ŞEKER Bayramı’ndan kalma bir hamam öyküsü, Bursa Çelik Palas’tan. Ailede Bursa’da aynı hamama giden 4’üncü kuşak olan oğlumun su keyfini seyrederken aklıma gelenler:
Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Türkleri Avrupa Birliği’nde istemeyenlere dönüp ‘Hepimiz Bizans’ın çocuklarıyız’ derken ne kadar haklıydı. Türk hamamı, Roma kültürünün kalıntısı. Kubbelerin altında aydınlıkla sıcaklığın muhteşem buluşması.
Salus Per Aquam, kısaca SPA. Suyun temizleyici özelliğinin bedene ve ruha yansıdığı, bizim kaplıca dediğimiz yere Romalılardan bu yana verilen ad.
Oğlumun büyük dedesinin Bursa hamamlarını keşfettiği yıllarda evinde sıcak suyu olan hemen her Çekirge Semti sakini, iki odası da olsa misafir kabul edermiş. Bursa’nın şifalı suları çelikli. Atatürk’ün oteli diye bilinen Çelik Palas’ın adı buradan geliyor.
Geçen yüzyılın başı. Atatürk gençlik yıllarında Avrupalı asillerin gittiği Alman-Çek sınırındaki Karlsbad kaplıcalarının müdavimi. Cumhuriyeti kurunca, Karlsbad’a özenip Yalova Termal’i yaptırtıyor. Çelik Palas işte bu projenin uzantısı.
* * *
Tarih, güzellikleri silmek istemiyor. İyi şeyler kaybolur gibi olsa da bir şekilde yeniden karşımıza çıkıyor. Atatürk’ün Karlsbad tutkusunun üzerinden 100 yıl geçtikten sonra bugün bütün Avrupa’da yeniden kaplıca modası var. Seyahat sektöründe buna, insanın kendisini iyi ve sağlıklı hissetmesi anlamında Wellness turizmi diyorlar. 2000 yılından itibaren üç yılda Wellness yönünde tercih kullanan Alman turist sayısında yüzde 125 artış olmuş. Sağlık turizmi yeni trend. Şanslıyız; çünkü jeotermal kuşaktaki Türkiye, dünyadaki ilk 7 kaplıca ülkesinden biri.
Dünya su kültürünü yeniden keşfe çıkıyor. Hamam, su kültürünün sembolü. Hamam tası, bereket ana Kibele’nin değerli eşyası. Tanıklığımız, sigara tablası yaptığımız hamam taslarının, içine çiçek ekilen mermer kurnaların zafer borusu çalarak geri dönüşüne...
* * *
Hamam sefası bittikten sonra Çelik Palas’ın balo salonunda akşam yemeği. Anılarda kırk yıl öncesine ve bu aynı salona geri dönüş. Geleneklerin gelecek kuşaklara aktarımı. Ait olmanın verdiği haz. Ve çalan cep telefonu: ‘Odanız Bursa ovasına mı bakıyor?’ diye soran babam. Onun yanından ‘Bursa ovası mı kaldı!’ diye seslenen annem.
Yemyeşil ova artık yok. Dedemle birlikte İstanbul’dan Bursa’ya gelirken yolda karşımıza çıkan tavşanları hatırlamak dahi hüznümüzü hafifletmiyor. Ama oğlumla birlikte Çelik Palas’ın yuvarlak havuzlu hamamına girmenin keyfi her şeyi unutturuyor.
2004 yılının Şeker Bayramı’nda Çelik Palas’ta kurnanın başında hamam tasıyla su dökünen küçük Bizanslı Türk’ü seyrediyorum. Onu bekleyen gelecek bizimkinden çok daha parlak, buna adım gibi eminim.