Zeynep Atikkan: Arkadaş acısı

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

YEŞİL çekik gözleri vardı. Dümdüz saçları.

Mesafeliydi. Mesafesi, onu terk etmeyen derin acıya karşı geliştirdiği kalkandı bir bakıma.

Çoğu kez sessizdi. Bastırdığı coşkusunu ancak çok güvendiği ortamlarda çıkarırdı.

Rahibe okulunda orta ikideydik. Okulun ilk günü, yeşil çekik gözlü öğrenci yanımdaki sıraya oturdu. Sınıf hocası rahibenin kararıydı bu. Daha önceden hiç tanımadığım Sema, sıra arkadaşım olmuştu. Sonra da her zaman sayarak sevdiğim, çok sevdiğim yakın arkadaşım. Sema'nın babası idam edilmişti. Hasan Polatkan'ın kızıydı.

* * *

Harbiye'deki rahibe okulunda bizler, trajedilere dayanıklı hanımefendiler olmak üzere yetiştiriliyorduk. Sema ise sanki doğuştan hanımefendiydi. Trajedisine dayanma gücünü sanki Tanrı ona doğuştan bağışlamıştı.

Yani rahibelerin katacağı bir şey yoktu.

Sema içinde sakladığı acısını zarif bir isyanla taşıdı. Sıra arkadaşlığının yakınlığında beraber gittiğimiz Uludağ yolculuklarının rahat ortamında bile iç dünyasını hiç dışa vurmadı. Küçücük yaşından itibaren yaşamını kendi iç dünyasının limanına demirlemişti. Orada hep vakur, hep mertti.

Çok dosttu.

İdam cezası denen o büyük ilkellikle biz, çok küçük yaşta Sema'nın trajedisiyle tanıştık. Ne kadar algılayabildik bilmiyorum.

Ama aralarında Sema'nın da bulunduğu gündüzcüler dağıldıktan sonra biz yatılılar okulda kalırdık. Akşam hızımızı alamayıp siyasi tartışmalara girdiğimizde, CHP'ci ailelerin çocuklarıyla DP'lilerinki kapışırdı. İki kamp arasındaki kulaktan dolma bilgilerin siyasi münazarası yemekhane rahibesinin gürlemesiyle kesilirdi: ‘‘Daha burnunuzu bile silmeyi bilmiyorsunuz, bir de siyaset konuşuyorsunuz!’’

Susulurdu!

Yıllar geçti

İdam edilen Adnan Menderes'in adı İzmir Havalimanı'na verildi. Cenazeler anıtmezara taşındı. Hálá idam cezasını kaldırmakta direnen bir zihniyetin kendine göre vicdanını rahatlatmasıydı bu. Onlar açısından olay bu kadar basitti. Kolaydı.

* * *

Geçen hafta pazar günü Sema, İstanbul'da toprağa verildi. Haberi aldığımda ben başka bir kıtadaydım. Hafızamdaki kareler teker teker dökülmeye başladı. Hırkası açık gri, eteği granit rengi okul formasını hatırladım. Ve de Sema'nın sınıfa o kişilikli sessizliğini taşıyışını.

Yan yana duran sıralarımızı.

Kendi iç dünyasının limanına sığınarak sürdürülen bir yaşama işte bu kadar dayanabilmişti.

O doğuştan hanımefendiydi. Kısa ömrünü ödünsüz yaşadı, hiç başını eğmedi.

Sevgili Sema'yı, sınıf arkadaşlarım ve kendim adına sevgi ve saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Tüm Yazıları