor. Şiddetli dehidrasyon ile birlikte ayrıca sıcak çarpması gibi ısıya bağlı hastalıklar, böbrek sağlığı sorunları, şok ve komaya girme gibi sağlık sorunları da ortaya çıkabiliyor. Tüm bunların dışında sıvı kaybına bağlı ortaya çıkan tansiyon düşüklüğü de yaz boyu peşinizi bırakmıyor.

SIVI VE MİNERAL KAYBI NASIL ÖNLENİR?

Günlük sıvı alma miktarınızı takip ederek, terleme ile oluşan mineral ve su kaybını önlemeniz mümkün. Günlük olarak her 20 kiloya 1 litre olacak şekilde su tüketebilirsiniz. Ancak sıcak havalarda daha fazla suya ihtiyaç duyulacağı için bu miktarı biraz daha çoğaltabilirsiniz. Ancak susamayı beklemeden, su içmeyi alışkanlık haline getirirseniz, sıvı kaybınızı çok daha kolay önleyebilirsiniz. İçtiğiniz sıvı miktarını takip etmekte zorlanıyorsanız da idrarınızın rengini kontrol ederek, durum analizi yapabilirsiniz. Çünkü idrar miktarı ve rengi, vücudun susuzluğunu ele veren belirtilerden biridir. Eğer idrarınızın rengi normalden daha koyu ise bu sizin az su içtiğinizi gösterir.

MADEN SUYU İÇMEYİ İHMAL ETMEYİN

Yazının Devamını Oku