ÇALIŞMA masasının arkasındaki kütüphanede büyük boy Atatürk portresi duruyor. Üst rafta ise küçük bir Türkiye haritası üzerine basılı Atatürk resmi, bu kez kalpaklı.
Ve Türkiye haritasının üzerine yayılmış Atatürk’ün ünlü sözleri: ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Ne mutlu Türküm diyene.’İsmet Paşa’nın, Denktaş’ın, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar’ın, NATO Genel Sekreteri Joseph Luns’un imzalı fotoğrafları.
Kırmızı deri kaplı eski İngiliz çalışma masasının üzerine kitaplar yayılmış. Joseph Jacoub’un Fransızca ‘Dünyada Azınlıklar’ adlı kitabı. Jeopolitik ve siyasetle ilgili Fransa’da çıkmış en son kitaplar... Bu müthiş kütüphane fikri, üretkenlik düzeyi erişilmez bir beyne ait: Coşkun Kırca’nın evindeki çalışma odasındayım.
Başsağlığı ziyaretçileri artınca bütün gün soran gözlerle onu arayan sevgili köpeği Laki ile birlikte koridora geçiyoruz. Kedisi Kedoş ise ortalıkta görünmüyor.
Kediyi ve köpeği aynı evde dost yapan adamın kitapları koridora taşmış. Tavana kadar iki kitaplık dolusu yemek ve pasta kitabı var. Coşkun Kırca değer verdiği misafirlerine kendi yemek pişiren adam, aynı zamanda Türkiye’nin en zengin ‘Gourmet’ kütüphanesinin de sahibi.
* * *
Bir okyanusu, bir köşe yazısına sığdırmak mümkün mü? Coşkun Kırca’yı bir köşe yazısında anlatmak imkánsız. ‘Tartışma duygularla değil, fikirle olur.’Coşkun Kırca’ya ait bu sözleri hiç unutmayacağım.
Türkiye’nin gelmiş geçmiş insan galerisinin içinde yüzlerce yıl sonra da öne çıkacak olan bir adam. Her kesimin mütalaasına başvurduğu bir beyin.
Sanırım çok şanslıydık, dünyada beyin olarak yıldız kadrosu oluşsa, Kırca mutlaka o takımın içinde olurdu. Bu ülkeye ait olmanın gururunu taşıdı. Tahammül edemediği şey ise aptallıktı.
Türkiye halkı olarak ona çok şey borçluyuz. Ben sadece herkesten biraz daha borçluyum, hepsi bu...
‘Fikir namusu’ kavramının somutlaştığı insan olarak Coşkun Kırca’yı çocukken tanıdım. Hayatımın en önemli yılında, liseyi bitirip yurtdışına gittiğimde velim oldu. Öğrenim hayatım ve gazetecilik kariyerimle ilgili yaptığı yönlendirme olmasaydı, bugün vardığım noktaya gelemezdim.
Babama teşekkür borçluyum. En yakın arkadaşı Coşkun Kırca olduğu için. Onların her sabah birbirlerine telefonla verdikleri basın raporunu, verip veriştirmelerini, heyecanlı eleştirilerini dinlemeyi çok özleyeceğim.
* * *
Gönül babasının odasına girdi. Laki üzgün gözlerle bana baktı. Çalışma odasındaki kanepeye yerleştim. Son kez aynı yerde oturduğumda, çok incelikli bir tahlille Fransa’nın Akdeniz politikasında meydana gelen değişikliği dinlemiştim Coşkun Kırca’dan. 17 Aralık öncesi Fransa’daki Türkiye aleyhtarlığına karşı Le Monde için hazırladığımız mektubu gözü kapalı imzalayışını ise unutamam.
‘Tartışma duygularla değil, fikirle olur.’ Ben onu bu sözleriyle hatırlayacağım.