Boş zamana övgü

TEFRİKAYA dönüşen çayla ilgili serzenişlerimden hallice... Neredeyse 15 yıldır hiç içmediğim nescafenin ardından, çayla da  arama mesafe girmişti.

Haberin Devamı

Aldığım bir karar, bir sağlıklı yaşam manifestosu filan değildi asla...

Soğudum birden... Belki ağzımın tadı değişti, belki çaya benzemeyen çayların da katkısı oldu.

Kendiliğinden, çekildi hayatımdan.

Adet yerini bulsun gibilerinden... Sabah 1 bardak, akşam 1 bardak...

Hüzünlendim biraz tabi. Ve -istemeden- terk ettiğim o keyfin peşini bırakmadım.

Yolunu da buldum, daha doğrusu çaresi çıktı karşıma...

* * *

Çay tiryakileri özellikle hisseder; musluk suyu, kireçli, klorlu-fluorlu su, çayın ruhu açısından “seri tat katilleri”dir.

Hatta yıllar önce musluk ve damacana suyuna sürekli klor katılan bir dönem olmuştu.

Ve o yoğun tadı ortadan kaldırmak amacıyla özel bir damla bile edinmişti tiryakiler.

Çayı içmeden önce şişedeki sıvıyı cebinden çıkarıp, bir damla...

* * *

Haberin Devamı

Bir süredir kuyu suyuyla demlenmiş çay içiyorum. Tadı da, rengi de, demlenme ve kararma süresi de gerçekten farklı.

Karadeniz çaylarından da kendimizce harman yaptık.

Çayı yeniden almaya başladım hayatıma...

Lakin ikimizi de ürkütmeden, usul usul, yudum yudum.

* * *

Çayın hayatımdan çekilmesinde, yaşadığım şehirle ilgili manzaralar da geliyor aklıma.

Uzunca bir süre önce Hürriyet Gazetesi’nin geleneksel “en iyi mekanlar” dizisinde, “Çay için en iyi 10 adres” de yayınlanmıştı.

Jürinin seçtiği listede, İstanbul, İzmir ve Adana’dan mekanlar vardı.

Ama Ankara’dan bir tane bile yoktu.

* * *

Çayın tadını, deniz manzarası, ambiyans artırıyor, listeyi ondan İstanbul, İzmir doldurmuş diye düşünebiliriz.

Ya da medyada tüm listelerimiz “İstanbul üzerine”dir demek de mümkün.

Ama bu örnekte pek öyle değil. En azından Hürriyet’in “en iyi mekanlar” seçkisinde...

Seçilen mekanların neredeyse tümü denizden uzakta.

* * *

Listede yer alanlar, gerek çeşit, gerek sunum, gerek harmanlarıyla çay konusunda iddialı, biraz da tuzlu mekanlar.

Pera Palas’ın çay seremonisi, Reyhan’ın sır gibi sakladığı harman çayı, Çırağan’ın ve “Sir Winston Tea House”ın çay çeşitleri, Gezi İstanbul’un demi, Divan’ın aroması, listeye girmelerini sağlamış.

Çayla ilgili özel, butik bir çabaları, özenleri var yani...

* * *

Haberin Devamı

Elbet Ankara’da da çeşidi, seremonisiyle de, tadıyla da göze giren mekanlar bulmak mümkün.

İstanbul’a oranla azıcık da olsa, o “bildik” geleneksel çay mekanları, Aile Çay Bahçeleri de var.

Fakat adresini -meraklısından- bulmak gerekir.

Aslında demiyle, lezzetiyle iyi çay biraz da talih-kısmet işidir zaten.

En umulmadık yerde, ince beli, kararında demi, harmanının lezzetiyle karşınıza çıkabilir.

Boş zamana övgü

Çayın yitirilen/özlenen tadının, kapanan yahut kimlik, semt değiştiren çayhaneler-kıraathaneler-aile çay bahçeleriyle, toplumsal değişmeyle de yakın ilgisi var tabi.

Artık “Çay mı, kahve mi” sorusuna verilen yanıtın, kuşaktan kuşağa değiştiği de malum. Sosyo-ekonomik koşullara, gruplara göre farklılık gösterdiği de...

Haberin Devamı

O nedenle Attila İlhan’ın “ocak sönmüş, semâver paslı, dağılmış hasköy bahriye kahvesi” dizeleri hâlâ nostalji estirir, meraklısına...

Lakin o başka devirdir, bu başka devir.

* * *

Bardağıyla, demi-demliğiyle, sallama poşetiyle “keyfi” değişse, bazen kahve çeşitleriyle müsabakasını kaybetse de, çoğu insanın öyle ya da böyle çay zamanı vardır.

Ben de dizi yazıya dönüşen çay muhabbetimizde, o zamana yayılmak istedim.

Amacım iyi çaya methiye, kötü çaya yergi değildi sadece.

Keyifle geçirilen, gündelik hayattan çalınan zamanları övmekti niyetim.

İster arkadaşlar-dostlarla, ister Oğuz Atay’ın “Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı” satırlarıyla, yalnızken. (Ve elbette Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’dan cümleleri: “Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi… Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim”.)

Haberin Devamı

Velhasıl; aslolan kendimize ayırabildiğimiz zamanlarsa...

Çay, bilumum kahveler, bitki şeysileri bahane.

Yazarın Tüm Yazıları