Paylaş
- En azından eşiniz gelsin, kefil olarak sözleşmeye imza atsın.
Eşim bankaya sitem etti:
- Sizden geçen yıl da kredi kullandık. Ödemeyi bir gün dahi geciktirmedik. Kefil isteyip süreci geciktirmeyin. Zamanımız az.
O gün akşam dönemin Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’le karşılaştım. Durumu anlattım, önce bana sitem etti:
- Maaş hesabınız bizde. Neden başka bankadan kredi kullanıyorsunuz?
Ardından diğer bankanın tutumuna şaşırdığını belirtip sordu:
- O bankadaki arkadaşlar sizi tanımıyor mu?
Tanımak zorunda olmadıklarını söylerken susturdu:
- Bizim bankanın müşteriyle muhatap olan elemanları sizi de, diğer yazarları da tanımak zorunda.
2017’de 100’üncü yılını kutlayan İnci Deri’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş ve Chief Commercial Officer Zeynep Çalıştıran’la sohbet ederken, 2005’te Ergun Özen’in söylediklerini anımsadım. Kızıltaş, personelin eğitim programını anlatırken şu ayrıntıyı aktardı:
- Personele, “Her gün 5 köşe yazarını oku, bize rapor ver” deniyor.
Okunacak köşe yazarları konusunda bir yönlendirme yapılmadığını vurguladı:
- Okuyacakları köşe yazarlarını kendileri belirliyorlar. Önemli olan okuma alışkanlığını kazanmaları, çıkardıkları dersleri sindirebilmeleri.
Şirkette 800 kişinin istihdam edildiğini kaydetti:
- Bugüne kadar 10 bin saat eğitim verildi. Personel başı eğitim süresi ortalama 11-12 saat dolayında.
Eğitimin yararını gördüklerine değindi:
- Şirketimizdeki yöneticileri kendi içimizden çıkarmaya çalışıyoruz. Bunda eğitimin yararını görüyoruz.
Eğitime ayırdıkları kaynağı merak ettim, yanıtta şu yöntemi seçti:
- Yılda 10 mağazayı yeniden yapacak kadar bir kaynağı eğitime ayırıyoruz.
Sahadaki personelin konuşma konularına koyduları sınırı paylaştı:
- Sahadaki, yani müşteriyle muhatap olan arkadaşların “siyaset, futbol ve din” konusunda konuşmalarını istemiyoruz.
Gazetelerin köşe yazarlarının okunmasının şirket personeli eğitiminin bir parçası olması beni mutlu etti...
5 YIL İÇİNDE DIŞ-İÇ MAĞAZA SAYISI EŞİTLENİR
İNCİ Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, perakende sektörünün geçen yıl ikinci yarıdan darbe yediğini anımsattı:
- Son çeyrekte biraz kımıldama oldu ama yetersiz kaldı. Bu yıl ilk çeyrekte artıya geçtik.
Halen 101 mağazayla hizmet verdiklerini kaydetti:
- 105-106 mağazaya çıkmıştık. Geçen yıl açtığımızdan fazla mağaza kapattık. O nedenle sayı 101’e indi.
Turquality kapsamına girmeye hak kazandıklarını belirtti:
- Türkmenistan, KKTC ve Kosova’da mağazamız var. İran ve Dubai için görüşmelerimiz sürüyor. Almanya, Romanya, Fas, Belarus mağaza açmayı planladığımız ülkeler arasında. 5 yıl içinde yurtiçi-yurtdışı mağaza oranımızı yüzde 50-50 olmasını hedefliyoruz.
BİZE İŞ YAPAN 100’E YAKIN ÜRETİCİ VAR
ALİ Murat Kızıltaş, 2012’de üretimden çekildiklerini belirtti:
- İstanbul, Gaziantep, Konya, Adana, İzmir, Bursa ve Manisa’da bize üretim yapan 100’e yakın atölye var. Uzakdoğu’dan bitmiş ürün ithalatına ek vergi sonrası yurtiçi üretim arttı. Üretim, İstanbul dışına yoğunlaşıyor.
YABANCIYA ÜRETENE DIŞ OFİS DESTEĞİ OLMAZ MI
UĞUR Balkuv Triko’nun patronu Uğur Balkuv, iftarda ağırladığı İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi’ye sordu:
- İspanya’da ofisim var. Londra’da da açmaya hazırlanıyorum. Dış ofis ve showroom’lar için neden destek verilmez?
Tanrıverdi, Ekonomi Bakanlığı’nın bakışını anımsattı:
- Teşvikler ülkemizin markalarını desteklemeye göre kurgulanıyor. Sen yabancı markalara üretim yapıyorsun. Sana verilecek teşvik, o markalara destek gibi görülüyor.
Balkuv savunmaya geçti:
- Ben Turquality’yi talep etmiyorum. O, yerli markaları destek programı. Alamayacağımı biliyorum. Ofis-showroom teşvikine ihracatı destekleme açısından bakamazlar mı?
Bana döndü:
- Alıcılar ülkemize seyahate yanaşmıyor. O nedenle ofis ve showroom’larla alıcıya yakın olmak gerekiyor.
Balkuv’a verilecek teşvik, yabancı markayı destek anlamına gelir mi?
Paylaş