Sözleşme çalışmalarını sürdüren Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve KESK yaşanabilir ücret için yıllık yüzde 20-25 arasında zam istiyor. Ne var ki bu talebin siyasi iktidar tarafından kabul görmesi olası değil.
Kamu çalışanları ile emekliye yıllık yüzde 5 veya 6 yada enflasyon oranı kadar artışın yapılması büyük olasılık.
Memur-Sen’in sözleşme masasında takınacağı tavır zamda belirleyici olacak.
Önceki yıllarda Memur-Sen, iktidarın talepleri doğrultusunda düşük oranlı zamlara imza atmış, memur ve emeklinin cebindeki para yükselen enflasyon karşısında buharlaşmış, milyonlarca dar gelirli kitle mağdur olmuştu.
Memur-Sen’in geçmişte imzaladığı, kamu çalışanına katkı sağlamayan toplu iş sözleşmelerinden ders alarak bu kez daha yüksek artışlar için masada mücadele etmesi gerekiyor.
5 milyonu aşkın kitlenin sorumluluğu omuzlarında. Şükrü KARAMAN
GAP’I ‘GAP’TIRDIK MI?
Ankara’
Kendirin ‘anayurdu’ sayılan Kastamonu da yıllar önceki üretim kapasitesinin çok uzağında. Bunları çiftçilerin yakınmalarından da dinledik.
DEVLET İRADESİ GEREK
Yılda 6 milyon dolarlık kuşyemi ihracatı yapan Baykal Güner; Erdoğan, Oktay, Pakdemirli ve Pekcan’a mektuplar yazıyor.
“Kendir tohumunun ithalinde 85 derecede 15 saat ısıl işlem yapılarak yüzde 5 çimlenir, yüzde 95 ölü tane oluşur raporu ile ithaline, üretimine, ihracatına imkân verilmiyor. Tarım Bakanlığı’nın bu uygulaması dünyada örneği olmayan bir uygulamadır. Yüzde 5 çimlenmeyi tutturma imkânı yoktur. 26 bin kg endüstriyel kenevir tohumumuz THC yüzde 0.03 belgeli Çatalca Muratbey Gümrük Müdürlüğü özel antredepoda bekletilmektedir. Bize dost görünen düşmanlar ülkemden kenevir üretimini aldı diyen Cumhurbaşkanımız çok haklı. İçerde bunları biz biliyoruz.”
Gümrüğe getirilen ürüne ‘düşmanlık’ edenler kimdir? Yemlik getirilen bir keneviri ısıl işleme tabi tutulursa o tohum ölmez mi? Bunu hayvan yer mi? Koçak, Tokat Üniversitesi’ndeki bugünkü konferansta bütün bunları anlatacağını söyledi.
KKTC’de de kenevir ekimi başlayacak, bakalım engelleme olacak mı?
Sonuç mu? Kenevir ekimi ve üretiminde bir güç, bir irade lazım. Bir politika yaratılmalı.
Aşağıdaki rakamlar Kastamonu’nun nasıl ‘küçüldüğünü’ gösteriyor. Merkez ilçe nüfusu 119 bin, 19 ilçesiyle il nüfusu 360 bin oluyor. 1950’de 10 milletvekili çıkarırken, 1980’den sonra sırasıyla 5’e, 4’e ve nihayet bugün 3’e kadar düşmüş... Kastamonu nüfusuna kayıtlı 736 bin kişi Türkiye’nin diğer illerinde ikamet ediyor. Kastamonu nüfusuna kayıtlı toplam 1 milyon 52 bin kişi olduğunu belirtelim. Bu nüfusun 557 bini İstanbul’da yaşıyor. Kastamonu, Sivas’tan sonra İstanbul’da en çok hemşerisi bulunan ikinci il. Ankara’da ise 43 bin 315 Kastamonulu bulunuyor.
Kastamonu son büyük göç dalgasını 90’lı yıllarda verdi. Günümüzde ‘iç göç’ var, Kastamonu’da köyler ilçe merkezlerine, ilçe merkezleri de merkez ilçeye göç ediyor. Köyler boşalıyor, bu da tarımsal üretimi vuruyor.
İnsanlar İstanbul’a göç edince ‘yeşil doğası’ öne çıkmış Kastamonu’nun.
Sinop’tan Zonguldak’a kadar 176 km’lik sahili var, yani Karadeniz’in en uzun sahili. Ne yazık ki pek balık bulamıyorsunuz. Balıkçılıkta da yetersiz kalınmış, denizden balık tutmayı daha çok doğu Karadeniz yapıyor. Amasra’da mimar Ahmet Erkurtoğlu ve Dr. Atıf Uğurlu ile yediğimiz mezgitle getirilen ismimizin yer aldığı ‘Amasya salatası’ 28 yeşillikten yapılıyormuş. Amasra İstanbul ve Ankara’dan gelen turistler için Batı Karadeniz’in ‘Bodrum’u olmuş denilebilir.
Gezimizin asıl sebebi Cide’deki ‘24. Rıfat Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivali’... Sarıyazma zaten ilçenin logosu... Üç dönem sonra AKP’den belediye başkanlığını devralan CHP’li Mehmet Eşref Mutlu, Ilgaz’ın oğlu Aydın Bey ve eşine büyük yakınlık gösterdi. Rıfat Ilgaz, İnebolu’dan geldikleri Cide’de 1911’de Hüseyin Çavuş’un evinde doğmuş. 2007’de ev belediye tarafından aslına uygun biçimde yeniden inşa edilerek açılmış. Törende resim sergisi açıldı, yürüyüş düzenlendi, halk oyunları ekibinin gösterileri ve Haluk Levent konseri festivale renk kattı yeniden. Kastamonu Valisi Yaşar Karadeniz konuşmasında “Rıfat Ilgaz bugün aramızda olmamasına rağmen güncel olarak yaşıyor. Eserleri bugünün gençlerine ve çocuklarına hitap edecek eserler. Bu değerleri ayağa kaldırıp ileriye götürmek için fırsat olarak görüyoruz” dedi. Rahmet geçmişte ‘komünist’ diye hapislerde yatmış, karakollarda dayak yemiş, kitapları toplanmıştı.
Cide’yi çok beğendik, kültürel ve turistik güzellikleriyle İnebolu’yu geride bırakmış gördük.
Kastamonu’da günlük altı gazete çıkıyor, Kayseri’de 20’ye yakın gazetenin çıkmasına karşın günlük ortalama 2-3 bin dolayında tirajları olması dikkat çekici... Ama ilan sayılarının düşmesi nedeniyle gazeteler ekonomik olarak sıkıntı yaşıyorlar.
“24. Cide Rıfat Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivali” dün başladı, yarın bitecek. Ailesi ve hemşerileri Rıfat Ilgaz’ı anacak, şiirleri okunacak, anılar anlatılacak. Etkinliklerde yerel sanatçılarla birlikte Ahmet Selçuk İlkan, Gripin, Arzu Akça ve Haluk Levent’in (bu akşam) konserleri var.
Cide Belediye Başkanlığı’nı AKP’den üç dönem sonra alan CHP’li Mehmet Eşref Mutlu, eski dostları Mehmet Saydur, İbrahim Diner ve Cide’nin 40 yıl önceki kaymakamı Sudi Kocaimamoğlu’nun da Ilgaz’ı anlatacaklarını söyledi.
Cide’de Çınar Yayınları’nın sahibi Aydın Ilgaz çantasından babası Rıfat Ilgaz’ın ‘Halime Kaptan’ kitabını çıkardı. “Sık sık İnebolu’yu yazıyorsun” dedi, “Bunu da okursan Kurtuluş Savaşı yıllarında Karadenizli kadınların ne çabalar gösterdiklerini öğrenirsin.” Rıfat Ilgaz, tarihte örneğine az rastlanan bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Bir kadın kaptanın fırtınalar, azgın dalgalar ve korsanlarla mücadele ederek İnebolu’ya cephane taşımasının romanıdır bu...
Buraya gelmişken, tatilcilere Cide’nin 11 km kesintisiz sahilinde Gideros, Aydos, Denizkonak, Uğurlu, Çayyaka, Akbayır ve İlyasbey’in denize girmeye son derece elverişli olduğunu hatırlatalım.
GÜNÜN SÖZÜ
“TÜRKİYE hayal üretmekte çekingendir. Hayal kurmanın küçümsendiği bile sık görülür. Ayrıca, siyasal bunalımlı dönemlerde karşılaşılan gerçekler hayalleri de baskı altında tutar. Mimarlıkta da her yaratıcı tasarımda olduğu gibi ‘hayal’in ‘ütopya’nın önemli bir yeri vardır.” (Mimar Doğan HASOL)
FINDIKTA İŞ İŞTEN GEÇMEDEN!
KARADENİZ
‘Hukuk Yoluyla Dünya Barışı’ konulu konferansların üçüncüsü 10 Temmuz 1967’de Cenevre’de yapılır. Türkiye’de Başbakan Süleyman Demirel’dir. Dışişleri Bakanlığı’nın yazısı üzerine Bakanlar Kurulu aldığı kararla 10 Temmuz’u ‘Dünya Hukuk Günü’ ilan eder... Başka ülkelerde kabul görmemesi Türkiye’de kutlanmasına engel değil tabii... Çünkü her dönemin değişmez klasik sözü ‘Hukuk herkese lazım’ın hiç olmasa bugün gündeme gelmesi güzel bir şey...
Hukuk deyince hemen ‘adalet’ kavramı da akla geliyor. Adalet kavramı insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan kavramların başında. Hem ahlaksal hem de politik anlamda insanlığın ulaşabileceği en ideal bir durum olan ‘adalet’i tanımlamak kolay gibi gözükse de pek o kadar da kolay değil. Bu kavram felsefe tarihinin de önemli kavramlarından olmuş. 19. yüzyıldan itibaren hukukun, sosyolojinin ve siyasal bilimlerin de uğraşı alanına girmiş. Antik çağ filozofu Platon, devlet felsefesini oluştururken onu temel bir kavram olarak ele almış. Platon ortaya attığı devlet modelinin en önemli özellikleri olarak bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adaleti işaret eder.
Antik çağın diğer bir filozofu Aristoteles de Büyük İskender’in hocası olması nedeniyle politik yaşama daha fazla katılmış, siyaset felsefesini pratik yaşamdan hareketle geliştirmiş. Aristoteles, ‘Yasalara uymamak, onu kendi çıkarlarına göre kullanmak ve dolayısıyla bu şekilde bir eşitsizlik yaratmak adaletsizlik; yasalara uygun davranmak ve eşitliği bozmamak ise adalettir’ der.
‘Dünya Hukuk Günü’ herkese kutlu olsun...
ODTÜ’DEKİ AĞAÇLARI KURDAŞ OLUŞTURMUŞTU
Prof. Dr. Kemal Kurdaş’ı (ODTÜ kurucu rektörü) anlatmak için ‘Önce Mülkiye, sonra Türkiye’ sözünü kullanmak ne kadar doğrudur? Ama SBF’yi bitirmesine rağmen ODTÜ’ye vücut veren asıl adam olarak bilinir. ODTÜ sevdalısı demek daha doğrudur. Ölümünün ardından Hıncal Uluç, “Meclis arkasındaki barakalardan 5.5 milyon metrekare devasa kampuskente uzanan sivil devrimi gerçekleştirmiş, fiziki planlamasından akademik çatkısına kadar ‘yüksek öğrenim efsanesi’ni yaratmıştır” diye yazmıştı. Ege Cansen de onun için “Kemal Kurdaş 2001’de Kemal Derviş ne ise 1961’de odur” demişti.
Bugün Ankara’nın en önemli yeşil alanını -ODTÜ- bir zamanlar Kemal Kurdaş çok büyük özveri ile yaratmıştı.
Kurdaş
Başpehlivanlığı ilk kez 1990’da kazandı ve bu unvanını 2000 yılına kadar korudu. İki altın kemeri olan Taşçı’nın üçüncü altın kemeri ise hak ettiği halde zamanın federasyon yetkililerinin engellemesi nedeniyle son anda elinden alındı. Yağlı güreş dünyasında bu durum büyük yankı uyandırdı. Edirne’de güreşleri birlikte izlediğimiz Ahmet Taşçı’ya yaşadığı haksızlıkları sorduk. O da “Her şey filmde anlatılacak” diye bir çıkış yaptı. Film konusunda teklif aldığını, hatta senaryosunun hazırlandığını ve çekimlere eylül ayında başlanacağını söyledi. ‘Taşçı’ adı verilen film “En iyi hikâye, gerçek hikâyedir” diyor.
Onun başarılarına bakarsak, ne futbolda ne basketbolda ne de atletizmde böyle bir güç başarısına ulaşan başka bir sporcu yok!
Taşçı’nın geçmişteki başarıları şöyle:
1988’den itibaren 9 kez (1990, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 99 ve 2000) Kırkpınar’ı kazanmış, iki altın kemer almış. Üçüncü altın kemere giden son karşılaşmasını da ‘hakem oyunu’ ile kaybetmiş.
Kırkpınar’da 17 kez final oynamak her sporcu için pek olanaklı değil... Ahmet Taşçı’nın başarıya giden yolunu, Karamürsel’den ‘ağabeyleri’ Aydın Demir (1976, 77 ve 78) ve Hüseyin Çokal’ın (1982, 83 ve 84) başpehlivanlık başarıları açmış.
En önemlisi de kendi pehlivanlığı sürecinde sırtı hiç yere gelmemiş Taşçı’nın... Esas başarı bu olsa gerek.
ADALI HALİL VE KEL ALİÇO
İki günlük toplantıya OPET’ten genel sekreterliğe transfer edilen Yavuz Erkut ile birlikte CHP’den 127 İYİ Parti’den 4 olmak üzere 131 üyenin katılması bekleniyor. AKP ve MHP’nin oluşturduğu cumhur ittifakının ise 180 üyesi bulunuyor.
İki günlük toplantıda kritik kararların alınması bekleniyor. Örneğin, 15 yıldır ayda beş kez toplanan İBB Meclisi bu kararının üç güne indirilmesi düşünülüyor. Bununla meclis toplantılarını engellemek isteyen muhalefetin tepkilerini ‘perdeleme’ye çalışılması anlamına gelebileceği konuşuluyor. İmamoğlu’nun 14 belediye başkanı ile birlikte yaptığı toplantılarda ‘oturma’ düzenine de yeni bir şekil verileceği ileri sürülüyor. Çünkü Trabzonlu olmayan bazı belediye başkanlarının uygulamaya konulan yeni oturma biçiminden rahatsız oldukları gündeme getirilmeye başlandı.
Toplantıda İmamoğlu’nun esas vurgulamaları olan İstanbul halkına verdiği sözlerinin altyapı çalışmalarının da gündeme geleceği öğrenildi.
ZOR HESAP!
- “70’lik rakının vergisiz fiyatı 45 TL, vergi dahil 150 TL. Yani 45 liralık siz, 105 liralık devlet içiyor.” K.S.O.
TRAKYA BUĞDAYI ‘SARI LİRA’ GİBİ
ÇORLU’nun Seymen mahallesinde hasat şenliğini izledik. Hasadın yüzde 60-70 hasat edilmiş... Ziraat Odası Başkanı Ali Topuz’un “Verimden memnunuz ancak fiyattan değiliz. Her şeye karşın biz üretmeye devam edeceğiz” demesi alkış topladı. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyesi, Seymenli Prof. Dr. Halim Orta, konuşmasında buğdayın veriminin yanında kalitesinin önemini anlatırken “Bu seneki buğdayımız sarı lira gibi” dedi. Orta ayrıca, bölgede yetiştirilecek buğday çeşitlerinin verimlilik değerlerinden ziyade hastalıklara dayanıklılığının önemli olması gerektiği, böylece daha az ilaç kullanarak daha sağlıklı ve kazançlı bir üretimin gerçekleştirilmesinin önemine değindi.
Tarım konusunda uzmanlığı dikkat çeken CHP Tekirdağ Milletvekili
Bu eşsiz komutan kıskanç bir siyasetçi ve savcı olan Cato tarafından haksız suçlama ile senato önünde mahkemeye çıkarılmıştır. Mahkeme haksız yere uzatılmış, savcının son imzası atılmamış, yıllar sonra beraat kararı verilmiştir. Fakat Scipio bu kararı göremeden yıllar sonra kızgın ve üzgün bir şekilde köşesinde yaşamıştır. Bugünkü gazetenizin 10. sayfasında ‘Bir tek o kaldı’ başlığı ile hikâyesi yazılan eski Genelkurmay Başkanı’nın dosyası, diğer bütün sanıklar beraat etmiş iken aylardır beklemekte ve imza edilmemektedir.
Bu haksız durumun çok önceden sonlanması gerekirken, halen devam etmesini anlamak zordur. Dr. Cengiz KUDAY
TERME SEL BASKININI UNUTMAYIN
BAĞIMSIZ Samsun Milletvekili Erhan Usta, 21-22 Haziranda Terme’de meydana gelen sel felaketi nedeniyle, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye zor sorular yönelterek “Bu olay, bir doğal afetin değil ihmalin sonucudur. Dere yataklarının temizlenmemesi bu afete yol açmıştır. Terme ilçesinde toplam 38 köyde 2 bin çiftçiye ait 60 bin 000 dönüm arazi, 14 bin 000 kümes hayvanı, 200 kovan arı, 145 bin 000 yumurta telef olmuştur. Ancak felaket örtbas edilip gündeme getirilmemektedir. Samsun’un seçilmiş idarecileri, Bakanlığınıza bağlı DSİ ve ilgili diğer kurumlar sonuçları gidermeye yönelik hiçbir çalışma başlatmamıştır” dedi.
SİGARAYI NEDEN AZALTMIYORUZ?
AJANS Press’in Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, Türkiye’nin sigara kullanımında dördüncü sıraya yerleştiği görüldü. Araştırma nüfusların 15 yaş üstü sigara kullanımlarını ele alırken, Türkiye’de sigara kullanımının erkek nüfusunun yüzde 40’ında, kadın nüfusunun ise yüzde 13’ünde olduğu kaydedildi. Böylelikle Türkiye’deki total sigara kullanımı yüzde 26 olarak tespit edildi. En fazla sigara tüketimiyle listenin ilk sırasına da yüzde 39 ile Endonezya yerleşti. İkinci sırada yüzde 30 ile Rusya gelirken, Yunanistan’ın da yüzde 27 oranla üçüncü sıraya yerleştiği saptandı. Buna karşın en az sigara tüketen ülke de yüzde 7 ile Brezilya...
2018 yılında sigara kullanımıyla alakalı basına 75 bin 542 haber yansıması tespit edilirken, 2019’da bu rakamın 33 bin 89 olduğu görüldü.
TELEFON DOLANDIRICILARINA DİKKAT