Hürriyet Seyahat ÖZEL | Fotoğraflar: Hürriyet Seyahat Gezginleri, Alamy, İstock
'Kasım'da gidilmesi gereken yerler... Uzman jüriden keşfedilmeyi bekleyen 5 adres
Havaların iyice soğuyup kışa sayılı haftalar kalan şu günlerde, internet sitemizde yazan beş gezgin yazarımıza ‘Kasım’ ayında nereye gitmeli, neler yapmalı?’ diye sorduk. Beşinden de oldukça güzel, eğlenceli ve bütçeyi pek sarsmayacak öneriler geldi.
Kasım ayının gelmesiyle birlikte soğuyan havalarda tatil planı hazırlığındaysanız bu listemiz tam size göre...
Nurgül BÜYÜKKALAY / Instagram: @nurgulbuyukkalay
Biraz doğa biraz tarih: Karacaören Baraj Gölü ve Sagalassos Antik Kenti
Eylül ve Ekim aylarında yazdan kalma günler yaşama isteğiyle deniz ve güneşin keyfini çıkaracağımız yerlere gitmek isteriz hâlâ ama Kasım ayında işler değişir. Havanın değişmesi ruh halimizde de bir değişim yaratıyor sanıyorum. Yazın koşuşturmasının verdiği yorgunluğu hem ruhen hem de bedenen dinlenerek atmak isteriz artık. Daha çok içimizi ısıtacak yerlere gitme isteği gelir. Antalya’nın neredeyse yanı başında bulunan Karacaören Baraj Gölü ve çevresini keşfetmek bu dönemde oldukça ideal.
Eylül ve Ekim aylarında yazdan kalma günler yaşama isteğiyle deniz ve güneşin keyfini çıkaracağımız yerlere gitmek isteriz hâlâ ama Kasım ayında işler değişir. Havanın değişmesi ruh halimizde de bir değişim yaratıyor sanıyorum. Yazın koşuşturmasının verdiği yorgunluğu hem ruhen hem de bedenen dinlenerek atmak isteriz artık. Daha çok içimizi ısıtacak yerlere gitme isteği gelir. Antalya’nın neredeyse yanı başında bulunan Karacaören Baraj Gölü ve çevresini keşfetmek bu dönemde oldukça ideal.
Burası çok fazla keşfedilmemiş, gizli bir cennet. Karacaören Baraj Gölü, Antalya’ya 60 km, Isparta’ya ise 68 km uzaklıkta Isparta-Burdur sınırları içerisinde yer alıyor. Bir baraj gölü olsa da manzarasıyla doğal bir gölü aratmıyor. Gölün etrafı kızılçam ağaçlarıyla çevrili. Çevrede birçok alabalık çiftliği var ve salaş balık restoranlarında lezzetli yemekler yiyebiliyorsunuz.
Gölde sportif balıkçılık, kano gezisi, doğa yürüyüşü, tekne gezintisi, bisiklet turu gibi keyifli birçok aktivite yapılabiliyor. Bölgenin en güzel manzarasını görmek için burada yaşayanların da önerdiği üzere Bayraktepe’ye çıkıyorum. Manzara eşsiz; sislerin kapladığı dumanlı dağlar, göl ve sonbaharın bin bir tonu karşımda.
Konaklama seçenekleri kısıtlı ancak Saklı Göl Evlerini gördükten sonra konaklamak için başka bir seçenek düşünmüyorsunuz. Çam ağaçlarının arasında göle karşı kurulmuş muhteşem bir yer. Burası tüm yıl boyunca açık ancak benim tercihim Kasım ayı oldu. Neden mi? Kasım ayında yazın sıcağı ve kalabalığı, kışın o buz gibi soğuğu yoktur henüz, tam da mevsimidir burası gibi ruhumuza iyi gelecek yerlere gitmenin.
Göl ve çevresinde dinlenip doğanın keyfini çıkardıktan sonra Karacaören Baraj Gölüne bir saat uzaklıkta Türkiye’nin en güzel antik kentlerinden biri Sagalassos Antik Kenti’ne gitmelisiniz.
Buraya gitmek için bir plan yapın pişman olmazsınız. Sagalassos, Antalya'ya yaklaşık 100 km, Isparta’ya ise 41 km uzaklıkta, Burdur'a bağlı Ağlasun ilçesine 7 km mesafede yer alıyor. Hellenistik-Roma-Bizans dönemlerine ait mimari kalıntılar içeriyor kent, taşların işlemeleri, imparator heykelleri çok güzel.
Erdoğan GÜMÜŞ / Instagram: @erdogangumus1
Türkiye'nin beşinci sakin beldesi: TARAKLI
2011 yılında Uluslararası Cittaslow Birliği’ne kabul edilen Taraklı, ülkemizin beşinci sakin beldesi. Taraklı, özellikle tahta kaşık ve tarak yapımıyla ünlenmiş. Son yıllarda kültür ve termal turizmi denilince de ilk akla gelen yerlerden birisi olmuş. Dizi ve filmlerin de vazgeçilmez adresinden…
2011 yılında Uluslararası Cittaslow Birliği’ne kabul edilen Taraklı, ülkemizin beşinci sakin beldesi. Taraklı, özellikle tahta kaşık ve tarak yapımıyla ünlenmiş. Son yıllarda kültür ve termal turizmi denilince de ilk akla gelen yerlerden birisi olmuş. Dizi ve filmlerin de vazgeçilmez adresinden…
30 kilometrelik kısa bir yolculuğun ardından Taraklı tabelasını görür görmez ilçe merkezine yöneliyoruz. Son yıllarda neredeyse birçok yerleşim yerlerine girerken karşımıza çıkan çok katlı, modern betonarme binalara rastlamayışımız oldukça sevindirici… Sakin bir ilçeye giriş yaptığımızın ilk işaretleri aslında bu durum. 2011 yılında Uluslararası Cittaslow Birliği’ne kabul edilen Taraklı, ülkemizin beşinci sakin beldesi. Son yıllarda kültür ve termal turizmi denilince de ilk akla gelen yerlerden birisi olmuş.
Seymen BOZASLAN / Instagram: @seymen.b
Türkiye'nin en huzurlu yeri: SİNOP
Sinop, Türkiye’nin en huzurlu şehirlerinden biri... Bunu da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), araştırma sonuçlarıyla ortaya koymuş durumda. Hatta şehir o kadar huzurlu ki, 1999 yılında İtalya’da kurulan ‘Cittaslow’ (Sakin Şehir) ağına dahil oldu… Peki nereleri gezmeli?
Sinop, Türkiye’nin en huzurlu şehirlerinden biri... Bunu da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), araştırma sonuçlarıyla ortaya koymuş durumda. Hatta şehir o kadar huzurlu ki, 1999 yılında İtalya’da kurulan ‘Cittaslow’ (Sakin Şehir) ağına dahil oldu… Peki nereleri gezmeli?
Erfelek Şelalesi: Erfelek Tatlıca Şelaleleri Sinop’a 30 km uzaklıkta. Yeşillikler arasında çok güzel bir yolu var. Sinop’ta gezilecek yerler listesinin her zaman zirvesinde olan bir yer olduğu kesin. Küçük, büyük 28 şelaleden oluşan Erfelek Şelalesi 1997’de tesadüfen baraj yapımında fizibilite sırasında keşfedilmiş. Kamp ve trekking için uygun olan bölgede ayrıca bir de kafe bulunuyor. Atıştırmalık bir şeyler tüketebilir veya kahve içebilirsiniz.
İnceburun: Türkiye’nin en kuzey noktası burası... Şehir merkezine 20, Hamsilos’a 12 km uzaklıkta olan 38 metre yükseklikte olan bir fenerin bulunduğu özel bir bölge burası. Karadeniz’i derinden hissedebileceğiniz, Hamsilos Tabiat Parkı yolunu takip ederek ulaşabileceğiniz çok güzel bir yer gerçekten.
Sinop Cezaevi: Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Osman Cemal Kaygılı, Celal Zühtü Benneci, Sebahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel gibi yazar ve şairler kalmış Sinop Cezaevi’nin zindanlarında. Üç tarafı denizle çevirili bir kale burası… Tarihi Sinop Kalesi üzerinde Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı zamanında tersane olarak kullanılan, 1882 yılında cezaevine dönüştürülen tarihi Sinop Cezaevi bugün ‘müze’ olarak hizmet veriyor. Dünyada cezaevinin ünüyle anılan şehirlerin sayısı çok az olsa da Sinop Cezaevi, sürgünleri, kaçmanın imkânsızlığı ve zaman zaman cezasını orada çekmiş ünlü kişilerle anılıyor. Burası; “Girilir, ama çıkılmaz” denilen, nemden kibritin bile yanmadığı söylenen, mahkumların çürümek veya ceza sürelerini tamamlayamadan ölmekle karşı karşıya kaldıkları Sinop Cezaevi… Sinop’ta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Filiz GÜLTEN / Instagram: @filizgulten
Güz mevsiminde çok güzel: GÖLCÜK VE YEDİGÖLLER
Bolu il merkezine 13 kilometre uzaklıkta olan yapay gölde, dağ ve ormanevi peyzajına sahip mükemmel bir atmosfer sizi bekliyor olacak. Fotoğrafçıların gözdesi olan orman evi, Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait. Gözlerinizi panoramadan alamayacaksınız.
Bolu il merkezine 13 kilometre uzaklıkta olan yapay gölde, dağ ve ormanevi peyzajına sahip mükemmel bir atmosfer sizi bekliyor olacak. Fotoğrafçıların gözdesi olan orman evi, Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait. Gözlerinizi panoramadan alamayacaksınız.
Ben göl kenarında ağaçların arasında kaybolmuş ıssız bir bank buldum ve sessizliğin keyfini çıkardım. Bölgede akşam için harika otel konaklama alternatifleri var. Ben konaklamamı Gölcüğe yakın, içinde macera parkı ve hayvanat bahçesi olan bir spa otelinde yaptım. Ertesi günümü de Yedigöller'i keşfetmek için kendime ayırdım.
Yedigöller’e ulaşım için hatırlatmak istediğim önemli notlar var. Bolu'dan ulaşım yolunun asfaltlanması son yıllarda buraya ziyareti yoğunlaştırmış. Eğer mümkünse buraya hafta içi gelmenizi öneririm. Öncelikle Yedigöller’e köyün içinden milli parka geçerken dar ve virajlı bir yoldan iniyorsunuz. Büyük araçla inmeniz tehlikeli olacaktır. Tabiat parkına inerken Kapankaya Seyir Terası’nda manzaraya hâkim bir noktada ön izleme yapabilirsiniz. Park yeri bulamayıp arabalarını sağlı sollu park edenler günün ilerleyen saatlerinde olacağı için, hem yoğunluk hem geçiş problemi yaşamamanız için buraya sabahın erken saatlerinde gelmenizi öneririm.
Yedigöller’in oluşumu: Serpantin ve volkanik kayaçlardan oluşan sahada sürüklenmeye yatkın arazi yapısı göllerin oluşumuna olanak sağlamış. Arazide kayan bu kitlelerin vadilerin önünü kapamasından dolayı sular birikmiş ve set gölleri oluşmuş. Tabiat parkında, gürgen ağacının çoklukla olmasının yanı sıra meşe, kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç, ıhlamur ağaçları da yer alıyor. Sonbaharda Yedigöller bir başka güzel... Bölge barındırdığı ölü ağaçlarla da biyolojik çeşitliliği sağlıyor.
Yedigöller ismi bilinen efsanelere göre 7 ayrı aşk hikâyesi barındırıyor: Bu yedi gölün bulunduğu yere 7 âşık çift gelmiş. Bunların her biri ayrı yerlere geçmiş. Büyük gölün olduğu yerde en büyük çift. Küçük gölün olduğu yerde ise en küçük çift kamp yapmış. Sazlıgöl’de ise damat geline sürekli saz çaldığı için Sazlıgöl olmuş. Nazlıgöl'de de gelin damada sürekli naz yaparmış bu yüzden orası Nazlıgöl olmuş. Masal bu ya 7 âşık çiftin yerine 7 tane göl yerleşmiş.
Göllerin isimleri şöyle; Büyükgöl, küçükgöl, Deringöl, İncegöl, Sazlıgöl, Nazlıgöl, Seringöl... Bu hikayeleri dinleyince ister istemez aşklara konu olan âşıklara harika bir ortam oluşturan Yedigöller’in romantikliğini tescillemiş oluyoruz. Fotoğraf severler ise bol bol doğa ve yaprakların oluşturduğu renk cümbüşünün göl sularında yarattığı yansımaları, doğayı, şelaleleri çekebilir. Ben ayrıca bir gölün kenarında inanılmaz minik bir çift serçe gördüm. Hafif kanatlanır gibi olduklarında kanatlarının içleri mavi sarı beyaz oluverdi gözlerim kamaştı… Sonbahar renklerinin ağaçlardaki geçişi ve gölde yansımaları olağanüstü. Ağaçların dalları gölde mi, yoksa göl etrafında mı anlayamıyorsunuz. Seyretmeye doyamadım, eminim siz de benim gibi Yedigöller'den ayrılmak istemeyeceksiniz...
Deniz TARHAN / Instagram: @hohhoyy
Mezopotamya’nın incisi: MARDİN
Tarihi dokusu ve harika coğrafyasıyla Mardin, hem ilkbahar hem de sonbahar aylarının en güzel yurt içi rotalarından biri. Tarih boyunca Sümerler, Hititler, Asurlar, Urartular, Persler, Romalılar, Selçuklular, Bizanslılar, Araplar, Osmanlılar gibi birçok halka ev sahipliği yapmış bu şehir, kasım ayında bir hafta sonu kaçamağı yapmak isteyenlere hem kültürel hem gastronomik açıdan dopdolu bir gezi vaat ediyor.
Tarihi dokusu ve harika coğrafyasıyla Mardin, hem ilkbahar hem de sonbahar aylarının en güzel yurt içi rotalarından biri. Tarih boyunca Sümerler, Hititler, Asurlar, Urartular, Persler, Romalılar, Selçuklular, Bizanslılar, Araplar, Osmanlılar gibi birçok halka ev sahipliği yapmış bu şehir, kasım ayında bir hafta sonu kaçamağı yapmak isteyenlere hem kültürel hem gastronomik açıdan dopdolu bir gezi vaat ediyor.
Mardin’e, İstanbul’dan iki saat süren bir uçak yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz. Havaalanından şehir merkezine minibüslerle 20 dakikalık bir yolculuk sonrası varıyorsunuz. Yalnızca Eski Mardin olarak geçen şehir merkezini gezmeyi düşünüyorsanız ve otelinizi de bu bölgede seçerseniz araç kiralamanıza gerek yok. Ancak gelmişken Mardin’in çevresini de gezelim derseniz araç kiralamanızı öneririm.
Mardin’de görülecek çoğu yer Eski Mardin’de bulunuyor ve birbirilerine yakın mesafede yer aldıkları için yürüyerek gezebiliyorsunuz.
Mardin’in simgesi ve en eski camisi olan Ulu Cami, 14. yüzyılda Artuklular tarafından yapıldığı bilinen Zinciriye Medresesi, Mardin hakkında faydalı bilgiler edinebileceğiniz Sabancı Kent Müzesi ve Pazar günleri hariç oldukça hareketli olan, alışverişin en güzel adresi Revaklı Çarşı, gezmenizi tavsiye edeceğim yerler arasında.
Vakti olanlar Mardin’e 1.5 saat uzaklıktaki Midyat ve 2 saat uzaklıktaki Hasankeyf’i de ziyaret edebilirler.
Birkaç yıldır hizmete giren 30 bin kapasiteli termal devremülk, ilçenin sağlık turizmi açısından da cazibe merkezlerinden biri hâline gelmesinde önemli bir role sahip. Yaklaşık beş yıl önce de geldiğim Taraklı’nın merkezine gitmeden önce ilk durağımız, Yusuf Bey Mahallesi’ndeki çınar ağacı (doğal anıt) oluyor. Yangın nedeniyle gövdesi oyulmasına rağmen asırlardır dimdik ayakta duruyor devasa çınar ağacı.
Tanıtım tabelasında 700 yıllık olduğu belirtilen ağacın altında çayımızı yudumlarken, bu yoldan geçen nice sultanların da burada dinlenmiş olabileceğini hayal ederek, kendimi bir kral gibi hissediyorum. Bir zamanlar “Mümkünlü’de her şey mümkün!” reklam filmiyle de adını duyuran Taraklı; tarihi, kültürel zenginliği ve doğal güzelliğiyle, artık sinema ve TV dizileri için de vazgeçilmez mekânlardan biri hâline gelmiş. Yakın zamanda TV kanalında dizi film olarak gösterilen Yalaza’nın çekimleri de burada yapılıyordu. TDK Türkçe Sözlük’te ‘yalaza’nın anlamı alev olarak gösterilmiştir. Taraklı’da ise yalaza bir kültürün ifadesi olarak kullanılıyor.
Şöyle ki; Taraklı’da eskiden köylüler bir araya gelir ve belirledikleri bir köylüye şaka hazırlarlarmış. Kısacası yalaza, sohbetlerde insanları eğlendirmek amacıyla anlatılan abartılı hikâyelere deniyor. Yalaza dizisi de yörenin bu kültüründen esinlenilerek isim almış. Dar sokaklara girmeden önce, dev Türk bayrağının dalgalandığı Hisar Tepesi’ne yöneliyoruz. Taraklı’yı kuş bakışı seyretmek ve fotoğraflamak için en güzel noktalardan biri Hisar Tepesi.
Aşağıdan baktığınızda çıkmak istemeyebilirsiniz. Gözünüz sakın korkmasın! Öyle sizi yoracak bir yokuş değil. Hem spor olur bu tatlı tırmanış sizin için. Tepeye çıktığınızda pişman olmayacaksınız. Zira tepeden Taraklı’nın panoramik görüntüsü ve silueti büyülüyor seyredenlerini. Son yıllarda, fotoğraf tutkunları için tur ve fotoğraf yarışmalarının vazgeçilmez adreslerinden birisi olmuş Taraklı.