Paylaş
Dünya için umudunuz var mı? Dışarıdan bakıldığında her şey her geçen gün daha da kötüye gidiyor gibi görünüyor. Bense halen ümitli olanlardanım. Romantik bir hayal ya da felsefi açıdan değil.
Bir hipotez gibi... Neticede, bundan kaç yıl sonra bilinmez, Dünya’nın iki olasılığı, kaderinin iki yönü var:
Ya insanlık bilinci evrilecek ve herkes için hayırlı, yaşaması ve gelişmesi daha kolay bir evrene dahil olacağız... Veya uzayın bir süreliğine kararmış bir köşesi olarak mahşer gününü bekleyeceğiz... İki olasılığın eşit güçte olduğunu düşünüyor ve fakat evrensel niyetin ilki yönünde desteklendiğine inanıyorum. Savım şu: Geleceğin parlak bir yer olabilmesi için bugünden belirli işaretlere ihtiyacımız var. Medeni bir geleceğin doğayla uyumlu olması gerekiyor. Hayatta kalabilmek için başka bir şans yok. Yakın zaman önce farklı gezegenler üzerine yapılan bir medeniyet simülasyonunu ilgili okurlarımız hatırlayabilir. Biliminsanları en ileri teknolojideki uzaylı medeniyetlerin bile sonunda kendi gezegenlerini yaşanamaz hale getireceğini bulmuşlardı. Yani her gezegen, üzerindeki canlılar kendi doğası dışında enerji üretmeye başlarsa, er ya da geç tükeniyor. Şayet o medeniyet, kaynaklarını ve doğasını tüketmeden enerji harcamanın yolunu keşfederse gezegenin kullanım süresi binlerce yıl uzayabiliyor.
GÜNEŞ ENERJİSİNE BENZİYOR
‘Aydınlık’ bir geleceğe ulaşmak için özetle, petrol yakmayı bırakmamız gerekiyor. Tamamen temiz enerjiye geçerek ilerlemekten başka çıkışımız yok sahiden... İyi haber; bunu mümkün kılabilecek teknolojiler geliştiriliyor! Teorik olarak en güçlüsü füzyon reaktörü. Yani harcadığından daha fazla enerji üretebilen bir reaktör. Hiçbir santrala gerek bırakmayacak sonsuz bir enerji kaynağı. Füzyon reaktörünün çalışma mantığını Güneş’ten biliyoruz. Atomlara çok yüksek düzeyde ısı enerjisi verdiğinizde füzyona giriyorlar, bir bakıma eriyorlar ve dönüşümleri sırasında muazzam bir enerji açığa çıkıyor. Üretilen enerji, harcanan enerjiden fazla olduğunda sonsuz enerji kaynağına dönüşüyor. Son yıllarda füzyon reaktörleri için birbiri ardına girişimler, saygın üniversitelere bağlı start-up’lar ortaya çıktı. Japonya, Yeni Zelanda, ABD ve Çin, füzyon reaktörü geliştirme konusunda ilerleme kaydeden ülkeler.
Japonya’da FAST adlı yeni bir projeyle füzyon reaktörlerinin en önemli bileşeni olan tokamak çemberine farklı bir yaklaşım getiriliyor. Yeni sistem başarılı olursa, 2030’lu yıllarda füzyon enerjisi üretilebilecek. Tokamak çemberi kalın simit şeklinde bir mıknatıs. Yüksek ısıl enerji uygulanan atomları orta boşluğunda sıkıştırarak füzyona girmelerine olanak sağlıyor. Fusion by Advanced Superconducting Tokamak (Gelişmiş Süperiletken Tokamak ile Füzyon) projesi sayesinde ‘Her zaman 30 yıl sonra’ erişilebileceği düşünülen teknolojiye 10 yıl sonra varabileceğimiz iddia ediliyor.
Yeni Zelandalı füzyon start-up’ı OpenStar ise MIT Üniversitesi’nden destek alarak bambaşka bir yaklaşımla füzyona ulaşılacağını öne sürüyor. Bu projedeyse tokamak çemberi yerine merkeze konan bir mıknatıs ve etrafında küresel bir manyetik alan kullanılıyor. Open-Star’ın denemeleri başarılı olursa,
6 yıl sonra ilk sürdürülebilir füzyon enerjisinin üretilebileceği düşünülüyor. Füzyon enerji çalışmalarının
başka bir olumlu yanıysa bilim dünyasını birleştirmesi. Bu yılın bahar aylarında Japon ve Amerikalı mühendislik takımları füzyon için ortak projelere başlamışlardı. Joe Biden ve Japonya Başbakanı Fumio Kishida bir araya gelerek işbirliği niyetlerini ifade etmiş ve “Füzyon, yersiz bir rekabet için fazlaca önemli” vurgusu yapmışlardı.
Sonsuz ve temiz enerjiye geçmenin bir diğer yoluysa güneş enerjisini tam randımanlı kullanmak. Bu yönde de önemli bir gelişme, yine Japonya’nın Tohoku Üniversitesi’nde üretilen şeffaf güneş panelleri. İki boyutlu geçirgen metal teknolojisi kullanılarak üretilen paneller enerji dönüşümünü normal panellere göre 1.000 kat fazla gerçekleştirebiliyor. Üstelik şeffaf güneş panelleri pencerelere, araç camlarına, ekranlara uygulanarak çok daha verimli kullanılabiliyor. Dünya’nın geleceği için en olumlu işaretlerden biri ABD, İngiltere ve Avrupa’da 2030 ve 2035 yılları itibariyle petrolün kademeli biçimde terk edilmesi kararı. Son yıllarda tüm otomobil markalarının elektrikli modellere geçmesi ümit verici. Gelişmiş güneş panelleri ve füzyon reaktörü de aynı yıllara yetişirse, önümüzdeki on yıllarda sahiden Dünyamız, doğamız ve medeniyetimiz için iyi şeyler olmaya başlayabilir.
KISA KISA
Rüya gibi plastik!
Japonya’nın ünlü teknoloji enstitüsü RIKEN Üniversitesi araştırmacıları uzun yıllar süren çalışmaların ardından geride hiç mikroplastik bırakmayan, doğada tamamen çözünebilen bir plastik türü geliştirdi. Alkyl SP2 adlı materyal, tuzlu suda birkaç saat içinde, topraktaysa 10 günde çözünüyor ve geride sadece nitrojen ve fosfor gibi değerli besinler bırakıyor. Dayanıklılık ve maliyet yönünden gündelik plastiğe alternatif olmasa bile alkyl’in plastik sorununu çözmeye yönelik önemli bir adım olduğu düşünülüyor.
Paylaş