Yalçın Bayer

‘Türkiye’nin enerji fazlası var’

28 Ağustos 2019
Karadeniz’de hükümetin “Dere yatağında bulunan tüm binalar yıkılacak” kararı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yaylalar tarumar olmasın, onlar da güzelliğini korusun” sözlerinin yayınlandığı geçen hafta Karadeniz’e gittik.

Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) Karadeniz’e düzenlediği gezide vadiler üzerindeki HES’ler ve dere yatakları odanın mensupları, akademisyenler tarafından incelendi; biz de tanıklık yaptık. EMO Genel Başkanı Gazi İpek, “Burada HES’lerin yarattığı vahim bir tablo var” dedi. Bu konudaki görüş belirten birçok mühendis ‘olumsuz’lukları sıraladı. Akarsular üzerindeki HES’lerin planlanması, projelendirilmesi, su akarsu ve taşkın debileri ile ilgili hesaplamaların eksik ve yanlış olduğunu savundular. İnşaat mühendisi Ahmet Göksoy, “Dolayısıyla bu projelerin ne yatırımcısına ne kamuya ne de bölge halkına ve çevresine hiçbir faydası yoktur. Bu HES’lere, bu pahalı enerjiye Türkiye’nin ihtiyacı da yoktur” diye konuştu.

İlk gün Trabzon ve Giresun’daki HES’leri gezdik. Teknik gezide Angutlu HES, Çırakdamı HES ve Dereli HES ziyaret edildi ve çevreye etkileri incelendi. Başkan Gazi İpek buradaki açıklamasında son dönemde bölgede yaşanan sel felaketlerine dikkat çekti. Yaşanan sorunların tamamıyla HES’lerden kaynaklandığının söylenemeyeceğini ancak Türkiye’nin bugün enerji fazlası olduğunun da bir gerçek olarak ortada olduğunu belirten İpek, şu görüşleri dile getirdi:

“Türkiye enerji üretimi için daha fazla HES yapılmasına gerek olmayan bir noktaya geldi. EPDK’nın projeksiyonlarına göre mevcut yatırımlar 2030 yılına kadar tüm ihtiyacı karşılayabilecek düzeyde. Buna rağmen yatırım aşamasına olan çok fazla proje de var.”

Dağıtımdaki kayıp ve kaçak oranının uygun seviyeye çekilmesi ve enerji verimliliği ile çok ciddi bir kaynak sağlanabileceğine dikkat çeken İpek, bu iki sorun çözüldükten sonra hangi kaynaklardan enerji üretileceğinin gerçekçi biçimde planlanması gerektiğini vurguladı. Siyasal tercihlerle karar verildiğini anlatan İpek “Türkiye abartılı projeksiyonlarla abartılı yatırımlara yönlendiriliyor” dedi.

...................................................

YARIN: Nereleri gezdik? Mühendisler Erim Arıcı, Cemalettin Küçük, Erol Celepsoy tarafından “Hem ekonomik, hem de ekolojik hesap yapamıyoruz. Yaylalar betonlaştı. 10 yıl sonra Karadeniz diye bir şey kalmayacak, her dereye HES yapılması gerekmiyor” gibi vurgulamalar yapıldı. Araklı faciası neden oldu? Ordu HES’leri de uyarı bekliyor.

Yazının Devamını Oku

Tomor Dağı on binleri ağırladı

23 Ağustos 2019
Balkanlar’a giderken her zaman heyecan duyarız. Önceki gün Arnavutluk’un başkenti Tiran’a indikten sonra, Berat üzerinden toplam 5 saat süren yolculuğun ardından Tomor Dağı’ndaki ‘Ali Abbas’ı (Celal Abbas) anma etkinlikleri’ne geldik. Sadece Arnavutluk’tan değil; Makedonya, Kosova, Saraybosna ve çevre ülke insanlarından, Alevi, Sünni ve Hıristiyanlardan geniş bir katılım vardı. Bir hafta süren etkinliklere bu yıl 100 bin kişinin katıldığını söyleyebiliriz. Gelenlerin birçoğu geçen haftaki ‘Hacı Bektaş-ı Veli anma törenleri’ne de katılmışlar.

Türkiye’den önceki dönem CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve belediyesinden organizasyona katkıda bulunan
bir grup personeli de vardı.

Alevi ve Bektaşi konularında dikkat çekici yazılar yazan Ayhan Aydın, Türkiye’deki Bektaşilerle, Arnavutluk başta olmak üzere Balkanlar’daki Bektaşi toplumu arasında ciddi kopukluklar olduğuna, bunun giderilmesi gerektiğine dikkat çekerek “Türkiye gerçeğinden çok kopuk yaşayan Balkanlar’daki Arnavut Bektaşiler için yayınlanmış bazı eserlerin Arnavutçaya çevrilip yayınlanması gerek” diyor. Dünya Bektaşiler Merkezi’nde çalışan, Tomor Dağı ile ilgili kitapları bulunan Nuri Çuni’nin de Arnavutça bir kitabı var.

Tomor Dağı antik çağdan bu yana gelip ziyaret edilen kutsal bir dağ. Arnavutluk’ta 3.5 milyon nüfusun yüzde 70’i Müslüman, bunun yarıya yakını da Bektaşi.

Dağın heybetini gördükçe Tuncelideki Düzgün Baba türbesine benzetenler var. Bu dağı Bektaşiler açısından kutsal yapan Celal Abbas, diğer ismiyle Abbas Ali türbesinin dağın zirvesinde olması. Bektaşiler onun için yüzyıllardan beri bir araya gelip binlerce adak kurban kesiyorlar. Bazı dede dervişlerin hazır bulunduğu ortamda türkü ve bazı nefesleri dinledik, Arnavut dansı izledik.

Arnavutluk Cumhurbaşkanı İlir Meta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Makedonya Meclis Başkanı Talat Caferi ve Dünya Bektaşi Birliği Lideri Dede Baba Edmond Mondi (Edmond Brahimaj)’nin katıldıkları Celal Abbas Tomor Dağı etkinliklerinde ‘doğruluk ve adalet’ dilekleri yer aldı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında “Burada Türkiye ve Arnavutluk halklarına Hacı Bektaş-ı Veli’den miras kalan hoşgörü, adalet, kardeşlik ve insan sevgisi çiçek açmıştır. Tomor Dağı’nda açmış bu çiçekler 600 yıldır Sarı Saltuk, Hacı Baba, Asım Baba, Gül Baba gibi Anadolu erenlerinin hoşgörü ve barış ruhuyla sulanmıştır. Bu ortak tarihin ve kültürün ışığında ‘Yurtta barış cihanda barış’ şiarıyla hareket eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurar kurmaz yaptığı ilk anlaşmalardan birisi de Arnavutluk ile imzaladığı ‘Dostluk Antlaşması’ olmuştur” dedi.

Törenler sonunda eller açılıp sevgi, dostluk ve barış için dualar edildi.

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu Bektaşi etkinliğinde

22 Ağustos 2019
DİNİ motifler taşıması açısından başka bir önemi var Arnavutluk’taki Tomor Dağı etkinliklerinin...

1991 yılı itibarıyla her sene ağustos ayının son haftasında, Bektaşilik dünyası için son derece önem taşıyan Tomor Dağı Şenlikleri’ne katılan Bektaşiler düğün havasında bu haftayı kutluyorlar. Dünya Bektaşilerini bir düğün evinde toplanır gibi bir araya getiren bu yılki şenliklerde on binlerce Bektaşinin katılımı ile efsane bugün bir kez daha yaşanmış oluyor.

Araştırmacı ve yazar Tayfun Atmaca, burayla ilgili izlenimlerini, “deniz seviyesinden 2000 metre yüksekte bulunmasına, zor yol şartlarına rağmen bu tepeye çıktıklarını ve adak olarak götürdükleri kuzuları kestiklerini” anlatıyor.

Arnavutluk’un önemli şehirleri arasında yer alan Berat’ın doğusuna düşen Tomor Dağı’nın zirvesinde Ali Abbas’ın makamı, bugüne önem katarak, Bektaşilerin ziyaret yeri olarak kabul edilmektedir. Kerbela sancaktarı Ali Abbas’ın, Hz. Ali’nin oğlu, İmam Hasan ile İmam Hüseyin’in üvey kardeşi olduğu, Kerbela katliamından kurtulup Berat’a gelip yerleştiği ve kutsal Tomor Dağı’nı mekân tuttuğu söylenir.

Dün bir grup gazeteci ile Tiran’a geldik. Uçağa binerken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkinliğe katılacağı açıklandı. Bugün Arnavutluk’un başkenti Tirana gelecek olan Kılıçdaroğlu ayrıca dünyadaki tüm Bektaşilerin lideri Arnavut Edrmond Brahimaj’la görüşecek.

Etkinliklerde bir konuşma yapacak olan Kılıçdaroğlu, cuma günü Bandırma’ya geçecek ve bazı belediyeleri ziyaret edecek.

EMO’DAN KARADENİZ ÇIKARMASI

ELEKTRİK Mühendisleri Odası (EMO), 24-25 Ağustos tarihlerinde havza kullanımları ve su yapıları konusunda incelemelerde bulunmak üzere Doğu Karadeniz bölgesine teknik bir gezi gerçekleştirecek. Gezi heyetinde TMMOB ve EMO yöneticilerinin yanı sıra konuyla ilgili akademisyenler ve gazeteciler yer alacak. HESlerin durumu ve doğal çevreye etkileri ile ilgili yerinde incelemelerde bulunacak.

Trabzon’dan başlayacak gezide Aksu Vadisi ve Harşit Çayı, ayrıca 18 Haziran’da 8 kişinin ölümü, 2 kişinin de kaybolması ile sonuçlanan sel felaketinin yaşandığı Araklı

Yazının Devamını Oku

Ormanlara böyle ihanet ediliyor... 19 yıl önce yazdığımız bu yazıyı utanarak yeniden yayınlıyoruz

21 Ağustos 2019
ÜLKEMİZDE büyük yangınlar söz konusu olunca, aklımıza yalnız yazın çıkan orman yangınları geliyor.

Bu yangınlar şüphesiz yüreğimizi dağlıyor. Ancak yıl boyunca vukuu muhtemel Kırıkkale ve TÜPRAŞ’ta olduğu gibi büyük sanayi tesisleri ile boğazlardaki kazaların sebep olduğu yangınlar karşısında çaresizlik içinde olduğumuzu hiç düşünmüyoruz.

Yılın 4-5 ayı için helikopter kiralamak çare değildir, hazır kuvvet bir yangın söndürme filosuna gerek var.

Elimize bulunmaz bir fırsat geçti. Deniz Kuvvetlerimizce servis dışı bırakılan 15 adet S-2E Tracker deniz karakol uçağı bu maksatla TAİ’ye (TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ) tahsis edilmiş bulunuyor. Uçaklardan biri TAİ tarafından yaklaşık 3 milyon dolar harcanarak yangın söndürme uçağı haline dönüştürülmüştür. Halbuki bu tip yangın söndürme uçağının bedeli 15 milyon doların üzerindedir. 45 ton su ve kimyasal geciktirici taşıma kabiliyeti uçağın geçen yıl (1999) Ağustos ayında Antalya bölgesindeki orman yangınlarında ve depremle başlayan İzmit TÜPRAŞ yangınında etkinliği kanıtlanmıştır. Uçakların Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Okulu tarafından eğitim amaçlı kullanılması söz konusudur.

Gereken finansman açığının hayırseverler tarafından karşılanmasında yardımcı olan TEMA’nın ismi ilk uçağa verilmiş bulunuyor. Bu uçak, yangın söndürme dışında erozyonla mücadelede havadan tohum atma ve doğal afetleri havadan fotoğraflama gibi çeşitli hizmetler için de kullanılacaktır.

TAİ geri kalan 14 adet S-2E uçağının yangın söndürme uçağına dönüştürülmesine ilişkin bir teklifi, 7.2.2000’de Milli Savunma Bakanlığı’na sundu, ancak finansman sorunu çözümlenemedi.

 

TANTAN’DAN BUGÜNE

Son defa İçişleri Bakanı

Yazının Devamını Oku

Marmara depreminde neyi kaybettik, neyi kazandık?

16 Ağustos 2019
1999 Marmara depreminin 20. yılı ile ilgili olarak açıklama yapan Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkan Yardımcısı ve AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu, “1999 Marmara Depremi’nden sonra binaları güvenli hale getirirken, toplanma alanlarını ve yeşil alanları kaybettik. İstanbul’un günü kurtarmak için geçici planlar yerine master plana ihtiyacı var. Kentsel dönüşümünde ise daha yolun çok başındayız” diyor.

Erkurtoğlu’nun uyarıları şu noktalarda toplanıyor:

Aynı parselde 10 katlı binanın yıkılıp yerine 12 katlı bina yapılması kentsel dönüşüm değildir. Riskli binalar hâlâ aciliyetini koruyor.

Kadıköy’de yıkılması gereken yaklaşık 30 bin binanın sadece yüzde 10’u yenilenebildi. Bu yüzden kentsel dönüşümü sağlıklı şekilde hızlandırmamız gerekiyor.

Betonlaşan kentte toplanma alanlarının artık devreden çıktığı dikkat çekiyor.

Depremden ziyade değişen iklim koşulları nedeniyle yağmurlar, heyelanlar da binaların yıkılmasını tetikleyen sebepler arasında yerini almaya başladı.

Bir deprem olsa binalar sağlam ama bir kent meydanı yok. Bir tane kent meydanı düşünülmüyor. Burada bir yanlışlık var. Sadece günü kurtarmak için bir şeyler üretiyoruz.

İmar Yasası’nın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Yoksa yanlış kentsel dönüşüm uygulamaları nedeniyle 50 sene sonra İstanbul’da yeniden bir kentsel dönüşüm yapmak zorunda olacağız.

BAHATTİN YETKİN, BİNGÖL’ÜN ORTAĞI ÇIKTI

Yazının Devamını Oku

Milli Kütüphane’deki 3 milyon kitap ne olacak?

15 Ağustos 2019
Türkiye’nin tarihi ve hafızası olan Milli Kütüphane’nin kuruluş kanunu, 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile geçtiğimiz yıl lağvedilmişti. Milli Kütüphane’de bulunan 3 milyon civarındaki kitabı akıbeti ise kamuoyunda belirsizliğini halen daha sürdürüyor.

Mevcut kayıtlı eser ve yayınların tamamı korunacak mıdır? Yoksa bir seçmeci bir yaklaşım ile mevcut envanter dökümünün yenilenmesi ve yeni eser alımına yönelik bir kısıtlı bir düzenlemesinin yapılması mı gündemdedir?

Ankara, Milli Kütüphane üzerinden hafıza yenilenmesi mi, yoksa hafıza kontrolü mü yapılıyor?

Bu bağlamda:

1) Milyonlarca kitabın yanı sıra dergi, gazete ve belge arşiviyle de Türkiye’nin 72 yıllık siyasi, kültürel ve entelektüel belleği olan Milli Kütüphane’nin teşkilat yapısının ve envanterin yeniden düzenlenmesine dair bir çalışma var mıdır?

MSP’Lİ EMRE’Yİ FENA SOYMUŞLAR

TÜRKİYE’de ev hizmetleri ve hasta bakıcılığı gibi işlerde çalışan bazı yabancı uyruklu çalışanlardan hırsızlık ve soygunlar giderek artıyor. Fazla ayrıntıya girmek istemiyoruz, bunlar iki devletin polislerinin işi.

Bu vakalar o kadar çok arttı ki bunu yazmamak olmaz.

Erbakan

Yazının Devamını Oku

Türk-İş beklentiyi yüksek tuttu

14 Ağustos 2019
TÜRK-İş Koordinasyon Kurulu bir süredir hükümet ile 200 bin kamu işçisi adına 2019-2020 yılları için toplusözleşme görüşmeleri yapıyordu.

İstediği, ücretlerin en az 3 bin 500 liraya yükseltilmesi, birinci yıl için yüzde 15, ikinci yıl için yüzde 3+3 zam yapılmasıydı. Türk-İş bu isteklerini kırmızı çizgi olarak ilan etmiş ve kabul edilmediği takdirde bu hafta içinde önce oturma eylemi, sonra Güvenpark’a yürüyüş, pazartesi günü de Zonguldak maden işçileri ve Darphane işçileri greve çıkacaklardı. Ne olduysa bayramın birinci günü Türk-İş isteklerinin yarısını bile karşılamayan hükümetin yüzde 8’lik zam önerisini kabul etti.

Sendikacılık folklorunda bir kural vardır: Toplusözleşme görüşmelerinde asla üyelerinin beklentilerini yüksek tutmayacaksın. Bu, asla üyelerine yüksek vaatlerde bulunma anlamına gelir. Türk-İş yüksek vaatlerle kamu çalışanlarını büyük beklentilere soktu, kamu işçilerinde hayal kırıklığı yarattı.

Türk-İş bugüne kadar mücadeleci değil, sürekli uzlaşan bir konfederasyon olmuştur ve gene yanıltmadı.

Türk-İş yöneticileri acilen bir özeleştiri yapmalı, politikalarında radikal bir değişime gitmelidir. -Dr. Engin ÜNSAL Girne Amerikan Üniversitesi Hukuk Fakültesi

GÜNÜN SÖZÜ

“BAYRAMLARIN adaleti, huzur ve mutluluğun asaletidir, karanlıkların aydınlanması demektir. Öncelikle önemli olan sıradan insan olabilmektir. Gerisi boş söz, lafçılık, gafçılık, laf-ı güzaf demektir.”  -Nurettin KAPTAN

AHİRET SORULARINI DA MI ÇALDINIZ?

"KOMŞUMUZUN

Yazının Devamını Oku

Ganos fayı ürkütüyor

9 Ağustos 2019
Bügün, Şarköy’ün Mürefte bölgesinde 1912’de gerçekleşen, sadece Şarköy’de değil Gelibolu, Çorlu, Biga’da dahi zararları olan, Sakarya, Edirne’ye kadar hissedilen 7.4 şiddetindeki depremin 107. yılı...

Ganos fayı hep hareket halinde. Dün yine salladı Ege’yi... Bölge bir yüzyıldır izleniyor. Son projelerden biri Türkiye-Almanya işbirliği, İstanbul ve Boğaziçi üniversiteleri, Almanya GFZ Enstitüsü ve TÜBİTAK’tan bilim insanlarının yürüttüğü çalışma. Şarköyün birçok noktasına 40’ın üstünde Ganos fay hattı üzerine sismolojik gözlem istasyonları kuruldu.

Gazeteci Yakup Önal’a bilgi veren proje yürütücüsü Prof. Dr. Eşref Yalçınkaya, kurulan istasyonlarla ulusal istasyonların tespit edemediği mikro yer hareketlerini tespit edeceklerini söyledi. Yalçınkaya İÜ Cerrahpaşa’dan, Prof. Dr. Marco Bohnhoff Almanya GFZ Enstitüsü’nden, Ömer Kılıçarslan AFAD’dan, Fatih Alver Boğaziçi Üniversitesi’nden. Verilen bilgiye göre Ganos sessiz bir fay hattı olarak biliniyor.

Kuzey Anadolu fay zonu’nun (KAFZ) Marmara Bölgesi’ndeki en batı kısmını Ganos fayı oluşturur. Bu fay yaklaşık yüz yıldır enerji biriktirmeye devam ediyor. Ganos fayının deprem üretme karakterini ve kırılma özelliklerini anlamak hem fayın gelecek deprem tehlikesini ortaya koyabilmek açısından hem de dünyanın en riskli sismik boşluklarından biri olarak nitelendirilen KAFZ’nin Marmara Denizi içindeki parçasını yorumlayabilmek açısından son derece önemlidir. Deniz altında fayları bu ayrıntıda inceleyebilmek mümkün değilken, karadaki devamı olan Ganos fayını en ince ayrıntıda araştırmak önemli bir fırsattır.

Fay üzerinde (doğu) Güzelköy-Gaziköy-Hoşköy ve (batı) Sofuköy-Kavakköy arasındaki bölgelerde sık sık kurulan istasyon ağı sayesinde -güneş paneli ve sismometre setleri- ile fay üzerinde meydana gelen mikro depremcikler dahi kaydedilebilmektedir. Yöre halkından deprem istasyonlarını koruyup gözetmeleri en büyük isteğimizdir. Depremin bir risk olduğunu unutmamalıdır. Esas fay hareketlerinin 100 yılların üzerinde döngülere sahip büyük depremler ürettiklerini unutmamak gerekiyor.

YAZLIK EVLERE DİKKAT

ZAYIF-gevşek zeminler, yeraltı suyunun yüzeye yakın olduğu tarım alanları deprem dalgalarını büyüten alanlardır. Bu tip alanlarda yapılaşmaya gitmekten kaçınmak, yüksek katlı yazlık tipi zayıf yapılardan uzak kalmak, mutlaka zemin araştırmaları yapılmış, deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmiş yapı tiplerinin tercih edilmesi önceliklerimiz olmalıdır.

MÜBADİL RUMLARIN ZİYARET KAPISI OLDU

Yazının Devamını Oku