Yalçın Bayer

Adana’da her şey karmakarışık

8 Mayıs 2015
ADANA’daki gazeteci arkadaşlarımızın 7 Haziran seçimi öncesi gözlemlerini aktardığımız yazımızdan sonra hayli ek gözlem notları geldi.

Belli ki, önemli bir kısmı ‘parti disiplini’ içerisinde kaleme alınmış manipülasyonlardı. Elbette onları eledik. Ben yine gazeteci arkadaşların gözlemlerine kulak verdim. Bir meslektaşımız aynen şunu söyledi:
“2011’de en çok milletvekilini çıkaran, ancak bir milletvekilini CHP’den binde 3 (bin küsur oy) farkla kapan AKP’nin önümüzdeki seçimde aynı milletvekili sayısını elde edemeyeceği görülüyor. Ne zaman ki devlet hastanesinde bir röntgen filmimi çektirmek için sıra beklerken konuşulanları dinleyince tereddüde düştük. Yaşlı bir kadın yanındakine, daha önceleri sabah namazında hastaneye gelip kuyruğa girdiğini anlatıyor, ‘Allah hükümetimizden razı olsun, şimdi her şey tıkır tıkır işliyor’ diyordu.”
Halkın vaatler değil de yaşadıklarını önemsediğini vurguladı. CHP’nin vaatlerinin seçim anketlerinde hâlâ beklenen yükselmeyi sağlayamamasını buna bağladı. Adana listesinin ilk sırasındaki eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Necdet Ünüvar’ın bulunması da röntgen kuyruğundaki memnuniyetin genel merkezdeki seçicilere bir yansıması olsa gerek. Yine de AKP listesinde Menzil Grubu hâkimiyeti, hatta şimdi ‘Paralel Yapı’ dedikleri Cemaat kökenli bir aday bulunması, genelde bir ‘kan kaybı’ yaşanması, bu partinin merkeze yakın seçmenlerini düşündürüyor.
Diğer arkadaşlarımız CHP ve MHP’ye, daha da önemlisi 14 milletvekilinden ikincisi ‘çantada keklik’ gibi görmeye başlayan HDP’ye ilişkin gözlemlerini aktarırken, ilk yazımız yayınladıktan sonra gelen notlarla paralellikler görülüyor. Şöyle ki:
- Önseçim sonrası CHP listesinin alt sıralarında yer alan eski il başkanı Orhan Sümer ile büyükşehir başkan adaylığı hemen her seçimde ‘direkten dönen’ Akif Akay’ın adaylıktan çekilmeleri ‘topyekûn seçim seferberliğini’ zaafa uğrattı. Buna bir de aday gösterilmeyen eski milletvekillerinden bazılarının ‘soğukluğu’ eklendi. Adana seçmeninin yarısından fazlasının yaşadığı merkez Seyhan ve Çukurova ilçe belediye başkanlarının hamleleri ile bu açıklar kapatılmaya çalışılıyor. Ancak en çok seçmene sahip Seyhan’da belediye başkanı ile partinin ilçe başkanının restleşmesi, olağanüstü kongre için imza toplanması, ilçe başkanının da “Peki öyleyse 7 Haziran’da (genel seçimin yapılacağı gün) kongre kararı alıyorum” demesinin nedenleri bir türlü anlaşılamıyor.
- MHP’de ise en çok Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün durumu konuşuluyor. Bir yıllık görev süresinde ‘iktidar yıpranması’ yaşadığı, vaatlerini yerine getiremediği, bu nedenle de başkanlık seçiminde olduğu gibi köy köy, mahalle mahalle gezmesinin yarar mı, zarar mı getireceğine hâlâ karar verilememiş. Eski iki il başkanının aday listesinde yer alamaması, kontenjan kullanılması gibi ‘eksiler’ MHP’de şu anda giderilmiş değil.
- Önceki seçimde bir milletvekiline yetebilen Kürt oyları, bu seçimde 2 milletvekilliğine odaklanmış durumda. Güneydoğu’dan göç edenlerin yaşadığı mahallelerde HDP bayrakları dışında bir partinin bayrağına rastlanmıyor. Bu parti ağırlıklı olarak AKP ve bir de CHP’li kendi seçim potansiyelleri üzerinde çalışma yapıyor, katılımı en üst seviyeye çıkarmaya çalışıyor.

Gençlere safsata yerine bilim-teknik öğretilmeli

Yazının Devamını Oku

Haram-helal coğrafya olur mu

7 Mayıs 2015
TÜRKİYE’nin kritik bir döneme girdiğine inanan gazeteci-yazar Nevval Sevindi, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde gezip temaslar yaparak halkın nabzını tutuyor bir süredir.

‘Bazı gözlemlerinizi anlatır mısınız’ dedik.
Sevindi son olarak gittiği Hatay bölgesini anlatayım dedi:
Hatay’da ve civarında hâlâ hastanelerde öncelik İŞİD’li militanlara, Suriyelilere yoğun bakımda bile yer yok diye bakılmıyor diyor halk. Arapça bilen doktor isteyenlere de Arapça bilen doktor buluyor yetkililer. Arapça bilen doktor gelince bu kez Alevi olup olmadığını sorguluyor militanlar ve Alevi ise doktora izin vermiyorlar!
Sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan Türk vatandaşlarına karşılık Suriye’den gelenler ne vergi veriyor ne su-elektrik parası... Arapça plakalarla ortada gezip kaza yapıyorlar ve Türk vatandaşı kaskodan bir kuruş alamıyor. Bir suç işlediklerinde hemen Suriye’ye kaçıyorlar. Tehdit edebiliyorlar, dolayısıyla insanlar korkuyor. Devlet onlardan yana diye düşünüyor. Kaçakçılık bittiği için tüm bu çeteler Türkiye’ye dağılmış durumdalar. Her yerde bir pimi çekilmiş bombamız var yani! Mültecilerin sayısını bile bilmeyen, kontrol edemeyen devlet yetkilileri ise sadece seyirci durumunda.


HARAM-HELAL YERLER


Yazının Devamını Oku

Bursa’nın seçimi

6 Mayıs 2015

ÖNÜMÜZDEKİ yıl yapımı tamamlanacak olan İstanbul-Bursa-İzmir otoyolu ile İstanbul’a bir semti kadar yakın olacak Bursa’da 7 Haziran seçimleri hazırlıkları eski seçim dönemlerindeki renk ve hareketlilikten yoksun biçimde devam ediyor. Listelerin belirlendiği dönemdeki hareketlilik, adayların açıklanmasının ardından hızını kaybettiği izlenimi veriyor. Bursa’yı mercek altına alalım.
AKP listesinde, geçen dönem seçilen 11 milletvekilinden Önder Matlı 7, Hakan Çavuşoğlu 6, İsmet Su 5 ve Hüseyin Şahin de 4. sıradan aday gösterildi.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Edirne’den Bursa 1. sıraya konuldu. 2. sırada Av. Emine Yavuz Gözgeç yer aldı. Yine Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yakın arkadaşı olan 2011-2014 yılları arasında Türkiye’nin Somali Büyükelçisi olarak görev yapan Cemalettin Kani Torun aday listesinin 3. sırasına yerleştirildi. Seçilirse TBMM’nin en renkli milletvekillerinden biri olacak engelli aday Bennur Karaburun ise AKP listesinin 9. sırasında yer buldu. Bursa Milletvekili Canan Candemir Çelik ise Gaziantep’ten aday gösterildi. AKP, Bursa’da hem liste tercihleri hem de muhalefetin açıkladığı ekonomik vaatlere karşı mücadele ediyor. Müezzinoğlu ve 6. sırada yer alan Hakan Çavuşoğlu’nun Batı Trakya kökenli olması, listede Bulgaristan’dan göç eden soydaş kökenli aday bulunmaması ilk tartışma konusuydu. Bunun yanı sıra Bursa’nın dağ ilçeleri olan Orhaneli, Harmancık, Keles ve Büyükorhan’dan bir ismin yer almaması liste eleştirileri arasında yer alıyor. Bu konuya bir parantez açmak gerekiyor. Çünkü CHP’nin 4. sırasında yer alan Erkan Aydın, dağ ilçelerinden ve geçen yerel seçimlerde Osmangazi’de AKP’yi en çok zorlayan isim oldu. Yine dağ ilçelerinden eski Vali Kadir Koçdemir de MHP’nin ikinci sırasında yer alıyor. Koçdemir de MHP’den Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı döneminde partisinin oy oranını beklenin üzerinde arttırdı. Hem MHP’de hem CHP’de dağ ilçelerinden adayın bulunmasının etki alanı sadece bu ilçelerle sınırlı değil, çünkü merkez Osmangazi ilçesi dağ yöresinden geçen büyük bir nüfus barındırıyor.
AKP’nin geçen yerel seçimlerde Ağrılı adayla seçimi kazandığı merkez Yıldırım’da milletvekili aday listesinde doğu kökenli aday bulunmaması tepkilere yol açtı. Bu tercihin barajı aşması halinde HDP’nin işine yarayacağı şeklinde değerlendiriliyor.
CHP’de önseçim sonuçları listelere aynen yansıdı. Geçen dönem 5 milletvekili çıkan Bursa’da son dakikaya kadar konuşulan kontenjan beklentileri ise gerçekleşmedi. Listenin 1. sırasında Prof. Dr. Lale Karabıyık, 2. sırada Dr. Ceyhun İrgil, 3. sırada Orhan Sarıbal, 4. sırada Erkan Aydın, 5. sırada da Nurhayat Altaca Kayışoğlu yer aldı. Eski vekillerden sadece İlhan Demiröz önseçime girdi ancak o da listelerde kendine yer bulamadı. Sena Kaleli, Aykan Erdemir, Turhan Tayan ve Kemal Ekinci ise önseçime girmedi.
CHP, lider ve genel merkez eksenli politika ile seçmene ulaşma yolunu seçti ve özellikle örgüt üzerinde sinerji yarattı. Ayrıca adaylardan çoğunun STK’lardaki geçmişlerinin etkili olması bekleniyor.
MHP’de ise geçen dönem milletvekili ve partinin Genel Sekreteri İsmet Büyükataman listenin 1. sırasında yer alırken, 29 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde Bursa büyükşehir belediye başkan adayı Kadir Koçdemir 2. sırada yer aldı. Eski il başkanlarından Tevfik Topçu 3. sırada yer alırken, onu Fevzi Zırhlıoğlu, Fikret Fidan izledi. Devlet Bahçeli’nin danışmanı Prof. Dr. Çetin Elmas’ın 10. sırada; Bursa’da Türk Kamu-Sen’de başkanlık yaptığı dönemde etkinliği bilinen Selçuk Türkoğlu’nun 8. sıradan aday gösterilmesi sürpriz olarak değerlendirildi.

Yazının Devamını Oku

Endişeli tablo

5 Mayıs 2015

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, çözüm müzakereleri nedeniyle halktan gelen nabız seslerinin giderek yükseldiğini ve ampulü patlatacak seviyelerde olduğunu anlayınca, İmralı’da bir masa kurulduğu iddiasını, bölgeye de giderek, yalanladı. Kandil de dağdaki masayı dağıttığını, silah bırakma kararı için kongre toplamayacağını açıkladı.
Bu kadar ‘tantana’dan ada, dağ seferleri, akil insanların mesaisi, Dolmabahçe toplantıları, vs’den sonra, eski hamam eski tas düzeninde devam halindeyiz; üstelik tellaklar da aynı... Çözüm senaryosunun filme alınmasında, bir nevi rejisörlük yapan siyasetçi de iyi niyetle, adadaki masanın boyutlarını dahi açıklamak durumunda kaldı. Bütün bunlar, olup bitenin sadece bir kişinin irade ve inisiyatifinde olduğunu, diğer zevatın bu prodüksiyonda figüran konumunda olduğunu gösteriyor. Çözüm süreci iddiasını ortaya koyan Cumhurbaşkanı, sürece her türlü müdahale hakkını kendinde görüyor, “Bu işin altına gövdemi koydum” derken de haklı... İktidar, her türlü riski her nedense almış, akiller çözüm diye yollara dökülmüş, karşı taraf ise bir tarafta ‘demokrasicilik’ oynayıp, demokrat avına çıkmışken, diğer tarafta silahların gölgesinde bölgedeki sandıkları kuşatmış durumda...
Sadece radikal milliyetçiler, ulusalcılar için değil, iktidara angaje olmamış kesimler için de bu tablo endişe doğuruyor. Seçim arifesinde, bu kadar yüksek maliyeti AKP de taşıyamaz. Cumhurbaşkanı da eski bir ‘libero’ olarak, arkadan oyunu toplayıp, AKP’yi ‘seçim hasarı’ndan kurtarmaya çalışıyor.


TEOG sınavında iddialar bitmiyor

Yazının Devamını Oku

Istranca’nın savaşçı ve denizcileri...

3 Mayıs 2015

UZUN zamandır Kırklareli’nin Vize ilçesi Istrancalar bölgesini inceleyen arkeolog-prehistoryen Ufuk Baş Arığ izlenimlerini Kadıköy’e taşıyor. Bugün saat 14.00’te Kozyatağı Kültür Merkezi’nde ücretsiz bir sunum gerçekleştirecek olan Arığ, ‘Istrancalar kayalık dağlar, kutsal alanlar bölgesi’ adlı sunumunda, bölgeyi ve çalışmalarını anlatacak. Ardından da Romanya’nın başarılı canlandırma grubu olan Omnis Barbaria, Istrancalar’da yaşamış olan savaşçı ve denizci kavimleri görsel bir şovla sahneye taşıyacak.




Ufuk Baş Arığ bakın neler anlatıyor: “Bu çalışmaları 17 yıl Istrancalar’da, Kırklareli Vize’ye bağlı Akpınar dağ köyünde yaşayarak yazdım. 17 yıl bahar ve yaz aylarında buranın havasını kokladım, suyunu içtim. Orada yaşayanların doğumdan ölüme yaşamlarının, geleneklerinin içinde oldum. Düğünlerine, cenazelerine, asker düğünlerine, bayramlarına, hasat zamanlarına katıldım. Eğitimim ve eğitim sonrası saha araştırmalarımda, görev aldığım üniversitelerde araştırmacı bir arkeolog hoca olarak etkin olmayı seçtim ve en çok Toros ve Istranca dağlarında olmayı sevdim. Ormanlık ve dağlık bölgeler benim için daima gizem dolu oldular. Araştırmalar ilerledikçe yaşamdaki devamlılığı keşfettim. Katıldığım bütün arkeolojik çalışmalarda her zaman geçmişte orada yaşanan hayatları düşündüm. Mesleğimi anlamlı kılanın geçmişin ruhu olduğuna inanıyorum. Bu evrensel mesleği seçmemin Toroslar ve Istrancalar’da bulunmamın tesadüf olmadığını biliyorum.”
Arığ, Bizans sanatı ve Doğu sanatı üzerinde dersler verdi; daha sonra Trakya bölgesi Istrancalar araştırmalarına yöneldi. 1994 yılında Trakya bölgesinde Istranca dağlık ve ormanlık alanlarında yüksek kültürlerin, Trakların izlerini araştırdı. Bir süredir de, ‘Vize Oppidum (kutsal kale yerleşimi) ve Megalitik Kutsal Alanlar Arkeopark Projesi’ üzerinde çalışıyor. Eski belediye başkanı Selçuk Yılmaz’ın da desteğini almış olan proje, Vize (Bizye) ve Istrancalar bölgesinin sahip olduğu doğa, kültür ve turizm potansiyelini aktarmayı ve yaşama geçirmeyi amaçlıyor.

Yazının Devamını Oku

Vatandaş ‘cep’i gözlüyor

1 Mayıs 2015

PAZAR günü Edirne ve dün de Tekirdağ Çorlu... Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok keyifli gördük. Partililer ve seçmenlerle tam bir diyalog içindeydi. Tekirdağ’da emekliler “İki maaş daha...” deyince alkışı arttırıyor; çiftçisi de öyle, taşeron işçisi de...
CHP’nin seçim kampanyasının merkezine ekonomiyi yerleştirmiş olması, Türkiye’de ağırlıklı olarak yaşam tarzı ve kimlikler üzerinden yapılmakta olan ‘kolaycı siyaset’in çözülmesi adına son derece önemli.
Tekirdağ mitingi gösterdi ki; Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’la cepheleşmekten ve AKP’yi eleştirmekten uzak durarak, CHP’nin ekonomik vaatlerini ve yapacaklarını anlatması toplumda karşılık bulmaya başlamış.
Emeklilere iki maaş bayram ikramiyesi, 1500 lira asgari ücret, kredi kartı borçlarının silinmesi, iş garantili eğitim ve aile sigortası özellikle orta ve altı gelir seçmen gruplarında heyecan uyandırıyor.
Bir başka ‘söz’ü de taşeronlaşmanın kaldırılması.
Bunları alt alta toplarsanız kaç milyon ediyor biliyor musunuz?
“Vay nasıl yaparlar?”; 1500 liraya Maliye Bakanı “Zulümdür” diyor ya... Kılıçdaroğlu kendisine “12-13 bin alınca zulüm değil de 1500 mü zulüm oluyor” diye soruyor. Bir alkış ki...


Yazının Devamını Oku

Gerçekleri mi, uçuk kaçık vaatleri mi konuşacağız?

30 Nisan 2015
İZMİRLİ avukat Arif Ali Cangı, Haber Ekspres gazetesinde “İzmir’in vekili olmak isteyen Veysel Eroğlu’nu tanıyoruz” başlıklı bir yazı yazmış.

Cangı, yazının amacını, Veysel Eroğlu’nun DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı icraatlarını anımsatmak olarak belirtiyor. “Belki buradan İzmir seçimlerinde halen devam eden sorunların çözümüne ilişkin tartışmaya katkıda bulunmaktı. Ama öyle olmadı, aday Veysel Eroğlu’nun Allianoi, Hasankeyf gibi kültürel varlıkları yok sayan, yok eden icraatları, İzmir’i başka bir havza olan Gördes’in suyuna mahkûm eden altınseverliği, Çaldağı Nikel Madeni konusundaki tutumu, Göcek Koyları’na ilişkin icraatları, Gaziemir’deki nükleer atıklarla ilgili sorumlulukları ve diğer icraatları tartışılmadı” diye de ekliyor.
Eroğlu’nun “Orman ve Su İşleri Bakanlığı Basın Müşavirliği üzerinden gönderdiği açıklamaya karşı Arif Ali Cangı diyor ki: “Bunun yerine milletvekili adayı Eroğlu’nun, Binali Yıldırım’ın İzmir için açıkladığı 35 projeyi 501’e çıkardığı yazılıp çiziliyor. Bense İzmirlinin aklı ile alay eden bu vaatler hakkında yazmak istemiyorum. Bakanlık Basın Müşavirliği’nin cevabındaki gerçekle alakası olmayan içeriği de yazmak istemiyorum. Bir milletvekili adayına ilişkin yazıya Bakanlığın cevap vermesi şeklindeki garabet halini yazmak istiyorum.Eroğlu, İzmir’e seçim çalışmasına geliyor, onunla ilgili bir yazı yayınlanıyor, cevabın kendisi tarafından verilmesi gerekmiyor mu? Bakanlık Basın Müşavirine ne oluyor? Halen bakanlığı devam etse de Eroğlu’nun seçim çalışmaları programını basına gönderme, onunla ilgili yazıya cevap verme görevi yok. Olayın hem hukuki hem de etik yönü var. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna göre, “... Kamu kurumlarında memur ve hizmetli olarak çalışanlar seçimlerde tarafsızlıklarını muhafaza etmek zorundadır, memur ve hizmetliler ile kamuya ait her türlü araç, gereç ve imkânların siyasi bir partinin veya adayın emrinde veya herhangi bir siyasi faaliyette çalıştırılmaları, kullandırılması yasaktır...” Yani Bakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri açıkça suç işlemiştir, şayet Sayın Eroğlu’nun bilgisi ya da talimatı varsa, o da bu suça ortak olmuştur. Bu olay, hukuki boyutunun yanı sıra seçimin adaletsizliğini göstermesi açısından da önemli değil mi?
Eroğlu’nun kampanyasında Bakanlık olanaklarının kullanıldığının ifşası niteliğinde değil mi? İzmir’deki seçim çalışmalarındaki adaletsizliği göstermiyor mu? Üzerinde konuşulmayı hak etmiyor mu?
En önemli soru; bu seçim döneminde de İzmir’de gerçekleri mi, yoksa uçuk kaçık vaatleri mi konuşacağız?

‘Beni hukuktan kim koruyacak’


Yazının Devamını Oku

Adalet mülkün temeli midir yoksa ‘ayak bağı’ mıdır?

29 Nisan 2015
UZMAN hukukçu okurumuz diyor ki: Bir mahkemenin verdiği karar; yanlış, menfaat karşılığı veya siyasi baskı neticesi bile olsa, hukuken geçerlidir.

Ancak bir üst merciye itiraz edilebilir.
O makam, kararı doğru bulursa onaylar, yanlış bulursa bozar. Bozduğu andan itibaren dosya iade edilir.
Ancak, ‘kişi hürriyeti’ ile ilgili bir durum söz konusu ise, derhal tatbik edilir.
Alt mahkemenin bu kararı açık bir şekilde, yukarıda belirttiğimiz gibi hukuk dışı alması durumunda bile, karar üst mahkeme tarafından bozuluncaya kadar geçerlidir. Unutulmaması gerekir ki, karar hangi sebeple alınmış olursa olsun, hukuka uygun da olabilir. Bu kararın hukuka uygun olup olmadığına, ancak üst mahkeme karar verebilir.
Eğer bir hukuksuzluk görüyorsa, hâkimin cezalandırılması için harekete geçer. Ama bu, kararın geçerliliğine tesir etmez.
Ayrıca, bir kararın ‘yok hükmünde’ addedilebilmesi için, davanın yargı dışında karar bağlanması gerekir.
Mevzu bundan ibarettir.”


Yazının Devamını Oku