Bir Geyikli Baba var, Noel Baba’dan dışarı!
Noel Baba, efsaneyle gerçeğin iç içe geçtiği bir anlatının içinde kimliğini devam ettiriyor. Peki onun, ‘sırtındaki heybesinde çocuklara dağıttığı hediyeler sonrası akılda kalan en güçlü imge nedir?’ diye sorsak; hiç kuşku yok ki ‘geyik’ dersiniz. O zaman şimdi gelin ‘bir başka geçmiş zaman kokulu âlem’e yol alalım. Osmanlı’nın kuruluşuna değen o mitolojik havayı teneffüs edelim ve ‘Geyikli Baba’ya selam verelim…
Amerikalı karikatürist Thomas Nast’ın tavsir ettiği, ardından hemen her ‘dünya vatandaşı’nın tasvip ettiği bir figür Noel Baba. Batı yakası; İmparatorluk tarihinde Avrupa’ya seyahat eden ilk padişah Abdülaziz Han’ın devr-i iktidarında beyaz sakallı, kırmızılar içindeki tontoş dedeyle tanışıyordu, yani 19. yüzyılın ortalarında. Sonra bu karakter o kadar popülerleşti ki özellikle çocukların ‘bilakaydu şart’ gündemine girdi. Onların gündelik meşgalelerinden biri oldu. Adettir, çocukların dünyasını meşgul eden ‘şey’ tarihin de malzemesine dönüşür. Dendi ki ‘Noel Baba, Antalyalı Hıristiyan Aziz Nikola’dır.” İseviliğin kurumsallaştığı 325’te toplanan İznik Konsili’ne katıldığı, (Bu konsil çokça mühim, Dan Brown’ın kurgularında başat rol oynayan bu meseleyi başka bir yazıya havale edelim) Ortodoks mezhebinin ana kilisesi Ayasofya’yı inşa eden İmparator Justinianus’un Noel Baba adına da bir kilise yaptırdığı söylenegelir.
Biz de geyiklerimize bineriz
Evliyâ Çelebi üstadımız, Geyikli Baba’nın ‘Yesevî fukaralarından’ olup, Azerbaycan’ın Hoy şehrinden geldiğini söyler. Büyük dağlardan sığınlara (alageyik) bindiğini, Orhan Gazi ile sefere gittiğini, at tavlası (at yetiştirilen yer) gibi sığın tavlası olduğuna dikkat çeker. Babamız, yüklerini bile vahşi ceylanlara yükletirmiş. Ahmet Yaşar Ocak’ın tespitiyle Yunus Emre’nin şiirinde geçtiğine göre asıl adı Hasan olan Geyikli Baba, İmparatorluğun kuruluş nefeslerinden. Hazret’in o devirde ileri gelen bir Kalenderî (Vefaî) şeyhi olup, pek çok müridi bulunduğu anlaşılıyor. Bursa ve İnegöl’ün haricinde; Biga, Erzurum, Sivas, Adana, gibi yerlerde de ‘Geyikli Baba müritlerinin varlığı biliniyor. Bursa’nın fethine dervişleri ve bindiği geyikle katılması onu biraz da masalın içinde büyütüyor ve bugünlere taşıyor. Onun fetih menkıbeleri sebebiyle Avusturyalı tarihçi Hammer, Geyikli Baba’yı Hıristiyan Saint Georges ve efsanevî kahraman Roland’a benzetir. Ol Ronald ki Bursa’daki bir başka Horasan ereni Abdal Murad’la karıştırılır/karşılaştırılır.
‘Baba meyhordur’
Bugün Bursa’nın tam ortasında (inanmayanlar adımlayabilir) yer alan Kavaklı Cami’nin küçücük avlusunda onun diktiği söylenen bir ağaç vardır. Neşrî’nin anlattığına göre Orhan Gazi, ‘Baba İlyas müridi, Seyit Ebulvefa yoldaşı’ Hazret’i yakından tanımak ister; ancak söz konusu görüşme hemen gerçekleşmez. Geyikli Baba, nihayet gelen elçiye “Vaktinde beyin huzuruna vararak dua ederiz.” dedikten sonra şehre gelir. Bir kavak ağacını omzuna alarak; Hisar’daki Bey Sarayı’nın avlusunun iç yanına diker, “Bu bizim kutlamamızdır. Ama dervişlerin duası, senin ve neslin için oldukça makbuldür.” diye dua ettikten sonra, durmayıp geri döner. Neşrî, bu hikâyenin sonuna şu cümleleri ilave eder: “O kavak ağacının şimdi de izleri vardır. Saray kapısının iç yanındadır. Gayet gür, ulu bir ağaç olmuştur. Padişahlar o ağacı tımar edip daima kurusunu giderirler.” Bu arada Orhan Gazi ile Geyikli Baba arasında ‘yarım kalan’ bir muhavere vardır. Buna göre Orhan Bey kendisine fetihlerdeki gayretinden ötürü ‘iki yüz arakı ve iki yük şarap’ yollar; çünkü ‘Baba mey-hordur.’
Ağustos ayında köyde ‘dualı pilav’ var
1326 öncesi Uludağ, Keşiş Dağı’dır. Bursa’nın alınmasından sonra ‘sahnede dekor değiştirir’ gibi azizlerin evi dervişlerin yurdu olur. İşte, bugün İnegöl’e bağlı bulunan Baba Sultan köyü de böyledir. Geyikli Baba’nın oldukça fantastik türbesi ve yanındaki camii de muhtemeldir ki eski bir manastırın yerine yapılmış. Çünkü Bizans devrina ait devşirme taşlar hemen göze çarpıyor. Yine cami önünde vaftiz havuzunu andıran bir çeşme var ki suyunun şifalı olduğu inancı hakim. Zaten köy, su seslerinden örülmüş bir rüya serinliğinde… Türbe içinde biri Geyikli Baba’ya, diğeri de Germiyanoğulları Beyliği’nden ‘biri’ne ait iki sanduka bulunuyor. II. Murad döneminde Osmanlı ülkesine katılan Germiyanoğulları’ndan hangi beydir acaba tacı tahtı terk edip; Geyikli Baba’nın huzuruna gelen, yanında uyuyan? Bahçede Geyikli Baba’nın kendi elleriyle diktiğine inanılan büyük bir çınar ağacı var. 700 küsür yaşındaki bu eski yoldaşa uzun uzun bakın ve mutlaka bir hatıra fotoğrafı çektirin. Onun çizgili yüzünde koca bir İmparatorluğun yorgunluğunu göreceksiniz çünkü.
Ajandanıza not alın: Her sene 1 Ağustos’ta Baba Sultan köyünde ‘dualı pilav’ dağıtılıyor, mumlar yakılıyor, Tanrı’ya törenler düzenleniyor. Kuruluş’un mistik havasını hayal etmek, Sanayi Devrimi’ne uzanan kerametleri görmek isterseniz, yolunuzu buraya düşürün derim. Son söz bir diğer ustamız Tanpınar’ın… Size kelimeleriyle boyadığı fotoğrafla veda edelim… “Kimdi bu Geyikli Baba? Nasıldı? Etrafında toplanan saf imanlı insanlara neler öğretirdi? Ömrün hangi meçhulünü, ruhun hangi düğümünü onlara çözmüştü? Bu hizmetten bize neler kaldı? Sonra bu Konuralp kimdir? Hiç sevmiş miydi? Nelerden hoşlanırdı? Bursa ovasında her bahar açan nergislere bakarken ve her akşam uzak dağların üstünde batan güneşi seyrederken neler düşünürdü? Hulâsa, bu yeni fethedilmiş şehirde ilk attığı adımların aksini adlarından dinlediğimiz bütün bu kahramanlar nasıl insanlardı? Hangi sır onun eşiğini atlayana bir altın elma gibi uzanırdı?”