Yalçın Bayer

Deprem olur mu? Kadir Sütçü, karıncalar ve bulutlarla deprem arasındaki ilişkiyi araştırıyor

19 Aralık 2019
KADİR Sütçü, 1955 Tokat Reşadiye doğumlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Gıda Teknolojisi ve Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu...

1980’de İngilizce öğretmeni olarak göreve başlamış, pedagojik formasyon üzerine dersler vermiş. Emekli olduktan sonra Sütçü, depremlerle karıncaların davranışları arasındaki ilişkilere kafayı takmış. Karıncalardan sonra bulutların hareketlerini izlemeye başlamış. “Sonuçta depremle bulut hareketlerinin ilişkisi olduğunu tespit ettim” diyor.

Depremin nerede olacağını tahmin etmek mümkün mü?

Sütçü, bunun için aile fertleri ile (6 kişi) gece gündüz çalışıyor. Evinde kurduğu bir yapıda karıncalar için lokal araştırma yapıyor. Şimdiye kadar deprem tahmini konusunda üç makale yazmış:

1- 2013’te coğrafya konulu sempozyumda ‘deprem tahmininde bulutların rolü’ üzerine,

2- 2015’te atmosfer bilimleri konulu sempozyumda ‘meteorolojik olaylar ile deprem ilişkisi’ üzerine,

3- 2016’da uzaktan algılama konulu sempozyumda ‘meteorolojik uydu görüntüleri ile deprem ilişkisi’ üzerine yazdıklarını sunmuş.

Ve yaşamlarını yeraltında devam ettirip yeraltında olanları yeryüzündekilerden çok daha önce hisseden karıncaların davranış biçimleri üzerine de odaklanmaya başlamış.

Sütçü

Yazının Devamını Oku

‘Kastamonu’ çıkışta... Dünyaya açılan kadın ufku, senfoni konseri ile taçlandırıldı

18 Aralık 2019
10 Aralık 1919 tarihinde Kastamonu’da 3 bin kadının katılımı ile Anadolu işgalini protesto etmek üzere gerçekleştirilen ve ülkemizin ilk kadın mitingi olması nedeniyle simgesel değere sahip olan ‘Kastamonu Kadın Mitingi’nin 100. yıldönümü, Cemal Reşit Rey’de düzenlenen görkemli bir gala gecesi ile kutlandı.

Kastamonunun doğal, kültürel ve tarihsel mirasına sahip çıkarak ilin sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunmak üzere kurulmuş bir sivil girişim olan Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi (DMKİ) etkinliğinde kültür, sanat ve iş hayatından isimlerin yanı sıra Kastamonulu iş insanları, diplomat ve siyasetçiler de katıldı. Pelin Batu’nun sunduğu gecede, mitingin onuruna besteci ve orkestra şefi Oğuzhan Balcı’ya sipariş edilen ve Orkestra İstanbul’un icra ettiği ‘Ilgaz’dan, Kastamonu’dan Dünyaya Açılan Kadın Ufku’ adlı senfonik eserin dünya prömiyeri gerçekleştirildi. Prömiyeri, Nemeth Quartet’in solistliğini üstlendiği konser ve ‘Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı’ türküsünün senfonik icrası izledi. Gecede Selçuk Metin’in yönetmenliğini yaptığı ve Tilbe Saran’ın seslendirdiği özel filmin de ilk gösterimi yapıldı.

Belediye başkanvekili İsmail Hakkı Özcebeci ve CHP milletvekili Akif Hamzaçebi’nin konuşmalarının ardından, Türkiyenin ilk kadın mitinginin 100. yılına özel ‘Saygı Ödülü’ de takdim edildi. 100 yıl önce mitingi düzenleyen komitede yer alan Hafız Selman İzbeli’nin gelini Sabiha İzbeli adına oğlu Serdar İzbeli saygı ödülünü aldı.

DMKİ Başkanı Dr. Atıf Uğurlu, “Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi olarak Kastamonu’ya evrensel gerçek değerini yeniden kazandırmak üzere çalışıyoruz. 100 yıl önceki kadın mitingini böylesi anlamlı bir gece ile taçlandırmaktan gurur duyuyoruz. İnisiyatifimizin Kastamonu’ya ulusal ve uluslararası alanda değer katacak projeleri devam edecek” dedi.

Proje sözcüsü Zeynep Esen’in şu sözleri anlamlıydı: “Atamızın çok sevdiğimiz bir sözünü burada anmak isterim: ‘Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi zafere ve kurtuluşa götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez. Biz de bu sözlerden ilhamla yola çıktık. Önümüzdeki dönemde de Batı Karadenizli kadınların sosyo-kültürel gelişimine katkıda bulunacak bir kadın enstitüsünü de içeren çeşitli yerel projeler ile çalışmalarımıza devam edeceğiz. ‘Kastamonu’dan Dünyaya Açılan Kadın Ufku’nu yıllara yayarak genişletmek, en büyük arzumuz.”

Kastamonuluların çıkışlarını dikkatle izlemek gerekiyor.

GÜNÜN SÖZÜ: “ADALET için en büyük talihsizlik devleti idare edenlerin zalimliğidir.” Hz. Ali

GAZETECİ GÖZÜYLE 50 MADDEDE GÖBEKLİTEPE

GÖBEKLİTEPE’

Yazının Devamını Oku

Bilgi güçtür

17 Aralık 2019
BAZILARI sadece konuşur, sadece tuzak kurarlar, sadece eleştirirler, engel olurlar, sadece kara çalarlar.

Yeni bilgilerden kaçarlar, değişimi istemezler. Her şeyi en iyi onlar bilir. Evde, işte, kahvede sadece otururlar. Sürekli oturmaktan beyinlerine kan gitmez olmuştur.

Bilgi sahibi olan insanlar yenilemez. Bilgi sahibi insanlar her zaman hedefe ulaşır.

Edison’a arızalı dediler; Einstein’a, Galileo Galilei’ye arızalı dediler. Henry Ford’a, Steve Jobs’a, Jack Ma’ya, Tesla’ya, Bill Gates’e, Dennis Ritchie’ye, Robert Bosch’a, Walt Disney’e arızalı dediler. Fuat Sezgin’e de Vecihi Hürkuş’a da Nuri Demirağ’a da arızalı dediler.

Hezarfen Ahmet Çelebi’ye de aynı şeyi söylediler.

Kara çalanların 1 sayfa eseri yoktur. 1 projesi yoktur. 1 semineri yoktur. 1 konferansı yoktur. 1 imzası yoktur. 1 tane önerisi yoktur. 1 madalyası yoktur...

Bunlardan çevrenizde çokça bulunur; Bolu’da, İstanbul’da, Edirne’de, Tokat’ta, Manisa’da, Artvin’de, Kıbrıs’ta vb.

Bu türden insanlarla epey karşılaştım.

Başarısız insanlar, başkalarının da başarısız olmasını isterler. Çünkü üreten insanlar onların ne kadar değersiz, vasıfsız, çürük, aciz, yetersiz, bilgisiz olduğunu gün yüzüne çıkarır.

Yazının Devamını Oku

Milletvekili yakınlarına tedavi yardımları.... Biraz vicdan lazım

13 Aralık 2019
1- Ülkemizde 2006’da sosyal güvenlik ve sosyal sigortalar alanında reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Bu bağlamda, tüm ülke nüfusunu kapsayan zorunlu genel sağlık sigortası (GSS) kurulmuş, sağlık hizmetlerinin SGK aracılığıyla verilmesi kabul edilmiş, bu düzenlemelere aykırı tüm yasalar (milletvekilleri ile ilgili olan 3671/4 madde hariç) yürürlükten kaldırılmıştır.

2- Milletvekilleri/emekliler, ülke nüfusunun tamamına yakınını kapsayan GSS sistemine dahil edilmemiştir. Milletvekilleri ve bakmakla yükümlü oldukları kimselere yapılacak tedavi yardımının usul ve esasları, herhangi bir sınırlama olmaksızın, TBMM Başkanlık Divanınca çıkarılan yönetmeliğe (takdirlerine) bırakılmıştır. Yönetmelikle milletvekillerine, SGK aracılığıyla, halkımıza verilenlerle kıyaslanamayacak oranda, onların hayal bile edemeyeceği tedavi yardımları sağlanmıştır.

Son yıllarda yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, üst düzey askeri yetkililer de kapsama dahil edilmiş, onların tedavi giderleri de aynı yöntemle milletvekilleri gibi ödenmeye başlanmıştır.

3- Yukarıda açıklanan ‘kıyakla’ yetinilmemiştir. AKP milletvekillerince; 18.11.2019 tarihinde, 2/2368 Esas sayı ile TBMM’ye verilmiş bir teklifle, milletvekilleri üzerinden tedavi yardımından yararlanacak olan kimselerin TBMM Başkanlık Divanı’nca belirlenmesi istenmiştir.

Bu teklif, muhalefet milletvekillerinin de kayda değer itirazları olmadan, jet hızıyla 5.12.2019 günlü birleşimde, saat 03.00 sularında 233 kabul, 29 ret oyu ile kabul edilerek oyçokluğu ile yasalaşmıştır.

Böylelikle 82.8 milyon vatandaşımızı kapsayan, asgari 70 yıldır yürürlükte olan ve sigortalıların bakmakla yükümlü oldukları kişileri belirleyen kadim/yerleşik yasal düzenlemeler milletvekilleri için baypas edilmiş; 14 bin kişi için süper ayrıcalık getirilmiştir. Milletvekillerinin iş kadını eşi, çalışan oğlu, kızı, iş insanı babası-anası için bile TBMM bütçesinden tedavi yardımı verilmesinin önü açılmıştır.

Son söz: Adaletin mülkün (devletin) temeli olduğu unutulmamalıdır. Mahmut ESEN Emekli Mülkiye Başmüfettişi

SUÇLU ÇİKOLATA KAPAĞI MI?

Yazının Devamını Oku

Bayraktar’ın sitemi... ‘Demirağ ve Hürkuş’lar gitmiş, kaportacılar gelmiş’

12 Aralık 2019
BAYKAR tarafından geliştirilen Bayraktar Akıncı taarruzi insansız hava aracı ‘Akıncı Tiha’, Çorlu Hava Meydan Komutanlığı’nda gerçekleştirilen ilk uçuş testinde 16 dakika havada kaldı.

Baykar’dan yapılan açıklamaya göre Türkiye, Bayraktar Akıncı’nın uçuşuyla birlikte bu sınıfta insansız hava aracına sahip dünyadaki 4 ülkeden biri oldu. Yerli ve milli imkânlarla, Baykar Milli SİHA Sistemleri Üretim ve AR-GE Tesisleri’nde geliştirilen ve Türkiye’nin en gelişmiş özelliklere sahip insansız hava aracı olan Bayraktar Akıncı TİHA, 1 Eylül 2019’da ilk motor testini gerçekleştirmişti. Şimdi de ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. Akıncı, seyir halinde gerçekleştirilen testlerin tamamlanmasını takiben ilk tam otomatik inişini de başarıyla icra etti. Baykar tarafından yerli ve milli imkânlarla geliştirilen; TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT tarafından aktif olarak kullanılan; Ukrayna ve Katar’a da ihraç edilen Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracından daha uzun ve daha geniş olan Bayraktar Akıncı TİHA, stratejik görevler icra edecek.

24 saat havada kalabilen ve 40 bin fit servis tavanına sahip olan Bayraktar Akıncı, 400 kilogram dahili ve 950 kilogram harici olmak üzere toplam 1350 kilogram faydalı yük taşıma kapasitesiyle ön plana çıkıyor. 5.5 ton kalkış ağırlığı bulunan Bayraktar Akıncı TİHA, 2 adet 450 beygir gücünde turboprop motor ile gökyüzüne yükseliyor. Bayraktar Akıncı TİHA aynı zamanda 2x750 beygir ve 2x200 beygir güç üreten motorlar için de farklı konfigürasyonlarla da uçabilecek şekilde tasarlandı.

‘KAPORTACILIK YAPMIŞIZ’

Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, geçen eylülde verdiği röportajda şöyle demişti:

“Biz yıllarca bir anlamda kaportacılık yapmışız. Nuri Demirağ’lar, Vecihi Hürkuş’lar gitmiş, yerine kaportacılar gelmiş. Dışarıdan alınan lisanslarla, sadece tesisin ve markanın sahibini zenginleştiren bir model gelmiş”.

Çorlu’daki açıklamada da sosyal medyada şunları yazmıştı: “TİHA: Tutku, inanç, hayal, azim... Bayraktar Akıncı TİHA, sizlerin dualarıyla bugün ilk kez gökyüzüyle buluştu. Destek veren ve bizlerden duasını esirgemeyen milletimize teşekkürlerimizi sunarız”.

DOĞAYA ZULÜM! ‘DÜNYA DAĞLAR GÜNÜ’NDE HALİMİZ İÇLER ACISI

Yazının Devamını Oku

Kenevir harika bir bitki

11 Aralık 2019
Nobel Baba Barış Konseyi tarafından Antalya Demre’de 25. Noel Baba ile Dünya Barışına Çağrı Etkinlikleri kapsamında yapılan ‘barış yolunda sağlıklı yaşam’ temalı sempozyumun ana konusu ‘sanayi keneviri’ idi. Bu konudaki konuşmalardan özet bilgiler şöyle:

Eski Sakarya milletvekili Dr. Yalçın Koçak, sanayi kenevirini anlattı. “Sanayi kenevirini inceleyince harika bir bitki olduğunu gördük. 240 hastalığa iyi geliyor. 50 bin sanayi ürününe katkı sağlıyor. Şifa dağıtan Noel Baba’nın şehrinde kanserin çok yüksek olduğunu duydum. Bunun önüne geçmenin tek yolu kenevir üretip tüketmektir. Ama bu mucize bitkinin üretimi ülkemizde yasak. İlk iş olarak bunu aşmamız gerekiyor. Kenevirin ekstrelerinin kullanıldığı ülkelerde sağlık harcamalarının yüzde 50, uyuşturucu kullanımının yüzde 40 azaldığı görülmüştür. Kenevirin ülkemizde yeniden üretimi demek, köye dönüş demektir. Ormandan 25 kat daha fazla oksijen sağlıyor. Aziz Nikolaos’un kenevir ile dağıttığı şifadan niçin yararlanmıyoruz? Hastanız varsa evinizin bahçesine kenevir dikin. Ama karşınıza esrar var diye dikiliniyor değil mi? Bu işi tedavi amaçlı artık kullanmamız gerekiyor. Bütün iş bunu mafyanın elinden almak, SGK’nın bunu ilaç statüsüne almasıdır. Doğru kullanılmayan her şey zararlıdır. Bu işten dünya en çok para kazanan ülke İsrail’dir. Bu da bir tesadüf değildir.”

YASAK KALKMALI

Gazeteci-yazar Abdurahman Dilipak da yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Bir ülkede adalet yoksa, barış olmaz. Bir ülkede kenevir sağlık için kullanılmıyorsa, barış yoksa, sağlık da olmaz. Sağlık olmayınca da barış olmaz. Sanayi keneviri gerçekten mucize bir bitkidir. Ekildiği yerde arılar, domatesler, zeytinler sağlıklı olur. Kenevir ekilen yerde mikrop olmaz. Kenevir sıfır atığı olan bir bitki. Kenevirden yapılan kumaş 700 derecede yanmaz. Uyuşturucu zannettiğimiz keneviri, uyuşturucu ile mücadele de kullanabiliriz. Her türlü iklim koşulunda yetişebilir. Bu nedenle insanlığın geleceği için söyleyecek sözümüz olmalı. Sahip olduğumuz zenginliklerin farkına varmalıyız. 7 bin tür kenevir var. Ben kenevirin Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünüyorum. Artık ülkemizdeki bu yasak kalkmalı”.

YEME SİSTEMATİĞİMİZ YANLIŞ

EKONOMİ, tarih ve gıda konularında yazdığı kitaplarla dikkat çeken İsmail Tokalak, “Herkes artık bıktı ‘Şunu ye, bunu yeme’ meselesinden” diyerek başladığı konuşmasında “Aslında sistematik önemli, yeme sistematiği” diyerek şöyle devam etti:

“Sabah kalkıyorsun, gece vücut suyunu kaybetmişsin, su içmeyip çay kahve içince olmuyor. Bizim kahvaltı kültürümüz yanlış: Reçel, beyaz ekmek! Acıkınca mercimek çorbası içmek daha sağlıklı. Su içeceksen belli bir yaştan sonra vücut sinyal vermeden su içeceksin. Yemekle beraber su içmeyin. Mideyi altüst ediyor, hazmedemiyor mide. Yemeklerden 1 saat önce veya sonra için suyu. Meyveyi de yemekten 1.5 saat önce veya sonra yiyeceksiniz. Meyve midede hazmedilmiyor, kalın bağırsakta hazmediliyor çünkü. Su gibi tatlılar falan da yemekte olmayacak. Akşam hava karardıktan sonra ağza sudan başka bir şey konmayacak. Ancak ev yapımı yoğurt olabilir sadece. Mümkün olduğunca şekerden uzak durulacak. Çünkü kanseri iki şey besler: Biri oksijensizlik, diğer şeker! İkisinden de dünyada bol bol var. Son 70 senede yeryüzündeki oksijen de yüzde 50 azaldı zaten”.

‘KANAL İSTANBUL’UN GETİRİSİ NE?

Yazının Devamını Oku

Noel Baba’yı dünyaya sevdirmek

10 Aralık 2019
AZİZ Nikola’yı anma günü vesilesi ile geçen hafta (6 Aralık) Dünya Barışına Çağrı Sempozyumu adı altında düzenlenen ‘Barış Yolunda Sağlıklı Yaşam, Gıda ve Çevre Etkinliği’nin yanı sıra ‘Türkiye’de kenevirin geleceği’ konusunda Antalya’nın Demre ilçesinde ilginç konuşmalar oldu. Aziz Nikola’nın vesilesi ile Hıristiyan dünyasında 24-26 Aralık arasına rastlayan Noel kutlamalarının yarattığı yüz milyarlarca dolar ticaret hacminden, maalesef Aziz Nikola’nın yaşadığı ve kilisesinin bulunduğu ülkemiz bir pay alamıyor.

Bu ticari potansiyelden faydalanmak için Noel döneminde Batılıları Antalya bölgesine çekerek Aziz Nikola’nın anısına yapılacak yaygın bir etkinliği uluslararası bir boyuta çekebiliyor muyuz? Nitekim turist gelmesi amacıyla kurulan Noel Baba Barış Konseyi Derneği bu farkındalığı yaratmak için çaba gösteriyor.

Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut, ülkemizi Noel Baba ve barış bağlamında bütün dünyaya tanıtmak için arkadaşları ile beraber mücadele veriyor; dernek Kıbrıs’a kadar uzanıp ileride büyük ses getirecek projelerini uygulamaya koymaya çabalıyor. Antalya Demre’nin genç, İYİ Partili Belediye Başkanı Okan Kocakaya da bu girişime destek veriyor.

Konferansa araştırmacı-yazar İsmail Tokalak; Antalya Bilim Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı, beslenme uzmanı Prof. Fatma Bike Kocaoğlu; kimyager, AR-GE çalışmaları yapan Nevzat Süer; eski ANAP milletvekili Dr. Yalçın Koçak ve gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak konuşmacı olarak katıldılar. Konferansta, kenevirin ülke ve çevre için ne kadar önemli olduğu bir defa daha gözler önüne serildi.

Gıda beslenme konusunda da GDO’nun fayda ve zararları üzerine hararetli bir tartışma oldu. GDO’nun zararı olmadığı, bu konuda bilimsel bir araştırma yapılmadığı, bunun ‘şehir efsanesi’ olduğu ve Türkiye’ye GDO’lu gıda girmediği iddiası üzerine araştırmacı yazar İsmail Tokalak, yaklaşık on yıldır beslenme, sağlık, tarım konusunda kitaplar yazdığını, burada GDO’nun gıda olarak tüketiminin büyük zararları olduğunu belirttiğini ve bu konuda birçok araştırmanın kaynaklarının kitabında olduğunu anlattı. Avrupa Birliği ve Türkiye’de GDO’lu gıdaya yalnız hayvan yemlerinde müsaade edildiğini, bu tip gıdaların direkt insan tüketimi için kullanılmasının ve üretiminin yasak olduğunu belirtti.

DEMRE’DE AROMATİK BAHÇE

Yazının Devamını Oku

‘Kömürden elektrik üretmeye gerek yok’

6 Aralık 2019
Arslan Özmen, petrol rafinerisinden termik santrala kadar bütün dallarda çalışmış, Türkiye’nin en uzman mühendislerinden biridir. “Termik santral meselesinde her grup konuyu kendine göre çekiyor” diyor.

İktidar 14 termik santralın sahiplerinin talebini yerine getirdi ama ‘çevresel’ tepkiler nedeniyle 2.5 yıllık ertelemeyi sonunda ‘veto’ ile kaldırdı.

Özmen sorunu şöyle anlatıyor: “Son günlerde konuşulan termik santralara takılması istenen filtre sistemleri, Türkiyede aşina olduğum en kronik sorunlardan birisi olup, 1956 yılında İTÜ’de öğrenciyken yaz stajlarında Zonguldak’taki 120 megavat gücündeki Çatalağzı Termik Santralı’nda tanık olduğum bir tarım arazisi kirlenmesi olayı vardır. Sektörde tek kuruşa muhtaç Türkiyede çevre yatırımlarına 1 Amerikan Doları ayrılmaz. Teknik olarak filtreleme sistemleri Afşin’de 1.5 milyar Amerikan Doları, Yatağan’da 1 milyar Amerikan Doları. Diğerleri de bu aradadır. Bu tesisleri design ve imal/montaj etmek için en az 3 yıl gerekir. Okuyucu sanmasın ki pompa filtresini değiştiriyorsun. Santral sahipleri bunu bildikleri için 2.5 yıl öteleme kanununu çıkartmışlardır. Elektrik sistemimizin amiral gemisi 2x1340 megavat gücünde AEL-A ve AEL-B’de sorun, bacasız Afşin Adır. 2002’de Mitsubishi tarafından yapılan Afşin B santralında baca filtre sistemi vardır ve bacadan duman çıkmaz. A santralı ise 1999’da özelleştirilmiştir ama Alman WBA firması sendika tarafından içeriye sokulmamıştır. Bu ünitede işletme çalışmaları çok az yapılmıştır. Sonunda 3 yıl önce Çelikler şirketine enerji bakanı tarafından ‘Santralı kapatıyoruz, 4 yıl içinde önemli revizyonlar ve fitreler yapacağız’ denmiş ve işçileri işten çıkararak meseleyi kapatılmıştır. Son 3 yılda bir yatırım yapılmamıştır. Bir inşaat müteahhidi olan şirket, santralı bu şekilde çalıştırarak elektrik üretmiştir.

Gazetelerdeki dumanlı resimler A santralına ait resimlerdir.

Olay Türkiye için hayati çevre sorunudur. Ama 5 milyar Amerikan Doları ve en az 3 yıl süre gerektirir. Afşin B dışındaki 14 santralın da durdurulması gerekir. Eksik yüzde 12 gücünde karşılanır. Zaten sanayide kullanamadığımız için elektriğe de lüzum yoktur. Gerçek budur!”

EDREMİT’TE ESKİ BAŞKANA 14 YIL

TUNCAY Kılıç, MHPden 2009-14 arasında Edremit Belediye Başkanı’ydı, güçlü bir siyasetçi idi. Kendisinden önceki belediye başkanı AKP’li Yunus Bozbey’in döneminde meydana gelen yolsuzluk, usulsüzlük ve ihaleye fesat karıştırma olayında Tuncay Kılıç da çıkar gruplarıyla birlikte hareket ettiği iddiasıyla mahkemeye veriliyor ve 14 yıla mahkûm oluyor. Dosya Yargıtay’a gönderiliyor. Fakat Yargıtay’dan karar çıkmadan önce Kılıç, “Amerika’da bulunan kızımın yanına gidiyorum” diye Edremit’i terk ediyor. Hukuk çevreleri, Kılıç’ın 40 yıllık çok iyi bir ceza avukatı olduğunu ve Yargıtay’dan bu kararın çıkacağını bildiği için yurtdışına ‘kaçtığını’ söylüyorlar. Bu davaya dayalı bazı kararlardaki birkaç kişinin de ‘kaçtıkları’ konuşuluyor.

AYDIN ‘GÜN AYDIN’LA ATAĞA KALKIYOR

AYDIN

Yazının Devamını Oku