‘Yeniden doğarım ölümlerde...’

Dünyayı terk etmek zorunda kalan Mickey Barnes, yeni bir cennet arayışıyla buzul bir gezegene giden koloni gemisinde bir tür deney faresi olarak çalışmakta, ölüm vakalarında yeniden doğarak kaldığı yerden görevine devam etmektedir. ‘Parazit’in yönetmeni Bong Joon-ho’nun son çalışması ‘Mickey 17’, Donald Trump benzeri tiranlara da gönderme yapan, karanlık komedi tadında bir bilimkurgu.

Haberin Devamı

Yıl 2054... İş ortağı Timo’nun tefeciden aldığı parayı ödeyemedikleri için çareyi ortadan yok olmakta bulan Mickey Barnes’ın bu yoldaki seçeneği tuhaf ötesidir: Başarısız bir politikacı olan Kenneth Marshall ve eşi Ylfa’nın ‘çılgın’ projesine bir tür deney faresi olarak katılmak. Timo’nun da pilot olarak görev aldığı bu proje koloni statüsündeki Nilfheim adlı buzul gezegene gidip ari ırk ağırlıklı yeni bir medeniyet kurmak ve insanlığı burada da filizlendirmektir. Mickey ise yeni besinleri dener, gezegenin ıssız bölgelerine gider ve koşullara ilişkin deneylere tabi tutulur. Bu uğraşı esnasında öldüğünde de klonlama vasıtasıyla bedeni, eski anıları ve geçmişi de hafızasına yüklenerek tekrar hayata döndürülür; sıfatı da ‘harcanabilir’dir. Bu süreçte gemideki güvenlik mürettebatı Nasha’ya âşık olur, genç kadın onun için her ölüm ve yeniden yaşama merhabada yanındaki en önemli destek noktasıdır. Gemi gezegene iner ama burada da bir sorun belirir; yöredeki tuhaf görünümlü yaratıklar...

Haberin Devamı

‘Yeniden doğarım ölümlerde...’

GEZEGENE ÇÖKME PLANI

Türkiye’de daha çok festival eksenli sinema izleyicilerinin tanıdığı ama Oscar’a uzanan ‘Parazit’le (Gisaengchung/2019) tüm dünyada popüler bir isme dönüşen Güney Koreli Bong Joon-ho’yu 6 yıllık aradan sonra karşımıza getiren ‘Mickey 17’ karanlık komedi tadında bir bilimkurgu. Girişte konusunu özetlediğim ve senaryosuna yönetmeninin imza attığı bu çalışma, Edward Ashton’ın 2022 tarihli romanı ‘Mickey 7’den sinemaya uyarlanmış. Film saf bir kişiliğe sahip Mickey’nin tüm canlıların doğasında olan son istasyona vardıktan sonra tekrar kaldığı yerden hayatına devam etmesini ve sık sık “Ölmek nasıl bir şey” türünden sorulara muhatap olduğu serüveni politik göndermeleri olan bir öyküde aktarıyor. Bu göndermelerin öncelikli adresi projenin yöneticisi Kenneth Marshall. Bu karakter huzurumuza önce Elon Musk türü bir profille çıkıyor ama sonradan anlıyoruz ki kendisi asıl olarak Donald Trump: İhtirasları, gezegene çökme planları, yaratıkları yok etme düşüncesi ve özellikle çene yapısıyla... Mekânın asıl sahibi konumunda olan tuhaf görünümlü ama özellikle yavruları sempatik yaratıklar da sanki Amerika’nın gerçek sahipleri Kızılderilileri temsil ediyor gibi geldi bana (!) ama metafor olarak bütün ‘ötekiler’i kapsıyor da olabilirler...

Haberin Devamı

‘Yeniden doğarım ölümlerde...’

 

MICKEY 17

◊ Yönetmen: Bong Joon-ho

◊ Oyuncular: Robert Pattinson, Naomi Ackie, Steven Yeun, Mark Ruffalo, Toni Collette, Anamaria Vartolomei, Patsy Ferran, Cameron Britton, Daniel Henshall, Stephan Park, Tim Key, Ian Hanmore

Güney Kore-ABD ortak yapımı

Öykü düzeyinde kitaba ne kadar sadık kalmış bilemiyorum ama ‘Mickey 17’nin hissettirdiği esinti bakımından Bong Joon-ho’nun önceki yapıtları ‘Snowpiercer/2013’ ve ‘Okja/2017’den tatlar taşıdığı muhakkak. Ama ben filmi genel atmosferi itibariyle ‘Bir Otopstopçunun Galaksi Rehberi’ne (The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy/Yön: Garth Jennings/2005) yakın buldum. Bir başka yakınlığı da şöyle kurabilirim: Mickey 17 öldü sanılıyor ve bu aşamada sistem 18’i ortaya çıkarıyor. Bu durumda da ortada iki ‘harcanabilir’ var ve bu elbette soruna neden oluyor. Üstüne üstlük 17; daha mazlum, uzlaşmacı bir kişiliğe sahipken 18 asi, öfkeli bir karakter sunuyor. Bir de Nasha konusu var, iki ‘harcanabilir’ arasında kıskançlık başlıyor fakat genç kadın bunu bir dert olarak görmüyor, hatta zenginlik olduğunu düşünüyor. Aslında bu mesele ‘rahmetli’ Harold Ramis’in 1996 tarihli yapıtı ‘Dördümüze Bir Eş’te (Multiplicity) ele alınmıştı. Michael Keaton-Andie MacDowell ikilisinin sürüklediği bu eğlenceli komedide işlerinin yoğunluğu dolayısıyla kendisinin benzerini üreten ama yetmediği yerler için de iki kopya daha çıkaran bir adam, sonraları benzerlerini eşinden kıskanma noktasına geliyordu. Tabii ki ‘Mickey 17’de benzerler sorunu ara bir durak, asıl ana arterde yönetmeni Bong Joon-ho’nun, ‘Parazit’te zirvesini gören favori konusu zenginler ve fakirler var. Piramitin en üstünde olan Kenneth Marshall değerlerini yitirmiş ve alabildiğine çürümüş bir toplumu felakete sürükleyen bir tiran... Ve film, karakterleri vasıtasıyla cennet arayışına soyunan bir toplum eşliğinde kapitalizmin, sömürgeci zihniyetin, rant iştahının ve yeri geldiğinde kendisinden başka canlılara hayat hakkı tanımayan insan doğasının profilini de çiziyor...

Haberin Devamı

Lakin bu kadar doğru perspektiflere ve sarkastik bir anlatıma sahip ‘Mickey 17’, Bong Joon-ho’nun kimi zorlama çabaları ve özellikle Marshall ve karısı Ylfa’nın abartılı portreleriyle yer yer karikatürize bir hal alıyor ve seyircisine ‘Sanki daha iyi olabilirmiş’ hissini yaşatıyor.

Filmin en iyi yanlarından biri, özellikle karakterinin saf hallerini yansıtmadaki başarısıyla öne çıkan Robert Pattinson’ın varlığı. Mickey’nin öfkeli kopyasıyla birlikte ikili halleri de çok iyiydi. Nasha’da Naomi Ackie, Timo’da Steven Yeun, Mickey’ye ilgi duyan bir başka güvenlikçi Kai Katz’te de Anamaria Vartolomei (‘Kürtaj’ ve ‘Maria Olmak’tan hatırlıyoruz) performans olarak gayet başarılıydı. Marshall’da Mark Ruffalo (büyük Trump karşıtıdır kendisi) ve Ylfa’da Toni Collette ise öyle karikatürize portreler çizmişler ki sanki filmin dengesini bozuyorlar (ki bu portreleri Bong Joon-ho’nun istediği de çok açık).

Haberin Devamı

Sonuç olarak kadrajlarına ünlü görüntü yönetmeni Darius Khondji’nin imza attığı ‘Mickey 17’ izlenmesi zevkli bir yapım ama insan bir Bong Joon-ho yapıtından daha fazla şey bekliyor tabii ki...

‘Yeniden doğarım ölümlerde...’

MERAKLISINA...

Filme kaynaklık eden, Edward Ashton’ın kaleme aldığı roman, geçen hafta İthaki Yayınları tarafından ülkemizde de yayımlandı. Kitabı Burcu Denizci çevirmiş.

VE DİĞER SEÇENEKLER

‘Yeniden doğarım ölümlerde...’

Bir Kelt efsanesi olarak kabul edilen Kraliçe Boudica’nın, kocası Prasutagus’un öldürülmesinin ardından Roma’ya karşı verdiği mücadeleyi anlatan ‘Boudica’yı (Boudica: Queen of War) Jesse V. Johnson yönetmiş. Uzaktan uzağa Ridley Scott’ın ‘Gladyatör’ serisinin (hoş, tarihçiler kurgusal bir karakter olabileceğine dikkat çektikleri Boudica’yı daha çok Spartacus’e benzetiyor) tatlarını taşıyan yapımın kadrosunda Olga Kurylenko, Tim Barber, Andy Beckwith ve Tom Bennett gibi isimler var. Vasat bir film ama tarihsel aksiyon seven izleyiciyi belli açılardan memnun edebilir bir yapıya sahip.

Haberin Devamı

Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Bu Gece Uyku Yok’ (You Shall Not Sleep Tonight/Yön: Guillermo Carbonell), ‘Vina: Kötü Ruh’ (Vina: Sebelum 7 Hari/Yön: Anggy Umbara), ‘Çiğdem: Masaldan Öte’ (Yön: Kurtuluş Baştimar),  ‘Ozi: Doğanın Koruyucusu’ (Ozi: Voice of the Forest/Yön: Tim Harper), ‘Dalya ve Kırmızı Kitap’ (Dalia y el Libro Rojo/Yön: David Bisbano).

Yazarın Tüm Yazıları