Yalçın Bayer

Kamusal kaynaklar özel çıkar için kullanılamaz

5 Ocak 2016
ANKARA Barosu’na kayıtlı Av. Sedat Vural A Milli Futbol Takımımızın 2016 Avrupa Şampiyonası finallerine, en iyi üçüncü olarak katılmasından dolayı, futbolculara ve teknik kadroya 500 bin Euro verileceğinin TFF Başkanı Demirören tarafından açıklanması üzerine (15-16 Ekim), bu kararın iptali için Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açıyor;

TFF’nin bu kararının iptali ile ihtiyaten tedbir kararı verilmesi için...

Bu zamana kadar yalanlanmayan dava konusu ne mi oldu?
TFF’nin mahkemeye gönderdiği “A Millilere 500 bin Euro verilmeyeceğine” ilişkin yazı ortaya çıkıyor.
Sedat Vural diyor ki:
“Açtığım prim iptal davası toplumun adaletsizliğe ve keyfiliğe karşı vicdan çığlığı oldu.
Bu çığlık toplumsal vicdan olarak karşılığını aldı. Kamu işlem ve adaletin toplumsal vicdanda karşılığının bulunması zorunluluğu bu dava ile kanıtlandı.
Bilinsin ki; kamusal kaynaklar keyfi özel çıkarlar için değil, kamu yararına kullanılır. Gerçek onur, ülkeleri adına görevlerini yaparken, çıkarsız hizmet etmektir. Keşke bu onuru, verilecek primi kabul etmeyerek, teknik kadro ve futbolcular yaşatsaydı bizlere...

Yazının Devamını Oku

EXPO 2016 ile ilgili zor sorular

3 Ocak 2016
ANTALYA önümüzdeki nisan ayında büyük bir EXPO sınavına hazırlanıyor.

Türkiye’nin ilk EXPO’su 2016 Antalya, çiçek ve çocuk temasını işleyecek.

Ancak, bir şeyler ters gidiyor olmalı ki, son bir yılda EXPO’nun en tepe makamı olan üç genel sekreter değişti; üç bakan da geldi gitti. En son Genel Sekreter Haşmet Suiçmez, istifa gerekçesi olarak ailesi ve çocuğuyla yeteri kadar ilgilenememeyi gösterdi. EXPO’nun açılışına 3.5 ay kala gelen bu istifa ve gerekçesi üzerine de kimse çıkıp “Bir Türkiye meselesi yürütülüyor burada... Açılışa ramak kala bu gerekçeyle istifa edilir mi?” diye sormadı.
Yeni genel sekreter şimdi her şeyi baştan öğrenmeye çalışıyor. EXPO’nun bütçesi resmi rakamlara göre 1.6 milyar TL olunca iddialar birbiri ardına geliyor. Yerel gazeteler hemen her gün değişik sorular yöneltiyor ama cevap alamıyor.
Biz de başta Tarım Bakanı Faruk Çelik olmak üzere EXPO yönetimine bazı sorular sunuyoruz:
Antalya Valisi Muammer Türker katılımcı ülkelere maddi destek için paket hazırlığında olduklarını söylemişti. Bu paketin içeriği nedir? Kaç ülkeye imkân verilecek? Tanıtım için bütçesi nedir (TL veya dolar cinsinden), bunun ne kadarı harcandı. Katılacağını söyleyen kaç ülke bahçesini yapmaya başladı? Kanada’da yaptırılan bitki heykeller için ne ödendi? Denildiği gibi 10 milyon dolar mıdır? 1.6 milyar TL harcamaya karşın öngörüldüğü gibi 300 milyon TL gelir olacak mı? EXPO yöneticilerinin bugüne kadar organizasyonlarına ve EXPO’larına katıldığı ülkelerden kaçı, gelmeme eğilimini gösterdi. EXPO Meclisi’nden gelen hangi öneri hayata geçirildi? Yıllarca kullanılan logo neden değiştirildi; bunun için ne harcama yapıldı? Raylı sistem açılışa neden yetiştirilemiyor? EXPO’nun tanıtımı için alana getirilip ağaç diktirilen ve fotoğraflanıp haberi yapılan ünlü şahsiyetlere bir ödeme yapılıyor mu? EXPO alanında yurtiçi ve yurtdışından tanıtım için kimlere alan tahsisi yapıldı? Bunlardan ücret alındı mı? Bugüne kadar katılımcı ülke sayısı konusunda hep 42-47 aralığında sayı verildi. Oysa bakanlık koltuğuna yeni oturan Faruk Çelik, ilk EXPO 2016 toplantısından sonra yaptığı açıklamada bu ülke sayısını 16 olarak açıkladı.
Bu konuda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı’na yanlış rakamlar verildiği iddiası doğru mudur? 

 


Yazının Devamını Oku

Ankara’da öfke durakları

2 Ocak 2016
ANKARA’nın Or-An semtinde oturuyorum.

Aşağı yukarı her gün Kızılay’a belediye otobüsleri ile gidip gelirim.

Saymadım ama
Or-An ile Kızılay arasında 50’den fazla otobüs durağı var.
Bu duraklardan otobüse binan insanlarda müthiş bir kızgınlık görüyorum.
İnsanlar, kızgınlıklarını başta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek olmak üzere bu ülkeyi yönetenlere bedduada bulunarak açığa vuruyorlar. Kızgınlıklarının nedeni, duraklarda dakikalarca otobüs bekleyip gelen otobüslerin ise hıncahınç dolu olmaları nedeniyle balık istifi gibi taşınmaları. “İnsana saygı yok” cümlesiyle başlayan yakınmalar, beddualar, kızgınlığın derecesine göre devletin tepelerine kadar uzanıyor.
Bedduanın şiddeti, bu kış kıyamette durakta bekleme süresiyle doğru orantılı.
Hükümet, 65 yaş ve üstü için ücretsiz taşıma uygulamasını başlattığından beri otobüsler insan yığınıyla dolu. Duraklarda bekleme süresi de bir o kadar uzadı.

Yazının Devamını Oku

Suudi Arabistan

31 Aralık 2015
ALMANYA’nın en ciddi TV kanallarından ARD’nin sabah programı çerçevesinde verilen haberde, Türkiye Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasında siyasi, ekonomik ve kültürel bir anlaşma imzalandığı bildirildi.

Bu haberi dinleyince, Arabistan’ın adının niçin ‘Suudi Arabistan’ olduğu üzerinde biraz durmak gereği duydum.

I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümetiyle anlaşan İbn-i Suud, Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali ile birlik olarak, Osmanlı’ya karşı savaş açtı. Bunun karşılığı olarak Suud ailesinin toprakları İngilizler tarafından güvence altına alındı. Arkasına İngilizleri alarak topraklarını genişleten İbn-i Suud daha sonra, Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali’ye karşı da Mekke ve Medine’yi ele geçirmek için başlattığı savaşı 1932’de kazanarak, kendisini İslam dünyasının bu kutsal şehirlerinin ve etrafındaki uçsuz bucaksız çölün kralı ilan etti.
Daha sonra, bu krallığı kendi ailesinin (hanedanın) ismiyle adlandırdı; Suudi Arabistan...
1917’den beri İngiliz siyasetinin buyruğunda olan İbn-i Suud, ani bir manevra yaparak, ülkenin petrolünü Kaliforniya’nın Standard Oil şirketine teslim etti. ABD’nin petrol gereksinimini karşılamak için büyük bir fırsattı bu. Varılan anlaşmaya göre, Standard Oil şirketi Suudi Arabistan’a, petrol kuyuları açmak ve işletmek için, yılda 25 bin dolar ödeyecekti. Bir başka hesapla bir ton petrol için bir dolar. Bu anlaşma sonucu ABD, Basra Körfezi’ndeki petrol rezervlerine el atmış oluyordu.

 

DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI!

 


Yazının Devamını Oku

Çocuklarını imam hatibe göndermek istemeyene de saygı göstermek gerekir

31 Aralık 2015
ARALIK ayının sonuna gelinmesine rağmen imam hatip okullarına kayıt olmak zorunda bırakılan çocukların sorunlarının halen çözüme kavuşturulmadığını belirten Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, konuyu Meclis gündemine taşıdı.

‘Ailelerin feryadını’ duyun diye seslenerek Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın konu ile ilgilenmesini istedi.

Atıcı, Bakan Avcı’ya sordu:
“Sayın Bakan, aralık ayının sonuna geldik, halen imam hatip okullarına kayıt olmak zorunda bırakılan çocukların sorunları çözülemedi. Ailelere ya açık lise ya da imam hatip lisesi dayatılıyor. Kendi rızalarıyla çocuklarını imam hatip lisesine gönderen ailelere saygı duyuyoruz. Sizin de aynı saygıyı çocuklarını imam hatibe göndermek istemeyen ailelere göstermeniz gerekiyor. Bu sorunun da acilen çözülmesi gerekiyor. Bir örneğini makamınıza ileteceğim. Ancak bütün ailelerin bu feryadını duymak gerekiyor. Zorla din eğitimi aldırmanın doğru olmadığını sizinle daha önce de konuşmuştuk, siz de bu konuda aynı fikirde olduğunuzu söylemiştiniz. Bu konuya eğer bir el atabilirseniz çok memnun olacağım.”

 


En büyük zimmet suçu

 


Yazının Devamını Oku

Kürtler ne ister

29 Aralık 2015
KÜRTLERİN özerklik talebi değişik dönemlerde gündeme gelmiş ancak bir karşılık bulamamıştır.

Atatürk, başta olmak İsmet İnönü, Celal Bayar, Turgut Özal ve bütün devlet adamları özerklik talebini reddetmişlerdir. Günümüzde gündeme getirilen özerklik talebinin esasında Dicle- Fırat Havzası’nın alanını oluşturan Mezopotomya topraklarındaki yeraltı kaynaklarının işletilmesi ve bu kaynaklardan pay alınması hedeflenmektedir. Konu ile ilgili bir benzer istek te Demokrat Parti Diyarbakır milletvekilliği yapmış olan Mustafa Remzi Bucak’tan gelmiştir.

 

Güneydoğu üzerindeki siyasal ve ekonomik çalışmalarıyla dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Ramazan Topdemir şu bilgiyi veriyor.
1950-1954’te DP milletvekili olan Mustafa Remzi Bucak, 3 Ocak 1965’te İnönü’ye ‘Bir Kürt Aydınından İsmet İnönü’ye’ başlıklı bir mektup yazar ve Kürtlerin tarihsel sürecini örnekler ile ayrıntılı bir şekilde ele alır. Mektupta günümüz ile örtüşen en belirgin husus Güneydoğu’daki yeraltı kaynaklarının, işletilmesi ve paylaşımı konusudur. Bucak, İnönü’ye hitaben şöyle diyor:


“Sayın İnönü; zatı devletinize, tecrübeli bir devlet adamı olarak, Kürt Ne İster? Kürt, Ankara’nın tayin ettiği keyfici ve baskıcı memur amirlerden kurtulup, kendisinin yetiştirdiği öz evladının idaresinde yaşamak ister. Kendi topraklarının zenginliklerinden faydalanmak ister. Ve bütün bunlar içinde gerekli maddi gelirin, bizzat kendi topraklarından sağlanmasını ister. Mesela, bakır, krom, ham petrol vs. gibi doğal zenginliklerin işletilmesinde elde edilen gelirden pay almasını ister.”
Bu taleplerin aynısı bugün de gündeme getirilmektedir.


Yazının Devamını Oku

CHP kongresine damgayı Ataşehir-İlgezdi vurdu

29 Aralık 2015
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul il kongresi için işaret verdi mi, verdiyse bu doğru oldu mu?

Verilen oyların çok iyi ‘tahlil’ edilmesi lazım.

Kongre öncesinde kulislerde Kılıçdaroğlu’nun, Sarıyer Belediye Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek’i ‘işaret’ ettiği iddia edilmişti. Ancak gelişmeler tam tersini gösterdi. Kılıçdaroğlu’na yakın bütün isimler Cemal Canpolat’ın yanında yer aldılar. Kılıçdaroğlu ile yakınlığı bilinen Bakırköy, Avcılar, Maltepe ve Ataşehir belediye başkanları aktif bir şekilde Canpolat’a çalıştılar. Milletvekilleri ve PM üyelerinin tamamı Canpolat’ın listesine oy verdi... Bir muhalif üye “Yanlış işaret, yanlış sinyal ve hatalı sollama, iyi olmadı” ifadesini kullandı. Bu kazanın sorumlusu kimler?
Doğal delegelerin oy kullandığı bir sandık vardı. Burada milletvekilleri, PM ve MYK üyeleri oy kullanıyor. Oylar 41-14 Gökan Zeybek aleyhine çıktı. Demek ki, Canpolat 27 oy farkını bu sandıkla yaptı.
Bu durumda İlhan Cihaner, Aykut Erdoğdu, Şafak Pavey, Ali Özcan, Eren Erdem ve Ali Şeker’in, muhtemelen Canpolat’a oy kullandıkları anlaşılıyor.

 


TOPRAK AYRI DÜŞTÜ

 

Yazının Devamını Oku

2016 felaket yılı mı olacak?

26 Aralık 2015
AMERİKALI ve Avrupalı düşünürler, 2016 yılının felaket yılı olacağı konusunda sanki hemfikirler.

Felaket konusunda görüş bildirenler de kapitalist emperyalizmin bizzat kendi danışmanlarıdır.

On madde halinde, ne olursa felaket olur, bunu incelemişler.
-Petrolün varili 100 dolar olursa...
-İngiltere AB’den çıkarsa...
-Bankalara siber saldırı olursa...
-Avrupa Birliği içindeki mülteci krizi artar ve dağılırsa...
-Çin ekonomisi çökerse, Çin’in de savaş ihtiyacı baş gösterirse...

Yazının Devamını Oku