Aylin Anne

En baba gününüz kutlu olsun

18 Haziran 2013
Akşam yemeğini yemiş, uykuya hazırlanıyorduk. Dinozorlarıyla biraz daha oynamak isteyen oğlumla birlikte oyuna daldık. Birden "anne ünüversiteye gidersem benimle gelir misin" dedi. Nereden aklına geldi, nasıl bir çağrışım söz konusuydu bilmiyorum ama hiç düşünmeden "evet" dedim.

Çok heyecanlandım. Birden onun genç delikanlı olduğunu, elinde kitaplarıyla derse gitmek için hazırlandığını, aynanın karşısında saçını düzeltip, kokular sürerek evden çıktığını hayal ettim. Burnumun direğindeki sızının ardından sessiz ve sıcak gözyaşları döküldü yanağımdan... Sonra birden üniversiteye kayıt günüm geldi aklıma. Babam ve rahmetli dedeciğimle gitmiştik Ankara' ya. Herzamanki gibi yanımdaydı. Çimenlere oturup sandviç yemiştik, uykum gelince omzuna yaslanıp uyumuştum.

 

Oğlum üniversiteye gidiyorken  ben 50' sini geride bırakmış, büyük bir ihtimalle tonton bir teyze olacağım. O günler uzak geldiğinden midir bilmem,  "kendime iyi bakmalıyım, sağlığıma dikkat etmeliyim" hissi doğdu, haliyle. Sonra , son derece annesel bir coşkuyla "Yavrucum sen iste, ben Antartika' ya bile gelirim" dedim. Evet, arttırıyorum, onun için gerekirse uzay gemisi yapar, uzaya bile çıkarım.

 

Biz penguenlerin memleketini yad edip şakalaşırken, Twitter' da Anneler Gezi Parkı' nda tweetleri dolaşmaya başladı. Penguenlere iyi geceler dileyip uykuya dalan oğlumu herzamankinden çok daha başka öptüm. Daha olgunlaşmış fakat daha neşeli bir öpücüktü bu. Birden "oğlu üniversitede okuyan anne" moduna geçmiştim. Annelerin Gezi Parkı çıkarmasıyla ilgili haber ve yorumları okumaya başladım.

 

Hatırlarsanız daha önce Gezi Parkı' na giden annelerden bahsetmiştim. Neden orada olduklarını ve tepkilerinin asıl sebebini dile getirmişlerdi. Bir kısım anne arkadaşım rutinleşmiş Gezi Parkı ziyaretlerine kendi anneleriyle gelmişlerdi. Onları meydanda görünce aklıma yine kıdemli bir anne olan kuzenim geldi.

 

Yazının Devamını Oku

Gündemdeki olaylar çocuklara nasıl anlatılmalı?

14 Haziran 2013
Bizim evde çocuklar belli saatlerde sadece çizgi film izler.

Bazen akşam yemeğinde haberlere göz atıyoruz. Ancak en ufak şiddet içerikli bir görüntü geçtiğinde ya kanal değiştiriliyor ya da televizyon kapanıyor. Ancak bu günlerde gelen haberlere bakıldığında çocukların kesinlikle televizyon izlememesi, haberlerdeki görüntülere maruz kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü travmatik etkilere neden olabilir.


Oğluma şimdiye değin olan bitenle ilgili hiçbir görüntü izletmedim, fotoğraf gösteremedim. Ancak aramızda şöyle bir diyalog geçti:

 

Bahçeden gelmişti, koşarak içeri girdi.

 

- Anne ne yapıyorsun?- Haberleri okuyorum canım.

Yazının Devamını Oku

Aile içi demokrasi nasıl sağlanır?

7 Haziran 2013
Üniversiteye başladığım ilk günlerdi. Eğitim Bilimleri Dersine Giriş dersindeydik.

100 kişilik anfide ders dinliyorduk. Keyifli gitmesine rağmen artık dinlemekten çok sıkılmıştık. Hocamızdan mola vermesini isteyince "tamam minik bir referandum yapalım gençler" dedi. "Kimler mola istiyor, kimler devam edelim diyor" sorusunu sorduğunda yaklaşık 80 kişi "mola istiyorum" dedi. Diğer 20 kişi ise "devam edelim hocam" dediler.

 

Hangi konuyu konuşuyorduk, şu an hatırlamıyorum. Ancak hayatımın en büyük dersini o an aldım. Çünkü hocamız şöyle dedi: "Derse devam ediyoruz, çünkü demokrasilerde azınlıkların haklarını korumak ve isteklerini yerine getirmek çok önemlidir."

 

İtiraz edenler oldu elbette. Açıklama olarak "çoğunluğun herzaman haklı olmadığını, farklı düşünceleri dinlemenin, farklı istekleri yerine getirmenin sorumluluk sahibi olan herkesin uygulaması gerektiğini" anlattı hocamız bize.

 

O günden sonra fakülte bitene kadar demokrasi kavramı pedagojiye birlikte iç içe bir şekilde mesleğe hazırlandık.

 

Yazının Devamını Oku

Bizim parka gidelim anne!

4 Haziran 2013
Oğlum şanslı bir çocuk. Çünkü etrafı bahçeyle çevrili bir evde yaşıyor. Çiçek ekiyor, hamak kurup ağaç gölgesinde keyif yapıyor. Toprakla, böceklerle ve karıncalarla sıkı bir dostluğu var.

 Doğayla iç içe büyüsün, toprakla haşır neşir olsun, ağaç dallarına tırmanarak büyüsün istedik. Ağaçlara sarılarak poz verdiği onlarca fotoğrafı var. Nezaketi, empatiyi, iyiliği, doğruluğu bir insana ancak ailesi kazandırabilir.

 

Bu konuda çiçekler, karıncalar, sevimli salyangozlar harika bir arkadaş ve bu fırsatı kaçırmayı istemeyen binlerce ebeveyn gibi, doğa sevgisini kazandırmak için canla başla çabalıyorum.

 


Akşam olunca  "Hadi bizim parka gidelim anne" diyor oğlum. Bizim park! Nasıl da sahiplenmiş, bizim park orası işte! Salıncakların, ağaçların, çiçeklerin olduğu; tekirin, sarmanın, çomarın uyuduğu, kuşların ağaçlara yuva yaptığı yer.

 

Bizim park!

Yazının Devamını Oku

Bu çocuk sizden mi?

31 Mayıs 2013
Geçtiğimiz hafta sonu oğlumla gezip eğlendikten sonra eve taksiyle dönmeye karar verdik. Arka kapıyı açıp, önce oğlumu ve eşyalarımızı yerleştirdikten sonra şoför beye gideceğimiz yeri söyleyip, Ata'yı emniyet kemeriyle sabitlemeye çalıştım.

Oto koltuğuna alışkın olan çocuk, Kemer'in boynuna yakın durmasından çok rahatsız oldu. Ağlamaya ve bağırmaya başladı. Sakinleştirmeye çalışırken şöförün bana hafiften ters ters baktığını gördüm. "Tamam, dur canım, hadi tatlım" diyordum ama neden ters baktığını anlayamamıştım.

 

Farketmiş olmalı ki;  hem meraklı bakışlarla hem de hafiften tedirgin bir şekilde "Hanfendi, bu çocuk sizden mi" dedi.

 

Böyle bir soruyla karşılaştığınızda ne düşünürsünüz? Ne tepki verirsiniz?

 

Konunun ne olduğunu daha önceki denetimlerimden yola çıkarak şıp diye anladığım için "güldüm". "Evet ben annesiyim, hayırdır, niçin sordunuz" dedim, çaktırmadan gülmeye devam ediyordum. " Valla, kusura bakmayın. Ben sizi bakıcısı sandım, hiç benzemiyorsunuz" dedi. Utandı, yanakları kıpkırmızı oldu. Edepli birine denk geldiğimi düşündüm o an. utanmayı bırakın, soru üstüne soru soranlardan sonra, yol boyunca tek kelime etmeden gitmiş olmamız insnın hoşuma gitti. Ayrıca annesi olmasaydım, dadısı çıksaydım sıkı bir fırça yiyeceğimi hissettim. Ama annesiydim.

 

Yazının Devamını Oku

Anne senin pipin var mı?

28 Mayıs 2013
Yaklaşık 2 sene önceydi. Oğlumun plajda herkesi dikkatle incelediğini fark etmiş, “bakalım neler soracacak” diye konuyu hissettirmeden takibe almıştım.

Cinsel eğitim üzerine çeşit çeşit kaynak taraması yapmıştım, yeri geldiğinde öğrencilerimin sorularını yanıtlamıştım ama bir anne olarak ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Minik adam çeşitli farklılıklarımızın olduğunu belli ki farketmişti. Özellikle karşı cinsi; beni, yengesini ve kuzenini çok dikkatli inceliyordu. Denizde oyun oynarken bir anda: “anne senin pipin var mı” dedi. Gülümseyerek “Annelerin olmaz Ata’cığım, erkeklerin olur.” dedim. Daha sonra birkaç kez daha sordu, yine aynı yanıtları verince, bu pek mühim sorunun pek mühim yanıtıyla konuyu halletmiş olduk.

 

 

Arada sırada meme konusunu açtı: anne senin memen var, benim niye yok? Senin de var, ama anneler bebeklerine süt verir, o nedenle büyük olur, diyerek kısa ve net yanıtlarvermeye çalıştım


Ata 3.5 yaşında minik bir erkek ve son zamanlarda cinsellikle ilgili sorularında gözle görülür bir artış var. Tabi konu cinsellik olunca onun soruları son derece masum oluyor.  Sorusunu sorarken de yanıtları dinlerken de çok ciddi. Zaten bu önemli bir konu. Bence ebeveyn olarak ayıplamak, geçiştirmek ve ört bas etmek akıl karı değil. Biz de annelerimize bu tür sorular sorduk ama onlar kaçak güreşmeyi tercih ederlerdi, öyle değil mi? Yaşına uygun, kısa ama net bilgiler vermeli ki, sorularının yanıtlarını başka yerlerde arayıp yanlış yönlendirmelerle karşılaşmasınlar. Hatta uzmanlar, o sormadan siz bilgi verin diyor.


Yazının Devamını Oku

Çocuk için evlilik sürdürülür mü?

25 Mayıs 2013
Dün haberlerde yine erkek şiddetine maruz kalmış bir kadının haberi vardı. Sevgili bıçaklamış, ambulans beklerken elinde temizlik malzemeleriyle yerdeki kanları silmiş!

 Görünce “yahu sen ne yapıyorsun?!!!” demeden edemedim. Hangi psikoloji, kurbanı olduğu şiddetin izlerini sildirir? Herşey lehineyken, kendi elleriyle insan niye şiddete teslim olur? Neden kaçmaz? Yoksa Stockholm sendromu mu yaşıyor? Kafamda binlerce soru… Çiftin evli olmaması ayrıca düşündürücü. Evlenip çocuk sahibi olsalar, dünyaya gelecek çocuk veya çocukların vay haline. Şiddetin tam ortasında büyüyen bir çocuktan neler bekleyeceğimizi veya neler beklemeyeceğimizi birlikte düşünelim.


Erkek şiddeti, toplumda artık kanıksanmış, meşrulaştırılmış ve neredeyse görmezden gelinen bir olgu. Adam karısını sokağın ortasında hatta çocuklarının gözünün önünde doğruyor, öldürüyor; ancak kimsenin sesi çıkmıyor. Neden? 

 


“Çocuğum babasız büyümesin” korkusuyla bunca şiddete karşı sessiz kalınıyor, görüyorum, şahit oluyorum. Birarada olup dayağın, geçimsizliğin gırla gittiği bir evlilikte yetişen çocuğun psikolojisi ne kadar sağlıklı olur?


Yazının Devamını Oku

Her çocuğun özel bir arkadaşı olmalı

24 Mayıs 2013
10-16 Mayıs Engelliler Haftası olarak anılıyor. Hafta boyunca çeşitli etkinliklerle engelliler konusunda farkındalık yaratılmaya çalışıldı.

Ancak bana kalırsa farkındalık yaratmak için daha uzun ama emin olduğum bir bir yol var, o da farklı gelişen çocuklarla doğal gelişim gösteren çocukların arkadaş olması. Bu sayede bir nesil çekirdekten yetişerek, farklılıklarla yaşamayı doğal kabul edecek ve hayatları boyunca daha empatik olacaklar.

 

Kim neler yapabilir?

 

Eğitimciler:

 

- Farklı gelişen çocukların akranlarıyla bir arada olmasının, gelişimi doğal seyredenler için bir kazanım olduğunu bilerek mesleklerini icra etmeliler. Tabi bence.

- Çocuklar bir araya gelmeden önce, farklı gelişen çocuğun özellikleri anlatılmalı, en doğru ve kibar davranışın neler olacağı anlatılmalı.

Yazının Devamını Oku