Aynur Tartan

Türkiye için iki yıl sancılı geçecek

14 Haziran 2013
Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz… Olaylar, yaşananlar, ekonomik dalgalanmalar… Tüm bunları önceden tahmin edebilir miydik? Evet edebilirdik. Ünlü astrolog Şenay Yangel, 10 Mayıs’ta yazdığı yazıyla tüm bunları tahmin etti. Peki şimdi ne olacak?

TÜRKİYE'NİN BURCU NEDİR

Türkiye’nin horoskopunda Güneş Akrep burcundadır. Yani Türkiye Akrep burcudur.

NASIL BİR SÜRECE GİRİYORUZ

Sonbaharda normal seçim sürecini değiştirecek bazı gelişmeler yaşanabilir. Bu konudaki en etkili faktör toplumsal olaylar. Önümüzdeki iki yıl oldukça sancılı bir dönem. Hükümetin değişmesi için birçok etken söz konusu olacak. Komşu ülkelerle yaşanacak gerginlikler ve savaş sinyalleri de yine bu sürecin işaret ettikleri arasında.

TÜRKİYE'Yİ, LİDERLERİ, SANATÇILARI, GENÇLERİ, BİZLERİ NELER BEKLİYOR

Liderler iktidarda kalmayı arzulayacak ve bu yönde çaba sarf edecekler. Bu tavır da onları halk tarafından sevilmeyen kişilere dönüştürecek. Sanatçılar ve gençler yaklaşık üç yıl sürecek bir mücadelenin içine girecekler. Zamanla yavaş ama sürekli bir iyileşme yaşanacak. Bu yıl ağustos ayının ortalardan itibaren eylül ayı da dâhil olmak üzere bazı olumlu gelişmeler yaşanacak…

LİDERLER GÖKYÜZÜNDEN GELEN MESAJLARI NASIL DEĞERLENDİRDİLER

Gökyüzü, liderlerin mesajları tam olarak algılayamadıklarına işaret ediyor. Gökyüzü, bir rejim ya da bir liderin sonuna işaret olarak değerlendirilebilecek mesajlar veriyor. Bu işareti değişikliğe giden yolda girdiğimiz bir dönemeç olarak da değerlendirebiliriz.

Yazının Devamını Oku

Yerlisinden Çeşme 2013 rehberi

1 Haziran 2013
Taş sokakları, eski Rum evleri, butik otelleri, kumsalları ve restoranlarıyla Çeşme sizi bekliyor.

İşte bir İzmirli’nin kaleminden merak edenlere, havasına, suyuna, kızına, plajına âşık olanlara vazgeçilmezleri ve sezon tazeleriyle Çeşme 2013 rehberi…

Gurme lezzetlerVazgeçilmezleri“Şifne’nin fendi Dalyan’ı yendi” diyenlere; Çeşme Dalyan Körfez Balık Restoran, Ferdi Baba, Yusuf’un Yeri...
Alaçatı’dan sonra Çeşme Marina’ya da kök salan Tuval...
Vitrine değil iklime gelenlerin buluşma noktası Mikasa ve Yaya...
Anne mutfağını özleyenlere İmren Lokantası, Yusuf Usta...
Çeşme yeme-içme kültürünün sembol isimleri: Kırçiçeği, Dost Pide&Pizza, Doruk Döner, Altınkapı...
Yaz-kış 24 saat hizmet veren Ilıca kumrucuları...

Yazının Devamını Oku

İzmir’in dibekleri kabarır köpükleri

11 Mayıs 2013
Gelin bugün tüm o alengirli, Amerikalı, Avrupai kahveleri bir kenara bırakalım. Hep birlikte yurdum kahvesine doğru küçük bir Ege yolculuğu yapalım

Sizi bilmem ama ben ‘take-away’ kültürüne pek alışamadım. Kahvaltımı da, yemeğimi de, kahvemi de tadına vara vara, dostlarla birlikte yemekten, içmekten yanayım. Özellikle de kahvemi. Şöyle bol köpüklü, telvesi kıvamında usta ellerden çıkma bir Türk kahvesi… Son yıllarda kahvenin bin bir çeşidiyle tanıştık: Americano, mocha, latte, macchiato, espresso, cappuccino… Bizim olanı, halis muhlis Türk kahvesini itinayla rafa kaldırdık. İlk göz ağrımız da alıngan bir havayla adsız bir savaşa girdi. Her gün yeni bir çeşidiyle selamladı bizi. Koluna eski dostu lokumu da takıp damla sakızlı oldu, kakuleli oldu, fincanda pişti, kızgın kumlara uzandı. Yetmedi mırra oldu el yaktı, damak tutuşturdu... Menengiç kahvesi oldu, su yerine sütle aşka düştü. Gelin bugün tüm o alengirli, Amerikalı, Avrupai kahve dostlarını bir kenara bırakalım. Hep birlikte yurdum kahvesine doğru küçük bir Ege yolculuğu yapalım… İzmir tutkunları bilir İzmir’de Türk kahvesinin en doğru adresi Kemeraltı, Kızlarağası Hanı’dır. Geçenlerde ben de Türk kahvesinin peşine düştüm. Hafta sonu, kalabalık demedim vurdum kendimi Kemeraltı sokaklarına…

Türk ve Rum kültürünün ortak damak lezzeti dibek kahvesi sanılanın aksine kahve pişirme şekli değil kahve öğütme yöntemi. Dibek; içi çukur büyük bir taş. Yani bir nevi havan. Bu havanda bileğe kuvvet dövülen kahvede nam-ı değer dibek kahvesi. Kemeraltı’nda dibek kahvesinin çeşidi bol; damla sakızlısı, çikolatalısı, vanilyalısı, kakulelisi, tarçınlısı… Kumla ısınanı, fincanda pişeni… Fiyatlar da cep yakmayan cinsten: Sadesi 3, çeşitleri 3.50 TL. En çok hangi çeşidi tercih ediliyor diye sorarsanız sizin de tahmin edeceğiniz gibi damla sakızlı. Çeşit tamam, peki ya pişirme şekli derseniz; o da iki türlü… Gelin kumdan başlayıp fincanda demlenelim…

Kumsaldan yeni çıktı        

* İlk durağım kumda kahve pişiren bir dükkân. Kemeraltı’na gelip de kahve pişirmemek olmaz. Kollarımı sıvayıp hemen kendimi ocağın önüne atıyorum. Kumda kahve pişirme dedelerimizden, anneannelerimizden kalma külde kahve pişirme âdetine pratik ve lezzetli bir alternatif. Kumun özelliği denizden gelmesi ve ısıyı içinde hapsetmesi. İyice ısınan kumun üzerine cezve yerleştiriliyor. Tahta bir kaşık yardımıyla kum cezvenin etrafına itiliyor. Kahve köpük köpük olmaya başlayınca cezve kumdan çekiliyor. Küçük bir de sır; iyi kalite deniz kumu bulabilirseniz bu lezzeti evinizde de yakalayabilirsiniz!

Yazının Devamını Oku

Vakit Hıdrellez vakti

5 Mayıs 2013
Hıdır ile İlyas Peygamberlerin buluştuğu gün olarak kabul edilen Hıdrellez, bu geceyi yarına bağlayan gecede ateşlerle, davullarla, zurnalarla, türkülerle, halaylarla kutlanacak… Nerede mi? Hemen hemen Türkiye’nin her yerinde ama Ege’de bambaşka bir coşkuyla, tam bir bayram havasında olacak bu kutlama. İşte size 8 maddede Hıdrellez rehberi

1. ‘Gülüm benim, gülüm benim…’
İşinizi şansa bırakmayın. Öğle saatlerinde keşif için yollara, bahçelere dökülün. Gül ağacı için en doğru adres hiç kuşkusuz İzmir Fuarı. Gül ağaçlarını teker teker inceleyin, onlara ilgi gösterin, yapraklarına dokunun. Hangisi dileğinize en çok yakışır, ölçün, tartın. Gül ağacı tamamsa sıra dileklerde. Takımınızın şampiyonluğu, oğlunuzun mürvedi, kızınızın mezuniyeti, yeni sevgili, zengin koca, şans oyunları, yatlar katlar, arabalar… Artık aklınızdan, kalbinizden ne geçerse kâğıda dökün, içinizdeki küçük yazara, Picasso’ya kulak verin.

2. Dilekleri denize dökün
Dileklerinizi yazdınız, gül ağacına bağladınız… Sıra geldi sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp bir koşu Fuar’a gidip dilekleri almaya. Oradan da ver elini deniz. Fuar’a gidip de talan edilmiş gül ağaçlarını görürseniz sakın hayal kırıklığına uğramayın. Sıkıntı yok! Bunlar olağan Hıdrellez manzaraları. Gül ağaçlarının etrafındaki kalabalığa, itiş tepişe aldırmayın. Bazen dilekler karışabiliyor. Bence siz önleminizi önceden alın. Dilek kâğıdınızın üzerine adınızı mı yazarsınız, dilek kâğıdınızı puantiyeli kurdeleyle mi bağlarsınız artık orası size kalmış. Sonra ben Hıdrellez’de ev dilemiştim, sevgilim oldu; sevgili dilemiştim arabam oldu falan…

3. ‘Ateşteyim ateşte…’
Karşıyaka’dan Göztepe’ye, Kordon’dan Fuar’a, Buca’ya kadar her yerde ateşler yakılacak. Atlamasını biliyorsanız ne ala! Bilmiyorsanız önce birkaç kişiyi izleyin. Öyle kendinizi modern zaman kahramanları gibi ortalara atmayın. Dimyat’a pirince giderken evde ki bulgurdan olmayın! Ne demiş büyüklerimiz; ‘Ateşle oyun olmaz!’

4. Roman detoksu

Yazının Devamını Oku

Alın yazısı kader el yazısı karakter

27 Nisan 2013
Kahve falları, tarotlar, iskambil falları… Hepsi çöpe! İşinize ortak mı alacaksınız, sevgili mi yapacaksınız, eşinizin yalanını mı yakalayacaksınız? Artık nasıl yapacağınızı biliyorum: El yazısı analiziyle!

Yepyeni bir meslek dalıyla, modern zamanın sihriyle tanıştım. Bu sihri ve el yazısının papyonlu sihirbazı grafolog Melih Arat’ı sizlerle de tanıştırmak istedim. Melih Arat’la sohbetimize alın yazısından girdik el yazısından çıktık. Liderlerin el yazılarına, imzalarına baktık. Tabii benim el yazımı da unutmadık. İş, evlilik tekliflerine, eş seçimlerine kadar vardı. İşte Melih Arat’la sıradışı bir sohbet:

Nasıl bir eğitim aldınız?
- Çok farklı alanlarda eğitim aldım. İstanbul Üniversitesi’nde Rus Dili ve Edebiyatı okudum. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde işletme mastırı ve Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Doktorası yaptım. New York Üniversitesi’nde girişimcilik, MIT’de stratejik yönetim, Harvard Üniversitesi’nde de liderlik ve psikoloji okudum.

Peki, grafoloji bir meslek mi?
- Evet, bir meslek dalı. Türkiye’de bu işi yapan bir elin parmakları kadar insandan söz edebiliriz.

Grafologlar ne yapar?
- Emniyet teşkilatında,  istihbarat teşkilatında, mahkemeler için bilirkişi olarak, ayrıca yurtdışında insan kaynakları sahasında çalışabilirler. Mesela iş başvurusu yapacak kişi bir el yazısı örneğiyle gelir ve oradaki insan kaynakları bölümü o el yazısı örneğini bir grafoloğa gönderir. Ve kişinin yazısı üzerinden bir karakter raporu isteyebilir.

Yazıdan insan karakteri nasıl anlaşılır?

Yazının Devamını Oku

Müzelik ayakkabılar, kişisel tasarımlar

20 Nisan 2013
Kadınların ayakkabı tutkusu İzmirli genç ayakkabı tasarımcıları Sanem Sevgen ve Sedef Korkmaz sayesinde boyut değiştirecek. Gelinlere ve hamilelere yönelik ayakkabılar müşterinin hikâyesi dinlenerek tasarlanıyor, ortaya çok kişisel tasarımlar çıkıyor

Ayakkabılarım müzelik oldu

Sanem Sevden
Yeditepe Üniversitesi ‘Radyo, Televizyon ve Sinema’ bölümü mezunuyum. Okuduğum bölümde mutlu olmayınca hayallerimin peşinden gitmeye karar verdim. 
Bunda 3 kuşak sanatçı bir aileden geliyor olmamın da büyük etkisi var. İtalya’da ayakkabı tasarımı üzerine worksoplara katıldım. ‘Sanemiko’ markası ile başlayan hikâyem yurtiçi ve yurtdışı satışlarıyla devam ediyor, bazıları Hollanda merkezli ‘Virtual Shoe Museum’ ve Almanya’daki ‘Leipzeig de Grassi Museum’da
sergileniyor. Müzede sadece ayakkabı tasarımına yön veren uluslararası tasarımcılara yer veriliyor. Bir Türk olarak hem gurur hem de heyecan verici.
Gelin ve hamile ayakkabılarını tasarlarken müşterilerin hikâyelerine de ortak oluyorum. Her gelin ayakkabısı sahibinin hikâyesini, her hamile babeti de doğacak bebeğin ve ebeveynlerin izlerini taşıyor. Tasarlamış olduğum kişiye özel gelin ayakkabıları sektöre farklı bir soluk ve anlayış getirerek yeni bir akımın öncüsü oldu. Ayakkabıların üzerine gelin ve damadın adını yazmak, arka topuklarda kalpler içerisinde isimlerinin baş harflerini yerleştirmek, ayakkabının tabanını tarihle nazar boncuğuyla darısı başına listeleriyle süslemek ayakkabıyı özel ve kişisel kılıyor.
Müşterilerim arasında Demet Akalın, Ebru Akel, Zeynep Beşerler, Ece Vahapoğlu gibi ünlü isimler de var.

Her müşteri yeni bir fikir demek

Yazının Devamını Oku

Justin konserinde bir Belieber annesi olmak

5 Nisan 2013
12 yaşındaki kızım fena halde Justin Bieber hayranı. Sizi bilmem ama biz ailecek Justin ile yatıp, Justin ile kalkıyoruz. Bir ‘Belieber’ ailesi olarak çıktık yola, vardık Berlin’e, dünya gözüyle Bieber’ı görmeye

Konuya son derece hâkimiz. Ne yer, ne içer, neye alerjisi var, nerede doğmuş, annesi kimmiş, kardeşi neredeymiş...  Her şeyi ama her şeyi sular seller gibi biliyoruz. “Sevgilisiyle öpüştü... Birlikte tatile çıktılar... Tişörtsüz görüldü... Polonya’da havaalanı görevlilerince soyuldu... Maymunu Mally Almanya’ya alınmadı...” Anlayacağınız önümüz, arkamız, sağımız, solumuz Justin Bieber. Dünyaca tuhaf bir Bieber saklambacı oynar olduk.
Biliyorsunuz, 2 Mayıs‘ta İstanbul’a geliyor. Ama kızım sağ olsun, biz ille de İstanbul’dan önce kendisini Berlin’de görmeliydik! Sonuçta kendimizi O2 Arena’da 17 bin Belieber’ın arasında, çığlıkların, çırpınışların içinde bulduk. Tamam, bütün genç kızlar Justin Bieber hayranıydı ama sahiden de durum bu derece vahim miydi? Gittim, yerinde gördüm. Ne yalan söyleyeyim, hakikatten de vahimmiş. O nasıl bir sevmek, hayran olmak, hatta aşka düşmek! Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, tam da çığlıklara alışırken biri uçarak sahneye girdi. Ve aylardır, haftalardır, günlerdir beklenen konser başladı.

PARAYI VEREN, BIEBER’LA TANIŞIR

Evet, Bieber çok yakışıklı, temiz yüzlü ve güzel sesli. Ama bizim küçük Emrah’tan hallice kaşları ve yalvarış dolu bakışlarını göz ardı edemiyor insan. Bir anne olarak üzülüyorsunuz Bieber’ın haline. Şovunu konserini, şanını şöhretini bir kenada, o kambur duruş, o düşük omuz her şeyi özetliyor. Uçarak girdiği sahnede iki saat boyunca sayısız dansçıyla oradan oraya savrulmasına rağmen bedeniyle “Ben bu kadar yükü taşıyamıyorum, kamburum çıktı” der gibi. Konserin en heyecanlı yerinde hop diye bir Belieber’ı sahneye çekiyor, herkes çığlık çığlığa. Kendisine piyango vuran genç kızımızsa sanki başka bir boyuta geçiyor, Bieber’ın çekim alanına sürükleniyor. Sahnedeki altın renginde, heybetli bir tahta oturarak el ele, göz göze söylenen şarkılar... İş şarkıyla da bitmiyor, bu buluşma kulisin arkasında da devam ediyor.“İşimi garantiye alırım, şans oyunlarına bırakmam” derseniz. 2 bin 750 TL’lik  ‘Meet&Greet’ paketlerinden almanız yeterli. Bu paket sayesinde Justin Bieber’la tanışmayı, fotoğraf çektirmeyi garantilemeniz mümkün.

ÇOCUKLUĞUNUN  YASINI MI TUTUYOR?

Konser boyunca Justin Bieber’dan çok, Bieber hayranı kızıma ve arkadaşlarına bakıyorum. Kız çocuklarının en büyük hayali Justin’i görmek, onunla göz göze gelebilmek, bir ihtimal ona dokunabilmek. Erkek çocuklarıysa saçıyla kıyafetiyle duruşuyla bakışıyla birer Justin Bieber kopyasına dönüşme derdinde.
İki saatin sonunda genç delikanlı yoruluyor, bedeni bükülüyor, kaşları hafif hafif düşüyor, su içiyor, terini siliyor, yaşıtları dans ederken o bütün eforunu onları coşturmak için harcıyor. Ben annelik içgüdülerimle bunları düşünürken konser bitiyor. Herkes halinden son derece memnun. Otele doğru giderken konserden geriye aklımda tek bir şey kalıyor, o da Bieber’ın çocukluk fotoğrafları. O fotoğraflarla bize ne anlatmak istediğini düşünüyorum. Sadece nostalji yapmak istemediği apaçık ortada. Belki 19 yaşında rafa kaldırdığı çocukluğunun yasını tutuyor, belki de ben fazla kuruntu yapıyorum…

Yazının Devamını Oku

Çeşme’de kış

16 Şubat 2013
Çeşme’nin, Alaçatı’nın yazını biliyorsunuz ama İzmirli olmayanların birçoğu buraların kış güzelliklerinden bihaber. Gelin bu hafta sizinle bir kış turu yapalım; hoşunuza giderse haftaya Cunda-Ayvalık turu yaparız.

Güne Radisson ya da Pırıl Otel’de uyanın. Termal sularda şifa bulun… Büyük yerine butik otel tercih ediyorsanız Alaçatı’daki Kurabiye Otel’in yolunu tutmalısınız. “Kahvaltımı otelde yapmak istiyorum” derseniz hiçbir itirazım yok. Çeşme-Alaçatı’daki otellerin kahvaltıları tüm köy kahvaltılarına şapka çıkartacak cinsten. Ama günün ilk ışıklarıyla beraber Alaçatı’nın dar, taş sokaklarında yürümek ve bu güzeller güzeli Ege çocuğunu keşfetmek isteyebilirsiniz. Bu isteğinize sakın karşı koymayın ve kendinizi hemen sokaklara atın. Baharı karşılamak için biraz aceleci davranan badem ağaçlarına selam edin. Sakin bir yürüyüşün ardından Orta Kahve’de muhteşem bir Ege kahvaltısı yapabilirsiniz. Kahvaltının ardından Köşe Kahve’de ya da 15 Eylül Kıraathanesi’nde şöyle güzel bir Türk kahvesi içip yine atın kendinizi Alaçatı sokaklarına. Bir sonraki durağınız Rumeli Pastanesi olsun. Sakın önünden öylesine yürüyüp geçmeyin. Çünkü Çeşme’nin ünlü sakız reçeli ve dondurması tam da bu pastanede ikamet ediyor.

KAHVALTIDAN SONRA PAZAR FASLI

Günlerden pazarsa mutlaka Alaçatı pazarına uğramalısınız. Hani o meşhur, Ege otları var ya; işte hepsi bu pazarda. Yeşil ne bulursanız alın, “Taze midir?” diye düşünmeyin. Eğer otları nasıl pişireceğinizi bilmiyorsanız, ot satan gurme teyzelerden danışmanlık alabilirsiniz. Alaçatı pazarında lezzet danışmanlığı bedava… Pazar faslından sonra Alaçatı’nın şirin dükkânlarına ve butiklerine de uğramalısınız. Antikaya meraklıysanız Hacı Memiş Mahallesi’nde kendinizi Çukurcuma’da gibi hissedebilirsiniz. Kamihan Antika Dükkânı’nın ve Kuş Kafesi’nin özel odalarında konaklayarak geçmişe nostaljik bir yolculuk yapın.

EN GÜZEL SERVİS BU MEVSİMDE

Akşamüstü güneşin batışını bir kadeh bir şeyler içerek kutlamak isterseniz Alaçatı Port’a ya da Çeşme Marina’ya gidebilir ya da ilk şubesini Alçatı’da açan Vinoggio Wine Bar’ı tercih edebilirsiniz. Birbirinden lezzetli peynir ve şarküteri seçenekleriyle şarabınızın tadına tat katabilirsiniz. Ama çok doymadan masadan kalkmakta fayda var çünkü en lezzetli deniz mahsulleri ve Ege mezeleri büyük bir coşkuyla sizi bekliyor. Yazın karmaşasına inat Çeşme-Alaçatı’daki restoranlarda en güzel servis bu mevsimde veriliyor. ‘Meyhane Şerefe’ ve ‘Karina’ Alaçatı’daki lezzet durağınız olabilir. Eğer akşam yemeğinizi Alaçatı’dan farklı bir yerde yemek istiyorsanız Dalyan’ı ya da Çiftlikköy’ü de tercih edebilirsiniz. ‘Gece genç, durma gez’ mottosunu hayat felsefeniz haline getirdiyseniz otele gitmeden önce Vida Pera’ya uğramalısınız. Indie, rock ve alternatif yabancı müzik eşliğinde içilen elmalı, armutlu kokteyllerin, brownie’li shot’ların tadı bir başka güzel. Mutlaka deneyin. Ertesi gün yola çıkmadan önce Çeşme’ye bir ‘Hoşça kal’ demek adına Kale’ye çıkabilirsiniz. “Aç karnına yola çıkmam” diyenlerdenseniz Çeşme’deki İmren Restoran’da ev yemeklerinin, Alaçatı’daki ‘Asma Yaprağı’nda ise Girit yemeklerinin tadına bakabilirsiniz. “Ege otlarından, yeşerdik” diye isyan ederseniz ‘Kumrucu Şevki’, ‘Kumrucu Erol’ ya da ‘Kumrucu Hüseyin’de bir lezzet kaçamağı yapabilirsiniz…

Nereye Gitsek?

Kafe / Restoranlar

¬ Köşe Kahve

Yazının Devamını Oku