Paylaş
Kıbrıs’ta AB’nin ve Türkiye’nin karşılıklı olarak yerine getirmedikleri yükümlülükleri var. İki tarafın paralel ve orantılı adım atacakları bir süreç oluşturulamadı. Bunda AB tarafının manevra alanının Rum yönetiminin baskısı altında daralmasının payı var. Açıkçası yeni bir görev olan AB Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan İngiliz Barones Ashton’un pratik zekâsının bu konuda devreye girmesinden ümitliyim.
Ayın 21’inde AB’ye uyum amacıyla üye olmadan önce tamamlanması gereken müzakere konularından Çevre başlığı açılacak. Brüksel’de edindiğim izlenim, bu başlık da açılınca kaplumbağanın tamamen duracağı yönünde. Sevimsiz bir durum.
Geriye 23 başlık kalıyor. Bunların da 8’i Kıbrıs, 4’ü Fransa yüzünden açılamıyor. Rum yönetimi kalan 11 başlıktan 6’sını daha bloke etmek için yeni bir deklarasyon yayınladı. Böyle olunca da elimizde açılabilir 4 başlık kalıyor. Bunlar Sosyal Politikalar ve İstihdam, Gıda Güvenliği, Rekabet ve Kamu Alımları.
Kıbrıs’ta ilerleme sağlanmazsa müzakereler belirsiz bir süre durmuş olacak.
Bu süre içinde Türkiye’de Kürt açılımı sinirleri gerecek, Ergenekon’du, katsayıydı ve hatta seçimdi derken bir de bakarsınız bir gergin anımızda AB ile de one minute oluvermişiz.
* * *
AB ile müzakereler tıkanırken iletişim kanalları ters orantılı olarak açılıyor. İletişimde üç unsur giderek ağırlık kazanıyor; sanat, kültür ve kadınlar. Hafta ortasında Avrupa Parlamentosu’nda bu üç unsuru da birleştiren 200 kişinin izlediği bir Türkiye etkinliği vardı. TR PLUS-Avrupa’da Türkiye Derneği tarafından projelendirilen etkinliğin nedeni Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 75’inci yıldönümüydü. Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat ve Yeşiller grupları ile TOBB’un desteklediği etkinlikte önce Zeynep Gürsel’in Euractiv Vakfı Avrupa Yaratıcılık Ödülü alan Ne ise Halim Çıksın Falım belgeseli gösterildi. Ardından Elif Şafak konuşma yaptı, erkek egemen siyasal iletişim dilinin kaçırdığı nüansları kadınların yakalayacağını söyledi.
BunuTürkiye-AB: Kadın bakış açısı paneli izledi. Açılışta “minareye hayır” diyen İsviçre’nin kadınlara seçme hakkı vermeyi tamamlamasının 1990’ı bulduğunu hatırlatmadan edemedim.
Panelistlerden Kayserili işkadını Şafak Çivici TOBB odalarına kadınların girmesini macera tadında anlattı. Gülsün Bilgehan ise 1916’da anneannesi Mevhibe Hanım’ı dedesinin anahtar deliğinden görerek evlendiğini hatırlatarak, cumhuriyetin kazanımlarını anlattı.
Biz de AB ile yıllardır birbirimizi anahtar deliğinden seyrettiğimizi düşündük.
* * *
Türkiye-AB ilişkilerini kahve falı üzerinden anlatan filmin sitemkar finalinde Muazzez Ersoy’un sesinden “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var” şarkısı çalıyordu. O sırada arkamdan Parlamento’da görevli Andre Munter’in çığlığını duydum. “Nihayet onu buraya getirmeyi başardınız!”...
Meğer Bay Munter bir Muazzez Ersoy hayranıymış...
Anahtar deliğinden gerçek temasa geçmek böyle oluyor galiba...
Paylaş