Dünyanın sorumlu turistlere ihtiyacı var
Ekonomiyi olumlu etkilediği ve ülkeler arası kültür paylaşımına vesile olduğu için ‘Turizm bitsin, yok olsun’ diyemeyiz. Fakat aşırı turizmin doğal zenginliğimizi ve kültürel değerlerimizi yok etmek gibi bazı riskleri de var. Bu yüzden artık hepimizin birer sorumlu turiste dönüşmesi ve bilinçlenmesi gerekiyor. Neler yapmamız gerektiğini sürdürülebilir seyahat uzmanlarıyla konuştuk.
Geçen yaz İspanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde yerel halkın turistleri su tabancalarıyla kovaladığı videoları ve turizm karşıtı protestoları sosyal medyadan takip ettik. Turistlerin doğal ve kültürel değerlere saygı göstermemeleri ve çevreyi kirletmeleri en önemli gerekçeleriydi. Haksız da sayılmazlar, biz de benzer durumları Ege ve Akdeniz sahillerimizde yaşıyoruz. Üstelik yerli turistler olarak da gerekli hassasiyeti çoğu zaman gösteremiyoruz.
Bu yüzden sürdürülebilir turizmi ve bir turistin nasıl daha ‘sorumlu’ olabileceğini Hürriyet Seyahat sürdürülebilirlik yazarımız Ferdi Akarsu ve Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Derneği (USTUD) Kurucu Başkanı Adviye Bergemann’la görüştük.
‘Hayatımızı iyileştiriyor’
Sürdürülebilir Seyahat’in bir altbaşlığı olarak değerlendirilen ‘sorumlu turist’ kavramının en önemli koşulları çöpümüzü gittiğimiz yerde bırakmamak; tarihi eserlere, bitki örtüsüne ve canlılara zarar vermemek. Ama sorumlu turist olabilmek için sadece bunlar yeterli değil. Sürdürülebilir seyahat yazarımız Ferdi Akarsu bize nasıl sorumlu turist olabileceğimizi anlattı. Önce turizmin olumlu tarafından bahsetti ve şunları söyledi: “Turizm özellikle Türkiye gibi ülkelerde önemli bir ekonomik girdi ve istihdam kapısı. Bu yüzden turizm olmasın diyemiyoruz. Ayrıca sosyolojik ve psikolojik etkileri var. Çünkü seyahat etmek hayatımızı iyileştiriyor. Ülkeler arasında kültür paylaşımını sağlıyor. Bunun da krizleri ve savaşları önleyen taraflarını görüyoruz.”
Turizmin tüm bu olumlu etkisine rağmen Ferdi’ye masmavi sahillerimizi kirleten turistleri gördüğümde, benim de onları su tabancasıyla kovalamak istediğimi itiraf ediyorum. Gülüyor ve madalyonun diğer yüzünü anlatmaya başlıyor: “Eğer turizm yanlış değerlendirilirse maalesef ülkemizde de olduğu gibi doğayı ve kültürel değerleri yok ediyor. Dolayısıyla hem turizmin sürdürülebilir olması hem de insanların sorumlu turist bilincini geliştirmesi gerekiyor. Dünyada da inanılmaz revaçta bir konu bu.”
Turist olarak işletmelerden neler talep edebiliriz ve bireysel olarak nasıl elimizi taşın altına koyabiliriz diye Ferdi Akarsu bize bir liste hazırladı. Hemen paylaşıyorum…
◊ Sertifikalı oteller: Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde EU EcoLabel (AB Eco Etiket) dediğimiz bir sistem uygulanıyor. Burada turizm standartları belirlenmiş. Ayrıca Türkiye’nin dahil olduğu Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (Global Sustainable Tourism Council-GSTC) var. Burada turizm işletmelerinin yerine getirmesi gereken kriterler üç bölüme ayrılıyor. Bizdeki otellerin birçoğu GSTC 1 belgesini aldı ama 2 ve 3 biraz zor. Bunları sürdürülebilirlik belgesi gibi düşünebiliriz. Bir sorumlu turist olarak seyahatlerimizde bu tür çevre duyarlılığı olan otelleri tercih edebiliriz.
◊ Çarşaflar her gün değişmesin: Nasıl evimizde her gün yatak çarşaflarımızı değiştirmiyorsak otelde de bunun sürekli yapılmasına gerek yok. Dünya kadar kimyasalla odalar pislenmediği halde yıkanıyor. O yüzden konakladığımız otele bunun yapılmasını istemediğimizi belirtebiliriz. Otel içinde transferimizi bireysel araçlarla değil de bir minibüsle yapabiliriz. Otel de bunun karşılığında bizim adımıza TEMA’ya fidan bağışlayabilir.
◊ Karbon emisyonu: Uçak karbon salımı en fazla olan ulaşım aracı. Mümkün mertebe trenle, toplu taşımayla, hibrit veya elektrikli araçlarla seyahat edebiliriz.
◊ Sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik: Karaman’nın ve Konya’nın 2 bin metre üzerinde inanılmaz köyleri var. Bu tür bölgelere giderek kırsal hayatın refahını yükseltebiliriz. Yoksa köyler göç veriyor ve o kültür maalesef yok oluyor. Ayrıca gittiğimiz yerlerde yaşayan insanların değerlerine saygılı olmalıyız. “Ben İstanbul’dan geldim, bana gözleme yap” deyip hizmet beklemek yerine kültürel zenginliklerini keşfedebiliriz. Buna ‘deneyim turizmi’ deniyor.
◊ Nesli tükenmek üzere olan hayvanlar: Sorumlu turist yok olma tehlikesi yaşayan orfoz veya lahoz gibi balıklar önüne geldiğinde “Bunu yapıyorsunuz ama bu doğru değil” diye o işletmeyi uyarmalı. Instagram’da ne kadar popüler olsa da orada yemek yememeli.
◊ Canlılar hediyelik eşya malzemesi olamaz: Plajdan toplanan midye kabuklarıyla veya kurutulan denizatlarıyla hediyelik eşya yapmaktan vazgeçelim. Bir canlıyı öldürmek üzerine bir kültür gelişmemeli. Orfozu korumaya alıyoruz ama denizminaresini es geçiyoruz. Onlar cansızmış gibi düşünüyoruz. Oysa ekosisteme inanılmaz katkıları var. Denizi süzerek suyun temizlenmesini sağlıyorlar. Onlar yok edildiği için denizlerimizde alg veya yosun patlamaları yaşanıyor.
◊ Plastik geri dönüşmüyor: İnsanları kandırıyorlar, plastiğin geri dönüşümü diye bir şey yok. Yüzde 4’ü bile geri dönüştürülemiyor. Üstelik sadece bir kez yapılabiliyor çünkü kimyasal yapısı bozuluyor. Plastik dünyada sonsuza kadar kalıyor.
◊ Şikâyet edebiliriz: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın şikâyet hatları var. Mesela bir otele gittiğinizde çok fazla plastik atık çıkardığını görürseniz bu hatları arayabilirsiniz. Ayrıca T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) bildirebilirsiniz.
‘Parkta ateş yakıyor’
USTUD Kurucu Başkanı Adviye Bergemann da konuyla ilgili şunları söyledi: “Her yıl dünyada seyahat eden insan sayısının 1 milyarın üzerinde olduğunu düşünürsek minicik savrukluğun totalde ne boyutlara ulaşacağını tahmin edebiliriz. Dolayısıyla her turist sorumlu davranmalı. Turistler maalesef doğal zenginliklere zarar verebiliyor. Bilinçli olmayan herkes buna neden olabiliyor. Örneğin plaja gidiyor, çöpünü orada bırakıyor. Tarihi eserlerin üzerine adını kazıyor. Milli parkta ateş yakıyor… Bu yüzden sürdürülebilir turizm uygulamaları oldukça önemli.”