Aynur Tartan

Çektiğimiz acıları hayal bile edemezsiniz

25 Ağustos 2013
İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’dan kurtulan Japonlar, yıllardır dünyayı dolaşıp barışı anlatıyor. ‘Barış Gemisi’ bu sene İzmir’e demir attı.

Yıl 1945… Günlerden 6 Ağustos… Saat 08.15’te Japonya’nın koşulsuz teslim olmasını isteyen Amerika Hiroşima’ya saldırdı. ‘Little Boy’ (Küçük Çocuk) isimli atom bombasıyla binlerce kişi hayatını kaybetti. Bu saldırıdan üç gün sonra Nagazaki’ye ‘Fat Man’ (Şişman Adam) isimli ikinci bomba düştü. Patlamadan sonra hayatta kalanlara ‘Hibakuşa’ deniyor. Dünyada 219 bin 410 Hibakuşa var. Ve yaşları 78’in üzerinde. Yaşanan felaketi hatırlayanlar, anılarını genç kuşaklarla paylaşmak istiyor. 2008’den beri 142 Hibakuşa Japonya merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan ‘Barış Gemisi’yle dünyayı geziyor, dünyaya nükleer savaşın yaşattığı yıkımı anlatıyor. Bu yılki dünya turlarında uğradıkları 19 ülkeden biri de Türkiye. Barış Gemisi geçen hafta İzmir’e demir attı. Ve Konak Belediyesi Hibakuşaları gençlerle buluşturdu.

YORİKO ASAMİ

Tüm insanlığın hedefi barış olmalı

Atom bombasıyla tanıştığımda 16 yaşındaydım. Savaş boyunca hastanede gönüllü olarak çalıştım. Kardeşlerim korkunç yaralar aldılar. Vücutlarında ciddi yanıklar oluştu. Savaş, atılan bombalar, hayatını kaybeden insanlar, hayatta kalanlar… Çok fazla acı çektik. Çektiğimiz acıları kimse anlayamaz, hayal bile edemez. Tüm insanlığın hedefi barış olmalı. Biz bu hedefe kendimizce bir katkı koyduk.

TAKAŞİ MİYATA

Atom bombasından kurtulanlar kanser oldu

Atom bombasıyla şehrimiz yok edildiğinde 5 yaşındaydım. Şanslıyım ki ailem kurtuldu. Bombadan etkilenen 74 bin insan bir yıl içinde yaşamını yitirdi. Hayatta kalanlarsa lösemi, kanser ve diğer radyasyon kaynaklı hastalıklara yakalandı. Bombalamanın üzerinden 68 yıl geçti. Ancak insanlar bugün bile korku içinde yaşıyorlar, çok derin psikolojik yaralar taşıyorlar. Nükleersiz bir dünya için el ele vermeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar niye?

17 Ağustos 2013
Çocuklar günde 300-400 kere gülüyor, büyüklerse yalnızca 15-20 kere. Kahkaha uzmanı Sema Özsoy’a göre gülmenin bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekten stresle baş etmeye kadar sayısız faydası var.

Toplum olarak gülmüyoruz. Mutluluktan çok mutsuzluğa yatkınız. Arabesk kültürün, dramın, gözyaşının hastasıyız. Çok gülene, kahkaha atana da pek iyi gözle bakmıyoruz. Gülerken ağzımızı kapatıyoruz, utanıyoruz, sıkılıyoruz. Gülmeyi hoş karşılamıyoruz. Aslında bu durum yeni değil. Yunanlı filozof Platon gülme ve kahkahanın devlet düzenini sarsacak bir tehlike olduğunu öne sürmüş. Hemen hemen bütün filozoflar da bu düşünceye katılmışlar. Kahkaha ve gülümseme hem kişisel hem de toplumsal bir özgürlük talebi. Dikkatli bakarsanız liderlerin çok da güler yüzlü olmadıklarını fark edersiniz. Belki biraz daha güler yüzlü olsalar, arada bir de kahkaha atsalar kendimizi onlara daha yakın hissedeceğiz… Toplum olarak iyileşeceğiz… Bağışıklık sistemimizi güçlendireceğiz. Ve daha çok faydasını göreceğiz…
Kahkaha uzmanı Sema Özsoy’a gülmekle ilgili her şeyi sordum… Özsoy’a göre kahkahanın çok faydası var. Bunu biliyoruz, hissediyoruz ama ne kadar gülüyoruz? Çocuklar günde 300-400 kere gülüyor, büyükler ise yalnızca 15-20 kere. Bu eksiklikten yola çıkan Hintli Doktor Madan Kataria 1995 yılında yoganın nefes egzersizleriyle kahkahayı birleştirdi. Ve herkes tarafından kolayca uygulanabilecek ‘kahkaha yogası’nı keşfetti. Yola beş kişiyle çıktı. Bugünse tüm dünyada 60 ülkede 600’den fazla kahkaha yogası kulübü Dr. Madan Kataria’nın ‘kahkaha yogası’ egzersizlerini uyguluyor. İnsanlar kahkahanın sırrını yeniden keşfetti. Dünya bu yeni akımı çok sevdi. ‘Ortada gülünecek bir şey yokken, memleket ve dünya bu kadar karışıkken nasıl gülelim?’ demeyin! 15-20 dakika süren seanslarda ‘el çırpma, ha-ha, he-he, hi-hi’ gibi hecelerin tekrarları ve ritmik hareketlerle yapılan egzersizlerin sonucunda hiçbir neden olmaksızın insanlar gülebiliyor. Gülmek bulaşıcı bir şey. Bir kere başlayınca gerisi geliyor. Seans sonunda insanlar rahatladıklarını, günlük hayatın stresinden, sıkıntısından kurtulduklarını söylüyorlar. Neşeleri eşlerine, dostlarına, işlerine, evlerine yansıyor. Gülmek 21. yüzyılın en doğal, en organik ilacı. ‘Günde 10 dakika kahkaha atabilseniz hiçbir sorununuz kalmaz’ diyor Sema Özsoy. Ama hepimiz biliyoruz ki bazen bırakın 10 dakikayı, gülümsemek hatta sırıtmak bile zor geliyor. Durum böyle olunca da imdadımıza ‘kahkaha yogası’ yetişiyor. Uygulamak için de bir yerden bir yere gitmeniz, bir liderle çalışmanız şart değil. Her sabah ayna karşısında kendinize bakarak birkaç dakika gülmeniz ve kahkaha atmanız yeterli. Tabii sabahtan akşama kadar da gülün demiyorum. Her şeyin olduğu gibi gülmenin de bir dozu var. ‘Kahkaha atmanın aşırısı zararlı’ diyen Sema Özsoy ciddiyet, ağlamak ve gülmek arasında bir denge kurulması gerektiğini söylüyor.

Gülmenin faydaları

Gülmek sağlıktır; bağışıklık sistemimizi güçlendirir.
İyi ilişkilerdir; aileleri, arkadaşları, çalışanları, ülkeyi, dünyayı bütünleştirir.
Kendini aşmaktır; olumsuzları olumluya çevirmeyi kolaylaştırır.

Kahkaha at hasta olma

Kahkaha atmanın, gülmenin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği sayısız araştırmayla ispatlandı. Bu sistem, nefret, öfke, umutsuzluk ve yalnızlıkla güçsüzleşiyor. Güldüğümüzde bağışıklık sistemimizde önemli görevleri olan ‘Immoglobülin A ve B hücreleri’ ve ‘Gamma-Interferon’ seviyeleri artıyor. Böylece daha az hasta oluyoruz.

Yazının Devamını Oku

‘Evet’ demeden önce bir daha düşünün

3 Ağustos 2013
İzdivaç programlarına bakıp nefes almadan evleniyoruz sanmayın. Boşanan çiftlerin sayısı artıyor. Ama uzman psikologlar buna da çareyi buldu: Kişilik testi!

Uzman klinik psikologlar tarafından uygulanıp yorumlanan kişilik testleri “Doğru bildiğim şeyler için çoğu zaman direnmek zorunda kalırım” ya da “Keyfim yerinde olmadığı zaman tersliğim üzerimdedir” gibi günlük hayatın içinden seçilen 566 durumdan oluşuyor. Sorular kodlama usulüyle ‘doğru’ veya ‘yanlış’ diye cevaplanıyor. Yorum kısmında tüm sorular için bir profil elde ediliyor. Profili oluşturan skalalar 10 farklı kişilik özelliğini temsil ediyor. Standart puanın üstü psikopatolojiyi işaret ediyor. Testin sonucunda kişilik şifreleri çözülüyor. Hiçbir profil birbirine benzemiyor.
Dünyada pek çok farklı kişilik testi mevcut. Ülkemizdeyse Türk standartlarına en uygun olan ve uluslararası düzeyde güvenle kullanılan MMPI (Mnnesto Multiple Personality Envanteri) tercih ediliyor. Her isteyene uygulanamıyor, profesyonel kişilerin onay vermesi gerekiyor. Peki, test hiç yanılmıyor mu? Neredeyse hiç yanılmıyor, yanılma payı oldukça düşük. Eğer kendinizi olduğunuzdan farklı göstermeye çalışırsanız test sonucunda bu da anlaşılıyor.

ÖPTÜĞÜNÜZ KURBAĞALAR PRENSE DÖNÜŞECEK

Uzman Klinik Psikolog Birgül Gökçe, “Eğer test sonucu ruh eşi olmadığınızı söylüyorsa endişeye kapılmayın” diyor. Uzmanlara göre testte negatif sonuç diye bir şey yok. Sadece standart profilin dışında olan bireyler var. Kimse sizden ayrılmanızı istemeyecek. Eşinizin, sevgilinizin hangi özelliklerinden rahatsızsınız, hangi huyları sizi deli ediyor? Öncelikle bunları tespit edin. Evliliğinizi, ilişkinizi tehdit altında hissediyorsanız durumu testi uygulayan uzman psikologla paylaşın ve çalışmalara başlayın. Süreç içinde ilişkinizi değerlendirin. Durum değişmezse, testin sonucu kişilik bozukluğunu işaret ediyorsa uzman tarafından daha farklı bir yol izleniyor. Farklı terapi yöntemleri ve çalışmalar uygulanıyor.
Evlilik öncesinde yapılan sağlık testleri gibi kişilik testleri de şart koşulsa boşanma oranlarında belki ciddi bir düşüş yaşanacak. Sadece karar vermeniz gerekiyor, mum ışığında pembe hayaller mi, kişilik testi ile sansürsüz gerçekler mi?

Yazının Devamını Oku

Konserde görüp tutulduğum o hanımefendiyi arıyorum

28 Temmuz 2013
İzmir’den aşk filmlerini aratmayan bir hikâye:

M.A, İzmir Fuar Açık Hava Tiyatrosu’ndaki bir konserde, göz göze geldiğinde akıl tutulması yaşayıp tek kelime edemediği hanımefendiyi bulmak için gazeteye ilan veriyor. Peki sonra?

Ogeceye, o ana dönelim. Nasıl göz göze geldiniz?
- Açık hava tiyatrosunda A5 Blok’ta oturuyordum. Konsere ara verildiğinde yerimden kalktım, tiyatronun içinde dolaştım. Sonra tekrar yerime oturdum. Hala arkamda oturanın kim olduğunun farkında değildim. İkinci yarıda sahneye Ayşe Taş çıktı. Sahneden inip şarkılarını seyircilerin arasında söylemeye başladı. Konser boyunca arkamdan şarkılara eşlik eden güzel bir hanım sesi geliyordu. Ancak arkama dönüp bakmamıştım. Sanatçı gelip de arkama döndüğümde hanımefendiyle göz göze geldim. Gülümseyerek, gözlerime bakarak bana doğru şarkı söylüyordu.
Hangi şarkıydı?
- Hatırlayamıyorum… Heyecandan tutuldum. Bir anlık bir şey oldu. Böyle bir şeyi hayatımda hiç yaşamadım. Gençliğimde bile başıma gelmemişti. Birden o duygunun sıcaklığı içime aktı.
O duygu sıcaklığıyla ne yaptınız?

Yazının Devamını Oku

Ege’de alternatif tatil rotaları

20 Temmuz 2013
Bodrum ve Çeşme’deki kalabalıktan uzaklaşmak isteyenler için Ege’nin gizli köşelerinden bildiriyoruz.

Çeşme ve Bodrum birbirini çekemeyen iki çenebaz kapı komşusu. İkisini de severim aslında. Özellikle de Çeşme’yi. Ama ne yalan söyleyeyim son zamanlarda herkes gibi ben de biraz sıkıldım.
Yeni tatil rotaları arar oldum. Kalabalıktan uzaklaşmak, tenhaya kaçmak, biraz dinlenmek istedim. Ve Egelilerin çok da yabancı olmadığı iki tatlı tatil dostuyla hasret giderdim. Siz de hayata küçük bir mola vermek istiyorsanız hiç vakit kaybetmeden Ege’nin gizli köşelerine demir atmalısınız.

Alibey Adası - Cunda

Çiçeği burnunda çiftler, kalbine giden yol midesinden geçenler, zevk-ü sefacılar... Bu yaz Cunda sizi bekliyor!
Ayvalık Koyu’nda sere serpe uzanan Cunda, bir diğer adıyla Alibey Adası’nın bugünkü ismi Kurtuluş Savaşı’nda padişahın “Yunanlılara teslim olun” emrine karşı gelip, silahlı mücadeleye başlayan kumandan Yarbay Ali Çetinkaya’dan miras. Eski adı ‘Moshonisia’ yani ‘Kokuluada’ olan Alibey Adası daha çok ‘Cunda’ olarak biliniyor. Bu adıyla da kulağa daha havalı geliyor. Dar sokakları, şarap evleri, butik otelleri, sevimli kafeleri ve balık lokantalarıyla ada hem göze hem de damağa hitap ediyor. “Nerede kalmalı? Nerede yemeli-içmeli?” diye açık adres isterseniz karşınıza çıkan ilk butik otel, ilk pansiyon, ilk restoran, ilk kafe derim. Çünkü hepsi birbirinden muhteşem. Birini övsem diğerine haksızlık olur. Cunda’nın her köşesinde huzur var, keyif var, anason var, balık var, muhabbet var… “Peki, ne yok?” derseniz… Gürültü yok, acele yok, trafik yok, makyaj yok…Tarzınız ‘giyin-çık’ felsefesine dayanıyorsa, ıslak saçtansa, ‘Bir terlikle dünyayı kurtarırım’ diyorsanız Cunda sizin için ideal. Tarihi yeldeğirmenini, eski kiliseleri gezmeden, Rum mimarisiyle tanışmadan, Âşıklar Tepesi’ne çıkmadan dönmeyin.

Bademli Köyü - Kalem Adası

Yeni evliler, yıllanmış ama yıpranmamış çiftler; romantizmin başkenti ‘Kalem Adası’ tam da sizin kaleminiz…

Yazının Devamını Oku

Asi Çeşme’nin delikanlısı

13 Temmuz 2013
76 yaşında. Belediye Başkanlığı’nda dördüncü dönemini yaşıyor. Deli dolu bir yaz çocuğu olan Çeşme’ye baba edasıyla yol gösteriyor. Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu’na misafir oldum

Bir kentin dilinden anlamak, onunla aynı dili konuşmak yetenektir. Faik Tütüncüoğlu bu yeteneğe sahip sayılı kişilerden. Asker kökenli. Turgut Özal döneminde çıkarılan bir kanunla rütbesini rafa kaldırıp, politikaya “Merhaba” demiş. O, yatırım yapmak için Rus milyarder Mihail Prohorov gibi dünyaca ünlü zenginlerin sıraya girdiği Çeşme’nin belediye başkanı.
Tütüncüoğlu’na göre Çeşme Yunan tanrısı Hermes ve tanrıça Aphrodit’in oğlu ‘Hermaphroditus’ gibi çift cinsiyetli. “Çeşme’nin temeli, genetiği, makyajı muhteşem, kusursuz... Bu haliyle tam bir kadın. Ama aynı zamanda da tam bir beyefendi” diyor. Çeşme Başkanı’nın kendine özel bir tarzı var. Kumaş pantolon altına giydiği sandaletlerinden ödün vermiyor. Tatil beldesinde belediye başkan olmanın eğlenceli, zevkli bir iş olduğunu sanmayın! ‘Bu iş metropolde belediye başkanı olmaktan çok daha zor’ Tütüncüoğlu’na göre: “Çeşme’ye gelen herkesi tanırsınız. Buraya streslerinden arınmak için geliyorlar. Onları rahat ettirmek için elimizden geleni yapıyoruz.”

TATİL YAPMIYOR

O, tatilcileri rahat ettiriyor ama tatile çıkmıyor. Akşamları eve gidince dinleniyor, gazete okuyor, bulmaca çözüp televizyon izliyor. Yemeğini evde yemeyi tercih ediyor. Arada kaçamak yapıp Dalyan’daki balıkçılara da gittiği oluyor. Gece mekânlarının hepsine gidiyor. Bunlar “Gözüm üzerinizde” turları... Ne mi seviyor? Çeşme pazarından alışveriş yapmayı... Halk istediği ve sağlığı izin verdiği sürece başkanlığa devam etmek istiyor. 

Çeşme tavsiyeleri

Nerede kahvaltı yapalım? Dalyan, Ilıca, Çiftlikköy… Özellikle Çiftlikköy’deki ‘Pilot’un Yeri’ni tavsiye ederim. Çiftlikköy’deki kahveler de güzeldir. Simit fırınından simit, poğaça, peynir alırsınız, yanına da çay…
Butik otel mi büyük otel mi? Sheraton, Ilıca Otel, Radisson, Altınyunus, Ontur ve Ladin’de kalabilirsiniz. Butik otel istiyorsanız Sisus Otel ve Marina Konuk Evi’ni öneririm.

Yazının Devamını Oku

Çocuk yok, her yer grafiti işte sana genç oteli

29 Haziran 2013
Ayayorgi Koyu Çeşme’deki eğlence durağı. Ama yolu uzun; gitmesi ayrı, dönmesi ayrı dert. Çare, genç oteli Loveyou...

 ‘Loveyou Otel Ayayorgi’nin diğer otellerden farkı ne? - En büyük farkı ‘genç oteli’ olması. Ayayorgi Koyu’na yürüme mesafesinde. Koya bu kadar yakın mesafede olan başka otel yok. Çeşme’deki otellerin çoğu klasik aile oteli. İşletmeleri de aynı şekilde. Butik oteller çok fazla. 100 odalı Loveyou Otel’in tasarımıysa son derece genç. Butik otel özeninde, beş yıldızlı otel konforu ve lüks sunuyoruz. Otelimize 14 yaş altı alınmıyor. Çocuk sesi, gürültüsü yok. Sadece gençler ve kendilerini genç hissedenler var. İç konseptimiz tamamıyla gençlere yönelik. Dekorasyonumuz oldukça modern. Odaların duvarlarında James Bond’dan Audrey Hepburn’e, Marilyn Monroe’dan Elizabeth Taylor’a kadar pek çok grafiti var mesela.
 Gençlerin kalbini nasıl fethedeceksiniz? - Çeşme’ye gelen bütün gençler eğlenmek için Ayayorgi’ye gidiyor. Ama her gece de 80 TL gidiş, 80 TL dönüş taksi parası vermek zorundalar çünkü mesafeler çok açık. Loveyou Otel bu problemi ortadan kaldırıyor. Hem yürüme mesafesinde hem de shuttle hizmeti veriyoruz. Gençleri mekânlara götürüyor sonra da onları otele getiriyoruz. Shuttle’larımız Çeşme’ye ve Alaçatı’ya da gidiyor. Böylece alkollü araç kullanımının da önüne geçmiş oluyoruz.
Ulaşım dışında?
- Diğer otellerde sabah 10.30’da biten kahvaltı biz de öğlen 13.30’a kadar devam. Yani gençler gece yaşayacaklar, gündüz uyuyacaklar. Sabaha karşı 06.30’da mantı ve çorba servisi koyduk. Süzer Otel’in eski şefiyle çalışıyoruz. Mutfağımız da otelimiz gibi gençlere ve gençlerin beslenme alışkanlıklarına yönelik. Odalarda mini bara alternatif, ‘genç market’lerimiz var. Bu marketlerde bütün ihtiyaçlarını bulabilecekler.

Loveyou Ayayorgi Otel’de…

Hangi odalarda kalmalı?
Hem deniz hem de havuz manzaralarıyla en keyiflileri teras katında bulunan odalar

Yazının Devamını Oku

İzmir’in tek kadın inşaat işçisi

22 Haziran 2013
Hayatını gerçekten taştan çıkaran bir kadın İzmirli Pınar Karabulut. Taş taşıyor, duvar örüyor, tüm erkekleri hayrete düşürüyor.

İzmir’in tek inşaat işçisi olduğunu söyleyen Karabulut’u iş başında yakaladık.
Yürüyüş yaparken rastladım ona. Direniş esnasında zarar görmüş İzmir Fuarı’nın Lozan Kapısı’nı onarıyordu. Yanına yaklaştım ve inanamadım. Güzel yüzlü, genç bir kadındı. Ve gerçekten inşaat işçisiydi. Peşini bırakmadım, aradım, sordum. Sonra babasının inşaat mazzemesi dükkânında buldum Pınar Karabulut’u (37). Karşıma İzmir’in tek kadın inşaat işçisi çıktı.
Karabulut beş çocuklu bir ailede doğmuş. Ancak henüz çocuklukta eğitim hayatının önü kapanmış. Çünkü dedesi seçimi yapmış, “ablan okuyacak” diyerek.

BABAM PARAYI YEDİ

Ablasını okutmak için ailece çalıştıklarını anlatıyor Pınar Karabulut. “12 yaşımdan beri çalışıyorum. Bu yüzden ilkokuldan sonra okuyamadım. Ama ablam liseyi bitirip evlendi. Kardeşlerimin hepsini okuttum, evlendirdim. Şimdi de anneme, babama bakıyorum.”
Çalışmaya tekstilde başlamış. Ama babası üç kez felç geçirince onun işlerini devam ettirmiş. İş çıkışından sonra ek gelir olsun diye hâlâ tekstil işlerine gidiyor, yine asma tavan, köşebent yapıyor, hurda topluyor.
Bu kadar erken yaşta iş yaşamına girmesinde babasının müsrifliği de rol oynamış. Çünkü babasının çeyrek biletine 1986’da Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkmış. Ama İzmir’in zenginleri arasına giren babası o parayı kısa sürede bitirince Pınar Karabulut’a da çalışmak düşmüş.

İNŞAATTA EŞİTİZ

Yazının Devamını Oku