Sanatçı kimliğini tartışmaya zaten gerek yok ancak son dönem filmlerinde verdiği toplumsal mesajlar ve çağdaş, Atatürkçü kimliğiyle Türkiye’nin kanayan yarası eğitim sistemimizdeki dik duruşuyla pazar günü yapılan törenlerdeki akıl almaz ilgiyi ve peşinden gelen halk kitlesini zaten fazlasıyla hak etmişti.
Tarık Akan’ın cenaze töreni beklenmedik mesajlar içerdi. Üç etkinlikte de onu sevenlerin, kadın-erkek ağırlığı neredeyse eşit durumdaydı. Bu sıcakta sadece İstanbul değil, Anadolu’dan da birçok insan gelmişti. Urfa ve Siirt’ten gelenler de vardı. Hoş olmayan durumlar da oldu; DİSK cenazeye sahip çıkmak isterken, sanat ve sinemacı kesim buna kızdı. Zaten camide tabutunun başına ulaşamayanlar, onu entegre edenleri cami hocasına şikâyet ettiler. Gazeteci Musa Ağacık, bu tavra isyan halinde “Bunlar ilerici ise, ben değilim” diyordu çevresine... Pek görülmedik biçimde hoca cemaati uyardı; “Tabuttan geri çekilin” diye ama kimse dinlemedi.
Muhsin Ertuğrul’daki toplantı düzensizdi, Teşvikiye’ye bu kadar kalabalığın geleceği düşünülmeli idi; Bakırköy’de CHP’nin ağırlığı kendisini hissettirdi, asıl tepkiye dönük ‘patlama’ burada oldu.
Cami çıkışından başlayarak yürüyüşe katılanlar “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” gibi sloganlar attı.
Fransa’da yapılan bir alan araştırması, insanların yarısının büyüye, cadıya, fala, uzaduyuma, uzaylılara, yüzde 60’ının burçların insan yaşamı üzerindeki etkisine inandığını belirtmiştir.
Ülkemiz için de benzer durum söz konusu. Her gün, yıldız falına bakmadan güne başlamayan insanların sayısı gittikçe artıyor. Yükseköğrenim görmüş, hatta yükseköğretimde öğretim üyesi olan birçok insan astrologlara yıllık astroloji haritalarını çıkarttırıyorlar ya da kendi haritalarını çıkaracak astroloji bilgisini öğrenmeye çalışıyorlar.
Boş inanç (batıl itikat), (superstition) genel olarak, bilgi, bilim, düşünce, mantık, ilke ve kuralları dışında, gerçekle bağlantısı olmayan, doğal ve toplumsal yaşantıya uymayan imgelerin yarattığı tasarımların ürünüdür.
Kuran’da değişik surelerde yaklaşık 52 ayette akıl ve aklın değeri, işlevi yer almıştır.
FB’nin kötü günleri olmuştur. Ama 69 yıldır bir puanla ligin son sırasına çakıldığını görmedim. Olayların sorumlusu Hollandalı çalıştırıcı, Türkiye’yi Patagonya sayan Advocat’tır. Antrenör hiçbir şeyi beğenmemektedir. FB takımı antrenörsüz her yıl 2. olacak kadroya sahiptir. Antrenörün her istediği oyuncu alınıvermektedir.
Görünen köy kılavuz istemez. Bu antrenörden bir şey olmaz. Advocat, Türkiye’de bir şey olmadığına inanan tipik Avrupalı bir kişidir. Bizim mühendislik mesleğinde benzer olaylar olur. Onları bir kenara atarız, kahramanca yürütürüz. Adamın mevcut kadroyu kullanarak işi yürütmesi gerekir. Tabii esas sorumlu, 20 yıldır koltuğa çakılı yöneticilerdir. Gitmelidirler! FB normal vatandaşların kulübüdür. Her yıl şampiyonluğa oynayan takım taraftarına eza etmektedir. Tribünler boştur. Yakında bomboş kalacaktır! Biz Digitürk aboneleri abonelikten çıkacağız. Yazık değil mi 10 bin TL’yi Kuveytli’ye aylık ödeyen kafe, kahvehane ve benzeri işyerlerine... Kafeler bomboştur. Bir Türk antrenör FB’yi kurtarabilir. Belki 3 veya 4’ncü yapar. Bu kadrodan iki eşdeğer takım çıkar. Yabancı oyuncular, umursamazca ölümcül bireysel hataları yapmaktadır. Bursa, FB’yi eze eze yenmiştir. Goller bu yüzden yenmektedir. FB’li yöneticilerin paralarımızı bonkörce sokağa atma hakları ve yetkileri yoktur.
* Nereye
Aslan ÖZMEN
GÜNÜN SÖZÜ
Eğer hükümet bu ayın sununa dek gerekli düzenlemeyi gerçekleştirmezse asgari ücret ekimde 70 lira azalacak.
Bu ücretle çalışan yaklaşık 6 milyon işçi ekimde bir üst vergi dilimine girecek. Hükümet yılbaşında verdiği sözü yerine getirmezse ekim ayından itibaren 70 lira daha fazla vergi kesilerek net ücret 1300 liradan 1230 liraya gerileyecek. Geçen yılın aralık ayında hükümet ve işçi tarafının uzlaşısı ile asgari ücret net 1300 lira olarak saptanmıştı. İşçinin olumlu karşıladığı yeni ücret, sekiz ayda satın alma gücünü yitirmeye başladı. Aşınmadan ötürü 1380 liralık açlık sınırının altında kaldı.
Emekçiler verilen sözün yerine getirilmesini bekliyor. Ancak hâlâ bir girişimde bulunulmamasından da kaygılanıyorlar.
Aslında vergi dilimi artışlarından olumsuz etkilenmemesi için tüm çalışanları içerecek yeni düzenlemenin yapılması kaçınılmaz. Herkes kazancı oranında vergi ödemeli.
Bu bir zaferdir. Bu çok önemli bir zaferdir. Dünyanın en zor görevlerinden biri olan sesten hızlı akrobasi yapan bir filonun başına bir kadın pilotun getirilmesi, toplumda ilkel zamanlardan kalan kadın-erkek eşitsizliğinin en çetin yerlerden birinde tarihe gömülmesi demek olan bir insanlık zaferidir ve bu zafer bence dünyanın en iyi kurumlarından biri olan Türk Hava Kuvvetleri’nin ve onu yaratan Cumhuriyetimizin, onun kurucusu Atatürk’ün zaferidir. Bu zafer için Özatay Binbaşımı, aziz Hava Kuvvetlerimizi ve Cumhuriyetimizi kalpten kutlarım.
Son aylarda olan feci olaylardan sonra hiç kimse Hava Kuvvetlerimize kem gözle bakmaya kalkmasın. Dünyanın en güçlü yabancı istihbarat örgütlerince desteklenen menfur bir darbe teşebbüsü, el ele veren halkımız ve ordumuzca önlenmiştir. Bunda Hava Kuvvetlerimizin payı büyüktür. Güneydoğumuzda olanlar, New York Times gazetesinde yeni yazılan bir makalenin belirttiği gibi, yara aldığı sanılan ordumuzun görev yapma yeteneğinden hiçbir şey kaybetmediğini göstermektedir. Bu elbette Hava Kuvvetlerimiz için de geçerlidir ve hepimiz için bir gurur vesilesidir. Özatay Binbaşım uzaya uzanmaya başlayan Türk hava gücünün aydınlık, ümit dolu yüzüdür. Kendisine iyi uçuşlar diler, onun şahsında bu zaferin mimarı yüce Hava Kuvvetlerimize ebedi başarı dilerim. Keşke genç ve sağlıklı olabilseydim ve gene o aziz yuvaya dönebilseydim. Bunun için her şeyimi vermeye razı olurdum. Ne mutlu Türk Hava Kuvvetleri’nde görev yapabilenlere.
A. M. Celal ŞENGÖR
GÜNÜN SÖZÜ
- “Ülkeyi çökertecek noktaya ulaştı
M. Koç Madencilik Ltd. Şti adına izin alınmış...
İstanbul Valiliği de işyeri açma ruhsatı vermiş, ÇED’i de gerekli görmemişler.
Bu arazi, eski Hasdal Çöplüğü ve askeri arazi arasında kalan, üst tarafı Hasdal otobanı, alt tarafı Cendere Deresi ve yoluna kadar olan kesimi kapsıyor.
Ne yazık ki Kemerburgaz ve Göktürk’ün hemen dibinde bulunan araziye yapılacak böyle bir tesis, bölge imara açıldığından birkaç yıl sonra 90 bin kişiyi etkileyecek.
Bunun sebebi bilinçsiz bıçak ve satır kullanımı olarak görülüyor. Kurbanınızın kesimini ve parçalanmasını eğitimli uzmanlara bırakmanız en doğrusu olacaktır. Halkımızdan kurbanını kendi kesmek isteyenler yurtdışından gelen, kalitesiz ve ucuz bıçak ve satırlara rağbet etmemelidirler. Ağırlıkları dengesiz, sapları ölçüsüz ve bileme açıları uygun olmayan satırlar ve olması gerekenden daha uzun, ince ve yapıları uygun olmayan, bileme açılarına dikkat edilmeyen bıçaklar yaralanmaların sebebi olmaktadır.
Et sıyırma, doğrama ve kesim bıçakları yüksek karbonlu paslanmaz çelikler kullanılarak üretilmiş olmalıdır. Sıyırma bıçakları esnek olmalı ancak formunu kaybetmeyecek derecede de sert olmalıdır. Doğrama bıçakları kırılmayacak kadar esnemeli ve çok sert olmalıdır. Kesim bıçakları ise yüksek sertliğe, çok ince bilenmeye imkân verecek şekilde homojen ve çok ince mikro yapıya sahip olmalıdır. Et bıçaklarının sertlikleri 57–61 HRC olmalıdır.
Et bıçaklarının ve satırlarının yapıları, bileme açıları kullanımlarına uygun olmalıdır. Sapları kaymaz ve hijyen şartlarını sağlamalıdır. Bıçaklar et kesimi için önceden bilinçli bileme ustalarına biletilmelidir. Kesim esnasında daha hızlı ve verimli olmak için masat kullanılmalıdır, bıçaklar birbirlerine asla sürtülmemeli ve bileme açıları bozulmamalıdır. Doğrama işlemi hijyen şartlarına uygun kesim tahtaları üzerinde yapılmalıdır. Mermer, cam ve bıçakların ucunu bozacak sert malzemeler üzerinde kesinlikle kesim yapılmamalıdır.
Satır bel seviyesi üzerinde tezgâhlarda kesim tahtası üzerinde kısa hareketlerle yavaş kullanılmalıdır. Bel seviyesi altında kütük ve benzeri malzeme üzerinde uzun ve kuvvetli vuruşlar kesinlikle yapılmamalıdır; çok ciddi yaralanmalara sebep olabilir.
Mücahit KAPLAN - Metalürji ve Malzeme Mühendisi
İnsu, Robert Koleji’ni bitirdikten sonra önce İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okudu, sonra da ABD’ye gidip masterini yaptı. Diplomasını alır almaz İstanbul’a döndü, daha gencecik yaşında kendi hukuk bürosunu kurdu. Eşi Özgün de aynı kendisi gibi, idealist bir hukukçu... Ege’nin sersem edici güzelliğinde, bu iki pırıl pırıl gencin mutluluğuna tanık olmak içimizi umutla doldurdu. Onlar bütün gece Türkiye’nin hatta dünyanın dört bir köşesinden onların mutluluğuna ortak olmak için gelmiş dostlarıyla birlikte dans edip eğlendiler.
Bunların arasında bir dönem Hürriyet Londra muhabirliğinde bulunan Birce Bora da vardı. Birce de iki ay önce Londra’da evlenmiş, eşinin görevi nedeniyle Katar’a tayin olmuşlar; ikisi birden El Cezire’de haber ve belgeselcilik yapıyor. Saint Joseph, Galatasaray, Avusturya, Robert Kolej mezunu, 30’lu yaşlarına yeni adım atmış çocuklar bunlar. Kimi kürator, kimi gazeteci, kimi yönetmen, kimi akademisyen... Çoğu da İnsu ve Özgün gibi hukukçu. Daha çocukken tanışıp, bambaşka hayatlara, kariyerlere, coğrafyalara savrulmuşlar.
Ama belli ki ne birbirlerinden ne de bu ülkeyi daha güzel, daha yaşanası bir yer yapabileceklerine olan inançlarından vazgeçmemişler. Aldıkları eğitimin değerini biliyor, onları kolay kolay hiçbir şeyin durduramayacağına inanıyorlar.
Çünkü onlara tek bir bakış atmak bile hayat karşılarına ne zorluk çıkarırsa çıkarsın bir yolunu bulup kendileri için seçtikleri yolda yürümeye devam edeceklerini anlamaya yetiyor.