Yalçın Bayer

Almanya’nın umudu Türkler

1 Temmuz 2022
Almanya’yı böyle tanımadık, böyle bilmezdik. Her şeyin saat gibi işlediği bir ülke olarak bilirdik. ‘Şairler, düşünürler’ ülkesi olarak bilinen Almanya’da artık çok şey değişmiş. Almanya’daki dostlarla konuşuyorum.

‘Hükümet pek çok cephedeki sorunlarla boğuşuyor’ diyorlar. 1980’lerden beri ilk kez bu kadar yüksek enflasyon, hızla artan devlet borcu, tıklım tıklım dolu olup aynı zamanda aksayan trenler, Putin’in azar azar doğalgaz vanasını kısmasıyla doğan panik, ‘Kışı nasıl geçireceğiz?’ endişesi, ‘Ukrayna’ya daha çok ağır silah ver’ baskısı gibi devasa sorunlar...

HAVALİMANLARI KAOSU

Yaz tatilinin başlamasıyla şimdi bunlara havalimanlarındaki bavul kaosu eklenmiş. Koronavirüs salgını dolayısıyla bu işleri yapanlar işten çıkarılmış. Onlar da kargo taşımacılığı vesaire gibi işlere yönelmişler. Güvenlik kontrolü ile ‘handling’ denilen uçağı hazırlayan personel kalmamış. Alanlarda kuyruklar, mahşeri kalabalıklar, tartışmalar, bekleyen binlerce bavul. Yüzlerce sefer bu yüzden yapılamıyor. İptal ediliyor. Radyolar sürekli anons ediyormuş; ‘Havaalanına lütfen en az 4-5 saat önce geliniz’ diye. Uçabilen şanslı yolcular da inince bir bakıyor ki bavulu yok. Uçağa yüklenememiş; tatili zehir oluyor.

Bu işi bilenler de ha deyince bulunamıyormuş. Bu işi nasıl çözeriz derken Alman Havacılık Federasyonu Başkanı Matthias von Randow’un, ‘Bu işi bilenler Türkiye’de. Türkiye’den hemen 2-3 bin personel getirelim. Yoksa bu kaos daha da büyüyecek’ sözleri bir anda dalga dalga yayılmış. Yani Türkler Almanya’nın umudu olmuş. Önceki gün de Alman Ulaştırma, İçişleri ve Çalışma Bakanları ortaklaşa “Bu teklif aklımıza yattı. Derhal harekete geçelim” deyince artık bu işe sanırız kimse taş koyamaz.

Çoğu zaman kendi kendimize kızıyoruz. Karamsar konuşuyoruz. Bu gelişme gösteriyor ki her işi yapabilecek kalifiye elemanımız var. Yeter ki ülkemizde bu kişilere imkân sağlansın. Yoksa işsizliğin tavan yaptığı onlarca Avrupa ülkesi dururken, niye “Türkiye’den eleman getirelim” desinler? Türkiye ile Almanya arasındaki göç anlaşmasının imzalanmasının üzerinden 60 yıl geçti. Onların torunları, torunlarının çoğu artık Alman toplumunun bir parçası oldu. Almanya ile aramızda devam eden inişli çıkışlı ilişkimize rağmen 60 yıl sonra yine ilk akla Türkler geliyorsa buna sevindirici duygularla yaklaşmamız gerekir. Çünkü dünya artık çok değişti ve halen de değişmekte. Ülkeler arasında her alanda rekabetin zirve yaptığı bir dönemdeyiz artık.

DENİZ ÜSTÜ RÜZGÂR KAPASİTESİ NEDİR

KÜRESEL Rüzgâr Enerjisi Konseyi (Global Wind Energy Council, GWEC) dün 2022 Küresel Deniz Üstü Rüzgâr Raporu’nu yayınladı. Raporda öne çıkan bulgular şu şekilde:

Deniz üstü rüzgâr enerjisi sektörü, 2021 yılında 21.1 GW’lık kapasite artışıyla yeni bir rekor kırdı; şebekeye bağlı deniz üstü rüzgâr santrallarında üç kat artış oldu.

Yazının Devamını Oku

Kömürden güneşe...

30 Haziran 2022
Milas-Ören gezimiz sırasında Yeniköy-Kemerköy’den ayrılırken, termik santralların sadece ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamadığını, çok önemli bir istihdam yarattığını, bölgenin en önemli yatırımlarından birisi olduğunu gördük. Özal’ın bu iki tesisin ortaya çıkarılması için nasıl mücadele verdiğini anımsadık. Bakın yıllar ne çabuk geçti. 2040 yılında bölgede kömür bitecek. Biz bölgeden ayrıldıktan sonra IC İçtaş Enerji ve Limak Enerji ortaklığının, yenilenebilir enerji kaynaklarını da adım adım devreye almayı planladığını öğrendik.

Yangın sahalarını birlikte gezdiğimiz IC yetkililerinden Abdullah Keleş Ankara’dan arayarak “Kendi sahasında fizibilitesi yapılmış 40 MW güneş santralı üreten yapıyı devreye alma kararı aldık” dedi. Santral işletici ortakları IC İçtaş Enerji ile Limak Enerji şirketlerinin her biri, ayrı ayrı 100 MW gücünde güneş enerjisi lisansı aldılar. Evet, yenilenebilir enerji kaynakları çoğaldıkça enerji arz güvenliği riski azalacak demek gerekiyor.


Yeniköy-Kemerköy kömür sahasında köylü kadınlar genç arkeologların denetiminde kazı yapıyorlar. Bu da büyük bir emek…

GELELİM YANGINA

Yolumuzu “Ören, Çökertme, Bozalan, Gökbel ve Mazı” yönüne çevirdiğimizde ise yangının zarar boyutuna ve dehşet veren yönüne tanık olduk. Üzerinden 11 ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ bölge insanlarının yangından endişeleri devam ediyor.

Mazı köyünde yükselen dumanlar Bozalan köyüne uğramış, dağ tepe tüm alanları yakmış. Bozalan köyünde tüm köylülerin zeytinlikleri yanmış. Oradan Çökertme’ye yönelen yangın, buradaki ağaçları yakıp Akçakaya köyüne yönelmiş. Akçakaya köylüsü, aynı zamanda Yeniköy-Kemerköy Termik Santralı’nda çalışan Bülent Dönmez, ailesinin 800 adet zeytin ağacının yandığını gözyaşları içinde anlattı. Ne kadar acı bir tablo. Santral işletmecileri taşınacak zeytin ağaçlarının her türlü bakımlarının yapılarak köylülerin istedikleri sahalarına dikilmesine katkı sağlamaya hazır olduklarını söylediler. Bunun için tek sorun, zeytinlerin taşınmasına izin verecek olan yasal düzenlemenin yapılamamış olması.

Akçakaya köyünden sonra yangın iki kolda ilerleme yapmış. Kuzeyden gelen Yeniköy Termik Santralı’na doğru ilerlemiş. Güney kanadında ise Çökertme-Kemerköy arasındaki bölgeyi yakmış. Termik santral işletmecileri ve kamu kurumlarından sağlanan müdahale araçları sayesinde Türkevleri Mahallesi dahil olmak üzere birçok yazlık site yangından kurtarılmış. Kemerköy’e yönelen yangın santralın şalt sahasını yakıp Ören’e devam etmiş. Gördüğümüz manzara insanı ürküten cinsten. Sadece yukarıda saydığımız alanda yaklaşık 16 bin hektar ormanlık alan yanmış. 5.200 metreküp ağaç yok olmuş.

Orman İdaresi sahada ciddi bir çalışma başlatmış durumda. Yaklaşık 20 milyon fidan dikimi planlanıyor. Bu nedenle Orman İdaresi’nin Muğla Müdürü

Yazının Devamını Oku

Büyükekşi’ye dikkat

29 Haziran 2022
Geçen hafta Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına getirilen Mehmet Büyükekşi’nin medyanın yöneticileri ile yaptığı basın toplantısının dikkatlice okunması gerektiğini düşünüyoruz. Büyükekşi iş dünyasından gelen bir isim, “hibrit yönetim” diyor, “verim, kaynak” diyor. Akademik anlayışı öne çıkaracağını, herkesin görüşünü ‘Çalıştay’la alacağını söylüyor. Tasarruf için öneri getiriyor. Oluşturduğu yönetim de dikkat çekiyor. Eski yönetimden birkaç isim aldı, diğerlerini de kamuoyunun bildiği yeni isimlerden seçti.

Kimsenin kendisine isim dikte etmediğini öğrendik. Bu nedenle Büyükekşi’den beklentiler fazla... Bir yıllık başkanlık sürecinde önünde bir fırsat var. Çok iyi işlere imza atarak Türk futbolunun istenilen saygınlığı yeniden kazanmasının önünü açabilir.

Bunun bazı adımlarını hızlıca attığına tanık olundu. Kaos yaşanan yayın ihalesini çözdü. Yabancı futbolcu sınırını acilen karara bağlayarak kulüpleri rahatlattı.

Ama yapacağı daha çok iş var. Söylemlerinden anlıyoruz ki tüm kurul üyelerini değiştirmeyi planlıyor. Kurulların değişmesinden çok daha önemli olan şey, ‘ehil’ ve ‘doğru’ kişilerle yola devam etmek, iş üretemeyecek olanlarla veya hata yapanlarla yolları ayırmak. Kurullar değişince alt birimlerde yıllarca çalışıp yanlışlara imza atanlar yerinde durduğu sürece işlerin düzelmesini beklemek beyhude değil mi?

Mehmet Büyükekşi’nin bugüne kadar görev aldığı tüm alanlarda başarılı olduğu biliniyor. THY, Eximbank YK’larındaki, ayrıca tekstilciler, ihracatçılar yönetimleri ile kendi şirketlerindeki örnek başarıları... Keza, Gaziantepspor Başkanlığı’nda takdir toplayan çalışmaları.

Onun için kendisine şimdiden ‘Anadolu Aslanı’ denmeye başladı spor dünyasında.

Merhum Hasan Doğan gibi güzel işlere imza atma imkânı doğdu.

Hassas bir konu daha... Hakemler, Temsilciler, Gözlemciler 2018 yılından bu yana neredeyse hayrına görev yapıyorlar. 3. ve 2. Lig’de, maç başına 462 TL harç alıyorlar. Bu gibi sorunları da düzenlemeden topyekûn başarı yakalamak oldukça zor değil midir? Tüm birimlerin özlük hakları olması gereken seviyeye taşınacak ki, gidilecek müsabakalarda sizi temsil ederken, hiç kimseden beklentileri olmadan karar verebilsinler! Bu önemli bir konu...

Bir sözümüz de TFF bünyesinde çalışıp hiç iş yapmadan yıllarca yüksek ücret alan kişiler için. Bakalım bunları da tespit edip

Yazının Devamını Oku

Milas/Ören zeytin ve yangın öyküleri

28 Haziran 2022
Milas üzerinden Ören’e gittiğimizde karşıdan görünen Marmaris Bördübet yangınının alevleri korkutucuydu. Bölge halkı, kaygılı bir şekilde yangını söndürmeye çalışan uçak ve helikopterleri izliyordu. Biz de 11 ay önce büyük yangını yaşamış olan Milas’taki Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri’nin Genel Müdürü Serhat Dinç ile beraberdik.

Genel müdürle santralın maden yataklarına gittik, ilk defa açık saha kömür madeninde çalışmaları ilgiyle izledik. Kömür çıkarıldıktan sonra temizlenip parçalanarak bantlarla santrallara taşınıyor. Kömürün tamamen çıkarıldığı alanlar aşama aşama kapatılarak özüne uygun hale getiriliyor. Şu anda kapatılan maden sahalarının üzerindeki 22 bin 100 zeytin ağacından elde edilen zeytinyağları, kısa bir süre önce Milas Ticaret ve Sanayi Odası’ndan coğrafi işaret tescili aldı. Bu yıl 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı elde edilmiş ve bunlar fabrikada çalışan 3 bin 100 çalışana ve köylülere dağıtılmış. Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri bölgede zeytinciliğin geliştirilmesi konusunda Türkiye’de bir ilk olacak olan proje geliştirme çalışmalarını da sürdürüyor.

ARKEOLOJİK KAZI VE ŞALVARLI KADINLAR

Sahada ilginç bir manzara ile de karşılaştık. İkizköy ve Çamköylü’de şalvarlı kadınlar ellerinde kürekler, fırçalarla oya işler gibi tarihi gün yüzüne çıkarıyorlardı. Sahada kömür çıkarılmadan önce arkeolojik çalışmalar yapılıyormuş. 18 arkeolog ve bölge halkından oluşan 80 kişi, 2006 yılından beri Helenistik döneme ait çok sayıda tarihi eserin ortaya çıkmasını sağlamış. Dönemin soylularının mezarları, antik döneme ait zeytin işlikleri gibi büyük parçalar da Ören’de kurulan bir açık hava müzesine taşınmış. Burası gelecekte Ören’in ‘altın bileziği’ sayılacak. Bu müzeyi de ziyaret ettik ancak kamu kurumları arasında izin konusu tam olarak çözülmediği için müze henüz halka açılmamış.

KÖMÜR BİTİYOR

Bu iki santral, bölgedeki kömürün özelliğine göre Polonyalılar tarafından yapılmış. Ülkenin başka bir yerinden getirilecek ya da ithal edilecek kömürle çalışması mümkün değil. Santralın 15 yıl daha üretim yapmasına yetecek kömür var ancak stoktaki kömür giderek azalıyor. Dinç, “Yeni kömürü çıkaramazsak bir yıl sonra elektrik üretimini durdurmak zorunda kalacağız” diyor.

2014 yılında endüstriyel plantasyon çerçevesinde ağaç endüstrisine kazandırmak üzere Orman İdaresi’nce yenilenmesine karar verilen Akbelen bölgesi, devam eden davalar nedeniyle kömür tedariğine açılamıyor.

Sahada gezerken görülen manzara şu; tam bir entegre sistem içinde maden için daha önce kazılmış bölgelere yeni maden sahalarından çıkarılan topraklar transfer ediliyor ve üzerine çoğunlukla zeytin olmak üzere ağaçlandırma yapılıyor. Çok amaçlı olan bu sistem aynı zamanda bölge köylülerinin birçoğunun üç nesildir istihdamına da katkı sağlıyor.

SANTRALLARIN GELECEĞİ

Yazının Devamını Oku

EXPO’yu unutmayın

24 Haziran 2022
Türkiye’nin ilk ‘özel’ EXPO’sunu iyi tanımak ve anlamak gerekiyor. Tarım ve sanayide ileri noktalara doğru hareket halinde olan Hatay’ın geleceğine doğru umutla bakılması gerekiyor.

Kent, inanç, tarih ve gastronomi turizmi açısından çok zengin seçenekler sunuyor. İzmir’in ‘yarım’, Antalya’nın da ‘tam’ EXPO’sundan sonra Hatay’ın EXPO’suna ‘özel’ denmesi, projede hiç devlet katkısı olmaması nedeniyle ifade ediliyor. EXPO’ya bırakın kaynak aktarılmasını, devletin temsilcileri ve iktidar yanlısı hiçbir kurumun amiri tarafından ‘ziyaret’ edilmemesi de dikkat çekiyor. Resmi olarak davet edilmelerine karşın.... Hatay Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş, 1 Nisan’da başlayan fuar etkinliklerinin ‘Medeniyetler Bahçesi’ temasıyla yapıldığını anlatırken dünyanın her yerinden yaklaşık 2 milyon ziyaretçi beklediklerini söylüyor. Altı ay açık kalacak fuarın gündüz ve gece (22.00 kapanış) ziyaretçi sayısı 900 bini bulmuş. Savaş, “EXPO için birisi Antalya-Defne’de 250 dönüm, diğeri İskenderun-Arsuz bölgesinde 100 dönüm olmak üzere toplam 350 dönüm olan iki alan hazırlandı” diyor.

Her iki etkinlik alanında ziyaretçiler için Medeniyetler Bahçesi, amfiteatr, yurtiçinden ve yurtdışından şehir bahçeleri, endemik, tıbbi, aromatik bitkiler ve çiçek alanlarıyla “Gastronomi Köyü” gibi birimler yer alıyor. CHP’li 11 Büyükşehir Belediyesi’nin kentlerinin örnek modellerini Hatay’a taşımaları dikkat çekti. Tekirdağ nedense ‘bütçesi elvermediği’ gerekçesiyle projeye katılamamış... TBB Başkanı Kadir Albayrak, hiç olmazsa kendilerine ayrılan bölüme rakı-şarap, kiraz ve ayçiçeği motifleriyle sembolik bir model gerçekleştirebilirdi.

EXPO NEDEN DEĞERLİDİR

‘Exposition’ kelimesinin kısaltması olan EXPO’nun Türkçedeki karşılığı sergi ve fuardır. Yaklaşık 160 yıldır düzenlenen EXPO’lar kültür, sanat, tarih, eğlence ve ticaret alanlarında da büyük bir olimpiyat olarak bilinmektedir. Ayrıca FIFA Dünya Kupası ve olimpiyatlardan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan en büyük üçüncü organizasyonudur. EXPO organizasyonlarının süresi 3-6 ay arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Hatay’daki dev organizasyon 1 Nisan 2022’de başlamıştır ve 6 ay sürecektir.

13 MEDENİYET VE 27 KÜLTÜR

Hatay, dünyanın 3. büyük organizasyonu olarak kabul edilen EXPO’yu, Antalya’dan sonra Türkiye’ye getiren ikinci şehir oldu. Dev fuar için Avustralya ve Çin gibi ülkelerin şehirleriyle yarışan Hatay, Başkan Lütfü Savaş’ın çabalarıyla 2017 yılında rakiplerini geride bıraktı ve bu dev fuara ev sahipliği yapmaya hak kazandı.

EXPO 2021 Hatay’ın ana temasına karar verilirken kadim kentin on binlerce yıllık tarihinden ve kültürel dokusundan ilham alınmıştır. Tarih boyu medeniyetlerin gelişmesinde ve ilerlemesinde işbirliği ve ortaklığın önemini anlatabilmek için ana tema

Yazının Devamını Oku

Kitap ve yayınevlerine ne yapılmak isteniyor

23 Haziran 2022
Bir süredir sosyal medya üzerinden kitaplara, yazarlara ve yayıncılara karşı linç kampanyası yürütülmektedir. Kültür dünyamızın önemli bileşeni olan yayıncılığımızın bu kampanyanın içine çekilmesinden ve hedef haline getirilmesinden rahatsızlık duyuyoruz. Bununla birlikte, kitapların satışının durdurulması kararını ise uygun bulmuyoruz.

Düşünce, ifade ve yayımlama özgürlüğünün her zaman savunucusu olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.

Daha önce de pek çok kez söylediğimiz üzere, sosyal medyada kitaplara, yazarlara, yayınevlerine yönelik oluşan haksız tepki ve saldırılar ülkemiz ve kültürel çeşitliliğimiz için son derece olumsuz bir durum yaratmaktadır.

Çocukları küçük yaşta hayata dair olaylar üzerine düşündüren ve yaşanabilecek tehlikelere karşı basit ve somut şekilde dikkatlerini çekerek onlara kendilerini nasıl koruyabileceklerini anlatan, Fransız yazar Brigitte Labbé’in yazdığı ve Günışığı Kitaplığı tarafından Türkçe yayımlanan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin iki kitabı (Aşk ve Dostluk, Küçükler ve Büyükler), içinde pedofili olduğu gerekçesiyle sosyal medyada tepki toplamış ve bunun sonucunda bazı e-ticaret sitelerinde ve kitabevlerinde kitabın satışı durdurulmuştur.

Tepki verirken ilgili kitapları çoğu zaman tam okumadan, kitapların içeriğine dair doğru düzgün bilgi sahibi olmadan, ne anlatıldığını anlamaya çalışmadan, doğrudan ezberci yaklaşımlarla, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik kitapların, yetkin olmayan kişilerce haksız şekilde eleştirilmesi kendi başına yanıltıcıdır. Bununla birlikte kitaplarla ilgili herhangi bir bağımsız değerlendirmeyi öncelikle yapmadan, sadece sosyal medya tepkilerine dayanarak kitapların satışını durduran veya raflardan kaldıran, gerekli araştırmasını ise ancak sonraya bırakan yaklaşımlar da aynı derecede sorunludur. Bu tür eğilimler, ülkemizin kültürel çeşitliliğinin, çocuklar ve gençlerin gelişimine yönelik nitelikli kitapların ve bunları üreten eser sahiplerinin ve yayıncıların maddi-manevi zarar görmesine sebep olmaktadır.

OKUMA KÜLTÜRÜNÜ UNUTMA

Okuduğunu bir bağlam ve bütünlük içinde anlamak, anladığını aktarabilmek ve değerlendirebilmek, üzerine yeni sözler söyleyebilmek ve üretebilmek, nitelikli ve sürekli bir okuma kültürü ile mümkündür. Gelecek kuşakların gelişmiş bir okuma kültürü içine doğması, okuma kültürüyle yoğrulmuş bireyler olarak yetişmesinin temel koşulu ise, yüksek nitelikli bir yayıncılık sektörüdür.

Ülkemizde gerçekleşen ve yayımlama özgürlüğü ile çelişen bu ve benzeri durumları kaygıyla takip ediyor, bu tür uygulamaların bir an önce son bulması için kamuoyunu ve yetkilileri sağduyulu olmaya çağırıyoruz.

TÜRKİYE YAYINCILAR BİRLİĞİ

Yazının Devamını Oku

‘Marx İstanbul’da’

22 Haziran 2022
Hafta sonu hava aşırı sıcaktı... Gerçi Özden Terli günler öncesinden uyarmıştı... Özden Terli, Almanya’da yarı kamu statüsünde İkinci Televizyon Kanalı’nın meteoroloji uzmanı bir genç... Her akşam ana haberlerden sonra hava raporunu sunuyor. Kuzey Afrika’dan gelen bir kavurucu sıcak vardı... Yaşar Kemal’in Çukurova romanlarını okuyanlar bilirler. Rahmetli, Çukurova’nın sıcağını insana hissettirip yaşatırcasına anlatırdı uzun tasvirlerinde; ‘sarı sıcak’ derdi...

Neyse günü bir şekilde atlatıp akşam da tiyatroya gittik eşimle; Frankfurt Uluslararası Tiyatro’ya... Burası ilginç bir sanatevi diyelim. Yirmi yıllık serbest bir sahne, çok çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapan bir mekân... 2018’den beri de yönetimi Frankfurt Güneş Tiyatrosu devraldı... Tülay Yongacı, Cüneyt Sezer ve Müjdat Albak’tan oluşan Güneş Tiyatrosu ekibi, 1991’de Ankara’da ‘Can Şenliği Oyuncuları’ adıyla sanatsal faaliyetlerine başlamış bir ekip...

Akşam bize ev sahipliğini Cüneyt Sezer yaptı. Akşamki oyun, ‘Marx’ın Zaman Yolculuğu - Marx İstanbul’da’ isimli tek kişilik, 70 dakikalık tek perde bir oyundu. Semih Çelenk’in yönettiği oyunu Hamit Demir oynuyor. Oyunu Howard Zinn 1999’da ‘Marx in Soho’ adıyla yazmış. Hatta 2009’da Genco Erkal orijinal haliyle sahneye koymuş. Daha sonra Prof. Dr. Semih Çelenk tarafından Türkiye’ye uyarlanmış.

Oyunun özeti: Karl Marx ölümünden sonra kendisi hakkında yapılan spekülasyonları, yanlış anlamaları düzeltmek için kısa bir süreliğine de olsa dünyaya geri dönmek üzere dilekçe verir. Öte dünya bürokrasisi tarafından yanlış anlaşılan dilekçesi nedeniyle ölmeden önce yaşadığı yer olan Londra Soho yerine İstanbul Beyoğlu’nda aynı adlı bir eğlence mekânına gönderilir.
Hamit Demir’i ilk kez izledik. Oyun sonrası kısa da sohbet imkânı bulduk. Trabzon doğumlu. AÜ DTCF Coğrafya Bölümü mezunu. Oyunculuğa 1984’te Ankara Metropol Tiyatro’da başlamış. 1991’den sonra İzmir’de sürdürmüş. 1996’da Prof. Dr. Semih Çelenk ile birlikte ‘Gölge Tiyatro’ dergisini çıkarmış. O günlerde kurdukları Gölge Tiyatro’yu 2001’den sonra Tiyatroevi adıyla sürdürüyorlarmış.

Tiyatroevi de İstanbul Kadıköy-Bahariye’deki Halk Eğitim Merkezi’nin karşısındaymış. Biz Altunizadeliyiz; Üsküdar’a bağlıysak da Kadıköylü sayılırız. Bahariye ve civarında pek çok sahne var. Birçoğuna gitmişliğimiz var. Daha martta, karşısındaki Halk Eğitim Merkezi’nde Rutkay Aziz’i izlemiştik.

Tiyatro seyirlik veya eğlencelik bir etkinlik değil; bir kültür... Ama emek, çaba, özveri, gönül isteyen bir kültür. Her adımı büyük fedakârlık isteyen bir kültür. Yakın bir aile dostumuzun kızı ile damadı tiyatro sanatçıları. Onlardan biliyorum... Onlarla her görüşmemde yeni bir şey öğreniyorum bu sanat hakkında... ‘Uzak, hava sıcak, soğuk, yağmur, kar yağıyor, pahalı’ gibi şeyleri bahane edip tiyatroya da gitmeyi lütfen ihmal etmeyin derim. Sanatçı Hamit Demir’e, ev sahibi Cüneyt Sezer’e (fotoğraftaki) teşekkürler.

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu tamamen insana bağlı...” 

Yazının Devamını Oku

Projeler rafta seller sokakta

21 Haziran 2022
Son bir haftadır, Türkiye’nin bazı illerinde yine şehir selleri oldu, maddi zarar oluştu ancak Ankara’da maddi kayıpların yanı sıra 4 vatandaşımız da hayatını kaybetti. Uzmanlar yağış rejimindeki değişikliğin süreceğini söylüyor. Bunun anlamı kısa süreli, şiddetli yağışlar tekrar olacak.

Su Politikaları Derneği bu konuda bir açıklama yapmış. Açıklamada kısaca şöyle denmiş: “Dünyanın birçok ülkesinde şehir selleri oluşuyor. Ülkemizde de yaşanıyor. Ama artık can kayıplarına da neden oluyor. ‘Aşırı yağışlar’ normalleşti ve kentlere ölüm riski taşıyor. Bu nedenle konu daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalı. Öncelikle can kaybının oluşması önlenmeli.

Sorun bir dönemin sorunu değil, yılların ihmali ve birikimi var. Sorun yapısal bir sorun. Risk artıyor. Bu nedenle artık siyasi polemik konusu olmamalı. Bütüncül bir plan ve uygulama gerekli. Ankara’ya baktığımızda kentleşmenin çarpık, ‘BAKAY Projesi’nin tamamlanmamış ve yağmur suyu altyapısının eksik olduğunu görüyoruz.

1990 yılında büyük umutla Büyük Ankara Kanalizasyon ve Yağmursuyu Projesi (BAKAY) hazırlanmış. Dünya Bankası kredili olarak başlanmış. Sonra rafa kaldırılmış. Aradan 32 yıl geçmiş. Nüfus artmış, yağış rejimi de değişmiş. Altyapı yetersiz kalmış, bir şeyler yapılmış ama sonuç ortada.

Şimdi “Ankara İli İçmesuyu, Atıksu ve Yağmursuyu Yönetimi Master Planı (2024-2054)” hazırlanıyor. Bu planda yağmur sularının uzaklaştırılması ve sellerin önlenmesi de var. Şimdi umutlar yeni master planının tamamlanması ve uygulanmasına kaldı.

Türkiye’de su yönetimi konusunda birçok plan yapıldı ancak uygulama karnemiz zayıf. Ayrıca yerel yönetimler yerin altına yapılacak yatırımı çok sevmiyor. Tüm kentlerimizde şebeke su kayıplarının önlenmesi ve aynı zamanda yağmur suyu uzaklaştırma projeleri “Acil Uygulama Planı” kapsamına alınmalı.”

GÜNÜN SÖZÜ

“2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde Muharrem İnce’ye CHP Genel Merkezi tarafından mobbing uygulandı. Ben o zaman Halk TV Genel Müdürü idim, bana telefon açılıp niye bu kadar çok yayınlıyorsun diye soruluyordu.” Şaban SEVİNÇ

ERMENİ VAKIFLARI ‘SEÇİM’ İSTİYOR

Yazının Devamını Oku