Paylaş
Bir akşamüstü Ahmet külüstür kamyoneti ile kasaba yolundan evine gidiyordu. İçinde bulunduğu taşra ortamındaki işsizlik onu çok yıpratmıştı, ama Ahmet gene de iş aramaktan vazgeçmemişti. Fabrika kapandığından beri işsizdi...
Kasaba yolu boş bir yol sayılırdı. Ahmet’in bir çok arkadaşı da kasabayı terk etmişti. Ne de olsa geçindirmeleri gereken aileleri ve gerçekleştirmeleri gereken hayalleri vardı. Ahmet, burada doğmuştu ve buradan ayrılmaya yüreği razı gelmiyordu.
Hava kararmaya yüz tutmuştu. Çılgın bir yağmur yağıyordu. Az ötede yol kenarında kalmış kadını tam seçemedi yanından geçiverdi. Sonra kamyonetini geri sürdü ve akşamın loş ışığında bile yardıma muhtaç olduğu kolaylıkla anlaşılan yaşlı bir kadın gördü. Kamyonetini, kadının eski arabasının önüne çekti ve aşağı indi. Ahmet’in yüzündeki gülümsemeye rağmen kadın durumdan endişelenmişti, yaklaşık bir saattir kimse yardım için durmamıştı. Ahmet, yaşlı kadının korkmuş olduğunu görünce rahatlatmak için “Adım Ahmet. Size yardım etmek istiyorum. Çok yağmur var. Lütfen benim kamyonete geçip orada bekleyin” diye seslendi.
Kadının tüm sorunu patlak lastikti, ama yaşlı kadın için oldukça büyük bir sorundu bu. Ahmet önce ellerini ovuşturdu sonra krikoyu yerleştirecek bir yer bulmak için arabanın altına doğru eğildi, 15 dakika içinde lastiği değiştirmeyi başarmıştı. Ahmet bijonları sıkarken korkusu iyice azalmış olan yaşlı kadın camı açarak konuşmaya başladı. Denizlili bir emekli banka müfettişi olduğunu ve torunlarını görmek için İzmir’e giderken yolunun bu kasabadan geçtiğini söyledi. İkisi için de zor bir gündü.
Ahmet krikoyu bagaja yerleştirdiği sırada yaşlı kadın “borcum ne” diye sordu. Genç adam paragöz biri değildi, hatta para işlerinden pek anlamazdı. Onun için yardımsever olabilmek önemli bir meziyetti ve kendisi de elinden geldiğince zor durumdaki insanlara yardımı severdi. Kendisi de bir çok kez, zor duruma düştüğünde başka insanların yardımını görmüştü. Bunları düşünürken, yaşlı kadın bir kez daha sordu “Size borcum ne?” Ahmet, “Gerçekten bana bir şeyler vermek istiyorsanız, yardıma muhtaç birini gördüğünüzde ona yardım etmenizi diliyorum.”
Ve ekledi, “Böyle bir durumla karşılaştığınızda beni hatırlayın!” Kadın arabasını çalıştırıp uzaklaşana kadar Ahmet orada bekledi. Kendisi için kötü bir gündü. İş bulamamış halde evine dönüyordu. Üstelik üstü başı da kirlenmişti, ama yine de kendini iyi hissediyordu.
Yaşlı kadın ise, yolun bir kaç kilometre aşağısında bir lokanta gördü ve bir çorba içmek için durdu. Otobüsçülerin durduğu bir yol lokantasıydı burası. Yanına gelen garson kız ıslak saçlarını silmesi için temiz bir havlu uzattı yaşlı kadına... Yaşlı kadın garson kızın neredeyse 8 aylık hamile olduğunu fark etti, fakat genç kadın hamilelikle gelen ağrı ve sızılarının yüzündeki ifadeyi değiştirmesine izin vermiyordu.
Yaşlı kadın, bu kadar zor şartlarda çalışıyor olmasına rağmen, bu genç kadının kendisine gösterdiği ilgiye şaşırıp kalmıştı. Derken aklına Ahmet geldi... Yaşlı kadın yemeğini bitirdi ve garson kıza verdiği 200 TL’nin üstünü beklemeden sessizce gitti. Garson kız geri geldiğinde, yaşlı kadının masasında peçeteye yazılmış bir not buldu.
“Bana hiç bir şey borçlu değilsin. Ben de bu haldeydim. Şimdi benim sana yardım ettiğim gibi, 1 saat önce de biri bana yardım etti. Eğer sen de bunun karşılığını ödemek istersen işte yapacağın şey: İyiliğin bitmesine izin verme.”
Garson kız o gece yorgun argın eve giderken yaşlı kadının bıraktığı parayı ve yazdığı notu düşünüyordu. Kocasının ve kendisinin bu paraya ne kadar ihtiyaçları vardı. Bu para ilaç gibi gelmişti. Eve geldiğinde kocasını yatağa uzanıp uyuyakalmış halde buldu.
Onun tam da bebek beklerken yaşadıkları maddi zorluklar yüzünden ne kadar üzüldüğünü biliyordu. Yaşadığı bu olay ise, onları gören gözeten biri olduğunu bir kez daha fark ettirmişti kendisine...
Bu düşünceler içinde kocasının yanağına küçük bir öpücük kondurup kulağına şunları fısıldadı: “Her şey çok güzel olacak, seni seviyorum Ahmet...”
Bu gerçek hikaye beni çok etkiledi.
Sahi sizin içinizdeki iyilik,
yerinde duruyor mu hala?
Paylaş