Paylaş
Bir şeyler ters gidiyor ama ne? Son yıllarda yapay zekânın hızına ve teknolojideki yeniliklere bakıldığında insanlığın bir hayli ilerlediğini düşünmek mümkün. Medeniyet ve düzen açısından kesinlikle doğru, ancak insan türü için maalesef öyle değil. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) bağlı Yetişkin Yeterliklerinin Uluslararası Değerlendirilmesi Programı (PIAAC), Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) gibi yetişkinlerin ve öğrencilerin entelektüel seviyelerini değerlendiren uluslararası programların araştırmalarına göre, insanlığın bilişsel kabiliyetleri ve genel zekâ seviyesi son yıllarda ciddi bir gerileme evresine girdi. Şayet zihninizin eskisi kadar seri, verimli çalışmadığından yakınıyorsanız, emin olun yalnız değilsiniz. Fakat asıl endişeye mahal olan gençlerin durumu. PISA her üç yılda bir tüm dünyadan 15 yaşındaki öğrencilerin bilişsel kabiliyetlerini ölçerek bir skor belirliyor. 2022 verilerinde ilk 5’in tamamını Uzakdoğu ve Doğu Asya ülkeleri paylaşırken Türkiye 65 ülke arasında 36’ncı sırada, İsrail’in hemen ardında listelendi. Yıllara yayılan araştırmalara göre özellikle gençlerin, önceki nesillere kıyasla çok daha fazla odaklanma güçlüğü çektiği ve bilişsel kabiliyetlerinin zayıfladığı görülüyor. COVID-19 döneminde eğitimin aksamasına bağlı olarak gençlerin bilişsel kabiliyetlerinde gerileme gözlenmişti. Ancak sorun yalnızca pandemi değil. 2010’lardan beri yetişkin bireylerin zekâ seviyelerinde bile düşüş gözlemleniyor.
2004’ten bugüne...
PISA’nın değerlendirmelerinde matematik, okuryazarlık ve bilim konuları ele alınıyor. Okuryazarlık en fazla gerilemenin gözlendiği alan. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yılda en azından kısa bir roman okuyanların oranı 2012’de yüzde 45.2 seviyesindeyken 2022 yılında yüzde 37.6’ya gerilemiş. Okuryazarlığın gerilemesinin tek sebebi kitap ve basılı yayınlara rağbetin azalması değil. Yetişkinlerle yapılan başka bir araştırmaya göre en basit hesap işlemlerinden fazlasını yapamayan ABD’lilerin oranı
bir yılda yüzde 29’dan yüzde 34’e yükselmiş. Sıradan Amerikalılara kıyasla Türkiye’nin de içinde olduğu OECD ülkelerinin ortalaması daha normal seviyelerde. Ancak bizim bölgelerin gidişatıda hayra alamet değil. 2004 yılından bugüne okuryazarlık seviyesinde yüzde 5-6, matematik ortalamasındaysa yüzde 3-4 oranında gerileme kaydetmişiz. Tüm insanlığı kapsayan veriler değerlendirilirken matematiksel kabiliyetin en düşük seviyesi, kişinin en kolay işlemlerde bile zorlanmasını ifade ediyor. En düşük okuryazarlıksa basit bilgileri birbirine bağdaştırmakta veya alaka kurmakta güçlük çekmeyi ifade ediyor.
Okuma yazmaya ilgi duymayan, hesap tutmayan ve aklını az kullanarak günlük yaşamı idare eden insanlar için cehalet kaçınılmaz. İlginç olansa son yıllarda insanların dışarıdan etkenlerlede cehalete maruz kalabilmesi. Peki, nedir bu gerilemenin sebebi? Başka bir istatistiğe göre insanlığın bilişsel kabiliyetleri 2000’lerin sonuna doğru modern zamanların en üst seviyelerine ulaşıyor. Ancak 2010’larda bahsettiğimiz düşüş eğrisi başlıyor ve durmadan gerilemeye devam ediyor. Tahmin edelim o yıllarda ne olmuştu? 2005’te kurulan YouTube ve 2007’de açılan Facebook’un ardından 2010’da yayına başlayan Instagram ve şimdiki sosyal medya, akıllı telefon ve tabletlerin yaygınlaşmasıyla tüm boş anlarımızı doldurmaya başlamıştı. Mobil ekranlar ve sosyal medyanın beynimize, bilişsel kabiliyetlerimize pek fayda etmediği artık son derece aşikâr.
Bilişsel kabiliyetlerimizin ve dolaylı olarak IQ seviyemizin düşmesine sebep olan şey yalnızca kitap okumayı bırakıp telefonlara hapsolmamız değil. Bilgiyi sınırsız tüketim tarzımız, daha doğrusu bize dayatılan kullanma biçimi onu anlamlı biçimde işleyebilme imkânımızı kısıtlıyor. İlk başlarda sonu olan internet sitelerinde dolaşırken, şimdilerde sonsuz feed’lerde kayboluyoruz. Eskiden aktif biçimde internette sörf yapar, ilgilendiğimiz şeyleri araştırırdık. Şimdiyse içerikleri durmadan kaydırıyor ve önümüze çıkan şeylere bakarak pasif tüketim yapıyoruz. Beyin bir bilgiyi gerçekten öğrenip idrak ettiğinde dopamin salgılar ve bilişsel kabiliyetin gelişimi belli oranda bu dopamine bağlıdır. Dopamini sürekli yeni bilgi ‘görmek’ üzerinden tüketen beyin, giderek anlamlı bilgi işlemeye ve gerçekten öğrenmeye daha az istekli hale gelebiliyor.
Gelecekte yapay zekâ ajanlarının insanları daha kabiliyetli hale getireceğini, onu kullananların işlerinde öne geçeceğini sürekli yazıp çiziyoruz. Öyle görünüyorki yapay zekâ desteğiyle herkes işini kolaylaştıracak fakat kendi zekâsıyla fark atanlar yine en başta okuryazarlar olacak.
Mesaj arası hayatlar
Özellikle öğrencilerin bilişsel kabiliyetlerini dikkat dağınıklığı ve odak güçlüğü bozuyor. İnternetin yanı sıra diğer önemli unsur, ‘medya multitasking’ yani sürekli medyalar arasında geçiş yapmak olarak tanımlanıyor. Kitap-defter-telefon-bilgisayar-tablet arasında sürekli geçiş yapan öğrencilerin bilişsel kabiliyetleri durumdan çok etkileniyor. Yetişkinler içinse sürekli mesaj trafiğinde olmak, WhatsApp, Instagram, e-postalar, kısa mesajlar ve dahası arasında sürekli geçiş yapmak aynı soruna yol açıyor. Mesaj araçlarının bolluğu, daha fazla mesajlaşmaya sebep oluyor. Her gün ortalama 7milyar kişinin internet kullandığı 2024yılı internet verileriyse şaşırtıcı (altta)...
İnternette her dakika...
◊ 16 milyon mesaj
◊ 156 milyon e-posta
(103 milyonu SPAM)
◊ 456 bin X paylaşımı
(eski adıyla tweet)
◊ Instagram’da 46 bin post
◊ Facebook’ta 510 bin yorum
Paylaş