Boşanmada kadına pozitif ayrımcılık doğru mu?

Medyada sürekli olarak kadınları ön plana çıkaran haberler okuyoruz, sürekli olarak erkekler eleştiriliyor.

Haberin Devamı

Bir suçun tarafı erkek olunca hemen genelleştiriliyor ve erkeklere karşı önyargı oluşturulmaya çalışıldığını düşünüyorum. Kadına pozitif ayrımcılık konusunda ne düşünüyorsunuz, mahkeme önünde erkekler dezavantajlı mı, örneğin boşanma davalarında erkekler gerçekten 1-0 yenik mi başlıyor?
Ahmet K.

Bir suçun tarafının kadın ya da erkek olması, mahkeme önünde fark yaratmamalı. Adalet tanrıçasının gözlerinin bağlı olması sembolü tam da bu vurguyu yapar bize. Özellikle Ankara ve İstanbul’da takip ettiğim boşanma davalarındaki gözlemlerime göre aile mahkemesi hakimleri çok tecrübeli ve önlerindeki davaları, taraflarının kadın veya erkek cinsiyetleri yönünden değil dosya içindeki delillere göre değerlendirmeye özen gösteriyor. Yeni atanan hakimlerin davanın açılmasıyla yeterli araştırma yapmadan kadına bağladıkları tedbir nafakası kararlarının da kısa süre içinde düzeleceğini düşünüyorum. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmasına gelince, ayrımcılığın pozitif ya da negatif hiçbir türünü kabul etmiyorum. Bir tarafa pozitif ayrımcılık yapılması, diğer tarafa haksızlık yapıldığı hissini veriyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak değil fırsat eşitliği sağlanarak, özgür iradeleri ile hareket edebilmelerinin yolu açılarak toplumsal eşitliğin sağlanabileceği düşüncesindeyim. Öte yandan pozitif ayrımcılık, hakkını savunma gücü olmayan her maddi varlık lehine yapılabilir.
Örneğin, bir ağacın yaşam hakkı, insanlar tarafından savunulabilir; istismara maruz kalan bir çocuğun hakları devlet eliyle korunabilir; ancak kadınları korunmaya muhtaçmış varsayarak pozitif ayrımcılığa mahkûm etmek, onların asla büyümeyecek çocuk, sesi çıkmayacak ağaç gibi olduklarını kabul etmek anlamına geliyor. Seçme özgürlüğümüz olmayan doğuştan getirdiğimiz özelliklerle yargılanmamalıyız. Böyle bir dünyada adalet olmaz, adaletin olmadığı yerde huzur, huzurun olmadığı yerde barış ve mutluluk olmaz.

Haberin Devamı

ORTAK VELAYET BİZE UYGUN MU

Yasin bey, boşanma davasında çocukların velayeti niçin hep anneye veriliyor? Baba velayeti alamaz mı ya da velayet ortak olmaz mı? Nihat S.

Haberin Devamı

İslamiyeti kabulden önce Türklerde babaerkil bir aile yapısı vardı. Ana, baba yoksa velayet hakkına sahip olabiliyordu. İslam hukukunda da velayet babaya aittir. Ananın velayetle bir ilgisi yoktur. Baba ölürse vb., küçüğe vasi atanır. Ana hür, mümeyyiz, reşit, itimada layık ve haysiyetli olması şartlarını taşıyorsa çocuğun velisi değil vasisi olur. Sanayi devrimi ile birlikte kadının aile içindeki rolü değişince, babaerkil yapıyla birlikte velayet hukukuna bakış da değişti. İsviçre-Almanya’da evlilik birliği sona erdiği veya hiç kurulmadığı hallerde ana ve babanın müşterek çocuklarının velâyetine birlikte sahip olabileceği kanuni düzenlemeye kavuşmuştu. Velâyetin asıl işlevi, çocuğa bağımsız kişilik kazandırarak kendi kendine yeter hale getirmektir. Velâyet, ana babanın çocuğa ilişkin sorumluluklarının ve yetkilerinin tümünü kapsar, bu bağlamda çocuğun genel-mesleki-dini eğitimi, çocuğa isim koyma, çocuğu temsili, çocuğun mallarını yönetimi ve çocuğun menfaatlerinin korunması için hukukî temel oluşturur. Birlikte velâyet; çocuk üzerindeki velâyet hakkına ana babanın müştereken ve eşit olarak sahip olmasıdır. Velâyetin birlikte kullanılması ana ve babanın, çocuğun bakım, eğitim ve öğretimini birlikte yönetecekleri anlamına gelmektedir. Evli iken sahip olunan birlikte velayetin, evliliğin sona erdirilmesinden sonra da devam etmesinin günümüzde bir seçenek olarak kanunlarda yer alabileceği düşüncesindeyim.

Yazarın Tüm Yazıları