Sınıf ayrımı olmayan şehir... Dublin

Haberin Devamı

DUBLİN Kütüphaneleri ile ilgili bir proje hazırlamak üzere, dünyaca ünlü World Wide Group’un davetlisi olarak 3 gündür Dublin’deyim sevgili okur.
Atatürk Havalimanı’ndan uçağa binerken, şehrin adının Türk yolcular için DUBLİN yerine DABLİN olarak yazılması ile başlayan dumurum; şehirdeki kitap+kütüphane+kitapçı+okur sayısının pub’la çarpımını görünce doruğa ulaştı.
Bir noktadan sonra artık hepsi birbirine benzeyen Avrupa kentlerinden bir çok özelliği ile ayrılıyor Dublin. Dünyanın en güzel parkları Dublin’de. Ya İzmir’de ne var?

Sınıf ayrımı olmayan şehir... Dublin
Bir kere, gencinden yaşlısına bütün Dublin doğa manyağı. Yüzlerce dönüm yeşil alanı, bizdeki gibi istimlak etmek  yerine, milli parklara çevirmelerini bırakın; binaların üzerleri bile rengarenk nefis sarmaşıklarla kaplı.
Öğle tatillerinde dahi kendilerini parklara atan Dublinliler sayesinde, parklarda pek çok takım elbiseli adam, döpiyesli, topuklu ayakkabılı kariyer kadını görmeniz mümkün. Kentin sahip olduğu yüzlerce park arasından en güzelleri; St. Stephen’s Green, Ringsent, Irishtown, Herbert ve Dublin Hayvanat Bahçesi’nin de bulunduğu Phoenix Parkı.  İzmir’i düşünüyorum hüzünle... Sahip olduğumuz tek büyük alan; Kültürpark. O da son dönemdeki çabalara rağmen o kadar köhne ki, spor yapmak dışında kullanan çok az. Canlı, cıvıl cıvıl, yaşayan bir Kültürpark görebilecek miyiz yaşlanmadan önce?
İkincisi; katedraller, Parlamento Binası, tarihi kütüphaneler, ortaçağ kaleleri ve mansion olarak geçen bazı tarihi evler dışında, 5 katın üzerinde bina yok. Kentteki hemen tüm evler, oteller, alışveriş merkezleri 4 katlı olarak planlanmış. Binanın büyüklüğünü dikey değil yatay olarak sağlıyorlar. Tabii, 1500’lü yıllardan itibaren düzenli bir şehir planlaması uygulayarak!
Peki biz neden upuzun apartmanlarda dikey pozisyonlarda, yeşilsiz, bahçesiz sokak aralarında yaşamaya mahkumuz İzmir’de?

Haberin Devamı

Sınıf ayrımı olmayan şehir... Dublin

 

Haberin Devamı

Büyük büyük dedeleri Egeli olabilir mi?
Tuhaf bulacaksınız belki, ama İrlandalılar Egeli gibi. Sanki, bir yerlerden gen karışmış. İnsanlarının Kuzey Avrupalılarla alakası yok. Daha bir tane gülümsemeyen, yardım etmeyen, sorunuza cevap vermeyen, siz Dublin’i sevin diye kendi parçalamayan “Dubliner” görmedim. Üstelik kuruluşundan bu yana başından türlü badire geçen İrlanda halkı, nasıl bu kadar sıcak kanlı ve yardımsever kalmayı başarabilmiş, henüz anlamış değilim.
İrlanda’da sınıf ayrımı yok. En azından Dublin’de yok. Bir CEO, bir temizlik işçisi ile aynı mahallede oturuyor. Akşam işten çıkınca mahallenin pub’ına gidip aynı masada oturuyor. Ve ikisi de birbirleri ile günün kritiğini yapıyor. İşte kendi ülkemde de, İzmir’de de görmek istediğimiz manzara da bu değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları