EuroLeague’deki iki kulübümüzden birinin diğeri aleyhine, üstelik kendisi için pek değişen bir şey yokken, oy kullanması inanılır gibi değil. EuroLeague hissedar kulüplerin yaptığı toplantı sonucunda alternatif teklif Rus takımları ile oynanan maçların galibiyet yüzdesine dahil edilmesiyken, yapılan oylama sonucu ‘Rus takımları ile oynanan maçların çıkarılmasına’ karar verildi.
Yüzde hesabı ile sıralama yapılsaydı Fenerbahçe Beko 8. sıraya çıkacaktı. Efes’in sıralamada hiçbir şekilde kendi üstüne çıkamayacak Fenerbahçe’yi çeyrek finalde istememesi sportif kazanım açısından da hiçbir mantıkla bağdaşmıyor.
NASIL ATLADINIZ?
Üstüne üstelik basketbolumuza bu garabeti yaşatan kim biliyor musunuz? Yılların ihmalkârlığı ‘Basketbol Kulüpler Birliği’nin kurulmasına ön ayak olan, toplantılar üstüne toplantılar yapan Anadolu Efes Başkanı Tuncay Özilhan. Bu nasıl perhiz nasıl lahana turşusu demezler mi adama?
Artık birlik beraberlik mesajlarını kimin külahına anlatacaksınız bakalım? Anlatmadan geçtim nasıl bakacaksınız yüzlerine? Ulusal çıkarların şirket çıkarlarının önünde geldiği kırılma noktalarının farkına varmak iş adamlarının becerisi değil midir? Yıllarca televizyonlarda yaptığı “çırak” programlarında bunu gençlere anlatan Tuncay Bey nasıl atladı bunu? Bu absürt oy kullanımı Kulüpler Birliği Projesi’ne de sekte vuracak sizin anlayacağınız...
Yaşadığı aksiliklere, Fenerbahçe’de bir de sorunlu coğrafyadan gelen haber eklendi! Zira 21 Mart’a kadar savaşa son verme süresi verilirken, aksi halde Rus takımları Euroleague dışı bırakılacak ve onlara karşı alınan galibiyetler de sayılmayacak. Bu nedenle playoff’a kalmak için galibiyet alması şartı eklenince F.Bahçe’nin gerginliği arttı. ‘Play-off eşikdaşı’ iki takımımızdan Anadolu Efes, kapalı gişe salonunda Fenerbahçe’yi Micic ve Bryant’ın isabetleriyle, baştan attığı 20 farkla, sağrısına aldı. Maç boyu da, kimi cılız ataklar dışında, son 4 kader dakikasına kadar, nefesini pek de ensesinde hissetmedi rakibinin. Barthel ve karar vericide topu tutan De Colo’nun dönüşü sonrası koşması azalan Fenerbahçe rakibinin keskin nişancılarını devre dışı bırakmak için savunmanın ilk hattını sağlam tutmak istedi ama Efes’in ‘koş koş at’ ritmini kıramadılar.
SEYRETTiN Mi ORHUN ENE?
Krunoslav Simon’un yokluğunda onun extra sayılarla hücum sıkışmasını çözme rolünü Bryant üslendi. Anadolu Efes’te saha yayılışı gerçekleştirildikten sonra oyun akışı otomatik olarak kendiliğinden gelirken, tüm oyuncu değiştirmelere rağmen Djordjevic takım ahengini bir türlü kuramadı. 2. yarıda Efes üstünlüğü sahanın iki yarısında da artarak sürdü. Fantastik ikili kombinasyonlarla smaçlar yaparak görsel şölen yaptılar salonu doldurmuş taraftarlarına. Şehmuz Hazer’in son gayretle korakora soktuğu maçtan Beaubois bu çeyrekteki 15 sayılık sıcak eliyle ve 24 sayılık katkısıyla Micic takımlarını çekip çıkardılar. Ataman çok yerinde bir Larkin kullanımı sergiledi. Dilerim Orhun Ene seyrederek feyz almış, yıldız oyuncunun girdi çıktılarının ne zaman yapılacağını öğrenmiştir.
Spor Sergi Sarayı altın günlerindeki gibi tribünler coştu, bayraklar sallandı ve milli takım bankı, eski günlerdeki gibi, oynarcasına coşkuyla ayaktaydı. Türkiye’nin kalbi Sinan Erdem de attı. Ama bu sevginin karşılığını veremedik maalesef. Kulüplerinde dublör kalan oyuncularımızın acemilikleri nedeniyle gecemiz karardı.
Takım kapasite ve özellikle uzun adam eksikliğimizi enerjimiz ve savunma sertliğimizle gidermek ana fikriyle girdik maça. Direksiyondaki Shane Larkin skor katkısı koymak istediği oyunda girdili çıktılı maç oynayınca ritmini bir türlü bulamadı.. Mutlaka kazanılması gereken maçta üstünlüğü sağlayamamak gerilim yükledi takıma. Dimitrios Agravanis tek başına aldı bizden maçı. Georgios Papagiannis deneyim ve boy farkıyla etkili olurken, ona reaksiyon veren genç ümitlerimiz Furkan Haltalı ve Sadık Emir Kabaca aldıkları sürelerde pota altlarında smaç ve bloklarıyla dehşet saçarak coşku sağladılar takıma ama onların ateşi de ellerimizi ısıtmadı.
ELLER AYAKLARA BiR TÜRLÜ UYAMADI
Yunanların ribauntları toplayarak kurdukları üstünlüğü Larkin inisiyatif kullanıp çembere giderek dengeledi. Alan ve adam değiştirmeli savunmalarıyla dış atışlarımızı zorlaştırdıklarından çare pota altında yatıyordu ve ne yazık ki orada da rakip etkindi. Dışarıdan bir süre Melih ile zorladık skoru. Hepsi Yunan takımlarında oynayan birbirine alışık rakip bizim alan savunmamıza aldırmadan % 47’lik isabette de geri adım atmadan 3. çeyrekte 16 sayı farka getirdiler maçı.
İnanılmaz son çeyrekte ilk beş dakikada 16 sayıdan 14-0’la nasıl geri gelinirmiş yürek şovunu seyrettik. Ancak hiç çember tehdidi yaratamadığımızdan gerisini getiremedik. Atina’da maçı kazanacakken doğru zamanda oynatmadığı Larkin’i bu sefer de çare olmaya çalışırken zorlayarak oynadığı süreçte oyunda tutarak bir maç daha kaybettirdi Orhun Ene.
Atina’da hakemlerin salonun etkisinde kalarak verdikleri ucuz, vermedikleri yüzde 100 fauller ve koçumuz Orhun Ene’nin, hadi diyelim izlemedi, ama sağır sultanın bile duyduğu Anadolu Efes’in maç bitiricisi ‘Larkin’siz maç sonu oynama’ hayati hatası nedeniyle, sene içinde milli maç oynamanın tüm olumsuz koşullarına rağmen, elimize gelmiş maçı verince haklı olarak “Dünya Kupası’na katılacak 12 takım arasına girebilir miyiz?” sorusuyla dehşete düştük.
KADER iŞi DEĞiL
El cevap; Zor ama imkansız değil! Şans kader kısmet hiç değil... Önce yarın İstanbul’da Yunanlıları birden fazla farkla yenip üstlerine çıkalım. Statüye göre her gruptan ilk üç takım oynadıkları bütün maçları ikinci tura taşıyacak. Yunanistan, Beyaz Rusya ve Büyük Britanya ile B Grubu’nda bulunan millilerimiz ilk üçe girdiği taktirde ikinci turda A Grubu’ndan gelecek üç takımla (Belçika, Sırbistan, Letonya, Slovenya’dan üçü) ile oynayacak.
YENEMEYECEĞiMiZ RAKiP YOK
Orada da herkes birbirini yeniyor. Altılı grupta ilk üç sıradakiler Dünya Şampiyonası’na katılma hakkını elde edecek. Belçika lider gidiyor. Bütün bu saydığımız takımların basketbollarına üstünlük kurmuşluğumuz var. Yeter ki güzel eski günlerimize dönme gayreti içerisinde olalım.
Tarihi yanlışlarımız dramatik bir mağlubiyet olarak çıktı karşımıza. Dün akşamki tek sayılık yenilgi Yunanistan’la bizim basketbol yapılanmamız arasındaki anlayış(sızlık) farkından maalesef. Şunu bir kavrasak artık; Liglerde yabancı oyuncu sayısı arttıkça milli takım başarısı azalıyor. Komşuda yabancı oyuncu ligde yok denecek kadar az. Bizde üstü Şişhane altı keşhane..
SUDAN ÇIKMIŞ BALIK GiBiYDiK
Ligimiz 5+1+2’yle yabancı oyuncu cenneti. Bizimkiler takımlarında yeterli süre alamadığından milli maçta cehennem azabı çekiyoruz... Senede bir başrol gelince oyuncular dün akşamki gibi sudan çıkmış balığa dönüyor. Hesap çok net: 81’de onları yenip altın madalya aldığımızda ligdeki yabancı sayısı birdi. Sonra onlar madalyalara boğulurken biz yokuş aşağı gittik...
MAÇI HEDiYE ETTiK
Yunanlılar, aslarının da yer aldığı, olabilecek en iyi kadrolarıyla çıktılar sahaya. Bizim yegane asımız DeShane Davis Larkin bir akşam önceki muhteşem performansından ayağının tozuyla geldi ancak kendi takımında ikili oyunlarla rahatladığı için üstündeki baskı yüzünden katkı veremedi. İlk çeyrek bir süre öne geçtik. Salon sanki bizim gibi yüksek isabet de bulduk.
HESAP AÇIK...
Ancak pota altımızı kullanarak havaya girip reaksiyon vererek oyunun kontrolünü devre bitmeden Sloukas’ın üçlükleriyle ele geçirdiler ve maçın geri kalanında, çocukların melih’in üçlükleriyle geri gelmeye olağanüstü çabalamasına rağmen, Orhun Ene Larkin’i kenarda unutup Samet’te faul limitimiz dolmuşken, ev sahibine hakem kıyağı olarak yorumlanan faul verilince geceyi kurtaramadık... Hesap açık, İstanbul’da keselim...
Final kazanmak koçluk staminası (dayanma gücü) başka deyişle mahareti gerektirir. Ergin Ataman “Acta ne agamus; reliqua paremus (Geçmiş geçmişte kalmıştır, biz işimize bakalım) diyerek bütün gerginliklerini arkasında bırakınca Anadolu Efes 12. kez müzesine kupa götüren takım oldu. Henry’nin de sakatlar ordusuna katılmasıyla topu yeni transfer Starks’a teslim ederek olabilecek en kötü elle başladı maça Fenerbahçe. Bermutat renk körlüğü içinde pota altını kullanmayan tarafların; kim kime daha fazla atarsa, sokak basketbolunu izlerken, Efes Ataman dokunuşuyla, Larkin-Pleiss ikili perdele devril oyunlarıyla potaya yaklaşınca fark yarattı. Yüksek isabetine, alışıldık koş koş temposunu da ekleyen Larkin ve arkadaşları ilk yarıdan kaçıp gittiler.
EFES GÖZ AÇTIRMADI
İkinci yarıda Fenerbahçe beklenen geri gelme hamlesini Guduric ve Melih’in gayretleriyle yaptıysa da, Efes isabeti ve savunma sertliği gerilemeyince maça ortak olamadılar.. Fenerbahçe zor bulduğu topları karşı tarafın reaksiyonundan veya savunma sertliğinden değil, tamamen kendi hatalarından harcadı. Efes ise, Beaubois, Micic ve Moerman’ı iyi kullanarak kupaya uzandı.
Hani “Hayatta başarılı olmak, iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli akıllıca oynamaktır” derler. Akıllıca demeyelim ama şartları olumlu değerlendiren Fenerbahçe bu kör dövüşü maçın kendini finale atan tarafı oldu. Sarı kırmızılılar hızlı başlayan rakibini kısa sürede yakalayıp ortada gidecek temposuz şekle soktu oyunu. Tüm marifeti perimetre çevresine dizilip, boşluk bulanın dış şutuyla sayı kollamak olan Galatasaray’ın skoru, isabet duaları 35’te 5 (%15) ile tutmayınca maça ortak olma şansı hiç olmadı.
Hücumlarını bir türlü çeşitlendiremedi taraflar, keçi boynuzu kıvamında ne uzadılar ne de kısaldılar. Kaos içerisinde acemice hatalar birbirini kovalarken hakem Emin Moğulkoç seyircili oynama sevincimizi kursağımızda bıraktı. Salon boşaltıldıktan 1 saat sonra iyice soğumuş Galatasaray tekrar maça dönemeden havlu attı. Klasik müzik konseri değil ki bu... “Okullar olmasa ne güzel olurdu eğitim” anlayışsızlığı.
HAKEM MAÇIN ÖNÜNE GEÇMEMELİ
Karşılıklı küfürlü tezahüratı minimize ederek maçı oynatacaksın, her fırsatta teknik faul çalmak için koçların üstüne gitmeyeceksin ki ben seni alkışlayayım.
Anadolu Efes’in ağır favori olduğu diğer yarı final maçında her geçen gün daha iyi basketbol oynayan Darüşafaka’yı kararlı tempoyla maça sokmadı Efes. Her türlü iyi oynayan Efes sert savunmasını bütün maça yayarak çekişmeye mahal vermedi.
Yeni nesil ezeli rekabet pazar günü. Burak Elmas’a duyurulur; diğeri ces’t fini (bitti).
İkili oyunlar ve içeri dalışlar garnitür. Kısalar çembere yönelmeden, boyalı alan dışında örme yaptıktan sonra kaldırıp atıyor. Ellerinin ısısına göre maçın kaderi belli oluyor.
Rakibini sertlikle ve yüksek üçlük isabetiyle bezdiren iki takımın kapışmasına ev sahibi Olympiakos, uzunları Fall ve Vezenkov ile pota altımızı zorlayarak başladı. Oyunu düşük viteste tutarak koşturmadılar Efes’i. Neyse ki savunmamız katıydı ve önemli adamları Walkup sakat Dorsey yok gibiydi de ev sahibi kaçamadı.
ELLERİMİZ BUZ GİBİYDİ
Onların temposuna mahkûm olup el üstü atışlara kaldığımızdan skorumuz düşük kaldı. 13’te 4 ancak atabilen ellerimiz buz gibiydi. Oyunu yarı sahada 5’e 5 kabul etmenin yanlış olduğuna uyanınca ilk yarı bitmeden oyunu yakaladık. İkinci yarıda Olympiakos tekrar gaza basınca reaksiyonumuz Beaubois ile geldi. Son 10 dakikada az biraz zincirlerden boşanıp koşunca maçı alacak tempoya girdik ama Larkin suskun olduğundan uzatmada Sloukas tek topla maçı aldı.