Ataman, maç öncesi “Burası Türkiye, ben F.Bahçe’de çalışmam!” dedim demedim polemiği ve olmayan seyirciye kızgınlığından bahsedip, ortamı gerdi.
Ulanovas başlangıç üçlükleriyle, Nando’yu hapseden Doğuş’la dört kişilik hücum eden Efes’e atak üstünlüğü sağladıysa da Simon ev sahibi dengesini kurdu. Skor ortada gidip gelirken Doğuş olmayınca nefes alan Nando 10- 0’lık seriyle 2. çeyreği F.Bahçe’ye çevirdi.
Bütün ribauntları F.Bahçe alınca Ataman atarak kazanmayı tercih ederek bütün nişancılara ‘ya tutarsa’ mantığıyla yol verdi.
Ancak kime direksiyon verdiyse verim alamayan Ataman’ın ekibini çember sevmeyince set oynayan F.Bahçe küçük farkını son çeyreğe kadar korudu. Top kayıpları yordu ama bunu isabetle kapattı F.Bahçe. Son çeyrekte ufak farkını cebinde tutan misafir takım, baskıya pabuç bırakmadan maçı kazandı. 80 topun %30’unu kullanan De Colo ve Brown ikilisinin topa iyi yön vermeleri Kokoskov’un arzuladığı enerjiyi getirdi. Kokoskov önemli bir sınavı başarıyla geçti.
Akrabanın akrabaya yaptığını akrep yapmaz insana misali, Avrupa’nın 11 büyük basketbol liginin birliği olan Avrupa Basketbol Ligleri Birliği (ULEB), kendi kurduğu EuroLeague’in organizatörü olan EuroLeague Ticari Varlıkları’na (ECA) karşı, Avrupa Komisyonu’na ‘haksız rekabet’ şikâyetinde bulundu.
DEMİREL KIS KIS GÜLÜYOR
Euroleague'in, şeffaf bir ödül süreci olmaksızın, 11 hissedar kulübün her birine uzun vadeli lisanslar (10 yıl) vermesi, ULEB şikayetinin kaldıracı. ECA ve hissedarları olan 11 kulübün EuroLeague tarafından üretilen medya hakları gelirinin yüzde 90’ını elde tutmak amacıyla diğer kulüplerin EuroLeague’e katılmasını engellemek için komplo kurduklarını iddia ediyorlar.
ULEB’e göre, EuroLeague’e ayrıcalıklı katılım hakkı, 11 hissedar kulübe kendi ulusal liglerinde haksız rekabet avantajı sağlıyor. Bu kulüpler en iyi oyuncuları alıyor, en yüksek sponsorluk anlaşmalarını elde ediyor. EuroLeague’e katılma hakkı bulamayan rakip kulüpler rekabet açısından dezavantajlı durumda. Tamam da bu it dalaşı sırasında EuroCup’un elinde şu anda mevcut 2020-21 sezonunda Türkiye’den sadece Frutti Extra Bursaspor ve Bahçeşehir Koleji kulüpleri kalırken, FIBA, Şampiyonlar Ligi ihdas ederek Galatasaray Doğa Sigorta, Darüşşafaka Tekfen, Pınar Karşıyaka, TOFAŞ ve Türk Telekom’u kaptı kaçtı! Sonuçta bu kayıkçı kavgasına FIBA Avrupa Başkanı Turgay Demirel kıs kıs gülüyor
Ergin Ataman, “Geçen sezonun sonunda fırtınalar estiren Anadolu Efes takımını ilk hafta görmek güç olacak, tabii ki sıkıntılarımız var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almasına rağmen henüz Milli Takım formasıyla maça çıkmadığı için yerli statüsünde ligde forma giyemeyecek Shane Larkin 6 aydır basketbol oynamıyor. Sezon başında bazı maçları kaçırabileceğini düşünüyorum. Micic’in de bir sıkıntısı var” klasik serzenişlerini yaptı ama ilk maçında Galatasaray’a aman vermedi. Yırtıcı kimliğiyle maç başı tokat atmak isteyen rakibi karşısında ilk yarı sonunda savunma sertliğini artırarak, karar verici keskin nişancıları Micic, Simon ve ekstradan Sertaç Şanlı’nın boyalı alan katkısıyla, farklarını ortaya koydular.
Görünen o ki Anadolu Efes’in her türlü kadrosu ‘annemizin ligi’ için yeterli olacak. Kadrosunun büyük kısmını değiştiren Fenerbahçe Beko’da Zeljko Obradovic’in hücum sistemi ve setlerine sadık kalınmış. Farklı olan; kenarda tepinen, her topu kendi oynayan Obradovic’in tam tersi, “Bu nasıl Sırp kardeşim?” dedirtecek kadar ‘cool ve sakin’ bir yönetim sergileyen koç Igor Kokoskov.
SARI MİRAS SEZONU
Genel menajer Maurizio Gherardini’nin ‘sarı efsanevi miras’ (yellow legacy) ilan ettiği yeni epidemik sezona, zayıf Ormanspor karşısında alınan rahat galibiyetle başladılar. Anadolu Efes, Zenit ile, Fenerbahçe de Kızılyıldız’la evinde oynayarak Euroleague’e yumuşak bir giriş yapacak. Özellikle Efes yarım kalan hesabı kapatıp şampiyonluğu almaya yakın. Başkanları Tuncay Özilhan; “Müzedeki tek eksiği herkes biliyor. Euroleague şampiyonluğunu da elde ederek dahil olduğumuz tüm organizasyonlardaki bütün kupalara erişme hedefindeyiz” diyor ve milli gururumuz olma yolunda ilerliyorlar. Euroleague icin otoriteler kadrolarını çok kuvvetlendiren CSKA Moskova, Barcelona ve Real Madrid'e şans veriyorlar ama ben gene de Anadolu Efes'i tek geçerim... İki takımımıza da başarılar diliyorum.
Otlağa dönmüş, bakımsız kalmış çimlerde, olağan şüpheliler ne alemde diye baktım ve basket-bolsuzluktan futbol yazdım! Belli, futbola susamışlar ama teknik içerikte değişen pek bir şey yok. Caner Erkin’in şandel ekleyerek mükemmelleştirdiği asist ortaları dışında, kimse yeni icat çıkarmamış! Tek fark seyirci katkısı yok ama baskısı da olmadığından olumlu bence. Örneğin Belhanda kendini ilk defa sahasındaymış gibi hissetti. Arda homurtusuz atlattı sahneye çıkışını. Şimdi gelelim olağan şüphelilerin fotoğrafına...
Başkan ali koç büyük vizyonuyla, sonunda Fenerbahçe’yi fabrika ayarlarına geri döndürmüş, ‘Bulut’suzluk Özlemi’ni gidermiş. Koy sola Caner Erkin’i, sağa da Gökhan Gönül’ü; sen sağ ben selamet. Genel menajer Emre Belözoğlu, yardımcı antrenör de Volkan Demirel olunca ‘aziz Yıldırım şampiyonluk ruhu çağırma ayini’ne dönüşmüş yeni Fenerbahçe. Mütekaitler mangası komuta merkezinde başarılı olur mu? Ezeli rakibi aslanın kuyruğunu tramvay çiğnemişken neden olmasın!
GERÇEK SINAV BAŞAKŞEHiR
Kent’leşme sürecinde Muhtar seçer gibi Mustafa Cengiz’in yerine başkan seçme kulislerine dalmış Galatasaray bir hayli karışık. İlk maç; Arda Turan’ın ağabeylik katkısının hiç de azımsanacak bir şey olmadığını gösterdi.. Neredeyse tamamı orta saha top hakimiyeti
yüksek oyunculardan oluşan takım için çok önemli olan pas sıklığı ve debisi artmış. Anlaşılan Arda ‘Barça tiki takasını’ çok iyi anlatmış kampta. Gerçek sınavları bu hafta Hatayspor darbeli son şampiyon Başakşehir karşısında olacak.
TARiHi FARK OLABiLiRDi
Trabzonspor, gol yiyene kadar hapis tavlası oynayarak Beşiktaş’ı ablukaya aldı. Ancak beyni sosa ve novak’ı Fenerbahçe’ye kaptıran, sörloth’u çaldıran Trabzon, takviye transferleri trondsen ve Marlon da sakatlanınca dinginliğini tamamen kaybetmiş, savunması kevgir hücumu pozisyon üretemez bir şekildeydi. Beşiktaş üzerlerine gitse tarihi fark çıkarırdı.<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiI2aTFtem5RaiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
1 Eylül’de hazırlık maçları oynanabilecek, 26’sında ilk hava atışı yapılacak. Protokoller ve koruma, kollama yönetmelikleriyle kara kitap hazırlanmış. Sanki Karagöz gibi Hacivat’ı pataklamaya baştan niyetli TBF!.. NBA’yi seyrediyorum; pandemi koşullarında, tüm iyi niyetleri ve çekici hale getirme çabalarına rağmen oyun ‘PlayStation Kovid-19’a dönmüş! Hele bizimkiler geçen yıllarda olduğu gibi naklen yayını paralı ve decoderli niş televizyon kanallarına verirlerse aşk başlamadan ölür. Seyircisiz evde tek başına ancak açık kanal kurtarır basketbolu. Zaten Anadolu Efes’ten başka spektaküler, kadrosu yıldız oyuncularla dolu takım da kalmadı.
HAZIR OLAN VAR MI PEKİ?
Yaş ortalaması 20 olan gencecik bir takımla taraftarını yeni coşkulara hazırlayan Beşiktaş, yerinde sıfırdan yapılanma ile rakiplerine scoop (atlatma) yaptı. Beşiktaş gitti Mersin’e Fenerbahçe ise tersine. ‘Ne alaka şimdi bu iki takımı karşılaştırmak?’ derseniz, annemizin ligi için çok alakalı... Daraltılan bütçesi ve vizyonu ile bindiği dalı kesen Fenerbahçe, lig için dokunulmazlığını, yitirdi. Eski yönetici Semih Özsoy her ne kadar “NBA yüzü koç (ne demekse) aldık ve kalite değil, bütçe küçüldü” diyorsa da durum tam tersi. F.Bahçe, Obradovic zamanında, annemizin liginin ulaşılmazı, yanına yaklaşılmazı idi. Eser ortada; ‘Obra’dan önce Obra’dan sonra’ diye bir milat var. Geçen sezon sonu yaşanan, gül gibi giden basketbolu yok yere probleme sokarak Avrupa’nın en iyi koçu Obradovic’i elinden kaçırma kâbusuna ‘ayağına sıkma eşiği’ denir.
ORTAYA KARIŞIK BİR DURUM
F.Bahçe, elindeki Türk kotasının en iyi ikinci iyisi Egehan Arna’yı Beşiktaş’a kaptırırken, en iyisini verebileceği dönemde gittiği yuvasına kös kös geri dönen Kenan Sipahi’yi, hem de kısa oyuncu havuzu ağzına kadar olmasına rağmen yeniden aldı. Geçen sezonun en fazla ümit vadeden oyuncusu Şehmuz Hazel’i de Kartal’a kaptırdı. Parayla alakası olmayan, konuyu bilmemekten kaynaklanan bir atlamadır bu. G.Saray’da koç Ertuğrul Erdoğan ‘Zalgiris ölümü gör gel diyor’ filmi çevirdikten sonra lütfederek (!) takımın başında kaldı. Ortaya karışık bir takımla durumu idare ederler ve ligde genel kalite kaybı yaşandığından pek çok takıma kök söktürürler.
Eski alışkanlıkla ben de diyorum ki; Yeni koçu işbaşı ettiği için artık Obradovic’li efsane günlerden bahsetmenin alemi yoktur...
Ne güzel olurdu değil mi bir gazete ilanı ile konuyu kapatabilsek...Oysa Romalı konsül Publilius; “Laus nisi oritor, etiam vetus amittitur/ Yeni olgular yaratılmadıkça, eskilerde yitirilir” der. Yorulmayın sizin için tercüme edeyim. Yedi senede Obradovic’in yarattığı Fenerbahçe efsanesi üzerine çıkamaz...
Gerekçeniz ne olursa olsun, ilk 8 dışında kalırsanız, topa tutulursunuz... Ayrıca pek de gerekçeniz yok... Baksanıza Fenerbahçe’de futbolla basketbolun bütçeleri eşitlenmiş. Fenerbahçe taraftarları son yıllarda 30 milyon Euro civarında dolaşan basketbol bütçelerinin düşüşüne en az Obradovic’in gidişi kadar üzülmüştü. Ama yine de fena olmayan bir bütçeye sahip olan Fenerbahçe basketbolda kadrosunu 20 milyon Euro civarına kurdu.
HANİ BASKETBOL YÜKTÜ?
Takımın tüm harcama bütçesinin yaklaşık 20 milyon Euro civarında olacağı daha önce çıktığı televizyon programlarında bizzat başkan Ali Koç tarafından açıklanmıştı. Bugün ki ekonomik koşullarda ‘adam olana çok bile’. · Bana göre bu hava daha hoş ama... Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? TFF tarafından açıklanan harcama limitleri sonrası şu anda Fenerbahçe futbol takımının harcayabileceği toplam meblağ basketbol bütçesinin altına düşmüş durumda.
Basketboldaki bütçe aşağı yukarı 160 milyon TL olurken futbol takımına sadece 154 milyon TL harcama limiti belirlendi. Bu limitin içine bütün maaşlar ve bonservis ücretleri dahil olacak. Futbol ile basketbol bütçelerinin hemen hemen eşitlenmiş olması hatta basketbolun az bir farkla öne geçmiş olmasıyla ezeli kulüpler arası rekabetin (FB-GS) branşlar arası rekabete dönüşeceğini gösteriyor ki....Yılların futbol kulübü Fenerbahçe bunu nasıl karşılar bilinmez.
Pandemi dönemi öncesinde konferanslarda ilk 8 sırada yer alan takımlar ile ilk 8’e 6 veya daha az galibiyet farkı bulunanlar 22 takımla yeni formatta yola devam ediliyor. Fenerbahçe’nin yeni koçu Igor Kokoskov’un, Avrupalı oyuncu sorumlusu antrenörlerinden biri olduğu Sacramento Kings’i, San Antonio Spurs’e 129-120 yenildiği maçta izledim. Gözlerim faltaşı gibi oldu ama kenar kalabalığı içerisinde Igor’u pek göremedim. Son 20 yılda Avrupa’daki yegane deneyimi Dragic-Doncic-Prepelic üçlüsü üzerinden Slovenya’yı 2017’de Avrupa şampiyonluğuna taşımak olan Igor Kokoskov, başta yükselen değer Luka Doncic olmak üzere Yugo kökenli oyuncuları NBA’e getirmeyi iş edinerek kariyer geliştirmiş bu süreçte. Sacramento Kings’teki yedi yardımcı koçtan biri olarak, çok iyi yere dükkan açmış.
SIRPLAR, KINGS'İN KRALI
Kings'in genel menajeri ünlü Vlade Divac, genel müdür yardımcısı ise Peja Stojakovic, yani ikisi de Sırp. Takımın yıldızları ise eski Fenerbahçeli Nemanja Bjelica ile Bogdan Bogdanovic. Taşları yerine oturtunca; bir zamanlar Avrupa’nın basketbol kralı olan Sırpların bu kazanımlarını ve krallıklarını çok mükemmel bir ticari hegemonyaya dönüştürdükleri, her tarafı parselledikleri gözlemleniyor. Geriye dönüp baktığınızda Sırp oyuncu trafiğinin çaylak iken iyi para ve deneyim kazandıkları Türkiye üzerinden NBA olduğunu görüyoruz. İki Bogdanovic de Fenerbahçe’de palazlandı ve NBA’de yıldız oldu. Hangi taşı kaldırsanız altından onlar çıkıyor.
TARAFTAR SAYGI İSTER
‘Hayattan rengi alın geri neyi kalır ki’ diyen Fahir Atakoğlu’nun müzikal boya reklamı ne kadar güzeldi. Vasat takımların yıldız altı oyuncularından ‘seçmece karpuz’ misali yapılan altı transferle oluşturulan yeni Fenerbahçe’den gidecekleri dedikodu edilen Jan Vesely ve Nando de Colo’yu aldığınızda; ortada her yıl, Anadolu’da büyükşehir belediyelerinden birine kurdurulan, annemizin ligi ayarında sıra takımlarından biri kalıyor. Eurolaegue’de Final Four ve şampiyonluklara, Avrupa’nın zirvesine alışmış Fenerbahçe taraftarını bu mütevazlığa (low profile format) alıştırmak çok güç olacak. Pahalı kombinelerinin karşılığında haklı olarak alıştıkları yüksek seviye basketbol isteyenler, bu gidişle ‘beş kısa oynamaya mahkûm’ olacak gibi gözüken takıma küsecekler.
Bugün ‘webiner’ yarın maç... Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) tarafından organize edilen Uluslararası Basketbol Antrenör Semineri’nin 14’üncüsü, bu yıl 24-26 Temmuz tarihlerinde ‘TBF Akademi’ uzaktan eğitim platformu üzerinden online olarak düzenlenecek. Federasyonun boş durmayıp basketbol için bir şeyler ürettiği çalışmalar hafta sonunda meyvesini verecek.
ITOUDIS VE LASO DA ORADA
WEBINER deniyor bu tip çalışmalara ve pandemik ortam için çok uygun. COVID-19 şartlarında antrenörlerin sağlığını riske etmemek amacıyla internet üzerinden canlı yayınla düzenlenecek FIBA ve Euroleague onaylı webiner, TBF önderliğinde, WABC (Dünya Basketbol Antrenörleri Birliği) ve TÜBAD (Türkiye Basketbol Antrenörler Derneği) iş birlikleriyle gerçekleştirilecek. Sinan Erdem’de canlı yayın stüdyosu kuruluyor. Demo takımlar eşliğinde sunum yapacak koçlar. Baba katılımcılar Dimitris Itoudis ve Pablo Laso doğal merak alanımızı oluşturacak. Pratik deneyimlerini aktarırlarsa iki büyük ekolü görmüş olur kursiyerler. Katılım belgesi alan kursiyerlerin kademe ilavesi kazanacağını da belirtelim.
‘RACONU BEN KESERİM’
Eğitim Kurulu’nda olduğum dönemlerde, bu tip seminerlere yurt içi ve yurt dışında çok katıldım, iyi bilirim. Salonlarda canlı katılımla yapıldığında kursiyerler, kendilerini ve ne çok bildiklerini göstermek amacıyla olur olmadık suallerle bölerler konuşmacının sunumunu. İşini bilen bir moderatör oturumu yönetirse koçlar müdahalesiz sunum yapar, sonunda soruları yanıtlarlar. Hiç unutmam Bologna’da ünlü koç Bobby Knight’ın seminerine gitmiştim. Asabiliğinin ünü önden zaten gelmişti ama topu elinde yere vurarak izleyici kısmına yaklaştı. Selamsız sabahsız ilk lafı; “Folks, I am the greatest son of a bitch of this valley/ beyler bu vadide raconu ben keserim” oldu ve ekledi; “Takip etmeyen veya abuk sorularla lafımı bölen olursa topu suratına çarparım.” Can kulağıyla dinleyip en çok yararlandığım seminer olmuştu! Maçların başlama müjdesini de belki alırız diye her türlü eğitimi şükranla karşılıyoruz.