Barbaros Tapan

Adalet Peşinde

5 Ocak 2020
Jamie Foxx’un başrolü Michael B. Jordan ve Brie Larson’la paylaştığı “Just Mercy”, Türkiye’de 14 Şubat’ta gösterime girecek. Filmde haksız yere ölüm cezasına çarptırılan bir mahkumu canlandıran dünyaca ünlü Oscar’lı yıldız, rolünü Los Angeles’ta bir araya geldiği Barbaros Tapan’a anlattı. Jamie Foxx, ailesi hakkında da çok özel açıklamalarda bulundu.

Kanunlar herkes için aynı olmalı. Ama filmde bunun tersini görüyoruz...

- Evet... Kağıt üzerinde harika bir adalet sistemimiz var. Ama bazı insanlar bu sistemi idare eden pozisyonlara gelince, kağıt üzerindeki sistem anlamını yitiriyor. Gerçi herkesi kötü olarak sınıflandırmamak lazım. Az da olsa zirveye tırmanan iyiler de var...Dünyanın her yerinde yanlışlıklar, yolsuzluklar var. Ama bizler rahatken, keyfimiz yerindeyken, her şey yolundayken elimizdeki akıllı telefonlarla ya da televizyondaki reality show’larla meşgulüz. Dünyada her şeyin yolunda olduğunu düşünüyoruz.Oysa filmde gösterdiğimiz gibi aslında kapalı kapıların ardında çürümüşlük var ama bu durumu senin görmeni istemiyorlar.Bizim toplumumuzda eğer siyah vatandaşsan, kolay hedefsin. Bu durum şimdilerde daha küstah, daha bariz bir hâl aldı. Yıl 2020, ırk ayrımı konu bile olmamalı diye düşünürken aslında bu ayrımcılığı en üst kademede görüyoruz...Soruya dönersem; kağıt üzerinde yazılanları kim uygulayacak? Eğer kağıtta “hepimiz eşitiz” yazıyorsa, öyle olmasını kim sağlayacak? Ne pahasına olursa olsun para kazanmak isteyen, insanları yok etmek için komplo kurmaktan çekinmeyen zihniyet ne zaman o pozisyonlara gelmezse, o zaman adalet gerçekleşir...

HAPİSTEN ÇIKTIĞINDA BABAMI YANIMA ALDIM

Filmde haksız yere hapse atılıp ölüm cezasına çarptırılan bir mahkumu canlandırdınız. Role nasıl hazırlandınız?

- Tanıdığım herkesin mutlaka siyahi bir arkadaşı ya da akrabası hapse girmiştir veya polisle sorun yaşamıştır. O yüzden uzak olduğum bir konu değil.

Sizin var mı hapse giren yakınınız?

- Babam hapse girdi. Üvey babam da... İşin komik tarafı babam, kimsenin eğitime önem vermediği yıllarda 25 yıl eğitmenlik yapmış, cumartesi pazar günleri çocukları sokaktan uzak tutmak için spor aktiviteleri düzenlemiş bir insan.Ama bir gün hiç hesapta yokken üzerinde 25 dolarlık yasa dışı madde ile yakalanmış ve 7 yıl hapse mahkum olmuş. Aslında eğitimli ve zararsız bir adam. Binlerce hikaye var böyle.

Yazının Devamını Oku

Şeker dükkanındaki çocuk gibiyim

29 Aralık 2019
Disney +’ın ilk dizisi “The Mandalorian”, yayınlandığı günden itibaren “Star Wars” (Yıldız Savaşları) hayranlarının ilgi odağı oldu. Uzay teması ile western tarzını “Star Wars” atmosferiyle harmanlayan dizide başrolü Pedro Pascal üstlendi. Barbaros Tapan, ünlü oyuncuyla Los Angeles’ta buluştu, “Star Wars” galaksisini televizyona taşıyan dizinin detaylarını konuştu.

Disney +’ın ilk ve oldukça ses getiren dizisi “The Mandalorian”da yer almanın sizin için anlamı nedir?

- Bilmiyorum, inanamıyorum... Bana sen söyleyebilir misin? Hikaye anlatımı, izleyiciler ve kameranın her iki tarafında çalışan insanlar için gerçekten heyecan verici. Şimdi hikayelerin anlatımı ve erişim şeklimizle yeni topraklara açılıyoruz gibi hissediyorum.

Yazarlar, iki saatlik uzun metrajlı film yazmak yerine birkaç sezonluk karakter yayı oluşturma fırsatı buluyorlar. Ve Disney’in bu kadar akıllı bir şekilde kafasını o yöne döndürdüğünü görmek büyüleyici. Ne yaptıklarını biliyorlar, ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Çok etkileyici.

Tamamen farklı bir eğlence sistemi yaratmak için aldıkları riski çok etkileyici buluyorum. Onlar da tamamen yeni toprakları keşfediyorlar ve yeni bir hikaye anlatım modeli oluşturuyorlar.

“Star Wars” kültürü olmayanlar için “The Mandalorian” hakkında neler söylersiniz? Nedir, ne değildir? Ne tür insanlardır dizidekiler, hatta insanlar mı?

- Aslında bir inanç.

İnanç... Biraz daha açar mısınız?

- Dizi, “Star Wars” evrenine ait. “Star Wars”a fazla aşina olmayan insanlar için söylüyorum. “The Mandalorian”ın başlangıç noktası, “Episode 6-Star Wars: Return of The Jedi”dan sonrası ve “Episode 7”den önceki dönem. Savaş sonrası dünya.

Yazının Devamını Oku

Papa rolünün anlamı vardı

22 Aralık 2019
Son filminde Papa Benedict’i canlandıran Oscar ödüllü Anthony Hopkins, yaşamak ile ölmek arasında yapmak zorunda olduğu seçimi anlattı: “Alkolizmi yaşadım, bağımlılık cehennem gibiydi. O zamanlar çok akıllı olduğumu zannederdim. Ta ki yaşamak ile ölmek arasında seçim yapmak zorunda kalana kadar. Ben yaşamak istedim.”

‘Sir’ unvanlı Oscar’lı yıldız Anthony Hopkins’in son filmi “The Two Popes”, Netflix’te yayına girdi. Barbaros Tapan usta oyuncuyla Los Angeles’ta buluştu, hem yeni filmini hem de özel hayatını konuştu.

◊ “The Two Popes”un en sevdiğim yanı, konuşma sanatını hatırlatması. Teknoloji yüzünden karşılıklı oturup sohbet etmeyi neredeyse unuttuk. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

- Bilmiyorum. Sosyolog değilim. Bahsettiğin şey cep telefonlarının verdiği zarardan dolayı olabilir... Bugünlerde herkes çok kızgın. Zehir gibiler. Kimse konuşmuyor. Sanki herkes ızdırap içinde, öfke dolu. Bense bir dakikamı bile mutsuz geçirerek boşa harcamak istemiyorum. Hayatı çok ciddiye almak, yaşarken ölmek demek. Hayattan mizah ve kahkahayı eksik tutmak da yaşarken ölmek demek.

◊ Filmde karşılıklı uzun diyaloglar var. Seviyor musunuz o tarz sahnelerde oynamayı?

- Evet, tabii ki! Papa için Roma’ya gitmeden önce “King Lear”ı (Kral Lear) yapıyordum. Senaryodaki satırlarımı bir türlü ezberleyemedim. Beynim tek bir kelimeyi bile almıyordu. Tıka basa doluydu... Bitkin, tükenmiş bir beyin ile Jonathan’la (Pryce) buluştum. O buluşmadan sonra kafamda bazı şeyler oluştu.

◊ Jonathan Pryce müthiş bir aktör. Çalışma tarzınız benzer mi?

- Farklı... Ben tüm diyaloğumu ezberlerim. Jon biraz daha rahat. Ama sette müthiş vakit geçirdik, çok eğlendik. Gerçi Roma’dayken çok fazla rol yapmaya gerek yok. Şehir senin yerine rol yapıyor zaten.

Yazının Devamını Oku

Nicole Kidman: Gençlerin dilini yeni öğreniyorum

15 Aralık 2019
FOX News’un kurucusu Roger Ailes’in taciz skandalını konu alan “Bombshell”, 20 Aralık’ta “Skandal” adıyla vizyona giriyor. Filmde Charlize Theron ve Margot Robbie ile başrolü paylaşan ünlü yıldız Nicole Kidman, Los Angeles’ta Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı.

◊ “Bombshell” filminin setini konuşarak başlayalım sohbetimize...

- Konumuz çok güçlüydü ve güzel yapılandırılmıştı, o yüzden şanslıydık. Filmi çekim şeklimiz de farklıydı. Kameralar her yerdeydi, o yüzden her birimiz sete tamamen hazır gelip hep birlikte oynuyorduk.

◊ Kadro da çok güçlü; Charlize Theron, Margot Robbie ve siz...

- Evet! Margot’yu çok uzun zamandır tanıyor ve onunla birlikte oynama fırsatını kolluyordum. Charlize ile yıllar önce telefonda konuşmuştuk birlikte bir şeyler yapmak için. Hatta şimdi adını veremeyeceğim bir projede birlikte yer alacaktık ama olmadı. “Bombshell” geldiğinde ben “Big Little Lies” dizisini çekiyordum. Sette ilk Meryl’e (Streep) bahsettim. “Yapmalı mıyım?” diye ona sordum. Meryl “Kesinlikle yer almalısın bu işte” deyince kabul ettim. İyi ki de etmişim.

RUSSELL CROWE MUHTEŞEM BİR OYUNCULUK SERGİLEMİŞ

◊ Russell Crowe’un yeni dizisi “The Loudest Voice” da Roger Ailes’in hayatını konu ediniyor. Ailes ile ilgili birçok yazı ve belgesel de var. Bugünlerde her yerde bu konu anlatılırken, siz nasıl karar verdiniz hangi yolu izleyeceğinize?

Yazının Devamını Oku

Awkwafina: Başarıdan değil başarısızlıktan öğrenirsin

8 Aralık 2019
Barbaros Tapan, 13 Aralık’ta vizyona girecek “Jumanji: Yeni Seviye” filminin başrol oyuncuları Kevin Hart ve Awkwafina ile Meksika’da bir araya geldi. Ünlü komedyen Kevin Hart, röportajda eylül ayında Malibu’da geçirdiği trafik kazasından sonra yaşadığı zor günleri anlattı. Awkwafina da müzikle başlayıp sinemayla devam eden kariyerinin bilinmeyenlerini paylaştı.

“Crazy Rich Asians”, “Ocean’s 8”, “The Farewell” ve şimdi de  “Jumanji”... Bu son filme nasıl dahil oldunuz?

- “Crazy Rich Asians” ve “Ocean’s 8” ikonik yapımlardı. Gişede çok iyiydiler. Sektöre girişimi o iki yapımla gerçekleştirmek şansına sahip olmak harikaydı. “The Farewell”, “Ocean’s 8”ten sonra geldi. Ne yapacağımı bilmediğim anda gelen bir teklifti. Oynadığım karakteri çok sevdim ve yaptım. Sonrasında yönetmenimiz Jake Kasdan, “Jumanji”de yer almam için aradı.

Neler hissettiniz? Dwayne Johnson, Kevin Hart, Jack Black... Filmin ekibi oldukça sağlam...

- DJ çok sıcakkanlı bir insan. Jack Black harika dost. Kevin Hart ise komik. Onun yanında eğlenmemek mümkün değil.

DİŞİMİ KAYBETMEM GEREKSE BİLE HAYIR DEMEM

Önümüzdeki yıl vizyona girecek birçok işiniz var. Sektöre çok iyi projelerle hızlı bir giriş yaptınız. Rol için fiziksel değişim yaşamanız gereken projelere hazır mısınız?

- Eğer hikaye iyiyse, karakteri seversem ve role inanırsam, seve seve yaparım. Dişimi kaybetmem gerekse bile hayır demem. Hiç önemli değil! Yeter ki hikayeye inanayım...

Yazının Devamını Oku

Sinemanın tanımı değişiyor

1 Aralık 2019
O, tartışmasız dünya sinemasının gelmiş geçmiş en önemli yönetmenlerinden biri. 50 yıllık kariyerine sinemanın klasikleri arasına giren birçok film sığdırdı. Ve son yapımı “The Irishman”i Netflix’te seyirciyle buluşturdu. Usta yönetmen Martin Scorsese, Los Angeles’ta Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı.

Sinema stilinizden yola çıkarak sormak istiyorum; “The Irishman”i çekerken farklı bir yol izlediniz mi? Çünkü film sinema değil, Netflix için yapıldı ve ağırlıklı olarak televizyondan izlenecek...

- İyi nokta! Öncelikle Netflix konusuna açıklık getireceğim. Yıllardır Robert De Niro ile film yapmak istiyoruz. “Casino”dan sonra birlikte film yapmadık. Yıllar içinde zaman zaman bir araya gelip onun neler yaptığını, benim neler yaptığımı, beraber çalışma durumumuzu, eğer olursa hangi projede çalışabileceğimizi konuştuk. “Casino”yu 1995 yılında yapmıştım. Uzun yıllar önce. Sonrasında ikimizin de hayatında çok şey oldu.

“The Irishman”i Bob (Robert De Niro) bana ilk söylediğinde, Eric Roth “The Good Shepherd”i yazıyordu. Bu arada Bob’a Charles Brandt’ın “I Heard You Paint Houses” kitabını veren kişi Eric Roth. Bob kendi karakterini ve kitabı ilk defa bana anlattığında, onun anlatımında güçlü bir etki gördüm. Çok gerçekti. Hikayede bir şey vardı. Söze dökülemeyen bir şey... Steve Zaillian’ı senaryo için aramıza aldık. Yıl 2009... O dönemde ikimizin de farklı sorumlulukları vardı, farklı işleri yapıyorduk. Eğer filmi 2010-2011 yıllarında çekebilseydik, farklı bir çekim metoduyla çalışacaktım. Bob, Joe (Pesci) ve Al’ı (Pacino) sadece makyajla gençleştirme şansımız vardı. Yıllar geçtikçe o şansımızı da kaybettik...

Sonra...

- Sonra Tayvan’a “Silence” filmini çekmeye gittim. Görsel efekt sorumlusu Pablo Helman sete geldi, dijital gençleştirmeden bahsetti. Ona ilk tepkim “Joe Pesci’ye maske takamazsın! Daha zeki, daha usta bir fikirle gel” oldu. 10 hafta sonra geri geldi. “Sanırım başka bir yol buldum” dedi. Bu yeni yolu denemekten ve test çekimleri yapmaktan başka şansım yoktu. Denedik. ILM’nin bu yeni teknolojiyi sunumu ve elde ettiğimiz sonuçlar gözüme kötü gelmedi. Zamanla da teknoloji daha iyi bir hâl aldı. Bütün bu sorunları aştıktan sonra sıra finansmana geldi. Parayı nereden bulacaktık?

NETFLIX BANA HİÇBİR MÜDAHALEDE BULUNMADI

Yazının Devamını Oku

Annem filmi izleyince ‘Artık çocuk değil kadınsın’ dedi

24 Kasım 2019
Scarlett Johansson dünyanın en çok kazanan oyuncuları listesinin üst sıralarında. Marvel Sinematik Evreni’nde ‘Black Widow’ karakterine hayat veren ünlü oyuncu, şimdi iki bağımsız filmle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Netflix yapımı “Marriage Story”, 6 Aralık’ta yayınlanmaya başlayacak. Toronto Film Festivali’nde büyük ödülü kazanan “Jojo Rabbit” ise 31 Ocak 2020’de vizyona girecek. Barbaros Tapan, ünlü yıldızla Los Angeles’ta buluştu, yeni filmlerini, nişanlısı ünlü komedyen Colin Jost ile ilişkisini ve Martin Scorsese’nin Marvel filmleri hakkındaki görüşünü konuştu.

◊ Ödül sezonuna girdiğimiz şu günlerde, iki yeni filminiz de güzel tepkiler alıyor. Kariyerinizin şu döneminde yaptığınız tercihleri neler etkiliyor?

- 25 yıldır bu işi yapıyorum. İş hayatımda birçok şey yaşadım. Hayal kırıklıklarım da oldu, sürpriz mutluluklar da yaşadım. Bazı projelerim çok sevildi, çok emek verdiğim bazı işlerim ise beklenen sonucu vermedi. İyi zamanlar kötü zamanlar yaşadım. Uzun yıllardır bu mesleğin büyük dalgalarıyla boğuşuyorum. Önceden karşıma çıkacak dalgaların büyüklüğünden korkardım. Beni yutacak mı diye düşünürdüm.

◊ Şimdi...

- Şimdi o korktuğum dalgaların eninde sonunda yatıştığını anladım. Gerçi bazı dalgalar yatışırken yenileri oluşmaya başlıyor. Erkek arkadaşım sörf tutkunu, sörf yaparken kendini nasıl dalgaya bırakıyorsan hayatta da öyle yapmak gerektiğini söylüyor. Ben de öyle yapıyorum. Dalgaların korkusunu bir kenara bıraktım, kariyerimi özgürlüğe kavuşturdum.

◊ Bunun etkileri nasıl oldu peki?

- Etkilerini belli örneklerle anlatamam. Çünkü çok fazla heyecan veren, aynı zamanda umutsuzluğa düşüren anlar yaşadım. Çok uzun yıllar kariyerimde dönüşüm yaşadığımı düşündüm. Şimdi o dönüşümün sonucunu yaşıyorum gibi.

“Marriage Story”yi izledikten sonra annem aradı. “Yaptın işte, oldu. Artık çocuk değil kadınsın” dedi. Teşekkürler anne! Kariyerimin bu döneminde annemin de aynı şeyi hissetmesi ya da bu işlerin kariyerimin bu döneminde gelmesi çok güzel...

Yazının Devamını Oku

Eddie Murphy: Hayatımı anlatan film sıkıcı olur

18 Kasım 2019
1975 yapımı “Dolemite” ile tanınan komedyen ve oyuncu Rudy Ray Moore’un hayatı film oldu. “Dolemite is My Name” adlı yapımda başrolü Eddie Murphy üstlendi. Uzun aradan sonra sinemaya dönüş yapan ünlü aktör, Los Angeles’ta Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı.

◊ Filmi izlerken çok güldüm, fakat bazı sahneler oldukça duygusaldı. Mesela Rudy’nin kendi gibi olduğunda değil de sadece başka kişiliğe büründüğünde ilgi görmesi gibi...
- Evet! Televizyonda ya da sinemada gördüğün hiç kimse aslında izlediğin kişiler değil. Herkes, parlamak için başka kişiliğe bürünüyor.
◊ Neden Rudy Ray Moore’u oynamak istediniz?
- Daha oyunculuğa başlamadan önce filmlerini izleyip albümlerini dinlemeye başlamıştım. İlk izlenimim, komik olduğuydu. Zamanla filmlerinin ne kadar üstünkörü ve acemice yapıldığını anlamaya başladım. Albümleri de öyleydi. Ama bu, ona bir çekicilik katıyordu. Sonra onun filmlerini hatalarını bulmak için izlemeye başladım. Bazı sahnelerde mikrofon görünüyordu mesela. Kendim sektöre girip film yapmaya başlayınca, Rudy’nin hikayesini öğrendim. Bütün filmlerini ve albümlerini kendi parasıyla yapmış. Etkilendim... Bu sektördeki en özel insanlar hayalperest olanlardır. Onları hayalleri besler. Rudy en komik değildi, en iyi görünümlü de değildi, film yıldızı olacak nitelikleri de yoktu. Ama çok önemli bir şeye sahipti, kendine inanıyordu.


RUDY’NİN YETENEĞİ

Yazının Devamını Oku