Paylaş
Son yıllarda, ramazanı özünden uzaklaştırıp bir eğlence ayına dönüştüren bizlerin muhasebe yapması açısından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “…Ramazanı bir eğlence sektörüne dönüştürerek onun ruhunu incitmemeliyiz. Biz ramazanı zamanı değiştirmeye kalkıştığımız zaman ramazanın bize getirdiği barışı, kardeşliği elimizle itmiş oluruz. Biz ramazanı değil, ramazan bizi değiştirsin. Ramazanın muazzez bir ruhu vardır. Onu gösteriş ve eğlenceye dönüştürerek onun muazzez ruhunu incitmemeliyiz.” yönündeki açıklamalarını olumlu bulduğumu söylemeliyim.
Elbette bu çağrıya kulak verecek olanlar, ramazan ayını eğlenceye dönüştürmüş olan muhafazakâr kesimdir. Umarım herkes üzerine düşen sorumluluğun farkına vararak hareket eder.
Sayın Görmez’in temennisi olan “ramazanın bizi değiştirmesi” hususuna da katılıyorum. Zira bizler, ibadetlerimizin bizi cennete götüreceğinin hesabını yapmaktan aslolanı atlıyoruz.
Namazımız, orucumuz, haccımız bizi kişilik ve olgunluk açısından bir adım dahi ileri götürmüyorsa, “ibadetlerimizin bizi değiştirmediği” anlamı çıkıyor ki, bunun sorumluluğunu ne kadar taşıyoruz?
İbadeti biz yapıyoruz ama karşımızdakinin güzel ahlaklı olmasını istiyoruz. Oruç tutuyoruz, sabırlı olmayı karşımızdakine bırakıyoruz.
Unutmamız gereken çok önemli bir husus var. Allah, Kur’an’da “Vay, o namaz kılanların hâline ki; onlar kıldıkları namazdan gafildirler…” uyarısını ibadet yapanlar için buyurmuştur.
İbadetlerimize saygıyı karşımızdakinden beklemek yerine önce kendimiz göstermeliyiz.
Yıllardır aşamadığımız bir husus olan “Oruç tutmayanların, kamuya açık alanlarda yemek yemesi” olayına farklı bir açıdan bakmak ve geldiğimiz noktayı paylaşmak istedim.
Oruç tutmayanların yediği yemek ya da içtiği sigaranın ramazan ayının ruhuna verdiği zararı gözden geçirelim istedim.
Oruç konusunda katı kuralları olan bir milletiz. Namaz kılmayana gösterilmeyen tepki oruç tutmayana gösterilir. Herhangi bir özründen dolayı oruç tutmayan insanların kendini saklamak zorunda hissettiği bir ülkede yaşıyoruz. İnsanları ikiyüzlü olmaya mecbur bırakarak “dini değerleri koruduğumuza” inanıyoruz.
Bundan 5-10 yıl öncesine kadar regl olan kadınların oruç tutmaması gerektiği hâlde “ramazana saygısızlık olur düşüncesiyle yemek yememeleri gerektiği” inanışı mevcuttu. Dinen caiz olmayan bu inanış hâlâ bazı beldelerde uygulanıyor maalesef.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama halka açık yerlerde artık başörtülü kadınlar da yemek yiyor. Önceleri alışamadığım bu görüntüyü artık yadırgamıyorum.
Şahsen, oruçlu olmadığım bir ramazan gününde dışarıda yemek yemekten ve su içmekten her zaman imtina ettim. Bu sebeple ne tür tepkiler gelir bilmiyorum. Lakin sosyal deney yapmayı seven bir yazar olarak en kısa zamanda konuyla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyorum.
Başörtülü bir arkadaşımın, rahatsızlığı sebebiyle sık aralıklarla içmesi gereken suyu ‘yanlış anlaşılır, saygısızlık olur’ düşüncesiyle, özel aracında dahi içmeye çekinmesi; toplum olarak saygı anlayışını abarttığımızın bir göstergesi olarak görüyorum.
Sanırım artık “sakızın orucu bozup bozmadığını” değil bu konuları konuşmamız ve ibadetimize gösterilmesini istediğimiz saygıyı, ibadet yapmayanlara da göstermemizin bir Müslümanın en önemli vazifesi olduğunun idrakine varmamız lazım.
Paylaş