TURİST Rehberleri Birliği’nin yaptırdığı bir Türkiye imajı araştırmasına rastlamıştım. ‘Türkiye imajı denildiğinde aklınıza ne geliyor?’ sorusuna turistlerin verdiği yanıtlar yüzde 90’ları bulan oranda şöyleydi: Polis, zırhlı araç, tank, patlayan bomba...
Biz güneş, kum ve denize razı iken NATO zirvesi üzerimize yapışan bu imajı yeniden pekiştiriyor. Bu kötü imajın turizme verdiği zararı düşünün. Dolaylı olarak tekstil de şikáyetçi. İstanbul’da alışverişin durması sadece Kapalıçarşı için değil Osmanbey ve Nişantaşı için de kayıp.
NATO zirvesi gelip geçecek, ama tekstil ve turizmin beraberliği Türkiye için stratejik bir konu olarak gündemde kalmalı. Turistlere giyim eşyası satışından büyük gelir elde edilebileceğinin epeydir farkındayız. Hazır giyim almak için de Türkiye’ye turist gelebileceğinin de...
Önümüzde Fransa örneği var. Fransa turistlere 25 milyar dolara yakın yıllık kılık kıyafet satışı yapıyor. Bu bizim turizm gelirlerinin neredeyse iki katı.
Hal böyle iken bu iki sektör neden işbirliği yapmaz?
Michael Porter adlı pazarlama gurusu bunu zamanında önermişti. Türkiye’nin rekabet üstünlüğü için yapılan araştırmada bu iki lokomotif sektörün işbirliği için proje geliştirilmişti. Konu gündeme gelmesine geldi, ama eyleme geçilemedi.
* * *
Tekstil ve turizm sektörlerinin ortak strateji ihtiyacını görmek için guru olmaya gerek yok. Sektörün en dışa açık olduğu Osmanbey’deki tekstilcileri temsil eden OTİAD’ın başkanı Cengiz Say da bu görüşte. Türkiye Otelciler Birliği TÜROB’un yeni başkanı Ahmet Barut aynı ihtiyaç üzerinde duruyor. Her ikisi de küresel rekabet ortamında güçlü sektörlerin birleşmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak bugüne kadar iki sektör birlikte ne yaptı diye baktığımda turizm fuarlarına İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği İTKİB’in de katılması önerisinden başka bir şeye rastlayamadım.
Osmanbey’in tek başına geliştirdiği model ise örnek olmalı: 4 bin tekstil firmasının faaliyet gösterdiği bu bölgede tüm sokaklar yenilendi, binalar ve vitrinler şıklaştı. Rumeli Caddesi’ndeki iki noktadan her saat başı turistik otellere doğru içinde yabancı dil bilen hosteslerin bulunduğu minibüsler kalkıyor.
* * *
Türkiye’ye gelen turistlerin ilk talebi halıydı, takı ve deri alışverişi bunu izledi. Bugün Türk malı giyim eşyasını dünyanın her tarafından gelen turiste satabilecek durumdayız.
St. Exupery’nin ünlü Küçük Prens kitabında fesli bir Türk ancak Batılı kıyafet giydiğinde ciddiye alınmaya başlar. İmaj çağının gereği olarak Türkiye de uçan halıdan terfi etmeli. Avrupalı turistlerin ülkelerine Türk malı giysilerle dönmeleri Türkiye açısından en büyük imaj devrimi olur.