Paylaş
Banka Müdiresi Sema Adın'ı, parasını gasp ettikten sonra diri diri denize atan çetenin başı olduğu iddia edilen Abdülkadir Uslu, hafta içinde bir basın açıklaması yaptı.
Halen tutuklu bulunduğu İnebolu Cezaevi'ni özel bürosu gibi kullandığı anlaşılan Uslu, ARENA'da yer alan olayların hayal ürününden öte gitmediğini iddia ediyor.
Sanıklardan Erdinç Kızılcık'ın bize yazdığı mektubun da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nde işkence ile kaleme aldırıldığını öne sürüyor.
USLU GERÇEKLERİ SAPTIRIYOR
Abdülkadir Uslu'nun savunma hakkına saygı duyuyorum.
Ancak hemen belirtmeliyim ki, Abdülkadir Uslu, medya kuruluşlarına çektiği fakslarda, savunma hakkını kullanma görünümü altında gerçekleri saptırıyor ve yalan söylüyor.
Örneğin, ‘‘Erdinç Kızılcık'ın Uğur Dündar'a gönderdiği mektup, emniyette işkence altında yazılmıştır!..’’ derken, yalan söylüyor. Çünkü Kızılcık'tan bize bir değil, iki mektup geldi. Bunlardan ilki, Sema Adın olayıyla ilgiliydi. Diğeri ise Sibel Can için yapılan korkunç planı ifşa ediyordu. İlk mektup, evinde bir boru içine gizlenmiş olarak bulunmuştu. Son mektup ise, halen yattığı Kastamonu Cezaevi'ndeki bir arkadaşı aracılığıyla elimize ulaşmıştı.
Uslu, ‘‘Sibel Can ile ilgili olayı ilk kez ARENA'dan duydum ve şaşkınlıkla izledim’’ derken de yalan söylüyor.
Şu tesadüfe bakın ki, Abdülkadir Uslu'nun İnebolu Cezaevi'ni özel büro gibi kullanarak medya kuruluşlarına fakslar yağdırdığı gün, ARENA'ya bir başka mektup ulaştı.
Mektup, Afyon Cezaevi'nde isyan çıkartarak adamlarına Mustafa Duyar'ı öldürttüğü iddia edilen ‘‘Nuriş’’ lakaplı Nuri Ergin'den geliyordu. Karagümrük Çetesi'nin başı Nuri Ergin, Sibel Can konusunda ARENA'nın yaptığı yayının gerçekleri yansıttığını belirterek şunları söylüyor:
SİBEL CAN OLAYI
‘‘Bu insanları, yani Abdülkadir ve Erdinç denilen yaratıkları bize musallat eden Sibel Hanım'dır. Ben ve kardeşim Vedat, Çanakkale Cezaevi'nden firar ettikten sonra bu konular gelişmiştir. O sırada Sibel Hanım'ın canı ve parası, bu vatandaşlarla ağalarının elinde ve dilinde hesap kitap halindeydi. Sibel'in dayısı olan Ünal Babacan vasıtasıyla bana ulaşmak isterler, fakat kardeşime ulaşırlar. Daha sonra, şu an incelediğiniz olayları Vedat'a anlatırlar. O da bana izah eder.
Konu aynen size anlatıldığı gibi ciddi boyuttaydı. Bu şahıslara (Abdülkadir ve Erdinç) ulaşırken, araya Erzurumlu çok sevdiğim bir dostum girdi. Çünkü hadiseye el attığımı duyup, o dostumu devreye sokmuşlar. Erzurumlu dostumla bir araya geldik ve konuştuk. Sonuçta bu kişiler haksız bulundu. Aslında cezaları ölümdü. Çünkü zihniyeti ve şerefi olmayan tiplerdi. Fakat, dostumuzun hatırı için canlarını bağışladık. Silahlarını alarak, sorgulamak amacıyla çiftliğimize götürdük. Sorgu sırasında Can Kuzu (Sibel Can'a elinde sevişme kaseti bulunduğu iddiasıyla şantaj yapan kişi) meselesi ortaya çıktı. Şahısların (Abdülkadir ve Erdinç) ve ağalarının kolpacı (argoda sahtekár, yalancı pehlivan anlamında kullanılıyor) olduklarını anlayınca, olayı sadece Can Kuzu şeklinde bıraktım.’’
‘‘SİBEL HER ŞEYİ BİLİYORDU’’
‘‘Bunlardan Sibel Hanım'ın bilgisi vardır ve konunun en ince noktasına kadar vakıftır. Ben, Sibel'in peşine tetikçi salmışım!.. Yalan, böyle bir durum söz konusu değil. Zaten gerçek olsa, şu an aramızda Sibel diye biri bulunmazdı. İsmi mezar taşlarında kalırdı. Bu álemde herkes, herkesi iyi tanır. Benim ne işim var Abdülkadir, Erdinç, Can Kuzu, Karahan Çantay ve Yaşar Alptekin ile?.. Zaten bunlarla girdiğim diyalog 2-3 saati geçmez. O da fotoğraf makinelik bir süredir. (Can Kuzu şantaja kalkışınca, Nuri Ergin ve adamları tarafından çırılçıplak ve uygunsuz durumda fotoğraflanmıştı.)
Hadise bundan ibarettir. Ne diyelim? Sibel de nihayetinde bir kadındır. Kendisi, ancak kadın kaçırabilecek hünerlere sahip bulunmalarına karşın, niyetlerine ulaşamamış, alçak ve şerefsiz düşünceli insanların (Abdülkadir ve Erdinç) hedefiydi. Buna karşın Sibel çıkıyor ve her zaman olduğu gibi rolünü yüz numara oynuyor.
Benim adım Nuri Ergin. Erzurum delikanlısıyım. Benim özüm neyse, sözüm de odur.
Tüm ARENA yapımcılarına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Allah'a emanet olun.’’
İşte böyle sevgili okurlarım. Abdülkadir Uslu, kendisine isnat edilen tüm suçları reddediyor. Kayserili patates tüccarı Durmuş Yıldırım, Doktor Senay Rasimoğlu ve banka müdiresi Sema Adın'ı kaçırıp paralarını gasp etmediklerini söylüyor. Bunları yaparken de ARENA'ya çamur atmaktan geri durmuyor. ‘‘Sibel Can ile ilgili olayı ilk kez ARENA'dan duydum ve şaşkınlıkla izledim!..’’ diyebiliyor.
Nuri Ergin ise onun inkár ettiği ‘‘Sibel Can olayı’’nı tüm ayrıntılarıyla anlatarak ‘‘konu aynen size aktarıldığı gibiydi’’ diyor.
Mektupların yorumunu size bırakıyorum.
Paylaş