Değişikliğin yasa yolu ile yapılmasının Anayasa bakımından sakıncalı olduğu eleştirileri bir yana ‘toplu tasfiye’ anlamına gelebilecek uygulamanın, yargıda oluşan kara delikleri daha da büyüteceği ve anafor etkisi yaparak adaleti karanlık dehlizlere sürükleyeceği ileri sürülüyor. Bu iddia sahipleri, sıradan politikacılar değil, yargının zirvelerinde görev yapmış, adaletin toplumsallaşması için uğraş vermiş, akademik seviyelerde tezler üretmiş kifayetli hukuk adamları...
Onursal başkan sıfatı verilmiş bir duayen yüksek yargıcın, ‘tabuta son çivi çakmak’ olarak tanımladığı yasallaşma sürecinde yeterli ve gerekli ‘sigorta’ düzenlemelerinin eksik olduğu anlaşılıyor.
Yüksek yargının özerk bir alana sahip olup olmaması (bağımsızlığı) tartışmalarında geldiğimiz nokta da hazin. Adalet adına son sözü söyleyecek hukukçular, bir yasa maddesi ile ve salt bir iktidar tasarrufu olarak, kitleler halinde adeta sürgüne uğruyor ve muhataplardan tek bir ses yok.
Yargıçlık, taşıdığı titrin ötesinde, müktesebat olarak yüksek erdemleri muhtevi olmalıdır. Bu ağırlığı layıkıyla taşıma yükümlülüğü, en az adalet dağıtmak kadar önemlidir. Çay da toplarsın, karpuz da kesersin, bunlar eleştirilecek hususlar değildir, yeter ki, kantarın (terazinin) topuzu kaçmasın... / S. ÖZKAN
Düzen dışı olmanın temel kriteri, yolsuzluklara karşı çıkmaktan geçiyor.
Roma gibi tarihi öneme sahip bir başkentte, belediye harcamalarındaki usulsüzlükler, seçimin kaderini etkilemiş görünüyor.
Beş yıldız hareketi, doğrudan katılımcı bir demokrasiyi savunuyor. Kurucuları, ‘sosyal medya’ tekniklerini kullanarak katılımı yaygınlaştırdılar ve bir nevi ‘e-demokrasi’ örneğini geliştirmeye çalışıyorlar.
Partileşme iddiasından ziyade, belli referanslara odaklanarak (kamusal faydalanmayı öne çıkararak eşitsizlikleri törpülemek) ‘hareketin’ heyecanını sürdürmek hedefinde oldukları anlaşılıyor.
Ev sahipliğini Sarıyer Belediyesi’nin yaptığı toplantıyı kısa adı SODEM olan Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği düzenliyordu.
SODEM’in ne olduğu, ne iş yaptığını bir masanın üzerine konulan kitapçıktan öğrendik ki, bu dernek CHP’li belediyelere ödüller dağıtıyor.
Geçen dönem başkanlığını Selami Öztürk yapıyordu ancak şimdiki başkanı Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer...
Toplantıyı izleyen turizmgazetesi.com’dan Fehmi Köfteoğlu gözlemlerini şöyle anlatıyor:
Daha doğrusu, partinin bu sıkıntılı döneminde bir de İdmanyurdu’nun sahipsiz bırakılmasına çok tepkiliydi. Birinci ligde yoluna devam edecek kulübün 80 milyon TL borcu var; beklenen gelir ise 15 milyon... Mersin’den para kazanan işadamlarının, sivil toplum kuruluşlarının, milletvekillerinin, belediye başkanlarının takıma sahip çıkmamalarından yakınıyor Burhanettin Kocamaz:
“Sanki takımın tek sorumlusu Burhanettin Kocamaz gibi bir tavır içine giriyorlar... Bu kulübe sözde destek vermek yetmez, kentin dinamiklerinin bu takıma sahip çıkması şart... Biz ne Osmanlıspor ne de Başakşehir olabiliriz.”
Kendisine daha “Mersin’de güçlü bir nükleer karşıtı kesim var...” demeye kalmadı, yine tepki gösterdi.
Bu konuda birkaç kişi ve grup hariç herkesin şov yaptığını söyledi. ÇED raporu ile ilgili olarak bugüne kadar birkaç kurum ve kendisinden başka kimsenin dava açmadığını, kılını dahi kıpırdatmadığını belirtiyor. “Madem bu konuda hassasiyetiniz vardı, iş bu noktaya gelinceye kadar nerelerdeydiniz” diye soruyor.
Kurtuluş Savaşı zamanında Kayseri Melik Gazi Lisesi öğrencileri mücadeleye katılmak için okuldan kaçtı.
Çanakkale cephesine giden Galatasaray Lisesi öğrencilerin fedai kültürü sayesinde birçok zafere imza attık.
Heybeliada Deniz Lisesi, Vefa Lisesi, Sivas Lisesi, Karaman Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi ve birçok lise vatan savaşında sipere girdiler.
O liseler 100 yıl önce olduğu gibi yine siperdeler, gericiliğe ve bölücülüğe karşı kalemlerini çektiler.
Yazıda neden geciktiğini sorduğumuz raporun, Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nün (AKMED) mayısta çıkan tarih-arkeoloji dergisi ‘Adalya’da yayınlandığını müjdeledi.
Hatice Pamir ile Nilüfer Sezgin (Antalya Müze Md. arkeolog) imzalı rapor 267 sayfadan oluyor.
‘Antakya Geç Antik Çağ Konutu Kurtarma Kazısından Güneş Saati ve Ziyafet Mozaiği’ raporunun 8 sayfası resim ve grafik, 2 sayfa Türkçe özeti dahil olmak toplam 280 sayfayı buluyor.
Pamir, raporun gecikmesi nedeniyle kendisini eleştirenlere “Bilim adamları acele iş yapmaz” diye konuştu. Belediyenin teleferik kazısı sırasında bulunan mozaiğin değeri konusundaki sorumuzu “Ben öyle mozaikleri ayırt etmem... Ancak çok önemli bir parça olduğunu söyleyebilirim. Ben böyle bir mozaiği de yurtdışında görmedim” karşılığını verdi. (Ayrıca Hilton Oteli’nin yapımı sırasında bulunan öteki mozaiklerle birlikte Antakya’yı müzecilik açısından zıplatacak, hatta Gaziantep’deki Zeugma’dan daha değerli bir parçalar olduğu tartışılıyor bugün.) Raporun özetlenmiş Türkçe metni şöyle:
Arkeoloji çevrelerinde uzun süreden beri ‘Arkeolog Hatice hocanın, mozaiklerin üzerindeki yazıyı okumak için Fransa’da sekiz ay eğitim aldığı’ hatırlatılıyor ve “Artık yayınının yapılması sırası geldi” deniliyor Hatay’da...
Yoksa bu değerli hocaya bakanlıktan ‘yayını’ konusunda bir baskı mı yapılıyor?
Pamir konuşmak istemiyor.
Bilindiği gibi ünlü ‘iskelet mozaiği’nin üzerinde, ‘Neşeli ol hayatını yaşa’ yazdığı belirtiliyor, bunun doğru olup olmadığı bazı çevrelerce tartışılıyor.
Bugün toplumu ayrıştıran ve bölen AKP siyasetinin benzeri, o tarihlerde ‘Vatan Cephesi’ adı altında DP tarafından yapılıyordu.
TRT bugün olduğu gibi, iktidar partisinin yayın organı düzeyine düşürülmüştü.
1959 ve 1960 yıllarında yurt gezilerine çıkan anamuhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü’ye Uşak’ta, İstanbul Topkapı’da ve Kayseri’de engellemeler ve hatta saldırılar düzenlenmişti.
UŞAK, TOPKAPI VE KAYSERİ OLAYLARI