Türk dünyasının nabzını yoklayan ilk resmi çalışmanın sonuçları hafta sonu Türk dünyasına duyuruldu. Uluslararası Türk akademisi altı ülkede çalışmalarını yürütüyor; Azerbaycan, Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’da 18 yaş üzerindeki 500 kişiye, genellikle başkentlerde sorulan sorulara cevaplar alındı. İçerisinde siyaset, ekonomi, kültür, turizm, spor, tarih gibi birçok konular yer alan 60 soru yöneltildi.
Örneğin Türk dünyasında ‘Tarihi ve devlet adamlarından kimi tanıyorsunuz’ sorusunun yanıtı Atatürk ve Nazarbayev çıktı. Atatürk’ün ismi Azerbaycan’da en yüksek oranda çıktı. Azerbaycanlılar % 77.8 oranı ile Atatürk’ü en çok sevilen devlet adamı olarak belirledi. Orta Asya devlet başkanları içerisinde Nazarbayev en yüksek puanı alan lider oldu. Kırgızistan ise Erdoğan’ı seçti.
Turizmle ilgili soruda bütün ülkeler Türkiye’yi seçti. Kutsal topraklarla ilgili sorusuna Azerbaycan’da Çanakkale, İstanbul ve Sultanahmet, Ayasofya kutsal yer olarak gösterildi. Kazakistan, Ahmet Yesevi’nin türbesinin olduğu Türkistan’ı; Türkiye de Mekke-Medine, Buhara ve Ötüken’i seçiyor.
Özbekistan, Semerkant, Buhara ve İstanbul’u beğeniyor. Özbeklerin tercihi ise Emur Timur, Nakşibendi ve Ayasofya oluyor. Kırgızlar, Ayasofya ve Semermant’a oy veriyor.
‘Hangi ülkeye yatırım yapmak istiyorsunuz’ sorusuna verilen yanıtlar ilginç bir tablo ortaya çıkardı. Kazakistan ilk sırada yer alırken, Türkiye ikinci tercih edilen ülke oluyor. Türkiye’yi, Özbekistan dışındaki öteki ülkeler yatırım için uygun ülke olarak tercih ediyor.
Bilim sahasında işbirliğini artırma konusundaki soruda genç bilim adamlarının stajı ve öğrenci mübadelesi ilk sıralarda yer alıyor. Bunun yanı sıra ortak projeler geliştirmek ve ortak araştırma enstitüleri kurma önerileri ağırlık kazanıyor.
Ortak iletişimde neler yapılabilir sorusuna en çok ‘Ortak TV kurmak’ ve ortak programlar önerisi ağırlık kazanıyor.
‘Türk dünyasındaki iletişimi izliyor musunuz’ sorusunda Türkiye gerilerde (% 18.4) kalıyor. Azerbaycan ve Kırgısiztan’ın, Türk dünyasını izleme noktasında daha aktif olduğu gözleniyor.
Maalesef erkek kenevirin binlerce sanayi üretiminin hammaddesi olduğu bilinmediği ve bu pazarı ülkede değerlendirecek altyapı oluşturulmadığı ve yeterli üretim olmadığı için ülkenin ve çiftçinin önünü açacak, ülkeye milyarlarca dolar gelir sağlayacak bir tarımsal üründen faydalanamıyoruz. Türkiye’de son ekilen yer Samsun, Vezirköprü-Narlısaray. Burada da ancak 70 dönüm araziye ekim yapılıyor. Bu bölgeye gelen kenevir uzmanı bir Amerikalı malı satın alıyor. Tohumları da muhtemelen ABD’ye götürüyor.
Erkek kenevirin ülkeye çok faydalı olacağını görüp bir-iki seneden beri erkek kenevir üzerine çalışan, erkek kenevir talaşından organik çimento, tuğla örnekleri üretmeyi başaran, aynı zamanda bu konuda bilgili kişilerle işbirliği yapan ziraat, sağlık, gıda üzerine kitapları da bulunan araştırmacı yazar İsmail Tokalak, erkek kenevir konusunda siyasi iradenin, yatırımcıların, sanayicilerin ciddi şekilde üzerinde durmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Tokalak, 2018 Mart’ta ekimi yapılacak olan erkek kenevirin ekim alanlarının genişletilmesine çalışıyor. Tokalak biz bir şeyin farkında değilken bir ABD vatandaşının gelip bu işle ilgilenmesini üzücü buluyor.
Erkek kenevirin binlerce kullanım alanından en önemlilerinden, plastiğin hammaddesi olan doğada çözülebilir organic biyopolimer üretilebilmesidir. Biyopolimerden üretilen biyoplastik, ambalaj sanayi, kozmetik ve oyuncak gibi çok çeşitli alanlarda çevreye insan sağlığına zarar vermeden kullanılan bir ürün. Bugün çoğunlukla petrolden yapılan ve pahalıya mal olan biyoplastik dünya pazarında en hızlı gelişen ürünlerden biri. Bu endüstrinin 2020 yılına kadar 20 milyar dolar değerinde olabileceği tahminler arasında yer almaktadır. Eğer biz bunu erkek kenevir lifinden yaparsak büyük bir katma değer yaratıp ülkenin önünü açabiliriz. Şu anda yaprağında uyuşturucu madde olmamasına rağmen ticareti her nedense yasak. Erkek kenevir yaprağından çok çeşitli ilaçlar yapılıyor. Bunun ticareti de bir an evvel serbest bırakılmalıdır. Erkek kenevir üretimi çevreye uyumludur, doğayı korur. Tohumu besin deposudur. Birçok hastalığa da iyi gelir.
ERKEK KENEVİRİNDEN ÜRETİLEBİLEN SANAYİ ÜRÜNLERİ
- İpliği antibakteriyeldir. İpliğinden yapılan kumaşlar medikal sanayi dahil yüzlerce yerde kullanılabilinir. (Maalesef Türkiye’deki son kenevir ipliği fabrikası hammadde olmamasından yıllar önce kapanmıştır.)
- Lüks arabaların iç ahşap malzemesinde kenevir ağacı kullanılmaktadır.
- Kenevir elyafı inşaatlarda izolasyon malzemesi olarak kullanılır.
- Kenevirden suntadan sağlam tahta (fibreboard) yapılır.
Eğitim-İş’in, 26 ilde 906 öğretmenle yüz yüze görüşerek yaptığı ‘Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri’ adlı araştırma sonuçlarına göre öğretmenler en çok geçim sıkıntısından, mesleklerine olan saygınlığın azalmasından şikâyetçi. Öğretmenlerin % 77’si öğretmenliğin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini belirtirken, % 75’i daha çok para kazanacağı bir iş imkânı olduğunda öğretmenliği bırakmayı düşünüyor. Öğretmenlerin % 44’ü kredi kartlarıyla sadece asgari borcunu ödeyebiliyor, ailesinden maddi destek alıyor. Her 5 öğretmenden biri ek iş yapıyor. Öğretmenlerin % 80’inden fazlası gelir yetersizliği nedeniyle psikolojik sorunlar yaşıyor, % 79’u mesleğine motive olmakta zorlanıyor.
Araştırma sonuçları öğretmenlerin % 91’inin MEB’in çalışmalarını nitelikli bulmadığını da ortaya koydu. MEB’nın son değişikliklerini olumsuz buluyor.
Son 15 yılda Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı, laiklik karşıtı eğitim merkezleri dinsel eğitim veren kaçak binlerce kurum açılması tepki ile karşılanıyor.
- 2016’de en zengin % 10’luk kesim ile en yoksul % 10’luk kesimin eğitim harcamalarında 64 kat fark oluşmuştur.
POLİS VE İMAM MAAŞLARI
15 yıl deneyimli bir öğretmenin aldığı net maaş 3.040,23 TL’dir. 1. derecenin 4. kademesinde bulunan bir öğretmen ise net 3.144,30 TL maaş almaktadır. Bu veriler öğretmenlerin yoksulluk sınırının yarısından az maaş aldığını ortaya koymaktadır.
Sonuç; AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana öğretmenlerin alım gücü büyük oranda düşmüştür. Örneğin (yeni) öğretmen maaşı; polis, imam ve PTT memurlarının maaşlarının gerisinde kalmış, bekçilerin maaşları ise öğretmen maaşlarına yaklaşmıştır. (Yüksek maaşlıları AKP döneminde ‘torpille’ alınanlardır.)
GÜNÜN SÖZÜ
6 milyonu aşkın emekçinin gözünü çevirdiği komisyondan beklentilerini karşılayacak yüksek oranlı zammın çıkması mümkün görünmüyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yeni ücretin 2 bin lira olmasını talep ediyor. Ne var ki hükümet Kılıçdaroğlu’nun talebini siyasi çıkış gerekçesiyle yerine getirmez. Yani asgari ücret 2 bin lira olmaz.
Görünürde erken seçim olmadığına göre mevcut asgari ücrette yıllık yüzde 8-9, 10, belki 11 oranında artış olabilir. Memur ile memur emeklisinin aylığına önümüzdeki yıl yüzde 7.5 zam yapılacağı öngörüldüğünde asgari ücrete de bu düzeyde veya bir miktar üzerinde zam yapılır.
AKP iktidarı 2015’te yapılacak milletvekili seçimini dikkate alarak, 2016 yılında uygulanacak ücrete yüzde 30 oranında zam yapılmasını benimsemişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, artış miktarını seçim mitinglerinde kamuoyuna duyurmuştu. Asgari ücret de net bin liradan bin 300 liraya yükseltilmişti.
Sonuç mu, ufukta yüksek zam yok.
Açlık sınırı bin 600 liraya dayanmış, emekçinin aldığı para bin 404 lira. Günümüzde hangi babayiğit bu ücretle geçinebilir?
Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
“Özellikle sosyal medyada çok şey söylendi. Bilen de konuştu bilmeyen de...
Elmalı Barajı çevresindeki mevcut ormanların rekreasyon amacıyla halkın hizmetine açılması New York’daki Central Park’a benzetilerek kamuoyuna müjdelenmiştir. Yıllardır uygulanan sıradan bir ormancılık faaliyetiyle devasa yeşil alan oluşturuluyor gibi yanlış algı yaratılmak istenmiştir. Bundan dolayı da bilimsel gerçeklere uyulması halinde herkes tarafından alkışlanması gereken hizmet projesi ne yazıktır ki şov ve algıya kurban edilerek tartışmaya açılmıştır. Cumhurbaşkanımız tarafından dile getirilen İstanbul’a yapılan ihanetin zararlarını en aza indirebilecek kalıcı projelerin müjdesi sabırsızlıkla beklenilmektedir.
Askeri alanlarda, Atatürk Havalimanı’nda ve yıllardır su havzalarında atıl bekletilen çıplak arazilerde gerçekten Central Park’a benzer devasa yeşil alanların yeniden oluşturulması mümkün iken algı yöntemiyle kolaycılığın tercih edilmesi şaşkınlık yaratmıştır.
Gerek rant projeleriyle gerekse zorunlu yol ve ulaşım projeleriyle doğal yapısı aşırı bozulan İstanbul’da artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Tıpkı Central Park gibi çevre değeri yüksek devasa büyüklükteki yaşam alanlarının ormanlık alanlar dışında hızla hayata geçmesi kaçınılmaz olmuştur.
Yol güzergâhı ağaçlandırılması, bedelsiz fidan dağıtılması veya mevcut ormanların rekreasyon hizmetlerine açılması gibi rutin projelerin şov ve algıyla olağanüstü abartılarak zaman kazanılması İstanbul ve İstanbullu’ya yapılabilecek en büyük kötülüktür.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Bizim şirketlerimiz çok borçlanıyor, döviz borcunu yönetemiyor, sonra da şoka giriyorlar. Döviz borçlarına yeni kurallar getireceğiz.”
Bodrum sahillerinin satılmasına üzülüyoruz. Koşullar değiştiğinde bunların geri alınması olanaklıdır. Fakat Antalya’nın Lara ve Konyaaltı sahilleri betonlaştırıldığında bir daha geri dönmek olası değildir.
Aynı yerde deniz içinde 120.000 m² alan, taş ve beton dolgu yapılarak kurvaziyer limanı yapılıyor... Yat limanı, için başka yer yok mu? Neden yapıyorsunuz kardeşim, betonu çok mu seviyorsunuz. Antalya’nın Gazipaşa’dan Kaş’a kadar 664 km uzunluğunda sahili var. Serik’e yapın, Manavgat’a yapın, Kemer’e yapın! Onların da ortasına değil uygun yerlerine yapın!
Her yeri betonla doldurmak nasıl bir şehircilik, nasıl bir turizm anlayışıdır?
Sahilleri, meraları, yaylakları, kışlakları satıyorlar; şehirleri, denizleri betonlaştırıyorlar ve sonra “kim yaptı bu kötülükleri?” diye sanki kendileri yapmamış gibi davranıyorlar. Nedir bu fırsatçılık? Nedir bu yağmacılık?
Nedir bu insafsızlık? Hiç doğal bir alanımız kalmayacak mı?
Bunun adı hizmet değil; kaşıkla verip sapıyla gözünü oymaktır!
GÜNÜN SÖZÜ
“ATATÜRK’ün de vurguladığı gibi en kuvvetli olduğumuz zaman Cumhuriyeti ilan ettiğimiz gündü. 700 yıllık ortaçağ kapısını o gün kapattık. Cumhuriyet üzerine konuşmalar ise, klişeler dışında herhangi bir ideoloji içermiyor ve toplumun çağdaşlaşma gereksinimlerini de asla karşılamıyorlar. Söz dalaşı düzeyinde kültür ve bilim adeta üstü kapalı bir küfür niteliği taşıyor.”
Her yıl 7 milyon kişiyi öldüren bir sorun sizce önemsiz bir konu mudur?
Dünya Sağlık Örgütü, hava kirliliğini ‘görünmez katil’ olarak tanımlamaktadır. Yapılan araştırmalar, akciğer kanserine bağlı ölümlerin %36’sının, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıklarına bağlı ölümlerin %35’inin, inmeye bağlı ölümlerin %34’ünün ve kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin %24’ünün sorumlusunun hava kirliliği olduğuna işaret etmektedir.
Hava kirliliği, Türkiye açısından çok daha önemli bir toplum sağlığı sorunudur. ‘Trafik canavarı’ nedeniyle her gün 10 kişi ölürken, ülkemizde hava kirliliği her gün 75 yurttaşın ölümüne yol açmaktadır. ‘Görünmeyen canavar’ sorunu Türkiye’de göz ardı edilmektedir.
Öte yandan aslında yoksulluğun ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması olarak evlerde ısınma amacıyla kullanılan tezek benzeri yakıtların yol açtığı ev içi hava kirliliği dünyada her yıl yaklaşık 4.5 milyon kişinin ölümüne neden olmaktadır. Türkiye’de evlerin %57’sinde soba kullanıldığı dikkate alındığında, kadın ve çocukları özel olarak daha fazla etkileyen ev içi hava kirliliğinin ulusal boyutunun büyüklüğü kolaylıkla öngörülebilir.
GRUP 1 KANSEROJEN
Son olarak yakın zaman önce Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın, kışkırtılmış kalkınma ve sanayileşmenin neden olduğu dış ortam hava kirliliğini ‘Grup 1 Kanserojen’ olarak kabul ettiğine dikkat çekmek istiyoruz. Ancak Türk Toraks Derneği olarak son iki yılda yaptığımız araştırmalar, Türkiye’deki hemen tüm illerin hemen tüm istasyonlarda yapılan dış ortam kirlilik ölçümlerinin insan sağlığı açısından izin verilen sınırları 5 kata varan oranlarda aştığını göstermiştir.
Bu güzel ülkede insanların ölmesine ve sakat kalmasına artık seyirci kalmak istemiyoruz. (Sempozyum için http://www.ttdhavakirliligi.org web sayfası) Dr. Nilüfer Aykaç KONGAR
DSP 32 YAŞINDA
Gazeteci-yazar Kerem Çalışkan bu kitapta Atatürk’ün ‘7 Mirası’nın 100 yıldır Türkiye’yi ayakta tuttuğunu öne sürüyor. Bu 7 emanet şöyle sıralanıyor. 1- Vatan: Mustafa Kemal Anadolu’da yeni Türk devleti fikrini daha 1907’de geliştirdi ve Milli Mücadele’yi bu plan ile kazandı.
2- Meclis: Hâkimiyeti Saray’dan alıp millete, Meclis’e verdi.
3- Ordu: Ergenekon kumpası ve 15 Temmuz FETÖ darbesi ile yıpratılan TSK’nın yeniden Atatürkçü subaylar yetiştirmesi gerekiyor.
4- Cumhuriyet: ‘Eşit vatandaş’ anlayışı saltanat ve hanedan rejimine karşı sigorta oldu.
5- Laiklik: Mustafa Kemal 100 yıl önce FETÖ gibi cemaatlerin ‘devlet içinde devlet’ olmaması için tekke ve tarikatları kapattı.
6- Kadın hakları: Mustafa Kemal Cumhuriyet’i bir ‘kadın devrimi’ olarak düşündü. Türk kadınını İslam coğrafyasından çıkarıp Batı hukuku içine aldı.
7- Türk kimliği: Atatürk millete Osmanlı’nın reddettiği Türklüğü yeniden armağan etti.
Çalışkan, TÜYAP’ta bugün (10 Kasım) kitabını imzalayacak.