Bekâret mi, annelik mi?

Geçen gün ilginç bir haber vardı gazetelerde; bir doktorun gündeme getirdiği, toplumsal bir sorun.

Haberin Devamı

Olayı özetleyeyim:

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Opr. Dr. Betül Görgen’e 35 yaşında meme kanserine yakalanmış bekâr bir öğretmen gelir.

Hastasına ameliyat ve tedavi ile ilgili bilgi veren Görgen, ilaç tedavisi sonrasında bebek sahibi olma şansının çok düşük olabileceğini anlatır. Tedavi sonrası çocuk sahibi olma şansını arttırmak için bir çözüm olduğunu söyler ve yumurta dondurma işleminden bahseder.

Bu işlem sonrasında bekâretini kaybedeceğini de ekler. Hasta ise, bakire olduğu için doktorun bu teklifini reddeder. Doktor Görgen ısrarlarına rağmen hastasını ikna edemez.

Haberin Devamı

Genç öğretmen, ileride çocuk sahibi olamama riskini göze alır ama bekâretini kaybetmeyi göze alamaz.

Görgen, bu ve benzeri yaşadığı olaylar neticesinde şöyle bir çağrı yapıyor;

“06 Mart 2010 yılında Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik ile Türkiye’de kanser gibi zorunluluk hallerinde “sperm ve yumurta dondurma” işlemine izin verildi ama yönetmelik maalesef bekârete takıldı. Toplumun büyük bir kısmı sağlık sebebiyle de olsa bekâretin kaybına olumlu bakmıyor.

35 yaşında eğitimli hastamı ve annesini ikna edemedim çünkü bekâret hâlâ çok önemli bir tabu ülkemizde. Günümüzde pek çok kanser türünün ve özellikle de meme kanserinin genç kadınlarda görülme sıklığı artıyor. Genelde kariyer nedeniyle evlilik ve çocuk planlarını ertelemiş olan bu kadınlar zaten olayın şokunu atlatmaya çalışırken, onlara destek olacak ve doğru yönlendirecek kişilere ihtiyaç duyuyorlar. Bilimle gelenek arasına sıkışan insanlara bir çıkış yolu aralamak için sadece yönetmeliklerin ve uzman doktorların yeterli olmadığı görülüyor. Dini kurumların yetkilileri başta olmak üzere toplumun kanaat önderlerinin bekâretin sağlık nedeniyle bozulabileceği konusunda bir söylem geliştirmeleri gerekiyor.”

Haberin Devamı

Öncelikle Doktor Görgen’in çağrısını saygıyla karşılıyorum. Toplumsal bir meselede hassas davrandığı için de teşekkür ediyorum.

Ama bir kadın olarak bu çağrının yapılmak zorunda olmasını onur kırıcı bulduğumu da söylemeliyim.

Annelik gibi bireysel bir duyguyu, bekâret gibi karşı cinsi memnun etme duygusuna feda edebiliyorsak, kendi hayallerimizi bir başkasının beklentilerine göre belirleyebiliyorsak bize ne din ne de bilim bir şey yapabilir.

Kabul etmemiz gerekir ki; “din”in önüne geçmiş katı bir geleneksel yapımız var. Ve maalesef bu yapı tamamen erkek egemenliği üzerine kurulu. Buna zaman zaman din hocaları da söylemleriyle destek oldular. Neticede onları da bu toplum yetiştirdi ve bugün, ortaya bekâreti anneliğe tercih edebilen kadın profili çıktı.

Haberin Devamı

Bu haberi okuduğumdan beri düşünüyorum. Dini bilgisi olan ve geleneksel kültürde yetişen bir kadın olarak böyle bir şey başıma gelse ilk tepkim nasıl olurdu?

Arkadaşlarıma da sordum bu soruyu, hepsi çocuk sahibi olmayı bekârete tercih edeceklerini söylediler. Tabii böyle bir sorunla karşılaştıklarında aile ve toplumsal etkiler nasıl yönlendirir bilemem ama genel düşünceleri böyle.

Şimdi sizlere sormak istiyorum; “Siz olsanız ne yapardınız?

Yazarın Tüm Yazıları