Yalçın Bayer

Fuat Avni kim mi?..

4 Eylül 2015

İNGİLTERE Kralı Edward, zaman zaman kıyafet değiştirir, kasaba kasaba dolaşır, halkın kendisi hakkında ne düşündüğünü araştırırmış. Bir gün dağ başındaki çobanlarla sohbetler ediyormuş. Bu sohbet derinleşmiş ve bir ara çobana, İngiltere kralını ve yaşadığı sarayını görüp görmediğini, görmediyse görmek isteyip istemediğini sormuş. Çoban, görmediğini, görmek istediğini ancak yoksulluğu nedeniyle böyle bir seyahate gücünün yetmeyeceğini belirtmiş. Saray erkanı ile birlikte yola koyulmuşlar. Saraya birkaç kilometre kala kalabalık halk topluluğunun krallarını karşılamak için geçeceği yolda sağlı sollu dizilmiş olduklarını uzaktan görmüşler. Edward yanlarına yaklaşınca da alkışlar ve sloganlarla kralı sicim gibi çiçek yağmuruna tutuyorlarmış...
Edward, kralın kim olduğunu şimdi anlamıştır diye yan gözle çobana bakmış ve sormuş: “Kralın kim olduğunu anladın mı?” Çoban ‘hayır’ anlamında başını sallamış. Çobanın son derece sakin ve hiç şaşkınlık belirtisi göstermeden yürüdüğünü gören Edward belli etmese de biraz sinirlenmiş.
Sarayın kapısına geldiklerinde, halkın coşkusu artmış.
Kral, saraya girenlerin sıkı bir aramadan geçtiğini görmesi için çobanı kapı girişinde biraz lafa tutup, çobana: “Saraya girip-çıkanı çok sıkı arıyorlar. Öyle herkes bu saraya giremez. Biz, büyük tüccarlar olduğumuz için saraya girebiliyoruz, onun için biraz beklemek zorundayız.”
Çoban, ‘bekleriz’ babından başını sallamış. Kral hâlâ kendisini tanımayan çobana çok kızmasına karşın renk vermemeye çalışıyormuş. Sıra onlara geldiğinde; kral bir kez daha çobana “Şimdi kralın kim olduğunu anladın mı?” demiş. Çoban, yine ‘anlamadım’ babından başını sallamış. İyice kızan kral, çobanı da yanına alıp, konuşma yapacağı balkona çıkmış ve halkı selamlamaya başlamış.
Halk çok daha fazla coşku ile sloganlar atıyor ve “Kral Edward... Kral Edward...” diye bağırıyormuş. Edward elleri ile halkını selamlarken göz ucu ile de çobanı izliyormuş. Ne var ki, çobanda hâlâ bir tepkinin olmadığını gören Edward sinirli bir ses tonuyla: “Şimdi anladın mı kralın kim olduğunu?” diye tok bir sesle son kez sormuş. Çoban, umursamaz ve biraz da alaycı bir tavırla:
“Duruma bakılırsa kral ya sensin ya da benim” demiş.

Yazının Devamını Oku

Türkiye derhal sınır kapılarını açmalıdır

4 Eylül 2015

ALMANYA Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Marl kentinde merkezi bulunan Türklerin Haklarını Savunma ve Koruma Derneği (Türk Hak) Başkanı Mustafa Hafız-
oğulları şunları yazıyor:
“16 Aralık 2013’te Türkiye ile AB arasında üzerinde yeterince durulmayan ‘Geri Kabul Anlaşması’ imzalandı. Türkiye’ye büyük sorumluluklar yükleyen bu anlaşma konusundaki çalışmalar kamuoyuna
karşı açık ve şeffaf olarak yürütülmediğinden, akademik ve toplumsal tartışmaya açılmayarak, Avrupa’dan nasıl bir ‘kazık’ yediğimizi, daha basın ve kamuoyu fark etmedi.
Avrupalıların tüm zorlamalarına rağmen on seneden beri imzalanmayan bu anlaşmanın birdenbire imzalanmasının sebebi AB’nin Türkiye’ye vizenin kaldırılacağı sözünü vermesidir. Gözleri sadece bunun getireceği oyu gören AK Partililer, ‘Önce siz vizeyi kaldırın, öyle imzalayalım’ demeyi düşünemedikleri için, bastılar imzayı...
Vize ne zaman kalkacak? Çıkmaz ayın sonunda... İşte AKP’nin öngörüsü bu kadar. Senin takiyen AB’nin ‘Bizans Oyunu’na sökmez.
Ne görülmüş ne duyulmuş, önce inanmayacaksınız ama gerçek... Dünyada bizden başka vatandaşını dışlayan ülke var mıdır? Bir de bu adamlar vize kalkacak diye yabancılarla evli Türk vatandaşlarının eş ve çocuklarının Türkiye’de kalmasını 3 ayla kısıtladılar; yasayla... (6458 sayılı Yasa, mad. 11)

Yazının Devamını Oku

Mısır aldı başını gidiyor

3 Eylül 2015

MISIR ürünü giderek önemli bir bitki olmaya başlıyor. Hem gıda hem sanayi ve hem de enerji sektörlerinde kullanılan bir ‘mahsul’... Türkiye’de buğday, pancar, arpa ve domatesten sonra dördüncü büyük tarım ürünü. Çukurova bölgesi Türkiye’nin mısır rekoltesinin yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. Ege, Karadeniz, Adapazarı bölgeleriyle yıllık rekolte 6 milyon tona ulaşıyor bu yıl... Toplam üretim ‘tarihi rekor’ sayılıyor, 6.5 milyon tonla. Çukurova’da birçok üretici, bu rekora karşılık kendi bölgelerinde ciddi bir üretim artışı olmadığını, fiyatların da geçen yılki düzeyde (yaklaşık 65 kuruş) seyrettiğini kızarak anlatıyorlar. En büyük skandal da hasat sona ererken TMO’nun hâlâ bir fiyat açıklamaması ve üreticiye destek vermemesi...
Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girme dün bir açıklama yaparak, “Bu belirsizlik ortamında çiftçinin cebinden 50 milyon TL çalınmıştır” dedi. Yani TMO fiyat açıklamadığında ‘çiftçiye zarar, nişastacıya kâr’ uygulamasının devreye girdiği savunuluyor.


MISIR HASAT ŞENLİĞİ

Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, mısır üretimin 10 yıl öncesine göre 2 milyon tondan üç misli artış göstermesine dikkat çekerek, “Ama tarım sanayimize tam entegre olamadı. Bu entegrasyonu sağlayamayan ülkelerde tarımda ve sanayide başarı şansı yoktur” dedi. Mısır’dan elde edilen glikoz ve fruktozla ilgili ‘bilgi kirliliği’nden yakınırken, lobilere dikkat çekti; ABD’de AB’de yiyecek ve içeceklerde mısır şekeri kullanılmasını sınırlayan bir kanun olmadığını söyledi. Akyüz, mısır şekerinin pancar şekerinden bir farkı olmadığını da belirtirken, mısırın hayvancılıkta en büyük yem girdilerinden biri olduğunun altını da çizdi. İki yıl içinde yaptıkları araştırmalara göre “Mısırımızda GDO’nun olmadığını, aflatoksin değerlerinin de düştüğünü, tüketicinin dünyada şekere en fazla parayı ödeyen ikinci ülke olduğunu, kendilerine tanınan mısır şekerinin kotasının 250 bin tonda kaldığını, bunun da fabrikaların yüzde 27 kapasiteyle çalışması anlamına geldiğini, bu nedenle kota sistemi mutlaka kalkmalı ki, dünya ile rekabet edelim” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Sporda giderek çöküyoruz

2 Eylül 2015
BİR Dünya Atletizm Şampiyonası daha sona erdi. Türkiye 12 sporcu ile katıldı. Maalesef madalya alamadık.

Bahreyn, Uganda, Grenada, Fas gibi ülkelerin arkasında kalarak 41. olduk. Şampiyonaya katılan 12 atletin altısı devşirme. Yasmani Copello Escobar, Ramil Güliyev, Jak Ali Harvey, İlhami Özbilen, Ali Kaya, Sultan Haydar. Bunlardan Ramil Guliyev 100 metrede 7’nci, Ali Kaya 10 binde 7’nci, 5 binde 9’ncu oldu. 77 milyon olmakla övündüğümüz ülkemde oyunlarda edindiğimiz başarı bu kadar. Neden başarısız olduğumuz ise bir sır değil. Genç nüfusa sahip, okul çağı öğrencilerimizin Avrupa’da birçok ülkenin nüfusunu aştığı ülkemde...

Beden eğitimi dersinde matematik, fen testleri çözdürülürse,
Ders saatleri azaltılırsa,
Not ortalamasını artırıcı bir ders olarak görülürse,
Okullarda değil spor salonu, basit spor araç ve gereçleri bulunmazsa,
Beden eğitimi dersi değil mi, nasılsa her öğretmen yapar, ders öğretmeni şart değil denirse,
Dersler okul bahçesinde serbest oynama şeklinde geçerse, doğal olarak sporun hiçbir dalında, özellikle atletizm alanında sporcu yetiştiremeyiz.

Yazının Devamını Oku

‘Beyaz Ev’ bir misafirhanedir

1 Eylül 2015
ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki her şey maaşlarından kesilir.

Beyaz Saray, devletin ABD başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını kendisi karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder.
Çünkü, ABD bir monarşi değil bir cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir. Amerikalılar buraya ‘saray’ demiyor zaten, o bizim yakıştırmamız. Washington DC’de ‘1600 Pennsylvania Avenue’ adresinde bulunan dünyanın bu en ünlü evinin adı Türkçeye yanlış şekilde ‘Beyaz Saray’ diye çevrilmiş olsa da aslında İngilizcedeki orijinal adı ‘White House’ yani ‘Beyaz Ev’dir. Ve ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil, her yerde... Tatil masraflarını, hafta sonlarını geçirmek istediğinde Camp David’deki başkanlık dinlenme evinin hafta sonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda.
ABD başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, kardeşi bile olsa, bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
ABD başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapıldı. Buna göre ABD başkanının çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı ödenir. Bu her iki ödeme de vergiye dahildir. Başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda. Bunların yanı sıra başkanın gezileri için, vergiden muaf yıllık 100 bin dolar harcırah ödenir. Ancak, Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık giderlerine harcar. Yani ayrıca bir serveti yoksa, Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda... Belki de bu yüzden Başkan Gerald Ford, Beyaz Evi, ‘Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlamıştı.
Beyaz Ev, kompleks bir yapıdır. Aynı anda hem bir konut hem bir müze ve hem de bir devlet dairesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir. Başkanın penceresinin birkaç on metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir.
Beyaz Ev, başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil, geçici bir barınma ve hizmet yeridir.
Mülk sahibi Amerikan halkı ve demokrasisidir. Bu gerçeği, bir hizmetçisi, Baba George Bush’un eşi Barbara Bush’a şöyle söyler bir gün: “Buraya her dört yılda bir başkanlar gelir gider... Biz kalıcıyız.”

Yazının Devamını Oku

Yurt nasıl kurtulur

29 Ağustos 2015

TÜRK toplumbilimci, akademisyen Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın ‘Yurt nasıl kurtulur’ başlıklı yazısından ‘26 Ağustos 1922 günlerinden çıkarılacak dersler: Yurt savunması ancak demokrasi temeli üzerinde kazanılabilir!’i anlatan son bölümü yayınlıyoruz:
“Türk ulusu ve yurduna, bugün BOP, AKP ve PKK’dan gelen saldırıları caydırmak ve yenilgiye uğratmak, her aşamasında doğru anlamı ve dürüst uygulamasıyla ‘ulusal egemenlik’ ilkesi temelinde yürütülen Türk Kurtuluş Savaşı’nın bu özünün, kadını ve erkeği, yaşlısı, genci, çocuğu ile her yurttaşın bilincine yerleşmesine bağlıdır.
Acıdır ki Atatürk’ün partisini yöneten kadro, Türk Kurtuluş Savaşı ve demokrasi devrimlerinin hepsini, yıldönümlerinde, demokratik özü ve yöntemiyle her yurttaşın anlayıp içten sevgi duygularıyla özümlemesine çalışmak üzere tüm yurt yüzeyindeki örgütleri aracılığıyla etkin çalışmalar yapma görevini yerine getir(e)memektedir.
Bu günlerin birçoğunu anmayan CHP’nin resmi web sayfası başlığında Atatürk’ün portresine bile artık yer verilmemektedir!
Sayın Kılıçdaroğlu yönetimi, Atatürk’ün önderliğindeki Türk Devrimi’nin, kapitalizmi de, Marksizmi de, sosyal demokrasiyi de fersah fersah geride bırakan ve uygulanabilirliği de eylemli olarak kanıtlanmış bulunan bir uygarlık projesi niteliğinde olduğunu ve CHP’nin seçim kazanmasının bu uygarlık projesini yurttaşların pek büyük çoğunluğunun ortak kültürü yapmaya bağlı olduğunu gereğince göz önünde tutmuyor, bu yolda çalışmıyor görünmektedir.
Oysa Atatürk’ün kendisi, 30 Ağustos Zaferi’nin böyle bir uygarlık projesini başlattığını daha o dönemde özenle vurgulamıştı:
Ulusun geleceğini doğrudan doğruya üzerine alarak umutsuzluk yerine umut, dağınıklık yerine düzen, duraksama yerine kararlılık ve inanç koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin özverili ve kahraman ordularının başında, bir asker bağlılığı ve uysallığıyla buyruklarınızı yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan yüreğinin pek seyrek duyabileceği memnunluk içindeyim. Yüreğim bu sevinçle dolu olarak, pek değerli ve saygıdeğer arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri

Yazının Devamını Oku

30 Ağustos kutlu olsun

28 Ağustos 2015

ULUSAL bağımsızlığını sağlamak amacıyla emperyalist güçlere karşı verilen mücadele sonunda 30 Ağustos 1922’de kazandığımız zaferin 93’üncü yıldönümünde Büyük Önder Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, kahraman ordumuzu saygıyla anıyoruz.
30 Ağustos Zaferi’nden 93 yıl sonra, yeniden ülke bütünlüğünü parçalamaya yönelik girişimlere ve teröre karşı mücadele edilen bugünlerde birbiri ardına gelen şehit haberleri, ailelerin ve ülkenin bağrına düşen bir ateş gibi herkesin içini yakıyor.
Ülkemizin güvenliğinin ve bölünmez bütünlüğünün savunulması uğruna şehit olan askerlerimize, emniyet mensuplarına Allah’tan rahmet, ailelerine, güvenlik kuvvetleri mensuplarına, ulusumuza başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bölücü terörün hiçbir zaman amacına ulaşamayacağına; devletin bütünlüğünü, ulusun birliğini ve Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumadaki kararlılığın daha da güçlenerek süreceğine inanıyoruz.
Yurttaşlarımızın, çocuklarımızın hiçbir ayrımcılık yapılmadan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde, kardeşçe yaşamalarını istiyoruz. Bunun ancak doğru, kararlı ve el ele uygulanan politikalarla mümkün olacağını biliyoruz.
Siyasi iradenin de terörün her türüne dur deme kararlılığını göstermesini bekliyoruz.
İKKB üyeleri olarak, ülkemizin içinde bulunduğu zor günlerden kurtuluş mücadelesindeki ruh ve iradeyle yine birlik ve dayanışma içinde kurtulacağımız inancıyla tüm Cumhuriyet sevdalılarının Zafer Bayramı’nı kutluyoruz. Nazan MOROĞLU

Yazının Devamını Oku

AKP listeleri % 30-40 değişiyor

28 Ağustos 2015
AKP, oylarının neden ve nasıl düştüğünü 81 ilde anketle belirliyor.

Niye düştü, niye arttı. Bu düşüş milletvekili listesinden mi kaynaklanıyor yoksa başka nedenler mi var? Erdoğan’ın önüne bu rapor konulmuş... Ahmet Davutoğlu ve Süleyman Soylu’nun listelerde ağırlığı dikkat çekmiş ve müdahaleyi gerekli görmüş. AKP kulislerinde konuşulan bir şey daha var. Bu sefer Erdoğan, listeleri % 30-40 oranında değiştirecek. Bunun karşılığında CHP ne yapıyor? 7 Haziran için rapor, istatistik, araştırma daha doğrusu biz niye düştük diye bir sorgulama var mı? Yok! Bunları anlatan CHP’li eski bir milletvekili “İnsan üzülüyor” diyor.

Baykal lafı gediğine oturttu

CHP milletvekili Deniz Baykal, Başbakan Davutoğlu’nun ‘bakan’lık önerisine ret cevabı verirken, mektubundaki son paragrafa dikkat eder misiniz?”
“Nasıl geçmişte 12 Eylül Kenan Evren hukukuna karşı rakiplerimiz olan siyasetçilerin hukukunu savunduysam, şimdi de milletin hukukunu sizlere karşı savunmak boynumun borcudur.”
Baykal, “Tayyip Erdoğan’ın hukukunu ben savundum” diyor. Böylece, yıllardır Cumhurbaşkanı’na siyaset yolunu açtığı için kendisini eleştirenlere de dolaylı bir yanıt vermiş oluyor.

Yazının Devamını Oku