Seni hiç tanımıyorum ama ne zaman biri anne olmaktan bahsetse yüreğin burkuluyor, hissediyorum.
Evlendin, aradan geçen zamanın ardından "ee, ne zaman çocuk yapacaksınız" sorusunu alenen sordular. Defalarca denemiştin. Pek çok yöntem denediğin için umudun dalgalanmış, her negatif tahlil sonucuyla darbe yemişti. Bebekle ilgili sorulan sorulara aldırış etmemek için çabalıyor, "ben de isterdim ama ..." yanıtını veriyor olabilirsin.
Geçen gün bayram ziyaretinde çok sevdiğim bir yakınımlaydık. Herzamanki gibi, kapıdan önce gürültümüz girdi. İçeri girdiğimizde ise oğlum kollarını kocaman açarak "ta taaaam" dedi ve ona sarıldı. O an gönlümde incecik bir çizginin cızzz ettiğini hissettim. Uzun zamandır çocuk sahibi olmayı istiyordu ve oğluma sarıldığında aslında bir hasreti kucakladığını görmüştüm. Buydu acıtan.
Hal hatır sorup şakalaşmaya başladık. Oğlumun nasıl olduğunu sorduğunda, " Ah, sorma! Çok yaramaz..." diyerek girdim konuya. Neredeyse çocuk denen şeyin gereksiz olduğunu söyleyecektim. Bu tarzda konuşmaya kendimi mecbur hissettim nedense. Belki Ata'yı kucaklarken yayılan çocuk hasreti bana bunu düşündürdü. Fakat oğlum yanıma geldikçe, şakalaştıkça "ona bakarken yüzün gülüyor, boşuna kötülüyorsun, beni düşünme, alıştım artık" dedi. Başımı öne eğdim, gözlerim doldu, yutkundum. Bir süre sessizlik oldu. Ardından ona "anne olman için dua ediyorum kardeşim" diyebildim.
Tasarı hazırlanırken, uzun süreli doğum izninin özel sektörde kadın istihdamına zarar verebileceğini düşünülmüş ve ücretli 6 ay doğum izni yerine doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 10 hafta olmasına yönünde bir değişiklik yapılmış. Ek olarak; uzun haliyle 2 yıl sürecek esnek çalışma imkanı getirilecekmiş. Kıdem ve yükselme ile ilgili hakları korunacakmış.
Eski uygulama doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 8 hafta olarak toplam 16 haftaydı. Doğum sonrası izinde dünya ortalaması 16 hafta ve Türkiye sadece 2 haftalık bir ekleme yapmış olacak.
Sayın Bakanlara ve tasarıyı hazırlayanlara son değişikliklere ilgili sorularım olacak:
Kimlik gelişiminde ailenin ve toplumun takınacağı tavır, benlik gelişiminin yapısından tutun, pek çok cinsel suçun ve sapkın eğilimin oranını belirler.
Konuyla ilgili kavramlar
Ailenin rölü: Oğlum, gelişimi olağan seyreden her çocuk gibi, 2 yaş civarında bedenini tanımaya ilişkin ilk sinyalleri vermişti. Burada onu utandıracak bir tepki yerine hoşgörülü ve iletişime açık olarak, cinsel organını espiri malzemesi yapmayarak veya tü kaka ilan etmeyerek ilk adımlar attık. Ebeveynlerin cinsel gelişim konusunda olabildiğince esnek olması, toplumsal önem taşıyor.
Karşı cinse olan ilgi:
Hamileliğimde 30 kilo almıştım. Dile kolay tam otuz kilo...Neredeyse hamilelik öncesi ağırlığımın 2 katına çıkmıştım. Kemikleri sayılacak kadar zayıf biriyken, tombul bir kadın olmuştum. Hamileliğimde karnım nerdeyse Ramazan davulu gibiydi ve son bir kaç ay yürürken ayaklarımı görememiştim.
Doğumdan sonra eve geldiğimde tartıya çıktığımda içimden birses "dur" dedi. " Kendini strese sokma".Benim gibi herşeyi kafaya takan biri için böyle bir iç sesle karşılaşmak ve anında bu sesi mantıklı bulup kabul etmek olağan üstü bir durumdu. En lohusa halimle kendi hayrıma doğru bir karar aldım ve kilolarla savaşmamaya karar verdim.
Geldikleri gibi giderler!
Her ay düzenli olarak, menstürasyon döneminde bedensel ve ruhsal sancılar çeken kadınlar, bunu anlamak şöyle dursun, kadın bağı, ped kelimesinden rahatsız olanlar erkekler...!
Hamileliğinde 9 ay 10 gün boyunca bir canı canında taşıyan kadınlar, sokakta gezip gezemeyeceğine, nasıl doğuracağına, doğumdan sonra ücretli izinlere, süt iznine karar verenler erkekler...!
Tecavüze uğrayan, uğradığı tecavüz sonucu üstelik hamile kalan kadınlar, hiçbir duygusal yaklaşım yapmadan, acımasız bir şekilde "doğuracaksın" diyebilenler erkekler...!
Gebelik sürecinde onlarca değişime uğrayan, derisi çatlayan, ayakları en az 1 numara büyüyen, bedeni su toplayan, saçları dökülen, iyice hassaslaşan, bazen nefes bile almakta güçlük çeken kadınken, sokakta gezip gezemeyeceğine dahi karar verenler erkekler...!
Tıbbi bilgisine çok güvendiğim bir kadın doğum doktoru seçerek kontrollerime devam ettim. 6. Ayda doğum planını konuşmak istediğimde “doğal doğumlara yoğunluğu nedeniyle gir(e)emediğini ve sağlık açısından doğal doğumun pek çok riski olduğunu” söyleyince hayallerim suya düştü ve doktorumu değiştirdim. Yeni doktorum doğum taraftarıydı ve kadın hekimdi, iletişimimiz duyguları anlama açısından daha az zahmetliydi.
Derken, işler umduğum gibi gelişmedi. Sağlık sorunlarım nedeniyle kendi ellerimle sezaryene teslim oldum. İki doktor arasındaki farka rağman sonuç yine sezaryendi. Keşke olmasaydı ama sağlık söz konusu olunca başka alınacak bir karar yoktu.
Hamileler İçin Keşkesiz Doğum Rehberi
Birincisi: Hukuk ve Adalet Mekanızmasında yapılması gereken değişiklikler. Türk Ceza Kanunu’ nun 104. Maddesine göre“Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.Kanuna göre 15 yaş altı çocukla cinsel ilişkiye girmek başlı başına bir suç iken 16 yaş ve üstü sözkonusu bir durumda şikayete bağlı olarak ceza ile yargılanma söz konusu oluyor.
Türk Ceza Kanunu nun 100/son maddesi gereğince zanlıların tutuksuz yargılanmalarına karar verilince “nasıl olur, bu da mı tecavüz değil?!!” tepkisi oluşuyor. Ne diyor bu madde: “Adli para cezasını yada cezasının üst sınırı iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda tutuklama kararı verilemez”
Durum böyle olunca, mağdurun uğradığı darp, yaralanma gibi bir durum tespit edilmemişse başta hakimlerin tutukluluk konusunda yapacakları çok kısıtlı. İtiraz edilince durum tekrar incelenip tutuklama emri çıkabiliyor.
İlk nefesi ciğerlerine gittikten sonra ağlamaya başladı. Öyle güçlü bir sesi vardı ki, içimden “hmmm sanırım duygularını çok güçlü bir şekilde ifade edecek” dedim. Yanılmamışım.
Neredeyse 4 yaşını bitirmek üzere, sevindiği zaman kocaman kahkahalar atıyor, üzüldüğü zaman ise yüksek sesle ve dolu dolu ağlıyor. Hatta etrafındaki insanların duygularını hemen okuyor. Geçen gün parkta oynuyordu, yanına yaklaşan bir çocuğa baktı, “sen şu an çok kızgınsın” dedi. Çocuk ise “evet, abim oyuncağımı vermiyor ona çok kızgınım” dedi. Ata “hadi gel, seninle taş toplayalım, annelerimize hediye edelim” diyerek çocuğun elinden tuttuğunda, bankta oturmakta olan bendeniz, mutluluktan erimiştim.
İnsana dair kodları çözmesi ve çözüm odaklı yaklaşması bana gurur vermişti . Aynı şekilde yemek yemediğinde veya bir şey için tutturduğunda da benim yüzüme bakıp “anne sen şu an çok gerginsin” demesini beklemekteyim. Yine elimden tutup “hadi, birlikte yemek yiyelim mi” demesini de…