Avrupa’da Türkiye algısı

AVRUPA Birliği ile Türkiye'yi bağlayan anlaşma 1963'te imzalandığında zamanın başbakanı İsmet Paşa sormuş: ‘‘Bu trenden istediğimiz zaman atlayabilir miyiz?’’ Kurmaylarından ‘‘Evet’’ cevabını alınca basmış imzayı.

O gün bugün tren ilerliyor. Türkiye'de ‘‘inelim’’ diyen güçler zaman zaman seslerini daha fazla duyuruyorlar. Aynısı AB'de oluyor, ‘‘Atın şu Türkleri ilk istasyonda’’ diyenler çıkıyor. Fakat tren Brüksel yönünden ayrılmıyor.

Şu anda Türkiye hiç olmadığı kadar Avrupa gündeminde. Nedir bu merakın nedeni? Çünkü Türkiye'yi İslami kökenli bir parti yönetiyor. AB ülkelerine giden herkes aynı soruyla karşılaşıyor: ‘‘İslamcı hükümet ne yapacak?’’ İslamcı hükümetin Avrupacı kesildiğinin Avrupa kamuoyu henüz farkında değil. DBR'nin Genel Müdürü Neslihan Tokcan bizim sektörde yurtdışı medya ile yakın temasta olan biri. O da bu soruyla karşılaşanlardan. Üstelik soruyu soran sokaktaki sıradan AB vatandaşı değil, Avrupa medyasının dümenini tutan patronlar ve yöneticiler.

* * *

İslami kökenli bir parti ‘‘Ben değiştim’’ mesajını kadrolaşmadan imam hatiplere uzanan çeşitli nedenlerle kendi ülkesinde anlatamıyorsa, Avrupa'da algının böyle olmasında şaşıracak şey yok aslında. Türkiye'nin iktidarı, AB'deki karar oluşturucuları iknada zorlanıyor.

Bir başka açı: Gidip o ülkeleri yönetenlerle aynı sofrayı paylaşmak dış kamuoyunun bakışını değiştirmeye yetmez. Çünkü sonuçta sofrada karşınızda oturan adamın Türkiye algısı da gazetecilerin yazdıklarına bakarak oluşuyor. Türkiye'yi doğru okuyan Avrupalı medya mensuplarının sayısı ise 15 üye ülkeyi toplasan 15 etmez.

Neden Türkiye imajını değiştiremiyoruz? Bu sorunun bir diğer yanıtı da‘‘Neden ağaç ithal ediyoruz?’’ sorusunun yanıtıyla aynı. Burası Türk fındığı denilen ağacı bile İtalya'dan ithal eden bir ülke de ondan!

Bizim insanlarımız imaj peşinde koşarken de ‘‘Hemen ekelim hemen biçelim, sonra da tarlayı dinlendirelim’’ mantığıyla koşuyor. Oysa bu uzun soluklu bir iş. Fidanı büyütmek vakit isteyen, yatırım isteyen, sabır isteyen bir sanat. Bizim gösterişe dayalı işleri seven devlet erkanımıza göre değil.

* * *

Kaldı ki fidanı düzenli sulayacaksın ki büyüsün. Bizim siyasetçimizde tutarlılık da yok. Olsaydı eğer Tayyip Erdoğan Almanya seyahatinin orta yerinde ‘‘Bizi AB'ye almazsanız İslam ülkeleri alternatifimiz var’’ diyebilir miydi?

Başbakan'ın yabancı yöneticilerle fotoğrafının bizim gazetelerde boy boy basılmasının Türkiye imajına hiçbir katkısı yok. Bir Alman meslektaşımla konuştum. ‘‘Cemalettin Kaplan'ı bile iade edemiyoruz Türkiye'ye çünkü Türkiye'de adil yargılanacağına dair ikna olmuş değiliz’’ dedi. Karşımızdaki zihniyet bu! Cemalettin Kaplan Türkiye-AB ilişkilerinde demokrasi kıstası olabiliyor.

Türkiye'de AB treninden atlamayı düşünen kesim kadar trenin daha hızlı yol almasını isteyenleri de bütün bunları düşünmeye davet ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları