Yaşar Aksoy

Biz Amerikan Kız Kolejliyiz

24 Ocak 2010
Amerikan Kız Koleji 1968 mezunu Bahar Vardarlı’nın kitabı, bir yazarın genç kızlık heyecanlarını yansıttığı gibi seçkin bir okulun belgeseli niteliğini de taşımakta..

KEDİ Sanat Galerisi’nde anlamlı bir imza gününe katıldım. Kordonboyu’nda limana yakın bir yerde açılan bu galeride arkadaşımız Bahar Vardarlı’nın, “Amerikan Kız Koleji (ACI)” anılarını yansıttığı  “Biz Kolejliyiz!” isimli yeni kitabı tanıtıldı ve imza günü gerçekleşti.
Aynı mekanda Selami Yıldırım’ın resim sergisi de vardı. Güniz Gürsoy Can ve M.Cengiz Can’ın yönettiği Kedi Sanat Galerisi’nde çok nitelikli sergilerin açılacağına, resim atölyesi, pasta atölyesi, yemek atölyesi, kitap kulübü, reiki seminerleri gibi çalışmaların başarıyla gerçekleşeceğine inanıyorum.
Geçtiğimiz cuma günü açılan Nuran Tanrıverdi’nin resim sergisi de gerçekten İzmir’in nitelikli bir sanatçısının yapıtlarını sunmakta. (Kedi Sanat Galerisi: Tel: 464 99 35)
İMZA GÜNÜ
Bahar Vardarlı’nın imza gününü bir görmeliydiniz..1968 mezunu tüm arkadaşları kendisini yalnız bırakmadı. ACI Müdürü Mr.Hanna, ACI Müdür Başyardımcısı Anette Gomel, Amerikan Kız Koleji’nden Yetişenler Derneği Başkanı Sevin Oran, kolejli yazar Rakella Asal ve Şükran Yücel başta olmak üzere bir çok seçkin konuk Bahar Vardarlı’yı yürekten kutladı.
1949 İzmir doğumlu Bahar Vardarlı, Amerikan Kız Koleji ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. TRT’de yıllarca oyun yazarlığı yapmış ve üç ödül kazanmıştır. “Su ile Pınar’ın Mektupları” ve “Çeşme Çeşme” isimli iki kitabı daha olan yazar, evli ve iki çocuk annesidir.
Velut, yani çalışkan ve bereketli bir yazar olan Bahar Vardarlı, hoş ve nazik bir üslupla kaleme aldığı ve Tükelmat tarafından basılan, “Biz Kolejliyiz” isimli yapıtıyla hem okul heyecanlarını ve anılarını çok geniş bir okuyucu kitlesiyle paylaşıyor, eski mezun binlerce arkadaşlarını duygusallaştırıyor, hem de 130. yılını kutlayacak olan okulunun bir belgeselini sunmuş oluyor. Kutlamamak elde mi?..

Yazının Devamını Oku

Kordon’una vurulayım

17 Ocak 2010
“Kordon” dergisi, işadamlarımızın elbirliğiyle çıkardığı bir kültürel meslek dergisi.. Dergiyi zevkle okudum ve Alsancak’ta “Park Eğitim”in kordelasını kestim..

SEVİNÇ Pastanesi’ne koşup benim için bırakılmış “Kordon” dergisinin ilk sayısını hemen kaptım. Bir saat kadar önce Park Eğitim Psikolojik Danışmanlık ve Kişisel Eğitim Merkezi’nin açılış kordelasını tam keserken telefonum çalmış ve değerli dost Ömür Şanlı, dergilerinin ilk sayısının basıldığını müjdelemişti. Sevinç Pastanesi’ne acele bırakmasını tembihlemiştim.
Ömür Şanlı’nın başkanlığını yaptığı “İzmir Kordon İş Adamları Derneği”, İzmir’in en güzel simgelerinden olan Kordonboyu’nun sorunlarını gündeme getirmekte ve bu güzel sahilin bozulmaması için emek harcamaktadır.
Bu çalışmalarını bir dergiyle süslemeleri ve dergilerinde Dr. Hakan Tartan, Ekrem Demirtaş, Zekeriye Mutlu, Doç. Dr. Levent Köstem, Saba Tümer, Hanri Benazus, Yrd. Doç. Dr. Beyhan Özdemir ve Sibel Önbaş gibi yürekleri İzmir için çarpan kanaat önderlerine yer vermelerini kutlamak gerek.. (Dernekle ilişki: 0.232.458 58 09)
ERKEK İZMİR
Haydi size, benim Kordon’umu anlatayım. İzmir’in bazı yerleri veya mekanları müthiş dişidir.. Yani feminendir.. Kadınsıdır veya kız büyüsüyle doludur..
Bazı yerleri ise bodozlamasına erkektir. Örneğin Alsancak Stadyumu ve Atatürk Stadyumu, tribünler dolusu erkek egemendir.
Yine Narlıdere erkektir, çünkü orada Ege Ordu Komutanlığı vardır. Konak Meydanı da erkektir, çünkü orada hükümet konağı, belediye gibi erkek egemen yapılar vardır ve Saat Kulesi gibi bir güzel kızı aralarına alıp sıkıştırmışlardır.

Yazının Devamını Oku

Gazetecinin biricik gururu

10 Ocak 2010
Her yıl 10 Ocak’ta ‘Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlarız.. Bir yıl boyunca harcadığımız emeğin karşılığını da, Hasan Tahsin Ödülü’nü kazanınca alırız..

NE GÜZEL duygudur, “Hasan Tahsin Gazetecilik Ödülü” kazanmak.. Bütün bir yıl didinirsin; yağmurda, kışta, kıyamette, boğucu yaz sıcağında koşturur durursun.. Her gün haber getirirsin gazeteye, her gün araştırma yaparsın, her gün fotoğraf çekersin, her gün bitip tükenmez sayfaları düzenlersin veya TV programı yayınlarsın..
Günler arka arkaya yığılırken; haberler, fotoğraflar, sayfalar, programlar üst üste dizilir.. Hiç bitmez.. Her gün, yeni bir yayın günüdür..
Hep aynı hayali yaşatırsın içinde.. “En güzel emeğimi sunayım ve ödülü alayım” dersin.. Her gazetecinin rüyasıdır bu.. Bir yıllık emeğinin madalyasıdır, armağanıdır.. İşte bu yüzden yıl sonunda en güzel çalışmanı seçer, bir güzel dosyalar ve bir dilekçeyle İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne teslim edersin..

MUTLU HABER

Artık bekleme süreci başlamıştır. Yüreğin, pıt pıt atar.. Yine gece, gündüz haber, fotoğraf, araştırma, sayfa düzeni veya TV programı peşindesindir, ama kulağın cemiyetten gelecek habere takılıdır. Acaba jüri, hangi eseri seçecek?.. “Ben de, dereceye girebilecek miyim?..” Aklın fikrin ödüle bağımlıdır.

Yazının Devamını Oku

Ege’nin Kuvayı Milliye Ödülleri

27 Aralık 2009
Devletin ve politik ortamın pek ilgi göstermediği “Kuvayı Milliye’nin 90.Yılı” dolayısıyla gönlümden kopan şükran ödüllerini açıklıyorum.

YILIN son yazısı.. Bu yıl, milli mücadelenin 90 yıl önce başlaması sebebiyle Kültür Bakanlığı tarafından “Kuvayı Milliye Yılı” ilan edilmişti. Ancak terör belası, siyasi karmaşa ve halkı bölen açılımlar sebebiyle bu yılın hakkı verilemedi. Ege Bölgesi İl Kültür Müdürleri canla başla çalıştı. Ama halka inen yaygın ve kalıcı çalışmalar bazı istisnalar dışında yapılamadı ve milli ruh canlandırılamadı. Tarih bunu böyle yazacak..

Gönlümün ödülleri

Bu yıl, yalnızca ben bir yazar olarak, “Kuvayı Milliye Yılı” diye bir kitap yazdım ve onlarca yerde konferans verdim, elimden bu kadarı geldi. Bu ortamda ben, hak edenlere de gönlümün “Kuvayı Milliye Ödülleri”ni veriyorum. Tarihe kayıt düşürüyorum.
Yıl boyu Ege’nin her milli törenine, her kurtuluş gününe efe kıyafetiyle koşa koşa giden ve görevini yerine getiren emekli tarih öğretmeni efemiz “Ali İhsan Usta”ya ödülünü takdim ediyorum. Ankara Dil-Tarih mezunu, “Efelerin Efesi Yörük Ali” kitabının yazarı, Türkiye Kuvayı Milliye Mücahitler Derneği Ege Bölge Sorumlusu, üç çocuk, bir torun sahibi Ali İhsan Usta’nın elinden ve alnından öpüyorum. Hayatının sonuna kadar efelik için mücadele verecek olan, bu beyaz palabıyıklı efeme ve kızanlarına uzun ömürler diliyorum.

Yazının Devamını Oku

Yazarın varsa tarihe geçersin

20 Aralık 2009
Azap Ağa.. Alaçatılı..

Kalenin Gölgesinde Çeşme.. Bunlar arka arkaya yayınlanan Mehmet Culum’un belgesel tadındaki nefis romanları.. Bir yazar ancak bu kadar aşkla yöresini yazabilir..

ÇEŞME Ilıcalılar, bayramda başkanları Faik Tütüncüoğlu’nu da aralarına alarak, Dursun Şentürk amcanın girişimiyle sahilde toplandı ve tarihe emanet edilecek toplu fotoğraf çektirdi.. Bu fotoğraf,  bir çok Ilıca ailesinin albümüne girdi. Gelecek yıl, daha kalabalık bir fotoğraf çektirmek için sözleştiler..
Ayvalık’tan Muğla’ya kadar, her Ege yöresinde, şehrinde, semtinde, kasabasında, köyünde böyle buluşmalarla toplu fotoğraflar çektirmemiz gerekiyor. Kim olduğumuz unutulmasın.. Komşularımız, ailelerimiz kimdi, bilinsin.. Köklerimizi kaybetmeyelim. Genç kuşaklar ailelerinin eski bağlantılarını tanısın.. Köksüz, tarihini, ailesini, yakın çevresini yöresini bilmeyen ve benimsemeyen toplumları, ne yaparlar biliyor musunuz?.. Ham yaparlar, ham!.. Hele hele bu günlerde.. Ama yörenizden bir “usta yazar” yetişmişse, işte o zaman işiniz tastamam fıstık gibi olur.. Yeter ki onu tanıyın ve destekleyin.. Bakın nasıl anlatayım?..

MEHMET CULUM

İşte Çeşme’nin Mehmet Culum’u.. Onu örnek gösteriyorum..
O, bir Çeşme çocuğu.. 1948’de Ilıca’da doğdu.. Çeşme İlkokulu, İzmir Koleji, Siyasal Bilgiler İşletme mezunu.. Amerika ve Hollanda’da mesleği ile ilgili çalıştı. Bilgisayar konusunda uzmanlaştı ve büyük firmalarda yöneticilik yaptı. Titiz, modern, bilimsel yönü kuvvetli, çağdaş bir insan olarak tertemiz bir sicil yarattı....
Aynı zamanda bir hümanist yurtseverdi.. Kıbrıs’ta gazi ünvanı kazandı. Ama “Jeanne” de, onun için savaşta bile Kıbrıs’a çıktı.. Nasıl yani?..Çeşme’ye turist olarak gelen Hollandalı Jeanne ile yönettiği otelinin ön bürosunda tanışıp evlendiler.. Jeanne böylece Çeşme’de, herkesin sevdiği “Jan ablası” oluverdi, dedim ya eşinin peşinden savaş esnasında Kıbrıs’a bile gitti, cephede Mehmet’ini aradı.. Çocuklar, torunlar arka arkaya geldi.

Yazının Devamını Oku

Rum kızı Sofia

13 Aralık 2009
ODEON Plak'ı kutluyorum.. Dani Grünberg'in yapımcılığında, “Dario Moreno'suz 40 Yıl” isimli nefis bir albüm çıkardılar. Günlerdir dinler dururum..

Konak Belediyesi'ne de helal olsun. Başkan Dr.Hakan Tartan'ın isteği üzerine yeniden restore edilerek pırıl pırıl yapılan “Asansör - Dario Moreno Sokağı”nda geçen Pazar günü, Enrico Macias'ın da katılımı ile şirin bir tören gerçekleşti.
Törenden bir iki saat sonra, sevgili Işık Teoman tarafından gönderilen tören fotoğrafları bilgisayarıma düştü. Elime büyüteç alıp kalabalığı taramaya başladım. Dario Moreno Sokağı açılışında kimi arıyordum ki?.. Kimi arayacağım?.. Sofia Teyzemi arıyordum!.. Oralarda mı diye bakındım durdum.. 2003 yılında ölen bir kadının, o gün o sokakta ne işi vardı ki?.. Haydi anlatayım..

TARİHİ SOKAK

Asansör Kulesi'ni 1907'de Nesim Levi isimli bir Musevi hayırsever yaptırdı. Kuleyi 1960'lara kadar Yosef Palombo isimli bir adamcağız eşi ile birlikte çalıştırdılar. Sonra İzmirli zengin Şerif Remzi Reyent kuleyi satın aldı, 1983 yılında Şerif Bey'in tek varisi merhum Ayla Ökmen, Asansör'ü, İzmir Belediyesi'ne bağışladı.
10 yıl sonra Başkan Yüksek Çakmur kuleyi baştan restore ettirdi, kuleye giden 302 numaralı sokağa benim önerim üzerine (9 numaralı evde yaşadığı için) “Dario Moreno Sokağı” ismini verdirdi. Sokak ile Asansör 1993 yılında törenle açıldı. Açılış günü Türkiye'de bu konuda yazılan tek kitap olan “Asansör ve Dario Moreno Anıları” kitabım belediye tarafından yayınlandı. Çakmur'dan sonra  sokak adeta kaderine terk edildi, sanki çürütüldü..
O sokakta çok gezindim, çok yıllarım oralarda araştırma yaparak geçti. Sokağın en yakın izleyicisi oldum. O yöreyi, İsrail'de, Paris'te, Amerika'da, Yunanistan'da konferanslarımla, sergilerimle, araştırmalarımla tanıttım. Bu yüzden Ahmet Sarışın başkanlığındaki Konak Belediyesi'nce Asansör Parkı'na ismim verildi.
Tüm bu yıllar boyunca yanıbaşımda hep “Sofia Teyzem” vardı. Kimdi bu Rum kızı?..

ÜÇ RUM KARDEŞ

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyetçi laik dinine saygılı kent

2 Aralık 2009
Çağdaş davrandığı için İzmir’e “Gavur” diyorlar; bayrağını sevdiği için ise “Faşist” oluyor.. Hem gavur, hem Türk faşisti nasıl olunur?.. Güldürmeyin adamı. Öğrenmenin tam zamanıdır. İzmirli, yaşlısı genci, çoluğu ve çocuğu ile çağdaş bir yaşamın izleyicisidir. Cumhuriyetçi, lâik, dinine saygılı, demokrat ve çağdaştır.

İZMİR için ne demiştik?.. Birçok kavimler geldi gitti demiştik bu kente.. Kimisi kenti yağma etti, kimisi yepyeni uygarlıklar armağan etti. Yeni uygarlık yıkılanın üzerinde kuruldu. Yeni inşa edilen surlar için eski tapınağın taşları kullanıldı. Yeni gerdanlık için, eski uygarlığın sikkeleri dizildi. Yeni şiir için, eski kavimlerin aşk türküleri kullanıldı. Böylece uygarlıklar, birbirinin içine katlandı. Kültür katları, yerin dibinden yeryüzüne doğru üst üste sıraya girdi. Her katta başka bir uygarlığın kültürü, mimarisi, mücevherleri, aletleri vardı. Uygarlıklar böylece yerin dibinde enfes ve esrarlı kilimler dokudular. İşte Bayraklı-Smyrna kazıları..  İşte Agora kazıları.. İşte Yeşilova Höyüğü ve çevre kazıları.. Bu dediklerimizi ispatlamıyor mu?.. İzmir uygarlıkların bileşkesidir..İZMİR SENTEZİGünümüz İzmir’i de, çeşitli kültürlerden gelen insanların yarattığı modern bir sentez olma yolundadır. Osmanlı’dan arta kalan İzmir halkına, kurtuluş savaşı sonunda tüm Rumeli’nin binbir çeşit mübadil göçmeni, Kafkas göçmenleri, yani Azeri, Çerkez, Çeçenler, benim gibi dededen Ahıska Türkleri, iç Ege ve iç Anadolu göçmenleri, daha sonra hızla Doğu ve Güneydoğu göçmenleri (genellikle Kürtler ve Araplar) katıldılar. Zaten bu şehirde Levanten Hristiyan Avrupa kökenliler, İspanya göçmeni Museviler, Afrika göçmeni zenciler ve dünyanın her yerinden kopup gelmiş Romanlar da vardı. Hatta az da olsa Ermeniler ve Rumlar da kalmıştı.Ne oldu?..Hepimiz, “İzmirli” olduk.. Hepimizin İzmir’i, hepimize yetti.. Tatar Mahallesi, Kürt mahallesiyle karıştı. Eşrefpaşa göçmen mahallesi, Azerilerle doldu taştı. Yahudiler, bu kez Alsancak’ta Müslümanlarla apartman kapı komşusu oldu. Levantenler, hızla Türkleşti.. Karşıyakalı Sudanlı zenci Arap Osman, beldenin fanatik taraftarlarının simgesi oldu.EN SEVDİĞİMİZGrek kökenli ressamımız Eli Filidis onur duyduğumuz İzmirli bir sanatçı oldu, Kürt kızı Yıldız Tilbe’ye taptık, hele Roman kızı Kibariye hepimizi ağlatmadı mı?.. Musevi Avram Ventura, ismini kentin şiir başköşesine yazdırdı. Ermeni Jozef Keşişyan, en sevdiğimiz ağabeyimiz oldu. HEPİMİZ ALKIŞLARIZRoman boksör Mayk, en sevdiğim arkadaşım oldu. İtalyan kökenli Maria Rita Epik, şehrimizin en sevilen sanatçısıdır, keza Musevi araştırmacı Sara Pardo’yu hep alkışlarız.MHP’li Arap Muzaffer de, CHP’li Mekedonyalı Mehmet Ersoy da, AKP’li Çerkez Mustafa da, Saadet Partili Kürt Yusuf da,  benim en değerli dostlarımdır. Çünkü hepimiz İzmir’in çocuklarıyız..

iZMiR iZMiR

En güzel günü İzmir’inMustafa Kemal’in kurtardığı gündüYer gök deniz kaynadı, açtı sonsuz gülCephelerden kopup geldi Dokuz Eylül..***Çalsın bre sazlarOynasın zıplasın zeybeklerHey gidinin efesiÖpsün çabuk imbat İzmir’i..***Saat Kule’m, afillim..Kadifekale’m, sevgilim..Tunç yüzlü erlerim, süvarilerimHaykırın şen olsun, şanlı Gazi’m..YAŞAR AKSOY

BAYRAK SEVGiSi

Biz hepimiz ölümüne İzmirliyiz. Aramızda hiç hırgür çıkmaz, hepimiz imbatla serinler, imbatla ferahlarız. Ancak dışardan fitne gelirse, kötülükler baş gösterebilir. Biz, bayrağımıza, Atatürk’e, tarihimize, çağdaş yaşama aşığız. Bayrağımızı sevmek suç mu?..Aman dikkat.. Bu şehre ne zaman yabancı bir bayrak gelir ve onu tepemize dikmeye kalkışırlarsa, işte o zaman patlarız. İşte o zaman hepimiz birer Hasan Tahsin oluruz..Ne kadar mutlu ve hoşgörü içinde yaşıyorduk.. Ama tepemize Yunan bayrağı dikmeye kalktılar.. Ne oldu?.. Oluk oluk kan aktı, kentin yarısı yandı gitti, Ermeni ve Rum komşularımız kayboldular.Yine başımıza yabancı bayrak dikmeye kalkarlarsa, korkarım aynı bela geri gelir..akılla, mantıkla, sağduyu ile davranalım..

İzmirli çağdaşlıktan vazgeçmez

İzmirli, yaşlısı genci, çoluğu ve çocuğu ile çağdaş bir yaşamın izleyicisidir. Cumhuriyetçi, lâik, dinine saygılı, demokrat ve çağdaştır. Sokaklar bu insanlarla doludur.

İŞTE SON SÖZ

Yazının Devamını Oku

Hoşgörü özgürlük ve çağdaşlığın başkenti

1 Aralık 2009
Anadolu’nun eski halkları, Bizans’tan kalan Rumlar, Sultan Alpaslan ile Anado-lu’nun kapısını açan Türkmenler, İspanya’dan kaçan Museviler, Balkan göçmenleri, Kafkas göçmenleri, Afrika’nın kara derili insanları, Romanlar ve binbir insan hoşgörünün okşayışı içinde İzmir’de kaynaştılar. Yıllarca huzur içinde yaşadılar.

İZMİR’imiz, bir anda ülke gündemine ayrıcı, parçalayıcı ve bölücü bir şekilde oturtuldu.. Güzel İzmir’de, yalnızca 2,5 yıllık Yunan işgali hariç olmak üzere, yüzyıllar boyunca huzur ve barış içinde yaşayan her türlü etnik kökenden, dini aidiyetten ve farklı kültürlerden gelip imbatın bir sevgili gibi tatlı okşayışları içinde bu şehirde karnı doyan, ekmeğini kazanan, kızını, oğlunu farklı sosyal gruplardan gelin ve damat adaylarıyla evlendirmekten çekinmeyen barışçı İzmirliler, bu anda kavganın, saldırıların ve hiçbir şekilde hak etmedikleri “faşistlik” suçlamasının acısıyla baş başa kaldılar.
ACIMASIZ BİR ÜSLUP
Zaten uzun zamandır, ilerici, çağdaş, yurtsever, bayrağını çok seven, Emperyalizm’e karşıt, sivil eleştirel tutumları sebebiyle haksız biçimde en yetkili ağızlardan bile “Gavur” suçlamasıyla baş başa kalmışlardı.. Hem “Gavur” hem de aynı zamanda “Türk faşisti” oldular.. Bu nasıl olurdu?.. Sorumsuzların acımasız üslubu içinde oluverdi işte. İşte İzmir, buna isyan etti.
Bu haklı sivil demokratik isyanı bir bilinç potasına akıtıp, kızgınlıkları soğutup, aklı ve bilimi öne çıkararak kentin gerçek kimliğini gözler önüne serecek olan “Hepimizin İzmir’i” dizisini hazırladık.. Herkes huzura kavuşsun.. Biz, şehrimizi ucuza satmayız, kavgalara teslim etmeyiz, hele hele işgal etmek isteyenlere kurtuluş savaşımızın ilk kurşununu atan Şehit Gazeteci Hasan Tahsin’i pek güzel hatırlatırız.
UYGARLIKLAR BULUŞMASI
Dünya şiirinin anavatanı ve Homeros’un yaşadığı kent olarak evrensel üne sahip İzmir, yepyeni gelecekler peşinde koşan tüm kavimlere körpe heyecanların kaynağı olmuştur. Tarih, antik çağlardan beri İzmir’in şiirini diline dolamıştır. Uygarlık, ilk kez bu kentin rıhtımından kalyonlara yüklenerek denize açıldı.
Aristo’nun, Büyük İskender’e “Smyrna’yı görmez isen, eksik kalırsın” dediğini rivayet ederler. Çünkü antik çağda bilimin, felsefenin, şiirin, sanatın, kültürün, mimarinin, şehir yaşamının doğup boy attığı bir ileri bölgenin tam merkeziydi bu kent..

Yazının Devamını Oku