Kıyamet işletim sistemi yükleniyor

‘Mad Max’ filmlerindeki gibi uygarlığın kendi kendini bitirdiği veya doğal afetlerle modern yaşam mimarisinin kullanılamaz hale geldiği senaryoya ‘Büyük Çöküş’ deniyor. Ancak kimi gruplar var ki gelecek için umutsuz değiller, aksine büyük çöküş sonrası daha yaşanabilir bir düzeni nasıl kurabilecekleri üzerine düşünüyorlar.

Haberin Devamı

Ünlü filozof Slavoj Žižek’in sevdiğim bir sözü var: “Dünya’ya bir asteroit çarparak sonunun gelmesini hayal etmek, kapitalizmin sona ermesini hayal etmekten daha kolaydır.” Kendi kurduğumuz sistem ve düzenlerin nasıl da vazgeçilmez hale geldiğini, gözümüze değişmez göründüğünü irdeler. Žižek’in bazen asteroit, bazen iklim değişikliği bazen de virüslerle yinelediği bu paradoks, takıntılı halde ilgimizi çeken kıyamet senaryolarını tuhafça normalize ederken düzende kalıcı değişiklikler yapma fikrini de sorgulatıyor.

İkisini de sanki çok uzakmış gibi algıladığımız bu senaryoların haricinde düzenin sonunu getirebilecek ve işin aslı daha gerçekçi bir senaryo daha var: Büyük Çöküş. Hani, hayatın toptan yok olmadığı fakat ‘Mad Max’ filmlerindeki gibi uygarlığın kendi kendini bitirdiği veya doğal afetlerle modern yaşam mimarisinin kullanılamaz hale geldiği, neticede yine bir kıyam yaşanan o senaryo... Maalesef şimdiki dünya nesilleri için en makul seçeneğe benziyor. Hatta ABD’de bundan kesin emin olan ve hazırlıklı yaşayan, minimum hayat ve teknoloji koşullarını test eden komüniteler ve gruplar bile var. Kendilerine tıpkı Katolikler gibi ‘kolapsenikler’ (collaps/çöküş kelimesinden türetilmiş) diyorlar. Dünyanın geleceği için umutsuz değiller, aksine büyük çöküşün ertesinde yeni ve daha yaşanabilir bir düzeni nasıl kurabileceklerini düşünüyorlar, geliştiriyorlar.

Haberin Devamı

Kıyamet işletim sistemi yükleniyor

 

İKİ DALGA HALİNDE

Bu yeni ‘dinin’ mensuplarından Kanadalı programcı Virgil Dupras kıyamete hazırlık işini bir adım öteye taşıyanlardan. Hikâyesini Wired dergisindeki röportajından öğreniyorum. Dupras, medeniyetin çöküşünün fazla uzak olmadığını düşünüyor ve iki dalga halinde geleceğinden bahsediyor. Aşamalardan önce tam olarak nasıl bir çöküşten bahsedildiğini netleştireyim: Son 30 yılda modern teknoloji, bilgisayarlar ve iletişim cihazları medeniyetin vazgeçilmezi haline geldi. Şehirler, enerji şebekeleri, toplu taşıma, bilgi hatları, finans ve daha nice sistemin bilgisayarsız çalışmasını hayal etmek mümkün değil. Üstelik akıllı telefonlar, navigasyon, alışveriş uygulamaları, Bitcoin, robotik cihazlar, otomatik pilotlar, yapay zekâ ajanları gibi eklentilerle 5-10 yıl içinde dijital teknoloji olmadan neredeyse yaşayamaz hale geleceğiz.

Haberin Devamı

Giderek daha da karmaşık hale gelen sistemin çöküşüyse pek zor değil. Güneş fırtınası veya siber savaşla elektriğin toptan kesilmesine de gerek yok. Dupras’a göre küresel ısınmanın sonuçları bile sistemi çökertmeye yeterli olabilir. İlk dalgada, hızla değişen iklim koşulları öncelikle küresel tedarik zincirlerini vuracak. Modern teknoloji, iklim koşullarına karşı hassas fabrikalar ve uluslararası nakliye rotalarından oluşan kırılgan bir ağ üzerine inşa edilmiş. Teknolojik hammaddelere erişimin kısıtlanması, sistemin yavaş yavaş sona gelmesi demek. Örneğin, iPhone’un hafıza çipleri Güney Kore’den, yarı iletkenleri Tayvan’dan geliyor ve montaj hatları Brezilya ile Çin’de var. İşte bu bağlantıların kopması, Dupras’a göre toplumsal çöküşü tetikleyebilir.

 

Haberin Devamı

MEDENİYET YENİDEN...

İkinci aşamaysa yeryüzündeki son bilgisayarın çökmesiyle gerçekleşecek. Gelişmiş bilgisayar donanımlarının karmaşıklığı, dramatik biçimde değişen koşulların ardından yeniden kullanımı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Yeni cihazlar üretme imkânı olmadığında yavaş bir karartma yaşanacağını düşünen Dupras, bunu “Patlama yerine sessiz bir çöküş” olarak nitelendiriyor: “Router’lar çalışmaz hale gelir. Sunucular son nefesini verir. Telefonlar bozulur. Hiçbir şey işlemez.”

Peki, hemen avcı toplayıcı günlerimize dönmemiz mi gerekir? En azından harddisk’lerde saklı bilgilere ulaşamaz mıyız, güneş enerjisiyle basit sistemleri kontrol edemez miyiz? İşte bu sorulara yanıt arayan Dupras, son 5 yılını kıyamet koşullarında bile çalışacak bir işletim sistemi yazmaya adamış ve bunu başarmış. İsmi ‘Collapse OS’ (Çöküş OS). İnsanlığın 8 bitlik mikrokontrol cihazlarını programlama kabiliyetini korumayı amaçlıyor. Svalbard’daki Küresel Tohum Kasası’nın yazılım versiyonu... Bu mini bilgisayarlar radyoları ve güneş panellerini kontrol edebiliyor, hava değişimlerini izlemekten dijital veri saklamaya kadar pek çok işi yapabiliyorlar. Collapse OS kullanan işe hâkim bir kişi, en az kaynakla seraları otomatize edebiliyor, telefon hatlarını kontrol altına alabiliyor hatta elektriği bile regüle edebiliyor. Vizyoner yazılımcı, 2019 yılında başladığı işi iki yılda tamamlayıp sorunun ikinci adımına geçmiş. Hayatta kalma işini rayına oturttuktan sonra toplumu yeniden yapılandırma gereği... Medeniyeti yeniden kurabilmek için bugünkü bilgi haznemize ulaşmanın elzem olduğunu söyleyen Dupras bunun için de Dusk OS (Şafak OS) adlı bir işletim sistemi geliştirmiş. Modern cihazların eski sürümlerinde çalışabilen Dusk OS, yedekleme cihazlarında saklanan metin ve dosya formatlarını kolayca açabiliyor ve bilgiye erişim sağlıyor.

Haberin Devamı

Geriye son bir mesele kalıyor; o gün geldiğinde tüm bu işleri kimin yapacağı...

 

‘Q GÜNÜ’ İNTERNETİN SONU OLUR MU?

İnsanlığın büyük umutlar bağladığı kuantum bilgisayarların devreye girmesiyle dijital dünyanın geleceği tehlikeye girebilir... Q Günü (Quantum Day) adı verilen bu senaryo, mevcut şifreleme sistemlerinin tamamen geçersiz kaldığı, tüm gizli bilgilerin ortalığa saçıldığı bir ortamı ifade ediyor. Kuantum bilgisayarlar, geleneksel bilgisayarların yıllarını alacak kripto şifreleri çözme işini saniyeler içinde yapabilecekler. Şayet bir ülke bu teknolojiyi ilk olarak geliştirirse rakip ülkelerin bankacılık sisteminden devlet arşivlerine kadar her şey tehlikeye girebilir. Şirketler ve hükümetler şimdiden kuantum güvenliği için milyarlarca dolar yatırım yapıyor ancak eski sistemlerin yenilenmesi yıllar alabilir. Kuantum bilgisayarları merakla bekliyoruz ancak Q Günü için hiç acelemiz yok!

Yazarın Tüm Yazıları