GeriSeyahat Karagöz’ün memleketinde bir cevelan!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Karagöz’ün memleketinde bir cevelan!

Karagöz’ün memleketinde bir cevelan!

Sabri Esat Siyavuşgil, “Halk, hayal perdesinin ilk defa Bursa’da kurulduğuna, Karagöz’le Hacivat’ın Bursa’da yaşamış hakikî birer şahsiyet olduğuna o kadar inanmıştır ki, bunun aksini iddiaya kalkışmak, adeta mukaddesata dil uzatmak gibidir.” diye konuşur. Eski(mez) şehrin ortasında yükselen Karagöz- Hacivat’ın anıt-mezarı ve hemen karşısındaki Karagöz Müzesi de söz konusu tavrın somut halidir. “Perde kurdum, ışık yaktım, açıldı Bursa’da bahtım” sözleri, Karagöz’ün Bursa dağarcığına dair ipuçları verir zaten.

Geleneksel Türk tiyatrosunun bu nadide anlatısını şehrin içinde bulmazdan evvel, iki arkadaşın tarihleri içinde kaybolalım az, biraz, sonra onları görmeye gidelim...

“Perde kurdum, ışık yaktım, açıldı Bursa’da bahtım”

Karagöz ile Hacivat oyununu hiç seyretmemiş biri bile zikredilen bu eşhası duyduğunda tebessüm eder. Zihninde birtakım gölgeler, hayaller ve diyaloglar canlanır. Peki, kimdir bunlar? Elimizde iki rivayet var. Buna göre; Karagöz ile Hacivat, şehrin ilk selatin, yani padişah mabedi olan Orhan Gazi Cami inşaatında amele olarak çalışıyorlardır. Ancak muzip tavırları nedeniyle etrafı güldürüp; işin aksamasına sebep olurlar. Bu durum, saraya jurnallenir ve haklarında idam kararı çıkar. Orhan Bey, daha sonra bu kararından ötürü nedamet duyar. Sultan’ı teselli etmek ve bu iki dostun hatırasını yaşatmak düşüncesiyle Şeyh Küşterî devreye girer. Hazret, sarığı perde yaparak; arkasına ışık yakar ve ayaklarından çıkardığı pabuçları da ellerine takıp; gölgelerini perdede Karagöz ile Hacivat gibi konuşturur.

Karagöz’ün memleketinde bir cevelan


Orhan Gazi mi Yıldırım Bayezid mi?

Fakat, kroniklerin üzerinde çelebiliğiyle ittifak ettikleri Orhan Bey’in (ki Tanpınar İmparatorluğun ikinci padişahını Beş Şehir’de yarı evliya diye anar) böylesi bir ‘zalim’liği yapmayacağı hüsnü zannı, söz konusu hikâyeyi gazaplı hükümdar Yıldırım Bayezid’e yönlendirir. Nitekim folklor araştırmacısı, aynı zamanda Muradiye’deki Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi’nin kurucusu Esat Uluumay, adı geçen yerin Ulucami, padişahın da Yıldırım Bayezid olduğunu ileri sürüyor. Karagöz’ün mezar taşındaki tarihin I. Bayezid ve Ulucami’nin yapım dönemine denk düşmesi de bu teoriyi güçlendiriyor.

‘Gördüğünüz perde dünyadır’

Söylencenin söylediği ikinci ihtimal ise şu: Şeyh Küşterî, bir gün dersini bitirdikten sonra, talebelerinden biri “Hak yolunu anlattınız, ruhlarla ilgili konuyu öğrendik. Fakat bu dünya hayatı nedir?” diye soru tevcih eder. Bunun üzerine Hazret, başındaki sarığı çözüp; odanın bir köşesine perde şeklinde gerer ve “Bu perdenin dört köşesi vardır, dünyamız da dört köşeye dayanır. Atalarımızca kutsal kabul edilen bu dört esas Marifet, Hakikat, Şeriat ve Tarikat kapılarıdır.” der ve şunları ilave eder, “Bunlardan birincisi ilmi, ikincisi fazileti, üçüncüsü kanunları ve dördüncüsü de mürşidi ifade eder!”

Perdenin her kenarını üçe dilimleyip; “Bu bölümler de on iki imamı temsil eder” diyerek örtünün arkasında bir mum yakar. Elinin gölgesini perdeye düşürerek hareket ettirir, sonra ışığı söndürüp anlatır: “Gördüğünüz perde dünya, gölgeler ise hareket eden cisimlerdir. İşte insanlar, bu perdedeki hayallerdir. Bu gölgeler geçmeye devam edeceklerdir ve ‘hayat’ dediğimiz budur. Bu perdenin sahibi ise bu âlemlerin yaratıcısı olan Allah’tır.”

Karagöz’ün memleketinde bir cevelan


Şimdi soracaksınız, perde gazellerinde isminin anılması gelenek haline gelen “Şeyh Küşterî kim?” diye. Kısaca söylemek icap ederse; İran’ın Küşter ya da Şuster şehrinde doğduğu rivayet edilen Hazret, Osmanoğulları’nın devlete evirildiği demlerde Bursa’ya göç eder. Burada dergâhına kurar ve halkı aydınlatır. Yine söylenceye göre; Karagöz ve Hacivat’ı da yakından tanıyordur. İlk başkentte vefat eden Şeyh Küşterî’nin mezarı, (Kazım Baykal’ın da tespitiyle) Belediye bahçesinin karşısında bulunan sıra dükkânların arasındaki evlerin altında yer alıyordur. Orada bulunan penceremsi yerde üç taş bulunuyormuş. Ortadakinin üzerinde “Kutbul ârifin gavsül vâsilîn cennetmekân firdevsaşiyan sahip Şeyh Mehmet Küşterî” yazısı ile 1399 tarihi bulunmaktaymış. Lakin bugün bu taş da mezarımsı yer de bugün kayıp, ifade edelim.

Karagöz’ün memleketinde bir cevelan


Türkiye’nin ilk Karagöz Müzesi’ni mutlaka görün!

Şimdi bir destinasyon verelim: Deminden beri anlattığımız öykünün ana mekânı Çekirge’de yer alıyor. Evvela şehrin merkezi olan Heykel’e çıkın. Bu arada Bursa’da Heykel’e gidilmez, çıkılır, belirtelim. Ulu Cami’nin hinterlandında yer alan Heykel önünden Çekirge istikametine sıklıkla dolmuş kalkıyor. Yine araya girelim: Bursa’da ‘dolmuş’ minibüs demek değil, beyaz taksilere deniyor, şaşırmayın. Bu araçlar sizi, 600 yıllık bir geleneğin kollarına bırakacak. Başta Türkiye olmak üzere Yunanistan ve Suriye gibi eski Osmanlı coğrafyasında kendi sesi ve rengiyle var olan öykünün mayalandığı ilk yere bakacaksınız, şaşırmayın.

1950 yılında eskinin Yoğurtlu Baba dergâhı üzerine inşa edilen Karagöz-Hacivat anıt-mezarı sizi karşılayacak. Geniş beton platform üzerinde sembolik bir perdede hâlâ konuşuyor iki arkadaş, dünyanın bir ‘gölge oyunu’ olduğunu söylüyorlar. Bu arada siz siz olun hemen herkesin yaptığı dalgınlığa düşmeyin. Ve anıtın hemen arkasında bulunan temsilî mezarları da görün: Şeyh Küşterî, Karagöz ve Hacivat’ın hayallerini yani.  

‘Misi’ gibi bir köyde gölge oyunu!

Yine ülkemizin ilk Karagöz Müzesi, anıt-mezarın hemen karşısında yer alıyor. 1997’den beri geleneksel Türk tiyatrosuna nefes veriyor burası. Yeri gelmişken; müzenin kurucusu Şinasi Çelikkol’a da saygı duruşunda bulunalım. Kendisi Bursalı Karagöz ustası bir Hayalî. Onunla Ulu Cami’nin yakınında bulunan Eski Aynalı Çarşı’daki Karagöz Antique Shop’ta muhabbet edebilirisiniz. Çelikkol ailesi, Karagöz’ü şehrin popüler güzergahlarından Misi Köyü’ndeki Etnografya Evi’nde de yaşatıyor, duyuralım.    

Müzede, Şinasi Bey’in özel koleksiyonundan geleneksel Karagöz figürleriyle oyunun hayat bulduğu diğer ülkelerden toplanan kuklalar sergileniyor. 61 parça orijinal Karagöz oyunu tasvirleri teşhir ediliyor. Türkmen ve Yörük köylerine ait etnografik eserler de mevcut. Tasvir yapım atölyeleri ve haftanın belli günlerinde icra edilen gölge oyununu özellikle çocuklarla mutlaka seyredin. Meraklısına not: Burası da her müze gibi Pazartesi kapalı, diğer günler 09.30-17.30 arası açık.

Karagöz’ün memleketinde bir cevelan


“Türkiye’nin ulusal kahramanı Karagöz’dür”

Toparlayalım: 2005 yılında vizyona girmesine rağmen şöhreti gün geçtikte artan Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?, Anadolu Ortaçağ üçlemesinin ilk filmine ait ve Karagöz, hâlâ bir şekilde gündemimizde. Arjantinli yazar Alberto Manguel ise Tanpınar’ın İzinde Beş Şehir kitabı için Bursa’ya gelmiş, sivri dilli dostların mezarlarını ziyaret etmiş ve defterine şu notu düşmüştü: “Türkiye’nin ulusal kahramanı kendi hayatını tehlikeye atma pahasına büyük ve kudretli kişilerle alay edebilen Karagöz’dür. ”

Son olarak yönetmen Ezel Akay’ın dediği gibi, ihtimal  bu iki arkadaş atiden bakıp; belki geçmiş noktaları toplayıp; seyircinin geleceğine ilişkin bir hikâye yarattıkları için bizimle konuşmalarını sürdürüyorlar. Sürçü lisan ettiysek affola...

False