Yalçın Bayer

Büyükerşen hep haklı mı çıkar

3 Ağustos 2017
ESKİŞEHİR Büyükşehir Belediyesi binasına girdiğinizde karşınıza çıkan, Atatürk’ün 15 Ocak 1927’de söylediği şu satırlar dikkat çekiyor:

Eskişehir halkı, seçkin özellikleri ile bezenmiş bir halktır. Eskişehir halkı bize çok yardımda bulunmuştur.”

Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in, İTİA Başkanlığı, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü, Eğitim Gönüllüleri Vakfı, RTÜK üyeliği ve 4 dönemini yapmakta olduğu Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi hizmetlerinin toplam süresi 50 yılı buluyor.

Eskişehir’de hizmetle geçen koca bir ömürden söz ediyoruz. Hakkında bir tespit vardır; hoca hep haklı çıkar... Tanıdığımız kadarıyla, iş bilir, aldığı kararlarda anlık değil geleceğe yönelik düşünür. Günü kurtarma telaşında değildir. Siyasette oy kaygısı ile hareket etmez. Üniversite yıllarında diplomasına imza attığı öğrenci sayısı (Açık Öğretim’dekiler dahil) bugün milyonlarla ifade ediliyor. Büyükşehir belediyesinde de CHP ve AKP’li çok sayıda öğrencisi vardır. EBB’de 46 meclis üyesinin 29’u AKP’li, biri MHP’lidir. CHP’li sayısı da 16’dır. AKP’lilerle ‘tatlı-sert’ bir mücadele içindedir her zaman... Diplomasında hocanın imzası bulunan AKP’li bir meclis üyesinin bir tartışma sırasında “Hocam diplomamda sizin imzanız var” şeklindeki savunmasına karşı şu sözleri akıllara kazınır: “Arada defolular da çıkabiliyor.”

Büyükerşen 50 yıllık bir süreçte ilk kez böyle çirkin bir saldırıya uğrasa da onun Eskişehir’e neler kattığını kimse inkâr etmiyor. Zira Eskişehir, müzeleri, orkestra, tiyatro ve operasıyla yüzlerce dönüm park ve yeşil alanlarıyla aydınlık bir Cumhuriyet kenti olduysa bunu Yılmaz Büyükerşen’e borçludur.

TCDD HESAP VERMELİ

İlk önce şunun bilinmesi gerekiyor. Büyükerşen, hızlı tren geçişini yeraltına alan TCDD’den hat boyu olarak bilinen bu alanı büyükşehir belediyesine bir bulvar yapması için vermesini ister. Ancak TCDD bu alanı EBB’ye vermek yerine ihale eder ve alanda büfeler oluşur. Büfe ihalesini alan kişi ise sabıkası kabarık eski bir polistir. Bu kişinin ihaleye nasıl girdiği, kimden torpilli olduğu da büyük merak konusudur bugün... Söz konusu şahsın 800’ün üzerinde masa-sandalye ile çay bahçesine çevirdiği yeşil alanları korumaya kalkan Büyükerşen’in başına gelen de ortada... İşin bir acı tarafı da TCDD’den Büyükerşen’e yönelik bir ‘geçmiş olsun’ mesajı gelmemiş olmasıdır.

TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ile bu projenin başlatıcısı Süleyman Karaman, “Hoca yine haklı çıktı” diyorlar mı? Yahut ihaleyi iptal etmek akıllarına gelir mi acaba?...

ESKİŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’Nİ AŞMAK

Yazının Devamını Oku

Ölüdeniz gerçekten öldürülmüş

2 Ağustos 2017
DÜNYANIN en özel koyu olan Ölüdeniz’e on yıllık aralarla gitmiş kişi olarak, üzülerek tanık olduğum dehşet verici değişimini size aktarmak istiyorum.

Türkiye’nin en güzel milli parklarından biri olan ve içeri girmek için kişi başına 7 lira ödediğiniz Ölüdeniz’in semt pazarını aratmayacak hale dönüşmesini şaşkınlıkla izledik. Plaj işletmecilerinin daha fazla para kazanmak için her santimetrekareye şezlong ve şemsiye koymasından mı başlasak? Öyle bir karmaşadan söz ediyoruz ki... Şezlonglardan denize girmeniz ve çıkmanız mümkün değil. Başınızı sudan kaldırdığınızda sizi suyun dibine kadar sokulmuş şezlonglardaki ayaklar karşılıyor.

Uyumsuzlukla yaratılan çevre kirliliği, duşlarda oluşan uzun kuyruklar, çam ağaçlarının altında naylon poşetlerle getirdikleri yiyecekleri yiyip çöplerini orada bırakan tatilciler, inşaat çakılı dökülen güzelim sahil, tüm dünyanın ‘blue lagoon’ diye bildiği Ölüdeniz’in iç bölümüne plastik oyuncaklarla kurulan aquapark’ın görüntüsü sizi yarım saat içinde sersemletmeye yetiyor. Her bir taraftan gelen farklı farklı müziklerden de hiç bahsetmiyorum. Her şeye rağmen bu karmaşa, çevre ve gürültü kirliliğinin içinde yer almak istiyorsanız, dört kişilik bir aileye maliyeti de günlük 150 lira...

Doğa harikası, tüm dünyanın tanıdığı bir mekânın kötü görüntüsü, yabancı turistleri özellikle de o bölgenin gözbebeği olan İngilizleri birer birer uzaklaştırmış.

Patara ve İztuzu gibi Ölüdeniz de çok değerli bir milli park... Buralardaki işletmeleri belli şartnamelere bağlayıp, dünyadaki örnekleri gibi kullanılmasını sağlamak çok zor olmasa gerek. Ahşap kullanım alanları, şezlonglar arasında zorunlu mesafe, ortalama ziyaretçi sayısına göre duş ve tuvalet, sadece asgari ihtiyaçları karşılayacak doğaya uyumlu şekilde tasarlanmış büfeler yapmak ve doğanın sesini dinlemek için sessizliğe özen göstermek çok mu zor? Bütün bunlara izin veren kamu yöneticilerinin sorumluluğu bilet kesmekle bitmiyor. Önce turistler, sonra kaplumbağalar terk ettiğinde, inşaat kumu ile baş başa kalınacağı görülemiyor mu? Nuray BABACAN Hürriyet Gazetesi Parlamento Büro Şefi

ASSOS’U YAKIN ZAMANDA GÖREN VAR MI?

EĞİTİMCİ Erol Altaca “Ben Assos’tayım” dedi ve üzüldüğü konuyu anlatmaya başladı:

Yazının Devamını Oku

Yolsuzluk bulaşıcı hastalık gibi...

1 Ağustos 2017
PAKİSTAN Anayasa Mahkemesi, Başbakan Navaz Şerif ve Maliye Bakanı’nı yolsuzluk suçlaması ile görevlerinden uzaklaştırıp siyasetten ömür boyu men etmiş...

Suçlama, Panama belgeleri ile kamuoyuna intikal eden, aile üyelerinin offshore hesapları ile ilgili; mahkeme kararı oybirliği ile almış..

Yüksek mahkeme, ayrıca ‘yolsuzluk mahkemesinde’ yolsuzluk davası açılacağını ve 30 gün içinde bir karar verileceğini duyurmuş. Davalıların mal varlıkları ile gelirleri arasındaki kayda değer farka işaret etmiş ve hükmünü bu argüman üzerine inşa etmiş.

İşin ilginci, Pakistan yasalarında, offshore hesap sahibi olmayı engelleyici hüküm de bulunmuyor. Parayı doğru yoldan kazanıyorsan, offshore veya onshore da hesap açabilirsin; keyfine kalmış. Ama gelirin ile servetin arasındaki makası açıyorsan ve bunu açıklayamıyorsan, başbakan, maliye bakanı olman fark etmiyor, ensenden yakalayıp önce kapı önüne, sonra da hapishaneye koyuyorlar.

İsrail Cumhurbaşkanı da geçenlerde ufak sayılabilecek bir miktarda yolsuzluktan hüküm giydi ve paşa paşa yatıp cezasını tamamladı.

Brezilya devlet başkanı Dilma Rouseff de yolsuzluk suçlaması ile Senato tarafından açığa alındı. Eski Başkan Lula da Silva kısa zaman önce yolsuzluk suçlaması ile mahkûm oldu, 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Örnekler pıtrak gibi çoğalıyor, iktidar zirvelerinde yolsuzluk bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor: Adaletin tecellisini sağlamak için... Yargının gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız olmasının ne kadar önemli olduğu son örneklerde ortaya çıkmıyor mu?

BUĞDAY FİYATI 4 YILDIR DEĞİŞMİYOR

TRAKYALI ÇİFTÇİ CEZALANDIRILIYOR

Yazının Devamını Oku

Fındık bol ama üretici kaygılı

28 Temmuz 2017
FINDIK hasadına sayılı günler kaldı. Karadenizli üreticinin neredeyse tek geçim kaynağı olan fındık, önceki yıllara göre bu yıl oldukça fazla.

Resmi rakam henüz açıklanmasa da tahminler bu yıl rekoltenin 700 bin ton dolayında olabileceği yönünde.

Fındığın bol olması sevindirse de düşük fiyat korkusu üreticiyi yine kaygılandırıyor. Geçen yıl 14-15 liradan serbest piyasada işlem gören ürün, geçen süreçte 9-8 liraya kadar geriledi. Fiyatı yükselir diye ürününü pazara indirmeyen köylü büyük zarara uğradı. Hâlâ evinde geçen yılın fındığını ‘ha bugün ha yarın artar’ diyerek saklayanlar bile var. Geçen yılki ürün piyasada halen 7-8 liradan alıcı bulabiliyor. Hem de Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) üç ay önce piyasaya müdahale etmesine karşın. TMO’da durduramadı fiyatların gerilemesini. Ordu’da üreticiler düşük fiyatı protesto etmek, kamuoyu oluşturmak amacıyla minarelerde sala okuttu, cenaze namazı kılarak çuvallarla toprağa gömdü. Ama boşuna...

‘Atı alan Üsküdar’ı geçmeden’ ister TMO ister başka bir kurum aracılığı ile olsun devlet ürünlerin pazara indirilmesi ile birlikte hemen alımlara başlamalı. Yoksa, bu sezon da üretici yokları
oynar, kan ağlar.

Şükrü KARAMAN

 

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsan sevgisiyle başlayan yeni bir düzene ihtiyaç var!” 

Yazının Devamını Oku

Unutmayın, gün gelir bu askeri çok arasınız...

27 Temmuz 2017
TSK’ya yapılan saldırılar sürüyor.

En son hamle, “Kemalist subaylar darbe yapabilir” tezviratı... Eski bir Balyoz mağduru asker yazdı, feveran etti, “Ne yaptı bu ordu size” sözleri ile... TSK kimseye bir şey yapmadı; milletin ordusu Anadolu’nun yoksul evlatlarını devşirdi, asker yaptı, komutan yaptı.

Mesele Türkiye Cumhuriyeti’ni ne idüğü belirsiz bir hale getirme kavgasında, TSK’yı ‘inzibat çavuşluğu’ seviyesine indirmek.

Ergenekon ile birinci darbe vuruldu, Kemalistler temizlenmeye çalışıldı, yetmedi;  tetikçiler, ”Kemalist unsurlar darbe yapabilir” yalanı ile akılları sıra beyin yıkayarak, geride kalan ne kadar haysiyetli subay varsa temizlemek istiyor.

Efendiler, bu yol, yol değil, yeterince oynadınız, artık oynamayın. Peygamber ocağı bu ülkeye her zaman lazım.

Yazının Devamını Oku

Her yerden FETÖ fışkırıyor

26 Temmuz 2017
NE kadar kadersiz bir ülkeymişiz...Hırsızlık, yolsuzluk, vurgunlardan sonra ‘ahlak’ ve ‘onur’ kalmamış kimsede...

Birbirine kumpas kuran kurana... FETO kalıntıları her yerde ortaya çıkıyor hâlâ. Özellikle Hatay, Mersin ve Aydın’da FETÖ’cülük almış başını gidiyor. Ya da tersi olabilir; ‘iyi pazar’ elden bırakılmıyor.

Büyükşehir statüsünde olan bu üç ilde, belediyelerine yönelik oyunlar gelişmeleri izleyenleri hayretler içinde bırakıyor. Bizi de katın buna...

Özetlersek... Bu üç kentteki tertipleri bir yıldan beri zaman zaman gündeme getirdik. Dikkati çeken şu: Bir büyük şehir belediye örgütünün altındaki makamlar örneğin genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, başkan yardımcıları, imar müdürü, özel kalem müdürü ve koruma müdüründen birkaçı mutlaka FETÖ bağlantılı oluyor.

Bunun ‘diğer kolları da’ yargı ve Emniyet ile bağlantılı...

FETÖ’ye bunlar marifetiyle ‘himmet’ yardımları aktarılıyor. Belediye kadroları öyle bir kumpasa sokuluyor ki başkanların bunları kavrayabilmesi aylar alıyor.

BAŞKANLAR HİÇ FARK ETMİYOR

Paralel gelişmelerin üç büyük ilde aynı şekilde ortaya çıkması şaşırtıcı aslında; bunlar sanki eğitimden geçmiş ‘sinsi’ kişiler... Özellikle başkanın akrabası veya en yakınları oluyorlar ve bu kişiler hiç ‘açık’ vermiyorlar.

Burada yazmak zorundayız; bunların para ilişkileri dışında seks ilişkileri de işin hangi boyutlara ulaştığını acı şekilde ortaya çıkıyor.  Bu üçgen Pensilvanya’ya kadar ulaşıyor tabii ki...

Yazının Devamını Oku

Emlak vergisi mi soygun mu?

25 Temmuz 2017
GAZETELER tam sayfa haber yapıyor... Televizyonlar özel yayınlarda insanları uyarıyor. 30 Temmuz son tarih diyorlar...

Ne için? Emlak vergisine itiraz için son günmüş... Haberlerin özü şu: Emlak vergisine nasıl itiraz edilir? Nasıl ödenir değil, nasıl itiraz edilir.

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan feryat ediyor bu konuda. “Takdir komisyonları evlere emlak vergisi değeri biçiyormuş. Fahiş artışlar varmış. Yüzde 500 gibi. Herkes şikâyetçiymiş. Nedir bu dedim, ilgilendim. Levazım Mahallesi’nde oturuyorum... Site de.. Beşiktaş Belediyesi’nin komisyonu yıllık 29 bin lira vergi belirlemiş.

Şaka yapmıyorum... 29 bin lira!... Ayda 2 bin 400 lira  emlak vergisi istiyorlar. Şaka gibi... Komisyon ya paranın ne olduğunu bilmiyor ya da kasıtlı yapıyor... Mahkemeye giden gitsin, gitmeyenin ümüğü sıkılır taktiği... Merak ediyorum; emlak vergisine kaç yüz bin kişi itiraz etti? Kaç milyon şikâyetçi...

Çünkü vergi değil bu, resmen soygun girişimi!”

 

MALİ MÜŞAVİR REKOR ARTIŞ DİYOR

Belediye başkan aday adayı olan Hakan Atalay, “Emlak vergi artışlarında rekor” diye yargıya gitmiş. “Arsa Takdir Komisyonu Başkanlığı ne yapmış” diye soruyor: “Yüzde 300’den 500’e kadar artış olur mu?” “Aydın Sitesi’ndeki evimin 2014 yılında takdir edilen değeri 4.000 TL olup, şimdiki ise 13.500 TL olup artış % 296 olmakla bu artış oranı çok fahiş ve kabul edilemezdir. Beşiktaş’ta her mahalle ve sokak aynı durumdadır ve halk isyan halindedir. Bunun sonucunda Beşiktaş Belediyesi’nin önerdiği ve birçok Mahalle Muhtarı ve İstanbul Ticaret Odası yetkilisinin şerh koyduğu ve itiraz ettiği bu haksız komisyon kararını mahkemeye taşıdım.” Ticaret Odası temsilcisi ve Levazım Mahallesi muhtarlığı takdir edilen değerleri yüksek bulup çekilmiş. Muhalefet şerhine karşın Takdir Komisyonu kararını ‘oybirliği’ ile almış. Bu usul ve yasaya aykırıdır, diyor Hakan Atalay ve ekliyor: “Beşiktaş Türkiye’de CHP’ye en yüksek oyu vermiş bir ilçedir. Belediye Başkanı Murat Hazinedar’a sorarım; Siz Beşiktaş’ta hayatınız boyunca kaç yıl oturdunuz, Beşiktaşlılık bilinci renk ve takım değiştirilerek kazanılmaz. Emlak vergi oranlarında fahiş artış sosyal demokrat belediyeciliğe yakışmaz. CHP yöneticileri, Beşiktaş halkına sahip çıkmalıdır.”

 

Yazının Devamını Oku

Atatürk’süz müfredat olmaz

21 Temmuz 2017
MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın kamuoyuna ‘müjde’ olarak sunduğu 2017-2018 eğitim dönemi müfredatı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapan Eğitim İş Sendikası,  AKP döneminde Milli Eğitim müfredatında yapılan en köklü değişikliklerden biri olan yeni müfredatın ‘art niyetli’ olduğunu savunuyor ve “Müfredatın meydana getirilme usulü, KHK’larla ülkeyi yöneten AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na yakışır biçimde gerçekleşmiştir” diyor.

Bakanlığın ‘KHK gibi tepeden inmeci müfredat’ın yangından mal kaçırırcasına hazırlandığını belirten Eğitim İş şu vurgulamaları yapıyor:

Sürpriz gibi açıklanan bir müfredat programı olmaz. Müfredatın demokratikleşme iddiası gerçekdışıdır. Görüşü alındığı iddia edilen 100 bin öğretmen ve velinin kim olduğu sorusuna yanıt verilememiştir. Yandaş sendikalar, yayınevleri ‘hazır’ halde kamuoyunun önüne çıkmıştır; trajikomiktir bu...

MEB çağdaş/laik eğitimin son parçalarını da ‘çağdaşlık getirme’ iddiasıyla yok etmeye çalışmıştır.

AKP’nin siyasi söylemlerinin direkt ya da dolaylı şekilde yer bulduğu, her vesileyle 15 Temmuz’un hatırlatıldığı, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta, pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye çalışılmıştır.

‘Evrim’ ve ‘oluşum’un olmadığı bir biyoloji olur mu? Laik eğitime adeta savaş açan AKP, siyaseten en vurucu hamlelerini Türk dili ve edebiyatı alanındaki değişiklikleriyle yapmış, Atatürkçülük kavramını müfredattan silmiştir. ‘Nutuk’ ve yazarı Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç söz edilmemiştir. Sosyal bilgiler ve inkılap tarihi derslerine yeni ‘tanım’ yapılmıştır.

“Bu kâbusa dur denmelidir” diyen Eğitim-İş’ın tepkisi şöyle bitiyor:

“Eğitim-İş olarak, tüm demokratik kamuoyunu, bu müfredat kâbusuna ‘dur’ demeye çağırıyoruz!

Biz Eğitim-İş’li eğitimciler olarak, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak; ne müfredat çıkarılırsa çıkarılsın, Cumhuriyet’in değerlerini, Atatürk ve yol arkadaşlarını, bilimin ana konularını yavrularımıza öğretmeye devam edeceğiz! Geleceğimize sahip çıkacağız!

Yazının Devamını Oku