AŞKIN EN KISA GECESİ (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
NİLÜFER KENT TİYATROSU
Yazan: David Greig, Gordon McIntyre
Yöneten: Murat Daltaban
Oyuncular: Özlem Zeynep Dinsel, Mert Tiryaki, Taha Tegin Özdemir, Mehmet Yıldırım
Ne zaman, nerede: 28, 29, 30 Aralık saat 20.30’da Bursa-Nilüfer, Nâzım Hikmet Kültür Evi’nde.
Bilet fiyatı: 30 ve 20 lira
FAIRFLY (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)GALATA PERFORM
Yazan: Joan Yago
Yöneten: Mark Levitas
Oyuncular: Tuğçe Altuğ, Begüm Akkaya, Barış Gönenen, Atakan Akarsu
Süre: 70 dakika
Ne zaman, nerede: 20 Aralık saat 21.00’de, 21 Aralık saat 20.30’da DasDas Sahne’de.
Bilet fiyatları: 99 ve 143 lira.
İÇİMDEKİ BAL PORSUĞU DOT (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)
Yazan: Elvin Aydoğdu Yöneten: Özlem Daltaban
Oyuncu: Elvin Aydoğdu
Süre: 60 dakika
Ne zaman ve nerede: 20 Aralık Salı, 20.30’da Moda Sahnesi’nde
Bilet fiyatı: 99 ve 132 lira
Kocaman bir meseleyi küçücük bir detay, önemsizmiş gibi görünen bir dert üzerinden anlatmak, niyetlenen hedefe giden yolu kısaltıyor. Yapması zor ama iyisine denk gelmek insanı heyecanlandırıyor. Eh, buna da hikâye anlatma meziyeti diyoruz!
YALNIZLAR İÇİN ÇOK ÖZEL BİR HİZMET (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
DASDAS
Yazan: Murat Gülsoy
Uyarlayan: Ceren Boz, Nagihan Gürkan
Yöneten: Nagihan Gürkan
Oyuncular: Ceren Boz, Ümit Erlim, Sabahattin Yakut, Nihan Işık
Süre: 70 dakika
Molière 1664 senesinde yazdığı ve başına gelmedik kalmayan oyunu ‘Tartuffe’ için “İşte hakkında çok dedikodu edilmiş bir komedi” diye bahseder. Kilisenin ve din adamlarının baskısı üzerine kral tarafından yasaklanan, beş sene sahnelenemeyen oyunun sancılı macerasını “İlkin bir korktular (yobazlar), nasıl olurmuş da cesaret edip onlarla alay edermişim, pek akılları almadı, bunca namuslu insanın olduğu bir yolu nasıl kepaze edermişim. Öyle bir cinayetmiş ki yaptığım, dünyada affedemezlermiş. Hepsi bir olup ayaklandılar” sözleriyle özetler.
Dini ‘dünyevi’ çıkarlarına alet ederek zengin ve saygın bir ailenin evine tabiri caizse ‘çöreklenen’, Tartuffe adlı karakterin etrafında, bu evin içinde yaşanan olaylar silsilesini anlatır oyun. Sahtekâr sofu önce evin beyi Orgon ile annesi Madam Pernelle’nin zihinlerini ele geçirir, sonrasında da kolaylıkla, eve dair her şeyi… Buna Orgon’un, bir başka gence âşık olan kızı Mariane de dahil… Ev ahalisi Orgon’u, Tartuffe’un sahtekârlığına ikna etmek için türlü yolu deneyedursun, evin en açıkgözü ve sözünü en sakınmayanı hizmetçi kadın Dorine’dir.
‘Tartuffe’ bugünlerde Moliere’in metninin evrenselliğini, zamansızlığını sahne üstünde de ispatlayan bir yorumla İBB Şehir Tiyatroları tarafından seyirciyle buluşuyor. Kalabalık kadrolu, ensemble oyunları yönetmekteki mahir gözüne çokça tanık olduğumuz Yiğit Sertdemir, ‘Tartuffe’u çok dinamik, eğlenceli, hem klasik ama bir o kadar da çağdaş bir yorumla ayağa kaldırıyor. Orhan Veli Kanık çevirisiyle sahneledikleri oyunu, canlı orkestranın icra ettiği ve yine Orhan Veli şiirlerinden Emrah Can Yaylı tarafından bestelenen şarkılarla bezemiş. Şehir Tiyatroları’nın deneyimli oyuncu kadrosu da Eylül Gürcan imzalı grotesk kostümler ve Barış Dinçel’in tasarladığı ev dekoru içinde ve Özge Midilli’nin koreografisinin izinde evin içinde dönen oyunları, Tartuffe’un gerçek yüzünü evin beyi Orgon’a ispatlama çabalarını çok eğlenceli bir atmosferde anlatıyor.
Oyun neredeyse hiç ‘durmuyor’, 150 dakikalık uzun süre yormuyor, şarkılar ve evin içindeki hareket aksı seyircinin kendisini rahatça oyuna teslim etmesine vesile oluyor. Dorine rolündeki Yeşim Koçak ve Orgon’da Murat Garipağaoğlu, halihazırda iyi bir ensemble oyunculuk sunan ekibin içinde parlayan iki isim. Oyun bütün olarak göz alıcı, coşkusu ve enerjisi yüksek bir iş olarak duruyor karşımızda ama ben en çok oyuncuların zeminle kurdukları koreografik ilişkiyi izlemeye doyamadım. Oyuncuları yerde yatarken, sürünürken, bir dizi farklı formda zeminle temas eder halde izlediğimiz yaratıcı bir akış fikri var ortada.
Klasiklerde sık yapılan ve en göze batan ifade biçimi olan ‘güncel gönderme’ derdine neredeyse hiç düşmemesi de oyunun bir diğer parlak yönü. Seyirciye oyunla/dönemle sağlıklı mesafelenme anları yaratan ince espriler (‘Dördüncü duvar’ repliği enfes fikirdi) oyunun tüm o şamatalı eğlencesinin içine çok doğal bir şekilde yerleşmiş. Yiğit Sertdemir’in kalemini tanıyan seyirciye yabancı gelmeyecek bir üslup… Oyuncuların orkestrayla kurduğu ilişki ve finaldeki, Moliere’den gelen mektup fikri de Sertdemir’in ‘Tartuffe’ yorumuna attığı imzalar olmuş. İstanbul Tiyatro Festivali’nin en başarılı işlerinden biri. Sezonda kaçırılmayacak oyunlardan…
YILDIZ: 4.5
TARTUFFE
Türkiye tiyatrosunun kült oyunlarından, ‘Ortaoyuncular’ın da doğumuna vesile olan ‘Şahları da Vururlar’ın macerası, Şensoy’un 1979 yazında bakkaldan aldığı çizgili bir okul defterine yazdığı ‘Rıza’nın Sergüzeşti’ sözcükleriyle başlıyor. Oyunun yazım sürecini ‘Başkaldıran Kurşunkalem’ kitabında anlatır Şensoy... Oyunu yazmak üzere o dönemin sakin mekânı Bodrum’a gider, Şah Rıza’nın tabiri caizse kendi arzularının peşinde at koşturduğu ülkesi İran’da olan biteni mizahi (Ferhangi) bir dille anlattığı oyunu yazmaya koyulur. Seyirciyle ilk defa buluştuğu 18 Mart 1980’den bugüne tadından, göndermelerinden, gücünden neredeyse hiçbir şey yitirmeyen bu eserin finaliyse tiyatromuzun büyük ustası Haldun Taner’in hediyesi olacaktır. Taner oyunun, Ömer Hayyam adlı karakterin, Şah Rıza’nın emriyle idam edilmesiyle bitmesini ‘sert bir final’ olarak yorumlar. Ömer Hayyam’ın idamdan önce son arzu olarak Şah Rıza’nın veliahtını görme talebini ve aldığı “Ne veliahtı! Ortada henüz gelin yok” yanıtı üzerine sarf edeceği “Menim acelem yok, men meklerem” repliklerini önererek oyuna yeni bir yön kazandırır.
‘Mefailün failün...’
Ferhan Şensoy ve dönemin çiçeği burnundaki Ortaoyuncular ekibinin eliyle ayağa kalkan oyun, 80’lerin ikinci yarısında 586 kez sahnelenir. Şah Rıza Pehlevi’nin keyfi diktatörlüğünü, başta ABD olmak üzere Batı’nın gölgesi altında, saray içi skandallarla çalkalanan 1940’lar İran’ını ve istihbarat teşkilatının yumruğu altında ezilen bir halkın öyküsünü özgün diliyle anlatır Şensoy. Sıkıyönetimin boğucu ikliminde, yaklaşan askeri darbenin gölgesindeki bir Türkiye’de, ‘Şahları da Vururlar’ın göndermeleri, acı esprileri izleyiciye pek yabancı gelmez.
Halk tiyatrosuyla epik tiyatroyu buluşturan sahne biçimi, Ferhan Şensoy’a özgü kelime oyunları, Farsçayla Türkçeyi buluşturan dili ve canlı icra edilen müzikleriyle (Müzikler Fuat Güner ile Özkan Uğur’a aittir. Ve oyun MFÖ’nün kuruluşuna da vesile olur) tarihe geçen bir esere imza atmıştır ekip. Kara çarşafa bürünmüş kadın-erkek oyuncular sahneye, müzisyenlerin gitar eşliğinde sarf ettiği şu unutulmaz sözlerle girer: “Herkes bilir az biraz, mefailün failün/Şiraz’da vardır kiraz, failatün failün. Failatün tiyatro...”
Tevellüdü yetmeyen şanssızlar olarak ‘Şahları da Vururlar’ı, oyunun 40’ıncı yılında (2020) Ses Tiyatrosu’nda, üstelik Ferhan Şensoy’un da sahnede olacağı haliyle izleme heyecanını taşıyorduk ki koronavirüs salgını girdi hayatımıza. Oyun iptal oldu haliyle, birkaç hafta sonra kadrodan önce Levent Ünsal’ı, ardından 2021 Ağustos’unda Ferhan Şensoy’u yitirdik. Geçen iki yılın ardından ‘Şahları da Vururlar’ yeni prömiyerini geçen hafta İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında topluluğun tarihi mekânı Ses Tiyatrosu’nda yaptı. Volkan Sarıöz’ün yönetimindeki oyun; Celal Belgil, Erkan Üçüncü, Serap Günaydın, Özkan Aksu, Elif Durdu Şensoy, Orkun Akyıldız, Sefa Tantoğlu, İlksen Ökte’den oluşan oyuncu kadrosuyla ve canlı müziği icra eden Nejat Yavaşoğulları, Gökhan Şeşen, Burhan Şeşen eşliğinde şimdi yeniden sahnede.
Evrensel bir güldürü
Akciğer Tiyatro İN (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)
Yazan: Duncan Macmillan Yöneten: Mehmet Birkiye
Oyuncular: Nergis Öztürk, Engin Hepileri
Süre: 90 dakika
Ne zaman ve nerede: 19 Kasım Cumartesi saat 20.30’da Bursa Uğur Mumcu Sahnesi’nde.
Bilet fiyatı: 90-135 lira.
İnsanın yaşayabileceği belki de en biricik deneyim. Dönüşü olmayan bir macera. İnsana kendini aynı anda hem tüm dünyayı sırtlanabilecekmiş gibi bir güç veren hem de çaresiz ve zayıf hissettiren bir duygu sağanağı. Dünyaya bir çocuk getirmek tarif etmesi zor bir delilik, bir o kadar da bencillik hali. O yola girdikten sonraki değişim/dönüşümse en çok şehirli, orta sınıf, ‘modern’ insan profili için kaçınılmaz bir tünel... Sonra gelsin sayısız ekolden ebeveynlik öğretileri, kitaplar, kurslar; gitsin sağlık, beslenme, uyku, oyun vs. düzeni tavsiyeleri... İçinize çektiğiniz havaya, yediğiniz ekmeğe dair kaygılardan başlayarak her konuda başkalaşmış insanlar olacaksınız... Gezegene başka türlü bakacaksınız, mizacınıza göre kocaman bir endişeye ya da düne kadar ilginiz yokken iddialı
TİLKİLER VE KÖTÜ KALPLİ İTLER TİYATRO YAN ETKİ (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)
- Yazan-yöneten: Özden Selim Karadana
- Oyuncu: Algı Eke
- Süre: 60 dakika
- Ne zaman, nerede: 9 Kasım Çarşamba 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 18 Kasım Cuma 20.30’da Hann Sahne’de.
- Bilet fiyatı: 100 ve 120 lira
Halep’teki kendi halinde yaşamından geriye eksik üyeleriyle ailesi -ama en çok artık ‘annesi’ olduğu en küçük kardeşi-, bir de ‘ilk aile fotoğrafları’ kalmış sadece. Dizilerden görüp merak ettiği İstanbul’un, dizilerdeki haline hiç benzemeyen bir semtinde, iki ailenin sığıştığı bir ev artık yeni hayatının adresi. Ona layık görülenle de başına gelen hemen her şeyle de tatlı tatlı dalga geçmesini bilen -belli ki bir başa çıkma yöntemi olarak- çok zeki, çok komik, taklitçi, muzip, çalışkan (başka şansı da yok zaten), becerikli, şefkatli ve dirayetli, gencecik bir kadın: Nadia. İç savaşla hayatı yerle bir olup da ‘kurtuluşu’ Türkiye’de bulan sayısız Suriyeliden biri. İstanbul’daki ‘yeni hayatı’ amcasının eviyle yine amcasının falafel dükkânı arasında sıkışmış kalmış, evde ve dükkânda ücretsiz işgücü olarak sayısız işe koşulan bir kadın...