◊ Son birkaç aydır sosyal medyada tarzıyla en çok konuşulan kadınlardan biri oldunuz. Nedir moda sizin için?
- Küçükken modaya hiç ilgim yoktu. Erkek çocuğu gibi büyüdüm. Hâlâ da öyleyim aslında. Bazı günler giydiklerimi hiç umursamıyorum. Ama artık modayı takdir ediyorum ve arkasındaki gizli sanatı anlayabiliyorum. Özellikle son 2 yıldır tam bir moda fanatiği oldum. Kıyafetler beni heyecanlandırıyor. O kıyafetleri giyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.
◊ “Emma”yı saymazsak 7 projeniz daha yolda...
- Evet.
◊ 7-8 projeyi peş peşe tamamlamak büyük enerji gerektirir, öyle değil mi?
- Birçok şeye “hayır” diyebilirim. Ama benim olması gereken rollere, hikayeyi anlatacak kişinin ben olduğumu hissettiğim işlere hayır diyemem. Geçen senenin başında neredeyse ruhsal çöküntü yaşadım. Kabul ettiğim işleri nasıl yapabileceğimi kestiremiyordum. “Emma”nın çekimlerini bitirdim, 1 gün ara verdim, sonra Edgar Wright ile “Last Night in Soho”yu çekmeye başldım. O bitti, 1 gün ara verdim, Berlin’e uçtum. Netflix’e mini seri çektim. Ocak 2019’da yapacağım işlerin içinden çıkamama korkusuyla kıvranırken ajansım birkaç projeyi iptal edebileceğini söyledi. Tabii ki kabul etmedim. Sadece işimi düşünüp, sağlıklı beslenip “Hepsini yapacağım” dedim. Ve yaptım!
İYİ BİR TAVSİYE ALDIM: YÖNETMENİ SEVİYORSAN İŞİ KABUL ET
◊ Yaptığınız ilk taklidi hatırlıyor musunuz?
- Çocukken Dick Van Dyke ve Jerry Lewis’i taklit ederdim. Jerry Lewis tutkum bir başkaydı ama. “Carol Burnett Show”u da yapardım kendi kendime. O şova çıkmayı o kadar çok istiyordum ki, 10 yaşında oraya mektuplar yazmaya başladım. Kabul etmediler tabii. Vazgeçmedim, 120 kişinin taklidini yaptığımı söyledim. “Aklınıza gelecek her ismi taklit edebilirim” dedim.
Hollywood’da sistemi biliyorsun, her şey ajanslar ve menajerler üzerinden yürüyor. Bana sadece ajanslar üzerinden davet ettiklerini söylediler. Hiç önemi yoktu “hayır” demelerinin. Hollywood’dan açıklama içeren bir mektup gelmişti. Mektup elimde “Hollywood’dan mektup geldi” diye bağırarak sokaklarda koşmuştum. O mektubun anlamı, Hollywood ile aynı evrende olduğumuzdu. Oraya gitmem mümkündü, rüya değildi, çünkü mektup gelmişti.
◊ Taklitlerinizin üzerinde çok çalışır mısınız?
- Çoğu zaman doğal olarak ortaya çıkıyor. Bu yetenek bana babamdan geçti. Babam çok eğlenceli biriydi. Sadece hikayeyi anlatmakla kalmaz, yaşatırdı. Arkanıza yaslanıp babamı izlerken onun gibi olmak isterdiniz. Evimize gelen herkes babamın hikayelerini dinlerken gülmekten altına kaçırırdı. Öyle bir etkisi vardı, doğal komikti.
EVSİZLER DÜNYADAKİ YAŞAMIN 2026’DA SONA ERECEĞİNİ SÖYLÜYOR
◊
Filmin başrol oyuncularından Çinli oyuncu Jet Li, “Koronavirüs insanlığın bir sınavıdır. Artık Avrupa, Amerika, Asya diye ayrım yapmayalım. Dünyayı bir aile olarak düşünelim. Bu tüm ailenin ortak sorunu” dedi.
◊ Filmi yaparken öncelikle Çinli ve Amerikalı izleyicileri düşündüğünüzü varsayıyorum. Çin tarafıyla başlayalım. Hikayenin otantik kalması adına yaptığınız ya da yapmadığınız şeyler oldu mu?
Niki Caro: Kariyerim boyunca, “Whale Rider” ile başlayarak hep kendi kültürümün dışında filmler yaptım. Her ne yaparsam yapayım özgün olmaya çalıştım. Bu bakış açısıyla işin daha da evrenselleştiğini fark ettim. “Mulan” için yaptığım ilk şey de Çin’e gitmek oldu. Kültürü, ülkeyi ve yaşam şekillerini deneyimlemek istedim. Prodüksiyona başladıktan sonra ise kültürü daha derinlemesine araştırarak mümkün olduğunca özgün ve spesifik olmaya çalıştık.
Liu Yifei: Benim kendi sürecimde, sonucu düşünmek yok. Film yapmaya olan tutkum hâlâ çok saf galiba. Kendimi karaktere verip sadece karakterde kaybolmak istiyorum. Sonuca gelirsem; eğer iyi filmse, hikaye iyi yapılandırılmışsa, karakterler ve hikaye ikna ediciyse izleyicisini bir şekilde bulacaktır diye düşünüyorum.
Sette büyük bir orduyu yönetiyoruz
◊ Christina Aguilera, kariyerini başlatan şarkı “Reflection” ile filmde yer alıyor...
Niki Caro: Evet! Müthiş bir şey değil mi! “Reflection” dediğiniz gibi onu yıldız yapan, kariyerini başlatan şarkıydı. Film için tekrar söylemek istedi. Açıkçası onun bu isteği beni ve filmi onurlandırdı.
◊ Filmi yeniden çekmek sizin için neden bu kadar önemliydi?
◊ “Westworld”de bu sezon ne gibi değişimler göreceğiz?
Evan Rachel Wood: Büyük bilimkurgu yapımları her zaman bir tür gerçekliğe dayanır. Şovun yaratıcıları Lisa ve Jonah şu anda nerede olduğumuza ve nereye gideceğimize oldukça hakimler.
Teknoloji ve veri ile olan ilişkimiz bu ilişkide bizi insan kılan noktalar, kendimize anlattığımız hikayeler, kendimize söylediğimiz sözler. Bu döngüde sıkışıp kalabiliriz ya da kalmayabiliriz...Dizimiz eğlence için harika bir araç ama aynı zamanda bize kendimizi ve etrafımızdaki dünyayı da öğretiyor. Daha önce düşünmediğimiz, sormadığımız soruları sormaya zorluyor. Dizi benim gözlerimi açtı mesela. Çevremdeki dünyaya farklı gözle bakıyorum. Kötü manada demiyorum farklı gözle bakmayı. Dizi, uyaran, ders veren bir hikaye olarak hizmet ederken güzel ve insani duyguları da çok iyi tasvir ediyor.
◊ Peki sizin karakteriniz ne yöne gidiyor?
- Ben de her sezon Dolores’in hangi yeni enkarnasyonunu oynayacağımı merak ediyorum. Dizide sezon sonlarını temiz bırakıp yeni sezona yeniden başlıyoruz. Kendimize yeni, farklı bir dünya ve yeni kurallar veriyoruz. Dünyamız genişlemeye, karakterler gelişmeye devam ediyor.Dolores’e gelirsem... Dolores en başta ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İkinci sezonda da amacı kaçmaktı. Şimdi ise ilk defa Dolores’in seçimler yaptığını göreceğiz. Sudan çıkmış balık gibi şaşkın ama öğreniyor ve büyüyor. Sanırım artık bildiğimiz ve tanıdığımız tatlı Dolores ile bir çeşit ‘Terminatör Dolores’in güzel bir karışımını göreceğiz. Evet, Dolores bu yeni versiyonu kendi içinde yaratıyor...
YANLIŞ VE HATALI OLMAYA TAMEMEN HAZIR VE İSTEKLİYİM
◊ Dolores ilk defa seçimler yapıyor dediniz. Peki siz kendiniz için ne zaman seçimler yapmaya başladınız?
◊ Kraliçe olmak güzel mi?
- Oh, çok güzel... Poppy prenseslikten kraliçeliğe geçti. Prenses olmak da güzeldi gerçi.
◊ Poppy’nin filmdeki yolculuğunu anlatır mısınız biraz?
- Poppy liderlik görevini ilk defa üstleniyor. Ne yapması gerektiğini bildiğini, bir şeyleri çözdüğünü düşünüyor. İçgüdülerine güveniyor ama içgüdülerini dinlemiyor. Herkes gibi aslında. Çoğumuz etrafımızda olan biteni anladığımızı, hayatı çözdüğümüzü düşünürüz ama hayır, aslında öğrenecek çok şey var.
◊ Poppy diğer insanlara inanıyor...
- Genel olarak diğer insanları dinlemek, diğer deneyimleri anlamak ve herkesin duygularının geçerliliği olduğunu, herkesin farklı deneyime ve bakış açısına sahip olduğunu bilmek ve dikkat etmek önemli... Sonra kendi filtrenden geçirip hayatının gerekli noktalarında hatırlayıp göz önünde tutabilirsin...
EVRENE DİLEK YOLLAMAK
◊ Picard rolüyle televizyona döndüğünüz için şahsen çok mutluyum. Picard’a dönmek nasıl hissettirdi? İlk bahsettiklerinde “Star Trek” günleriniz gözünüzde canlandı mı?
- Bu teklif, Jean-Luc Picard’ı tekrar oynamam için yapılan ilk teklif değildi. Şimdiye kadar birçok kere teklif edildi ama hep geri çevirdim...
◊ Neden?
- Çünkü 87’den 94’e kadar yaptığımız işle gurur duyuyordum. O defteri kapatmıştım... Kaptan Picard olarak anlatacak başka bir şeyin kalmadığını düşünüyordum. Bu teklif geldiğinde ise onlarla tekliflerini neden kabul etmeyeceğimi söylemek için buluştum. Uzun uzun “Star Trek” defterinin benim için kapandığını anlattım.
Onlar “O zaman söylediğiniz noktaları gözden geçirip yeniden konuşmak için tekrar buluşalım” dedi...
◊ Sonra?
- Sonra tabii o toplantıda beni hemen bırakmadılar. 45 dakika daha yeni dizi için fikirlerini sunmaya devam ettiler. Ayrılırken teşekkür ettim ve “hayır” dedim. Tekrar görüşme istekleri için direkt olarak hayır diyemediğim için söyleyeceklerini kağıda döküp menajerime yollamalarını istedim. İki gün sonra 35 sayfalık sunum yolladılar. Yaptığım bütün yorumları, neden kabul etmeyeceğime dair söylediğim her şeyi iyi anlamışlar.
◊ “Downhill”, 2014 İsveç yapımı “Force Majeure” filminin yeniden çevrimi. Neden Amerikan versiyonunu çekmek istediniz?
- Orijinal film bir sanat eseri. Bana bu filmi yapmak konusunda ilgi çekici gelen şey, Amerikan merceği takıp filmi yeniden anlatmanın zorlayıcı olmasıydı.
◊ Neden zorlayıcıydı?
- Çünkü tamamen farklı bir kültürü adapte etmemiz gerekiyordu. Filme dönersem, aslında sadece filmde değil, günümüzde de belli bir mercekten hayata baktığımızda gerçekliği tek yönlü görüyoruz, sadece o merceğin bize yansıttıklarına odaklanıyoruz. O merceği kaldırdığınızda ise gerçeklik büyük ölçüde değişiyor ve farklı yansımalar işin içine giriyor. Peki bu durum insanları nasıl etkiler? Ya da filmi ele alırsak, bu durum hikayedeki karakterlere ne yapar? Film genel olarak bununla ilgili. “Avrupa’da yapılmış bir filmi neden Amerikan bakış açısıyla anlatmayalım” dedik. Ve filmi yaptık.
UZLAŞAMAYAN BİR ÇİFT İÇİN EN KOLAYI BAŞKALARINI SUÇLAMAK
◊ Genel olarak soruyorum; eski filmlerin yeniden yapılıp vizyona sokulmasıyla (remake) ilgili düşünceniz nedir?
- Çok fazla remake yapılıyor, biliyorum. “A Star is Born” şu anda ilk aklıma gelen. Çok fazla var... Talep gören, beğenilen filmler yeniden çekiliyor. “Downhill”de bizim yaptığımız gibi. Karşı olduğum bir şey değil. Gayet normal bir durum..
◊ “Görünmez Adam” deyince akıllara fantezi macera filmi geliyor ama sizin filminiz tamamen farklı. Filmde aile içi şiddet var, taciz var... Neydi sizi bu hikayeye çeken?
- Korku filmi yapma isteğim... Geçen sene Jordan Peele’nin “Us” filminde küçük bir rolüm vardı. Daha fazlasını istedim. Bu türü çocukluğumdan beri seviyorum. Karanlık hikayelere, korkutucu materyallere karşı toleransım yüksek. Filmin senaryosu geldiğinde karakterden hikayeye her şey beni etkiledi. Günümüzde tanık olduğumuz kadına şiddet, kadınlara konuşma hakkı verilmemesi ya da inanılmaması, kadınların duymazdan gelinmesi gibi birçok kanayan yaraya farklı bir bakış açısıyla hitap ediyordu.
◊ Sizce neden görünmeyen şeylerden daha çok korkarız?
- Bana göre neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmemek bizi güçsüz yapıyor. Güçsüz olduğumuzu bilmek de daha çok korkmamıza sebep oluyor. Bizi tehdit eden şeyin ne olduğunu bilirsek, daha iyi mücadele ederiz. Ona göre tedbir alırız. Ama görünmez ya da umulmaz tehditlere karşı karşıya kalınca yapacağın hiçbir şey yok.
◊ Sizi ne korkutur?
- Kalabalık karşısında konuşma yapmak. Bir de sessizlik. Şehir kızıyım. Beni dünyanın en huzurlu yerinde yeşillik ve doğa harikalarıyla çevrilmiş bir eve koysan korkarım. Orada kalmak istemem. Başka... Su da beni korkutur. Karanlık, dipsiz, derin sular özellikle.
KAVGA SAHNESİNİ HAFTALARCA ÇALIŞTIK