Paylaş
‘‘UMUT ve Paraşüt Operasyonları’’yla ilgili savcılık iddianameleri beklenirken, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, gelinen noktayı soran gazetecilere hep şu yanıtı veriyor:
‘‘20 yıl öncesinin arşivlerine bakın, hedefimizi görürsünüz.!’’
Arşiv yolculuğuna çıkmadan önce ‘‘Umut’’ ve ‘‘Paraşüt Operasyonları’’nın önümüze koyduğu fotoğrafa bir göz atalım:
‘‘Umut Operasyonu’’nun başlangıcında polis, Hizbullah arşivindeki bir belgeyi değerlendirerek Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik'i yakalıyor. Karakuş sorgusunda bazı kaçırma ve öldürme eylemlerini itiraf ederek, dinci Selam Dergisi sahibi Hasan Kılıç'ın adını veriyor. Hatta vermekle kalmayıp, müthiş bir iddiada bulunuyor:
‘‘Hasan Kılıç'ı konuşturun Türkiye sarsılsın!’’
Bunun üzerine polis, Kılıç'ın üzerine gidiyor. O da itirafları arasında Ferhan Özmen'in, örgütün kilit adamı olduğunu söylüyor.
BEKLENEN İDDİANAME
Ferhan Özmen ve ‘‘Kudüs Savaşçıları Örgütü’’nün yakalanmasıyla da zincirin halkaları tamamlanıyor. Özmen ve militan arkadaşları, aralarında Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı suikastlarının da bulunduğu 19 faili meçhul cinayeti işlediklerini itiraf ediyorlar.
Peki Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik, polisi yanılttılar mı?
Bu sorunun yanıtını DGM Savcısı Hamza Keleş'in hazırladığı iddianamede bulacağız. Ancak şunu hemen söyleyebiliriz:
Karakuş, Çelik, Kılıç ve Özmen, aynı örgütün militan sanıkları. Eğer Çelik ve Karakuş konuşmamış olsalardı Kılıç ile Özmen'in yakalanmaları, dolayısıyla örgütün ortaya çıkarılması zorlaşacaktı. Sincan'da ele geçirilen silahlar, bombalar ve patlayıcılar belki de hiç bulunamayacak, faili meçhul cinayetler serisi devam edip gidecekti.
Bu nedenle Tantan'a yakın kaynaklar, savcı Keleş'in iddianamesinin sabırla beklenmesini ve bu korkunç ilişkiler ağının iddianameyle netleşeceğini söylüyorlar.
RÜŞVET İLİŞKİLERİ
Gelelim ‘‘Paraşüt Operasyonu’’nun boyutlarına ve amacına:
Değerli meslektaşımız Yalçın Bayer'in yazılarının ihbar kabul edilmesiyle başlatılan bu operasyon, ülkemizdeki sistemin ne kadar kokuştuğunu gözler önüne seriyor. Hayali ihracat ve diğer karanlık işlerden sağlanan kapkara trilyonların, valileri, yargıçları, güvenlik görevlilerini ve Ankara'daki bazı bürokratlarla politikacıları esir aldığını ortaya çıkarıyor. Rüşvet ilişkisinin, çok önemli bir yargı kurumunun doruklarına kadar tırmandığı öne sürülüyor.
İçişleri Bakanı Tantan'ın ‘‘Paraşüt Operasyonu’’nu Gaziantep yerelinde bırakmayıp, Türkiye genelinde sürdüreceğine ve sistemin radikal biçimde sorgulanmasını sağlayacak operasyonların peş peşe geleceğine inanıyorum.
TANTAN'IN MESAJI
Siz Bakan Tantan'ın kendisine yöneltilen soruları muzip çocuk gülücükleriyle geçiştirdiğine bakmayın. O, Türkiye'nin yakın geçmişindeki karanlık sayfaları aydınlatmayı kafasına koymuş durumda. Bu nedenle gazetecilere hep aynı uyarıyı yapıyor:
‘‘20 yıl öncesinin arşivlerine bakın, hedefimizi görürsünüz!’’
Ne var 20 yıl öncesinin arşivlerinde?
Enflasyon, karaborsa, altın, döviz, silah, eroin kaçakçılığı, mafya, gelir dağılımında adaletsizlik, işsizlik ve faili meçhul cinayetler var... Kendilerini komünistlere karşı vatan topraklarının hamisi ilan edip, Hazine arazileriyle devlet bankalarını peşkeş çekerek toprak ve bina yağmacılığı üzerine kurdukları rant sistemini demokrasi cilasıyla yutturmaya çalışanlar var... Bu kokuşmuş yağmacı sistemi yaşatmak için sağdaki ve soldaki gençleri birbirine kırdıranlar, mafyayı palazlandırıp yol verenler var... Terör var, terör...
İçişleri Bakanı Tantan, bu gerçekleri bir kez daha hatırlamamızı istiyor. Hatırlayalım ki, onun bundan böyle yapacaklarını daha iyi anlayalım.
‘‘Umut’’ ve ‘‘Paraşüt Operasyonları’’nı bir de bu gözle değerlendirelim. Türkiye'yi ve sistemi sarsacak yeni operasyonlara hazır olalım.
Bu gözüpek, dürüst insanı zor ve tehlikelerle dolu yolculuğunda izlemeye devam edelim.
Paylaş