Kendisini okuduğu yazarın müşterisi yerine koyup, yazarın velinimetiymiş gibi minnettarlık bekleyen okurlar var.
Kırk yılda bir, tek yazınızı okurlar, klavyeye sarılıp kendilerinin sizin müşteriniz olduğunu hatırlatmaya kalkar, onlar olmasa yazamayacağınızı buyurur, tarafsızlığa davet eder, kendilerince daha önemli olduğuna kanaat getirdikleri konuları neden yazmadığınızın hesabını sorarlar?
Halbuki daha bir önceki yazınızda o konuyu yazmışsınızdır ama müşteriniz olduğunu iddia eden kişinin, o tepki gösterdiği yazıyı bile doğru düzgün okumadığı yazdıklarından apaçık anlaşılmaktadır.
Büyük olasılıkla başlığını, girişteki birkaç cümlesini ve belki de son satırını okumuş, hemen saldırıya geçmiştir.
Bir kere ne ben senin satıcınım, ne sen benim müşterimsin. Sen gazetenin müşterisisin, yazarının değil.
Gazete yazarlığı, okur yağdanlığı yapma yeri değil. Tersine bir gazete yazarının görevi, okuru şaşırtmaktır. Herkesin aklına gelmeyeni yazmak, orijinal olmaktır. Herkes sağdan üst köşeye bakarken, soldan bakıp alt köşeden çakmaktır.
Bir yazarın fikirleri çoğunluğun fikirleriyle ne kadar fazla örtüşüyorsa, o yazar o kadar başarısız demektir. Gazete yazarlığı, çoğunluk fikirlerine onay veren noter makamı değildir.
Bilakis bir gazete yazarı okurlardan ne kadar çok tepki alıyorsa, o kadar başarılı demektir. Bu tepki, büyük bir kesimin henüz dile getirilmemiş sorunlarını gündeme taşıdığı bazı özel durumlarda olumlu da olabilir. Ama çoğunlukla olumsuz, sert tepkilerdir.
Bir de okur ayağına yatan yaygaracılar vardır. Yaygaracıların çoğunluğu gazete müşterileri arasından değil, yazıyı İnternet’ten okuyanlar arasından çıkar. İnternet sitelerinden okuyanları kastetmiyorum. Etkili bir yazı yazıldığında İnternet’teki forumlara düşer, e.posta zincirleriyle elden ele dolaşmaya başlar. Yazıyı buralardan okuyup, klavyeye sarılanlardan bahsediyorum. Bir yazı önemli, sağlam, yaralara dokunan bir yazıysa, en büyük yaygarayı bunlar koparır.
Kısacası benim okurum, ne yazarsam yazayım, yazdıklarım kendi fikirlerine ne kadar ters gelirse gelsin, durup şöyle bir düşünen okurdur.
Okurlarım yazılarımı okuyanlardan da ibaret değil, tek bir yazımı okumamış bile olsa fikirlerimin ulaştığı herkes okurumdur.
Benim için velinimet fikirlerimi okuyup, onlara olumlu ya da olumsuz yeni değerler katarak başkalarına aktaranlardır, kaba saba mesajlar döşenenler hiç değil.
Sigara Şikayet Köşesi
Kim diyor sigarasız yaşama özgürlüğü yasası tuttu diye? İşte okurlardan gelen şikayetlerden sadece birkaçı:
Elif İmer: İstinye Park ne ki? Geçen hafta Akbank’ın Avrupa yakasındaki en büyük şubelerinden birine gittim. Üst katta tek bir kişinin odası vardı, şube genel müdürü.
Diğer çalışanlar açık ofis ortamında çalışıyorlar, genel müdür hanımın oda kapısı açıktı ve misafiriyle sigaranın birini söndürüyor birini yakıyor ve o ufacık alan da dumandan geçilmiyor.
Müşteri temsilcisine sigara içmenin yasak olup olmadığını sordum, "yasaaaaak" dedi. Peki hanımefendi niye içiyor dedim, "o müdüüüürr" dedi.
Y.A.: Zaten kapı kapalı olsa da içemez. O oda babasının malı olmadığına ve her türden misafir kabul ettiğine göre, odaya girecek sigara içmeyen müşterilerinin ve çalışanlarının sağlığına saygı göstermesi gerekir.
Dr. İnanç Güngör: İstanbul’dan biraz dışarı çıkıldığında yasağa kimsenin aldırmadığına şahit oluyorsunuz.
Son örneğini Silivri’deki Maxi alışveriş merkezinde yaşadım. Eşim ve çocuğumla birlikte oturduğumuz koridorun ortasında konumlanmış (yani ayrı çatısı ve dolayısıyla havalandırması olmayan) kafede fosur fosur sigara içiliyordu.
Kafenin yöneticisini uyardım. Kafeler için yasağın Temmuz 2009’da yürürlüğe gireceğini söyledi. Ben ona AVM içinde ayrı havalandırması olmayan kafeler için yasağın yürürlükte olduğunu ve onları şikayet edeceğimi söylediğimde de umursamadı. Ardından AVM güvenlik görevlilerine bu durumu belirttim. Bana bunun kafe yöneticisinin sorumluluğunda olduğunu söylediler. Ben de onlara AVM olarak müdahalede bulunmazlarsa kendilerinin sorumlu olacağını ve ceza ödeyeceklerini söyledim ama yine sonuç alamadım.
Dr. Alper Mumcu: İstinye Park’ta en alttaki "foodcourt"da bir İtalyan restoranı var. Mönüye bakıp bebeklerimle içeri girip yemek yemeyi planlarken sigara içiliyor mu diye gayri ihtiyari sordum. Garson bana içeride içildigini söyledi. Ayrıca aynı gün Özsüt’te de serbestçe sigara içildiğini, Gloria Jeans Coffee’de de serbest olduğunu üzülerek gördum. Ben o günden itibaren prensip olarak hiçbir Özsüt ve Gloria Jeans’den alışveriş etmiyorum ve etrafımdakileri de uyarıyorum.
Y.A.: Yasaya ve genelgeye göre İtalyan Restoranı’nın kapalı yerinde sigara içirebilmesi için bu bölüme ayrı havalandırma yapması gerekiyor. Yaptırdığını hiç sanmıyorum. Gloria Jeans, Özsüt, Fazıl Bey Kahvesi’nin tamamen açık bölümlerini denetlemekten aciz Sarıyer Belediyesi, restoranın kapalı bölümünün havalandırmasını mı denetleyecek? Bu gibi sorumsuz işletmeleri boykot etme önerinize katılıyorum.