Yasin Girgin

Ev kadınının mal varlığı hakkı

26 Mart 2015
1990 yılında evlenmiş bir kadınım. 2008’de eşimle boşanma kararı aldık.

* Boşanma davamız yaklaşık 2 yıl sürdü. 1995 yılında bir araba, 1999 yılında bir ev satın almıştık. Arabayı 2001’de sattık, 2002’de yenisini aldık. Benim bu araba ve evde bir hakkım var mı? Meliha K.

Kadınların iş hayatında yer bulmalarının zorluğu ülkemiz açısından mâlum bir gerçek. İş bulabilen kadınlar da aynı işi yaptıkları erkeklere göre daha az gelir elde ediyorlar. 13 yıldan biraz fazla süredir sosyal dünyamızı düzenleyen Medeni Kanun, kadın ve erkek eşitliğini benimseyen kurallarla birlikte eşlerin evlilik süresinde edindikleri mal varlığının paylaşılmasında da çok önemli değişiklikleri beraberinde getirdi.

2002 ÖNCESİ

1 Ocak 2002’den önce kurulmuş evliliklerde, bu tarihten önce edinilen mallar hakkında mal ayrılığı geçerli oluyor. Yani bu tarihten önce alınmış mallar kimin adına ise onun oluyor. Diğer eş, bu malın alımına bir katkısını ispat edebilirse, bu katkısı oranında hak sahibi olur. Örneğin çalışan kadının bu şekilde bir katkısının olduğu kabul ediliyor. Yine, örneğin ziynetlerini satarak evin-arabanın alınmasına katkıda bulunmuşsa bu katkılarını da isteyebiliyor. Çalışmayan kadının, genel olarak mal varlıklarında bir hakkı yok.

2002 SONRASI

Bu tarihten sonra evlilik içinde edinilmiş mallarda diğer eşin yarı yarıya hakkı bulunuyor. Ancak eş, örneğin evin tapusunu isteyemiyor, değerinin yarısını isteyebiliyor. 2002 yılından sonra, kadının çalışması ya da ev kadını olması arasında bir fark yok. Kadın çalışmasa da malların değerinin yarısı
kadar hakkı var.

BÜYÜK HAKSIZLIK

Yazının Devamını Oku

Tüketici davaları

19 Mart 2015
Yasin bey merhaba... Evime aldığım televizyon bozuldu.

* Servise götürdüm ‘kullanım hatası’ dediler, değiştirmeyeceklerini söylediler. Tüketici Mahkemesi’ne dava açtım. Dava açmadan önce internetten tüketici.gov.tr adresine girdim, davalar her türlü resim ve harçtan muaftır, yazıyordu. Ama benden oldukça yüklü miktarda para yatırmam istendi. Hangisi doğru? Nizam T.

Nizam Bey, gerçekten de kanuna göre Tüketici Mahkemeleri önünde tüketici, tüketici örgütleri ve TC Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaf. Ancak bir davanın masrafları sadece harçlardan ibaret değil. Örneğin posta giderleri ve 200,00 TL’den başlayan miktarlarda bilirkişi giderlerini davayı açan tarafın ödemesi gerekiyor. Bakanlığın web sitesine bu konuda bir açıklama konulması uygun olur. Ancak tüketici hakem heyetlerine başvuru yapmak ücretsiz, ayrıca hakem heyetlerince görevlendirilecek bilirkişi ücretleri Ticaret İl Müdürlüğü tarafından karşılanıyor.

* Çok beğenerek bir laptop satın aldım. Bir hafta sonra çalışırken hard diskinden sürtünmeye benzer sesler gelmeye başladı. Oturduğum yere yakın tüketici sorunları hakem heyeti var, oraya mı başvurmalıyım yoksa doğrudan tüketici mahkemesine dava mı açsam daha iyi olur? Seval K.

Seval Hanım, bunlardan önce ürünü satın aldığınız yere başvurun. Servise göndererek arızanın nedenini tespit etmeliler. Eğer bu arıza üretimden kaynaklanıyorsa ürünün yenisiyle değişimini ya da ücret iadesini talep edebilirsiniz. Bu başvurunuzdan sonuç alamazsanız ürünün faturada yazan bedeline göre ya önce hakem heyetine başvurmanız yahut tüketici mahkemesine başvurmanız gerekecektir. 1 Ocak 2015’ten itibaren bu parasal sınır 2.200,00 TL olarak belirlenmiştir. Tüketici hakem heyetine e-devlet üzerinden de başvurmanız mümkün.

* Geçen yıl blender satın almıştım. Arızalandı, ama firma arızayı kabul etmedi. Hakem heyetine başvurdum, hala bir cevap çıkmadı. Bu başvurulardan sonuç almak ne kadar uzun sürüyor? Güneş T.

Güneş Hanım, Hakem Heyetlerine yapılan başvurular, başvuru tarih ve sırasına göre en geç 6 (altı) ay içinde karara bağlanır. Yapılan başvurunun niteliği, başvuru konusu, mal veya hizmetin özelliği gibi hususlar dikkate alınarak, karar süresi en fazla altı ay daha uzatılabilir.

Yazının Devamını Oku

Boşanmada kadına pozitif ayrımcılık doğru mu?

13 Mart 2015
Medyada sürekli olarak kadınları ön plana çıkaran haberler okuyoruz, sürekli olarak erkekler eleştiriliyor.

Bir suçun tarafı erkek olunca hemen genelleştiriliyor ve erkeklere karşı önyargı oluşturulmaya çalışıldığını düşünüyorum. Kadına pozitif ayrımcılık konusunda ne düşünüyorsunuz, mahkeme önünde erkekler dezavantajlı mı, örneğin boşanma davalarında erkekler gerçekten 1-0 yenik mi başlıyor?
Ahmet K.

Bir suçun tarafının kadın ya da erkek olması, mahkeme önünde fark yaratmamalı. Adalet tanrıçasının gözlerinin bağlı olması sembolü tam da bu vurguyu yapar bize. Özellikle Ankara ve İstanbul’da takip ettiğim boşanma davalarındaki gözlemlerime göre aile mahkemesi hakimleri çok tecrübeli ve önlerindeki davaları, taraflarının kadın veya erkek cinsiyetleri yönünden değil dosya içindeki delillere göre değerlendirmeye özen gösteriyor. Yeni atanan hakimlerin davanın açılmasıyla yeterli araştırma yapmadan kadına bağladıkları tedbir nafakası kararlarının da kısa süre içinde düzeleceğini düşünüyorum. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmasına gelince, ayrımcılığın pozitif ya da negatif hiçbir türünü kabul etmiyorum. Bir tarafa pozitif ayrımcılık yapılması, diğer tarafa haksızlık yapıldığı hissini veriyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak değil fırsat eşitliği sağlanarak, özgür iradeleri ile hareket edebilmelerinin yolu açılarak toplumsal eşitliğin sağlanabileceği düşüncesindeyim. Öte yandan pozitif ayrımcılık, hakkını savunma gücü olmayan her maddi varlık lehine yapılabilir.
Örneğin, bir ağacın yaşam hakkı, insanlar tarafından savunulabilir; istismara maruz kalan bir çocuğun hakları devlet eliyle korunabilir; ancak kadınları korunmaya muhtaçmış varsayarak pozitif ayrımcılığa mahkûm etmek, onların asla büyümeyecek çocuk, sesi çıkmayacak ağaç gibi olduklarını kabul etmek anlamına geliyor. Seçme özgürlüğümüz olmayan doğuştan getirdiğimiz özelliklerle yargılanmamalıyız. Böyle bir dünyada adalet olmaz, adaletin olmadığı yerde huzur, huzurun olmadığı yerde barış ve mutluluk olmaz.

ORTAK VELAYET BİZE UYGUN MU

Yasin bey, boşanma davasında çocukların velayeti niçin hep anneye veriliyor? Baba velayeti alamaz mı ya da velayet ortak olmaz mı? Nihat S.

İslamiyeti kabulden önce Türklerde babaerkil bir aile yapısı vardı. Ana, baba yoksa velayet hakkına sahip olabiliyordu. İslam hukukunda da velayet babaya aittir. Ananın velayetle bir ilgisi yoktur. Baba ölürse vb., küçüğe vasi atanır. Ana hür, mümeyyiz, reşit, itimada layık ve haysiyetli olması şartlarını taşıyorsa çocuğun velisi değil vasisi olur. Sanayi devrimi ile birlikte kadının aile içindeki rolü değişince, babaerkil yapıyla birlikte velayet hukukuna bakış da değişti. İsviçre-Almanya’da evlilik birliği sona erdiği veya hiç kurulmadığı hallerde ana ve babanın müşterek çocuklarının velâyetine birlikte sahip olabileceği kanuni düzenlemeye kavuşmuştu. Velâyetin asıl işlevi, çocuğa bağımsız kişilik kazandırarak kendi kendine yeter hale getirmektir. Velâyet, ana babanın çocuğa ilişkin sorumluluklarının ve yetkilerinin tümünü kapsar, bu bağlamda çocuğun genel-mesleki-dini eğitimi, çocuğa isim koyma, çocuğu temsili, çocuğun mallarını yönetimi ve çocuğun menfaatlerinin korunması için hukukî temel oluşturur. Birlikte velâyet; çocuk üzerindeki velâyet hakkına ana babanın müştereken ve eşit olarak sahip olmasıdır. Velâyetin birlikte kullanılması ana ve babanın, çocuğun bakım, eğitim ve öğretimini birlikte yönetecekleri anlamına gelmektedir. Evli iken sahip olunan birlikte velayetin, evliliğin sona erdirilmesinden sonra da devam etmesinin günümüzde bir seçenek olarak kanunlarda yer alabileceği düşüncesindeyim.

Yazının Devamını Oku

Kira depozitosu bankaya yatmalı

5 Mart 2015
‘Depozito, kiralayana teslim edilmiyor, kiracı ve kiralayan adına bankada açılacak hesaba yatırılıyor. Kiralanan gayrimenkulün tahliyesiyle birlikte kiracıya iade ediliyor.’

* Eşim ve ben memuruz, Yenimahalle’de bir ev kiralamayı düşünüyoruz. Ev sahibi, depozito olarak iki aylık kira parasını peşin istiyor. ‘Bunu sözleşmeye yazalım, ilk kira ile birlikte üç aylık kira ödeyeceksiniz’ diyor. Bu konuda birçok değişiklik oluyor, ama nasıl yapacağız? Hem bizi hem de okurları bilgilendirirseniz memnun oluruz. Acar K.

Acar bey, depozito olarak tabir edilen, kira teminatı üç aylık kira bedelini aşamaz. Bununla birlikte depozito, kiralayana teslim edilmiyor, kiracı ve kiralayan adına bankada açılacak hesaba yatırılıyor. Kiralanan gayrimenkulün tahliyesiyle birlikte kiracıya iade ediliyor. Bankada açılan hesaba yatırılan depozito bedeline faiz de işletilebiliyor, bu faizler kiracının oluyor. Tavsiyem, kanunlardaki yeni düzenlemelere göre hareket etmenizdir. Hayırlı olsun.

ÖĞRENCİLER KİRAMI ÖDEMEDEN GİTTİ

* Bundan birkaç yıl önce, evimi öğrencilere kiraya vermiştim. Bu öğrenciler kira bedelini ödemeden evi boşalttılar. Annelerinin, babalarının telefonunu da almıştım o zaman. Ailelerine telefon ettim, ama aileleri ‘evi kiralarken bize mi sordunuz’ dediler, şaşırdım kaldım. Şimdi, geçen gün tesadüfen bu çocuklardan birinin öğretmen olarak atamasının yapıldığını duydum. Kaç yıla kadar olan kira alacaklarımı tahsil için dava açabilirim? Nihat K.

Bir kişi, 18 yaşını tamamlamasıyla ergin olur, yani kendi başına iş ve işlem yapabilecek ehliyete sahip olur. Sizin kiracılarınız 18 yaşını geçmişse, üniversite öğrencisi olsalar dahi ehliyet sahibi olurlar. Bu (tam) ehliyetlilerin yaptığı işlemler anne ve babasını bağlamaz. Etik olarak yanlış olsa bile hukuken anne-babadan bir talebiniz olamayacak. Bu nedenle kendi gelirine ve mal varlığına sahip olmayan kişilerle onları borç altına sokan sözleşmeler yaparken kefil alınması olağan bir durum haline gelmiştir. Sözleşmelerde kefil varsa, kefillerden de kira alacağınızı isteyebilirsiniz. Bunun dışında asıl kira borçlularına 5 yıllık süre içinde alacak davası ya da icra takibi açabilirsiniz. Bu 5 yıllık süre, her bir ayın kirası için ayrı ayrı hesap edilir.

MAKBUZ ALMADAN KİRA ÖDEMESİ YAPTIM

* Bizim mülk sahibimiz, bankada hesabının olmadığını söylüyordu, her ayın başında gelip kiraları toplayıp gidiyordu. Bir çok mülkü vardı, kiracılarının tamamını her ayın başında gezip kiralarını toplamayı huy edinmişti. Şimdi mülk sahibimiz vefat etti. Mirasçıları sanki borcumuz varmış gibi bizden geriye dönük kiraları isteyebilir mi? Seval Ş.

Seval hanım, bu aslında çok sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Eğer elinizde, herhangi bir ayın kira parasının ödendiğine dair makbuz varsa, önceki ayın kira paralarını ödemekten kurtulursunuz. Eğer elinizde makbuz olmadığı gibi, aranızda yapılmış herhangi bir sözleşme de yoksa, yaptığınız ödemeleri tanıkla da ispat edebilirsiniz. Bu şekilde borcunuzdan kurtulabilirsiniz. Ancak, kira sözleşmesi ile oturuyorsanız ve elinizde makbuz, dekont ve sair hiçbir yazılı belge bulunmuyorsa kira bedellerini yeniden ödemek zorunda kalabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Boşanma kararı kesinleşmeden ölüm

26 Şubat 2015
Eşimle anlaşmalı boşanma için başvurduk. Duruşmaya çıktık.

Duruşmada, hakim bize bazı sorular sordu, sonra da “siz boşandınız, gidebilirsiniz” şeklinde bir şeyler söyledi. Eşim şehir dışındaydı, mahkeme kalemine gittim, kararın bir örneğini alıp ‘temyiz etmekten vazgeçiyorum’ yazıp imzaladım. Eşim de şehir dışından geldiğinde kararı alıp imzalayacaktı, ancak Ankara’ya gelirken yolda trafik kazası geçirdi ve rahmetli oldu. Şimdi benim evliliğim boşanma ile mi bitti yoksa ölümle mi? Ölümle bitmiş sayılırsa mirasçı olabilir miyim? Lale D.

Lale hanım, öncelikle merhuma rahmet diliyorum. Boşanma kararının verilmesinden önce eşlerden birinin ölmesi halinde evlilik birliği ölümle sona ermiş olur. Bu durumda boşanma davası konusuz kalır. Mahkemece verilen boşanma kararının sonuç doğurabilmesi için ise, kesinleşmiş olması gerekir. Sizin durumunuzda, karşı tarafın temyiz incelemesinden vazgeçtiğine dair beyanı alınmadığı için boşanma kararınız kesinleşmemiş. Ancak, yerel mahkeme dosyadan el çektiği için kendi verdiği boşanma kararını geri alamaz. Siz de temyiz hakkınızdan vazgeçtiğiniz için bu kararı Yargıtay’a inceleme için gönderemezsiniz. Bu durumda, mahkeme, kocanızın mirasçılarına tebligat çıkartarak boşanma davasına devam edip etmeyecekleri yönündeki beyanlarını alacaktır. Kocanızın mirasçıları, konusuz kalan boşanma davasını kusur yönünden devam ettirerek mirasçılık haklarınızın sona erdiğine karar verilmesini talep edebileceklerdir.

TEDBİR NAFAKASINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER

* Eşim, işi nedeniyle yaklaşık 2 yıldır bizden ayrı olarak başka şehirde ikamet ediyor. Garantili bir işi ve iyi bir geliri olmasına karşın son zamanlarda yeterli para göndermemeye başladı. Bu yüzden iki kez elektriğimiz bir kere de suyumuz kesildi. İki çocuğumuz var, çocuklar daha çok küçük, bu nedenle boşanma davası açmak istemiyorum. Boşanma davası açmadan nafaka hakkım var mı? Selinda T.

Selinda hanım, evliliğin sürdüğü süre boyunca, eşlerin ortak hayat için yapacakları katkıyı başvuru üzerine mahkeme yoluyla belirlemek mümkündür. Bunun adı da tedbir nafakasıdır. Bu tedbir nafakasını istemek için boşanma davası açılması gerekmemektedir. Tedbir nafakası belirlenirken, her iki tarafın sosyal, ekonomik durumları, çocuklar, evin masrafları göz önüne alınır.

HASTANE, KOCAMA ŞİZOFRENİ RAPORU VERDİ

* Kocama karşı yaklaşık 2 yıl kadar önce boşanma davası açtım. Bana karşı inanılmaz davranışlarda bulunuyordu. Şiddeti hakareti geçtim, titizliği, kıskançlığı, unutkanlığı nedeniyle mağdur oldum. Olur olmaz her şeye sinirleniyordu. Bütün bunları mahkemede anlattık, tanıklarım da mahkemede bunları doğruladı. Mahkeme, kocamı hastaneye gönderdi, hastane bile kocamın şizofreni hastası olduğuna dair rapor verdi ama 10 gün gün önceki duruşmada mahkeme açtığım boşanma davasının reddine karar verdi. Ben şimdi ne yapacağım, bir mahkeme nasıl böyle bir karar verebilir? Hüsna G.

Hüsna hanım, mahkeme dosyası anlattığınız gibiyse davayı yanlış açmışsınız demektir. Davada kocanız alınan raporlara göre akıl hastası olarak tespit edilmiş, yani kocanız yaptığı davranışlardan sorumlu tutulacak iradeye sahip değil. Açtığınız davada yanlış kanun maddesine dayanmışsınız gibi görünüyor. Evliliğin temelinden sarsılması (şiddetli geçimsizlik) nedeniyle dava açmak yerine akıl hastalığı nedeniyle dava açsaydınız davanız kabul olabilirdi.

Yazının Devamını Oku

Kana kan, intikam ve idam

18 Şubat 2015
Durup durup, kafamı, gözümün önüne gelen o görüntüleri dağıtmak için hızla sallarken buluyorum kendimi.

Hani o kadar hızlı sallayayım ki bulundukları yerden dökülsünler yere.
Aklıma o caninin, delil bırakmamak için daha kızcağız canlıyken, ellerini bileklerinden kestiği itirafı geliyor.
Düşünüyorum.
Hayır, düşünemiyorum bile.
Allah korusun bizim başımıza böyle bir şey gelse...
Önce bıçaklayıp, öldüremeyince levyeyle kafasına kafasına vuruşu canlanıyor gözlerimde.
Sarsılıyorum. Birisi gelip, ümüğümü sıkıyor sanki,

Yazının Devamını Oku

Limited şirket ortağının şahsi borcu

13 Şubat 2015
Bir kişiye senetle malzeme sattım. Ancak senedi kendi adına imzaladı, şirketin kaşesini basacağını söylemesine rağmen basmaya yanaşmıyor.

Öğrendiğimize göre, tüm mal varlığı şirketin üzerineymiş, kendi adına bir malı yokmuş. Şirkette de sigortalı çalışan olarak görünüyormuş. Bu alacağımızı şirketten alabilir miyiz?
Hasan S.

Şirket ortağı olan kişinin şahsi borcu için şirketten olan kâr payını ya da şirket tasfiye ediliyorsa tasfiye payını isteyebilirsiniz. Bunun dışında şahsın şirketteki payını da haczedebilir ve bu payın paraya çevrilmesini isteyebilirsiniz.

EMEKLİ MAAŞINA TÜKETİCİ KREDİSİ

* Ben halen emekliyim, SGK’dan emekli maaşı alıyorum. Bir bankadan tüketici kredisi kullandım. Krediyi kullanırken sözleşmede, kredi borcumu ödemediğim ya da ödeyemediğim takdirde emekli maaşımdan kesilmesine muvafakat ettiğim yazıyormuş. Bunu bankadaki çalışan söylemiş miydi söylememiş miydi hatırlayamıyorum. Sizin emekli maaşına haciz konamayacağına dair bir yazınızı okudum. Bu durum benim için de geçerli mi? Hesaba yatan emekli maaşıma doğrudan el koyuyorlar, bu yasal mı?
Güven M.
Güven bey, bankaların özellikle kendi şubelerinde emekli maaşı hesabı olan mudilerine yönelik tüketici kredisi vermeleri son dönemde neredeyse bir moda oldu. Bir vatandaş olarak kredinin alınmasından önce attığınız imzanın sizi bağlayacağını ve bankanın emekli maaşınıza el koyması halinde bu durumunun kanuna uygun olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak, İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesi uyarınca haczi caiz olmayan mallar ve haklar ve kısmen haczi caiz olan şeyler bakımından aynı kanunun 82-83 maddesinde yazılı mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir. Yani, kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında verdiğiniz muvafakat geçerli değildir, banka SGK’dan aldığınız emekli maaşına bloke koyamaz.

ATILAN İMZANIN BAĞLAYICILIĞI

Yazının Devamını Oku

Kesilen emekli aylığına itiraz

6 Şubat 2015
Emekli olduktan sonra, eşim adına bir kahvehane açtık. Kahvenin vergi kaydı eşimin üzerine, benim üzerime hiç bir şey yok.

Geçen yılın ya Temmuz ya Ağustos ayına kadar bir şey yoktu. Ama ondan sonra ne olduysa, emekli maaşımın yüzde 15'ini kestiler. Hala da her ay yüzde 15 eksik alıyorum. Bir kaç kez SGK’ya gittim, dilekçe ver dediler, dilekçe de verdim ama bir şey çıkmadı. Şimdi gazetede emeklilerin kesintisinin kaldırılacağını okudum. Bundan nasıl yararlanabilirim? Hüseyin K.

Hüseyin bey, Ülkemizde yaklaşık 10 milyon civarında emekli bulunuyor.
Emekli olduktan sonra, vergi dairesine kayıtlı olarak serbest çalışanlar veya emekli oldukları halde, serbest çalışmaya devam edenler (Bakkal, konfeksiyoncu, ayakkabıcı, gözlükçü, kitapçı, lokantacı, tamirci, doktor, avukat ve benzeri kişiler, emekli olduktan sonra bir anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olanlar ile limited şirketlerde (yüzde 1 dahi olsa) hissedar olanlar, SGK’ya başvurup, “emekli aylıklarının yüzde 15’ini” SGDP olarak kestirmeleri gerekiyor. 2008'de yüzde 12, 2009'da yüzde 13, 2010'da yüzde 14 uygulanan destek primi 2011 yılından itibaren yüzde 15 uygulanıyor.
2013 yılında Maliye Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ortaklaşa çalışması sonucunda yaklaşık 10 milyon emekliden 400 bin kadarının, emekli olduktan sonra çalışmaya devam ettiğinin tespit edildi. Tespit edilen 400 bin emekliden, 300 bininin takibe alındığı ve emekli aylıklarına, geriye dönük haciz uygulanarak aylıklarının 1/4’ünün kesilmesi işlemine başlandığı tespit edilen 100 bin kişi de yakında takibe alınacağı SGK tarafından ifade ediliyordu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, yakın zamanda yaptığı açıklamada devlete destek payı ödeyen emekli sayısının 550 bin olduğunu söyledi. Sanıyorum Hüseyin bey de bu şekilde tespit edilen kişilerden bir tanesi. Eşi adına kahvehane açtığı bir şekilde belirlenmiş ve bu nedenle maaşı kesilmeye başlanmış.

Emekli aylığı kesilen nasıl itiraz edebilir?

Çalışmadığı halde aylığı kesilen emekliler bunun için dava açma hakkına sahip. Yine yönetim kurulu üyesi olmayan anonim şirket ortağı emekliler de benzer şekilde kanunun kendilerine yanlış uygulandığını belirterek başvuruda bulabilirler. Bunun dışında emekli milletvekillerinin maaşına Anayasada bulunan özel madde sayesinde kesinti uygulanmıyor. Bunun yanında anonim şirket ortağı emeklilerin maaşı kesilmezken limited şirket ortağı olan ancak yönetici sıfatı bulunmayan emeklilerin maaşı kesilmesini de eşitlik ilkesine uygun bulmadığımı yeri gelmişken belirtmeliyim. Mevcut Anonim Şirket yönetim kurulu üyesi ya da limited şirket ortağı emeklilerin de bu görevlerinden ayrılmaları veya hisseyi devretmeleri de olayın bundan sonrası için çözüm olabilir. SGK yönünden “zamanaşımı” süresi 10 yıl olduğu için örneğin 6-7 yıl öncesinin SGK primi de talep edilebiliyor.
Yine SGK tarafından yapılan çalışmaya göre 59 ya da 60 yaş üstü emeklilerden bu kesintinin yapılmaması öngörülüyor.

Yazının Devamını Oku