İş madalya vadeden Ergin Ataman’da bitiyor. Kısa yolu anlatmadan sürece bakalım. Avrupa Şampiyonası formatına göre gruplarda her takım 5 maç oynadıktan sonra beşinci ve altıncı olanlar elenecek, ilk 4 sırayı alanlar yan gruptakilerle 1-4, 2-3 şeklinde çapraz eşleşecek. Son 16’lardaki maçları kazananlar çeyrek finale yükselecek.
İSPANYA'YI DA YENEBİLİRİZ
İlk 4’e girmemiz gereken grupta eğer bir şekilde; 1-) Çikletten çıkarak gelen Vucevic’siz kolay lokma Karadağ’ı, 2-) Temel yapı taşları eski dost Dee Bost ve Vezenkov olan Bulgaristan’ı, 3-) Shengeila sakatlığıyla güç kaybeden ama yine de Bitadze, Mamukelashvili gibi NBA oyuncularının yanı sıra Shermadini, Tsintsadze, Burjanadze ve Thad McFadden’le kalıplı ve sert kadroları olan ev sahibi Gürcistan’ı, 4-) Obasahon’a ritm kazandırmadan atletizmlerine cevap vererek Belçika’yı, 5-) Pau Gasol, Marc Gasol, Sergio Rodriguez, Ricky Rubio, Sergio Llull, Serge Ibaka, Alex Abrines, Victor Claver ve Nikola Mirotic’siz, bundan alasını bulamayacağımız İspanya’yı, sıraya dizip yenerek gruptan birinci çıkabilirsek bir anda yolumuz açılır.
FRANSA VE SLOVENYA FAVORİ
Çapraz grupta ev sahibi Almanya “Gruptan çıkabilir miyiz?” hesabı yaparken en büyük iki favori denilen Fransa ve Slovenya’nın yanı sıra Litvanya da çok güçlü ve iddialı. Madalya hesabı yapan Ataman grubu kazasız birinci geçip, ikinci turda olası bir tek maç elemeli Almanya eşleşmesini planlamalı. Çeyrek finalde ise Çekya-Hırvatistan-İsrail üçlüsünden birinin gelmesi neredeyse kesin gözüküyor. Kâğıt üstünde düşünürsek; eleme turlarında önümüze çıkabilecek bütün takımlardan üstün gözüküyoruz. Hiç beklenmedik şekilde bir anda kendimizi yarı finalde madalya için savaşıyor bulabiliriz.
KOŞ KOŞ AT SÜRÜMDEN KAZAN
Yarı finale kalırsak, özellikle Almanya’daki seyirci desteğimiz ve koç faktörüyle madalya şansımızı gerçeğe çevirebiliriz. Koç faktörü derken; bize uyan basketbolun ‘koş koş at sürümden kazan’ hücum ağırlıklı olduğunun ayırdına varmış, kalıbımızın müsaade ettiği kadar savunma yapıp maçları açık alanda kabul edip, ‘kelebek gibi uçup arı gibi sokmasına’ olanak verecek şekilde çocukları zincirlerinden boşandıracak, artık milli takımı okumuş Ataman’dan bahsediyorum.. Kulağımızdaki küpeler şunlar olsun: Sürdürülebilir geçiş oyunumuzu oynayalım. Yakalayıp yarı sahaya mahkum edemesin rakipler. 80 üzeri atın, geçin karşıya.
Ne olurdu baştan uyanıp sondaki gibi oynasaydık şu maçı. Sırplar’ın, iyi yaptıkları yüzünden değil, bizim yapamadıklarımız, yanlış yaptıklarımız yüzünden maçımızı alıp gittiklerine tanık olduk... Ataman tercihini Larkin’li beşle başlayıp oyunu düşük ritimde, yarı sahada kontrollü sete set olarak kabul etmekten yana kullanmasa inanın maç bizimdi.
YÜKSEK RiTiMLi OYNAMALIYDIK
Koçumuz takımı koşturmayarak, hazırlık turnuvası boyunca kalın uzunu olmayan, pota altı zayıf ve klasik sağlam top getiricisi bulunmayan takım kimyasının ortaya çıkardığı “yüksek ritimli koş koş at basketbolu”nu okuyamadı ve hedef maçlara yansıtamadı. Bormio kampına götürmediği ve son haftaya kadar oynatmadığı Larkin ‘sudan çıkmış balık gibi’ beraber oynayamadığı takıma adapte olamadı. Tüm gayreti bireysel kaldı.
SETE SETTE ATIŞ BULAMADIK
İçeride yürüye yürüye skor bulma becerisi olan Jokic ve dışarıdan mesafe vermeniz halinde çok yüzdeli atan şutörleriyle Sırplar adam değişmeli alan savunmasıyla hücumumuzu tıkayarak farkı baştan açarken, çemberleri dövmenin yanı sıra, çok top kaybettik. Oyuna uyurgezer tempoda başladığımız için daha sonraki salonu ayağa kaldıran 21 sayı farktan geri gelme baskılarımızda kaptığımız topları telaştan sayıya çeviremediğimizden deneyimli Sırpları yakalayıp geçmemize yetmedi.
YANLIŞLARI TİFLiS’E TAŞIMAYALIM
10 sayı geride girdiğimiz son çeyrekte savunma sertliğini artırarak maçı 71-71’le yakaladık ama gerilen sinirleri kontrolde tutan taraf Sırplar oldu.
Olasılıklar yönünden imkanı kalmayan Dünya Şampiyonası Avrupa elemelerindeki yanlışlarımızı Tiflis’e taşımamalıyız.
Biz Furkan, Cedi ve Alperen gibi NBA oyuncularımızla olabilecek en iyi kadromuzla sahadayken, Letonya eşleşme sorunu yaşadığımız mobil ve atletik uzun bloklarıyla içeriyi karartan, yüksek üçlük isabetiyle bezdiren NBA yıldızları Porzingis, Davis Bertans’ın yanı sıra Kurucs, Strelnieks, Rolands Smits gibi Euroleague yıldızları ile karşımıza çıktı. 12 dev gencimizin Muhammed Ali mirası deyişle ‘kelebek gibi uçup, arı gibi sokarım’ tarzı oynadığı basketbol, yarı sahaya kapanan sert savunmalara karşı korktuğum gibi fısladı. Aslında belki de zorlanmayacaktık ama Ergin Ataman hazırlık maçlarında 5 uzunlu Larkin’siz 5’le ‘koş koş at’ basketbolu oynayarak yakalamış olduğu yüksek ritim ve fast-break atmaktan vazgeçerek kapaktan yanlış okuma yaptı..
YARI SAHAYA MAHKUM ETTİLER
Peş peşe üç tane üçlükle hızlı girdiğimiz maçta uzun beşle oynayan şutunu ve üçlük isabetini (35’te 20, %58) esirgemeyen ve attığını sokan rakip bizi yarı saha sete set oynamaya mahkum ederek momentumu eline aldı ve bir daha bırakmadı.. Letonlar kaçtılar ve biz takipte kaldık ama bir türlü gereken patlamayı yapamadık. Onların istediği basketbolu oynadıkça oyuna geri dönemedik. Kalıplı uzunumuz olmadığından iki pota altında da ribaundlarda başarısız olduk. Pazara bu 111 sayılık mahcubiyeti unutturabilmek ve Sırbistan’ı altımızda tutabilmek için kimyamızda koşmak olduğunu hatırlamalıyız.
Maç biter bitmez Twitter’dan paylaştığım ‘Kaybederken kazandık... Larkin’siz, uzun oyun kurucularla, koş koş at oynayarak daha mı iyiyiz dedirten bir maçta şampiyonluğun favorisi Slovenya’ya uzatmada 104-103 yenildik ama hazırlık döneminin en faydalı akşamını yaşadık’ şeklindeki mini yorumumun 30 bine yakın tıklanmasından anladım ki, basketbol kamuoyumuz da benim gibi yeni nesil 12 Dev Adamı olumlamış ve bağrına basmaya hazır.
LARKiN’SiZ DAHA MI iYi?
Ukrayna ve Slovenya ile oynanan çok faydalı hazırlık maçlarından sonra ‘Yoksa Larkin’siz daha mı iyi oynayacak bu takım?’ şeytanı düştü aklıma. Sürümden kazanarak top kullanım sayısını artıran yüksek ritimli koş koş at basketbolu 12 Dev Adam’a yakıştı.
Ergin Ataman çocuklara saha içi yayılım planı vermiş, onlar da bireysel becerilerinin elverdiği oranda kafalarına göre takılıyorlar. İkili mikili oyunlar hak getire, herkes ekmeğini taştan çıkarıyor! NBA’cilerin rahatlığı tüm takıma sirayet etmiş.
SEMPATiK, CiDDi VE SAVAŞÇI
Umursamaz görünümlerinin arkasında müthiş bir ciddiyeti var çocukların. Gamsız tavırlarla yerine göre en sert itiş kakıştan kendilerini ezdirmeden çıkıyorlar. Sempatikler de üstelik. Alperen her serbest atışta topu ilk defa görüyormuşçasına ölçüyor biçiyor. Buğrahan maçta yokmuş gibi rahat. Sadık Emir Kabaca savunmanın tepesinden smaçladıktan sonra çocuklar gibi seviniyor. Gibi gibi...
ENDiŞEYE GEREK YOK
Bu arada Shane Larkin için endişelenmek yersiz. Onun perdah çekme, oyunun pasını alma özelliğinden faydalanır, maç sonu sigortası olarak kullanır ve gaz kestirmez Ergin Ataman. Mesele sert rakipler katı savunmayla koşturmayıp attırmayınca, yarı saha sete sete zorlayınca ne olacak? Onu da önümüzdeki Yunanistan maçlarında göreceğiz.
BGL Basketbol Geliştirme Ligi’ni kurup gençlerin uzun süre almalarını sağlayan, yıllardır alt yapıya öncelik veren federasyona teşekkür ederken, Avrupa ikincisi 18 Yaş Altı Genç Milli Takımımızı, milli umutlarımızı diri tuttukları için alkışlayalım... Samet, Berke, Arda, Kerem, Tan, Efe, Hamza... Bu isimleri basketbol tarihimize ‘gümüş çocuklar’ olarak kazıyalım... Salon ve kenar yönetimden motivasyon alamadığımızdan maçı yeterince isteyemedik ve gümüşte kaldık. Ama altın dersler aldık: Onların gençleri A takımlarında, EuroLeague’de oynarken bizim A takımlarımızda yabancılar cirit atıyor... Gençlere dakika bırakmadığından yakalayamıyoruz Avrupa’yı. Bu çocuklarımızı 18-22 yaş aralığında liglerimizde nasıl değerlendirebileceğimize ve onların potansiyellerinin A takımlara da aynı şekilde taşınmasını nasıl sağlayabileceğimize çalışmalıyız.
SUSKUN VE ÇOK TELAŞLIYDIK
Dün, 2023’te Macaristan’ın düzenlenecek U19 Dünya Kupası’nda da boy gösterme hakkını cebimize koymuş olmanın özgüvenine rağmen, maça ürkek başlayarak fazla top kaybı yapma kötü alışkanlığını aşamadık. Alt yapıda hemen her kategoride şampiyon olan İspanyollar üçlük isabetlerle ve pota altımıza yüklenerek sayı üstünlüğünü buldular. Onların basketboluna mahkûm kalarak dümen sularından bir türlü kurtulamadık. Kenar yönetimimiz de oyuna hiç dokunamadı.
Bildiğiniz gibi 2023 Dünya Kupası Elemeleri ve 2022 Avrupa Şampiyonası maçları oynayacak olan A Milli Erkek Basketbol Takımımız toplandı ve İtalya’da kampa girdi. Top başı yapan millilerimizin başı Ergin Ataman’a dağarcık çeşitlemesi önerim var.
Bir çiçekle yaz geçmez. Basketbolun pek çok teknik ve taktikleri, oyun planları, koç cinlikleri top havaya atıldığında sonlanır... İş sokak basketbolunda olduğu gibi oyunu yönlendiren oyun kurucunun becerisine kalır. Kalır da her geceyi de tek başına Larkin kurtaramayabilir... “Bir elin nesi var iki elin sesi var” atalar deyişidir. Beş beraber oynayabilmeyi sağlamak için tereciye tere satayım biraz...
Kendi klasiği olan yay dışında hand off’larla üçlü ör, delik bulursan şutu sık veya ters ayağa düşünürsen içeri dal, turnike bulamazsan pası köşeye çikar oyun şeklinden; Topun ve sahaya yayılan oyuncuların önceden belirlenen basit kurallara göre hareketlendiği, hücumda sürekli hareket etmeyi temel alan, bireysel yeteneklerin ön plana çıkmasını da sağlayan, kadronun kimyasına yakışan Motion Offence (harekete duyarlı hücum) tarzına geçmesini Ataman’a 80’lerde, altın madalya getiren ikiliden biri oluşum ve dönemin tüm uluslararası antrenör kursları alıp vereni, işin iyi bileni sıfatıyla haddim olarak tavsiye ederim.
GERÇEK SOKAKTA
Belki iki kere Avrupa Şampiyonu olmuş koskoca koça akıl vermeye kalktığım için “Allah sana akıl versin” diyeceksiniz ama herkesin ekstra bilgiye ihtiyacı vardır. Toplu veya topsuz hücum eden 5 oyuncunun sürekli ve tahmin edilemeyen bir hareket içinde olmaları ana prensibindeki yöntemde kabaca; saha yatayda alt üst diye, dikeyde top tarafı topsuz taraf olarak 4’e bölünür. Top hangi bölgeye taşınırsa oyuncular ona göre hareketlenir. Tüm ‘perdele devril’ler, rakibe çaktırmadan organize edilir... Tarkanian başta olmak üzere pek çok ünlü koç çaktırmadan uygulamış ve çok başarılı olmuştur bu yöntemle.
Yaka silkerek, forma çekerek, çeşitli işaretlerle, oyun çağırmaktan kurtuldun Ataman, konuyu biraz daha ileri götür lütfen. Milli Takım seviyesindeki sınırlı zamanda taktik oturtmak yerine prensipleri anlatmak daha kolaydır. Tekerlek kırılmadan yol göstermişimdir çoğu zaman, bu kez bir aldıran olur bakarsınız.
Ağabeyce söyledim...
Zaman akıp gidiyor, Alpay’ın şarkısındaki gibi eylül geliyor, hazan vakti yaklaşıyor. Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, Ergin Ataman’ı milli takımın başına atadığı gün hasret kaldığımız kesin ifadelerle, “Oluşturacağımız güçlü kadroyla eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası’nda madalya şansı yakalamak istiyoruz” derken, Ataman da, “Ben iddialı bir insanım. Avrupa Şampiyonası’na da madalya almak için gideceğiz” diyerek milli takımı eski görkemli günlerine döndürme sözü verdi. NBA yıldızlarımızın da katılımıyla gerçekten olabilecek en iyi milli takım kadrosuna sahibiz.
Ağustos böceği gibi lay lay lom yapmadan ay boyu birlikte çalışacağız. Un ve şeker olduğuna göre 1-18 Eylül arasında EuroBasket 2022’nin Tiflis ve Berlin ayaklarında helvayı nasıl yapacağız peki?
BUNDAN İYİSİ ŞAM’DA KAYISI
1 Ağustos’ta top başı yaparak hazırlıklarına Bormio’da (İtalya) başlayacak millilerimizin yol haritası şöyle: EuroBasket 2022 için önce Tiflis’te Karadağ, Gürcistan, İspanya, Bulgaristan, Belçika arasından ilk dörde girmeliyiz ki; Almanya, Macaristan, Slovenya, Litvanya, Fransa, Bosna-Hersek altılısından dördünün geleceği Berlin son 16 grubuna gidebilelim.
Çeyrek final için de Berlin’de ilk dört olmak gerek. Bütün neticeleri beraber bir üst gruba götüreceğimiz için her karşılaşma çok önemli.
GÖREViMiZ TEHLiKE
Peki madalya şansımız var mı? Neden olmasın! Biz elimizden gelen hazırlığı yapacağız ama rakiplerin de eli armut devşirmiyor tabii ki... Mesela Luka Doncic, Goran Dragic, Mike Tobey gibi isimleri getirecek Slovenya. 2023 Dünya Kupası Elemeleri 2. Turu’nda 28 Ağustos’ta karşılaşacağımız ve Avrupa Şampiyonası’nda illaki karşımıza çıkacak olan Sırbistan’da Vasilije Micic, Marko Guduric ve Nemanja Bjelica da yer alacak. “Yok artık” dedirten Yunanistan, Giannis Antetokounmpo’yu getiriyor. Herkes en iyisi ile geliyor, madalya aslanın ağzında. Görevimiz Tehlike filmindeyiz...
Yetenekli ve (olumlu anlamda) farklı, aykırı, benzersiz, dikkat çeken insanları tanımlamak için kullanılıyor. Yunan mitolojisine göre eskiden kargalar beyazmış. Ama bir gün bir tanesi tanrılardan birine, karısının onu aldattığı haberini getirince tanrı bu kötü haberi getirdiği için kargaya kızmış ve bütün karga soyunu lanetlemiş. Bu yüzden bütün kargaların siyah olduğu söylenir. Gene ilki gerçekleştiren ‘fenomen’den bahsediyorum; Kalemin Efendisi Hıncal Uluç’tan...
NE BRÜTÜS'LER GÖRDÜK
Hastanede seri ameliyatlar komplikasyonlarıyla boğuşurken ‘öldü’ hatta galiz ifadelerle ‘geberdi’ lafları eden insanlıktan nasiplenmemiş Brütüs’leri tanıdı... Fil hafızası vardır, yazar bir kenara. Attılar tuttular, düştü diye vurun abalıya yaptılar ama bilmedikleri bir şey var; altın yere düşmekle pul olmaz. Geri dönüşünü bekleyen maç seyir müritleri, salı yemek grubu dostları, yarısı sevgiden yarısı holigan hırsından “Gene ne yumurtlayacak” diye ağzının içine bakan okuyucu ve izleyicileri varken bir yere gitmez baba... Şeyh uçmaz müritleri uçurur onu...
ULUÇ, EDEBİYATI SALONLARDAN ÇIKARIP SOKAĞA DÖKMÜŞTÜ
Gazete yazısında edebiyat yapılır mı? Baba yaptı...
Hıncal Abi’nin yaptığı, konuştuğu, yazdığı her şey kendine göre ‘iyi’dir, ‘mutlak doğru’dur. Tek başına köşe yazarlığını edebiyat yazarlığına dönüştüren, ters köşeci oluşu, aykırılığı bağlamında gazeteciliğin çirkin kralı.
Yılmaz Güney’i, Hıncal Uluç’u kırk yıllık dostundan dinleyin... Bu yakıştırmamı biraz açmam lazım... Beyaz çorabıyla siyah sivri burun yumurta topuk rugan pabucunun arkasına basmış bitirim mahpushane ağası görünümüyle bütünleşmiş, kadına şiddetin mucidi, severken döven, ‘silah-kadın-kumar’ musibetlerinin üçünü de karakterinde barındıran anti kahraman rolünün adamıdır. Rol falan değil, aslında o adamın ta kendisidir Yılmaz Güney. Bu karayağız Adanalı kabuğunun altında ise başeğmez komünist, dibine kadar entelektüel, duygusal naif aşık, güzel sanatlar adamı saklıdır. Tıpkı Hıncal Abi gibi içi kendini, dışıysa el alemi yakan özel bir karakterdir.
YAŞARKEN ÇOK ŞEY ÖĞRENİRSİN