Paylaş
İhale aslında teknik bir terim. Gayet sıradan bir iş yöntemi.
Ama ‘‘ihale’’ deyince aklımıza ilk ne geliyor?
Kötü kokular, avanta, mafya, tehdit!
Yaptıkları iş gereği ihaleye katılmak ya da ihale açmak zorunda olan doğru düzgün kurumlar için çok acı! Halkın gözünde yaptıkları iş baştan kirlenmiş durumda.
Bir okulda öğrencileri hangi şirketin taşıyacağına karar vermek için açık eksiltmeli ihale açılması, ihaleye okul yöneticilerinin katılması, kararın bir komisyon tarafından verilmesi, iyi niyetle alınmış bir karar.
Amaç, okul yönetimini de işin içine katarak denetim mekanizmalarını arttırmak, fiyatı düşürmek ve aldığı işi yarıda bırakmayacak güvenilir bir şirketi seçmek.
Gelgelelim, ihale sisteminin kendisi o kadar batık ki, bu yöntemle de istenen sonuç elde edilemiyor.
Cuma günü Enis Berberoğlu, Hürriyet'teki yazısında şöyle diyordu:
‘‘Siz bakmayın bizim devletin somun pehlivanı gibi efelenmesine, içi koftur. Bu devlet ne kural koyabilir, ne de koyduğu kuralları uygulatacak gücü vardır. Kritik eşik, suçun cinsine göre değil, suçlunun sayısına bakılarak karara bağlanır.’’
Yani bir suç ne kadar yaygınsa, ne kadar çok kişi tarafından işleniyorsa, cezalandırılması ihtimali de o kadar azdır.
İhale suçları da bu suçların başında geliyor.
İşte bu yüzden, asıl işleri eğitim olan kamu personelinin ihale yapması sakıncalı.
Hem işleri bu değil, hem de ihale sisteminin çok kötü bir şöhreti var. Öğretmenlerin adını kirletmemek gerekir.
Paylaş