Trafik Vahşeti

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

BİRKAÇ gündür Bağdat Caddesi'ndeki trafik vahşetinin etkisini üzerimden atabilmiş değilim. Ortada bir trafik kazası değil, apaçık bir trafik vahşeti ve herkesin gözü önünde taamüden adam öldürme vakası bulunuyor. Kimse bunun aksini iddia edemez. Çünkü böylesine delice bir sürüşün sonu mutlaka can alıcı bir kazayla biter. Bunu bilmek için trafik uzmanı falan olmaya gerek yok.

* * *

Bu konuda birkaç suçlama var...

Birincisi, trafik suçlularının yasal yoldan yeterince cezalandırılmadığı.

Gerçekten de trafik teroristleri her gün belki de yüzlerce insanı sakat bırakıyor, öldürüyor. Oysa verilen cezalar komik. Bu konuda savcı ve yargıçları suçlayanlar mevcut. Ancak bunlar hukuk bilmeyenler. Yasanın dışına taşmak öyle kolay mı? Doğrusu, bu yasaların kamu vicdanı ile örtüşmediğini gören kanun koyucunun sözkonusu yasaları yeniden düzenlemesi.

İkincisi ise İstanbul polisinin trafik suçları karşısındaki tutumu.

İstanbul, trafik teroristleri için adeta bir cennet. Polis yasadışı tutumlara adeta hoşgörüyle bakıyor. Mevcut yasaların uygulandığını kimse söyleyemez. Bazı sürücüler polisin gözünün içine baka baka suç işlemekte. Buna her gün binlerce yaya ve sürücü tanık olmakta. Bunun pollisin yetersiz kalmasıyla açıklanması ise akıl ve mantıkla bağdaşmıyor.

* * *

Bir de bu konuda polisin caydırıcılığı asla sözkonusu değil.

Bizi uygar ülkelerden ayıran en esaslı nokta da bu caydırıcılığın olmaması. Uygar yerlerde polis potansiyel suçluları daha suç işlenmeden varlığıyla korkutur. Hele bir suç işlenirse, polis bunun sonuna kadar takipçisi olur. Suçlular mutlaka yakalanacaklarını bilirler.

Bizde böyle bir korku Hak getire!

* * *

Bunun en açık delili de, 2 Mayıs salı günü Hürriyet'te yayımlanan ‘‘Yarışçılar Konuşuyor’’ başlıklı yazı. Trafik teroristi 18 yaşındaki Bartu Gürpınar, açık açık ‘‘Dünyanın en iyi doğal yarış pistlerinden biri olan Sahil Yolu'nda ve Bağdat Caddesi'nde trafik içinde yarışmak tabii ki tehlikeli, ama çok zevkli’’ diyor. Bir de utanmadan ekliyor: ‘‘Açıkçası kendi hayatımızı pek önemsemiyoruz. Alkol alan nasıl yola çıkıyorsa, biz de aynı gönül rahatlığıyla çıkıyoruz.’’

Bakın hele! Kendi hayatını önemsemiyormuş. Peki ya diğerlerinin, suçsuz insanların hayatı ne olacak küçük bey? Onların hayatını korumak ve bu cinayetlere set çekmek de İstanbul Emniyeti'nin görevleri içinde sayılmıyor mu?

Söylediklerimde haklı değil miyim, sayın İstanbul Emniyet Müdürü?

Belediye Kurulu Suçluyor

DİN Düşmanı Kartal Belediyesi başlıklı yazıma Kartal Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi'nden birer cevap aldım. Ayrıca çok sayıda okuyucum da konuyla ilgilendiğim için teşekkür mesajı gönderdi. Okuyuculardan gelen mesajların bir kısmını daha sonra yayımlayacağım.

Kartal Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, gönderdiği açıklamada kendisinden görüş alınmadan yorum yapılmasını eleştiriyor, din düşmanı olmadığını söylüyor. Surp Nişan Kilisesi'yle ilgili ilk haber Hürriyet İstanbul'da 17 Nisan'da yayımlandı. Ben Kartal Belediyesi'nin 24 Nisan'da gazetemizde yayımlanan açıklaması üzerine bu yazıyı yazdım. Belediye açıklamada, yıkımdan sonra kilisenin daha görünür hale geleceğini söylüyordu. Sekmen, yeni bilgi ve belgeler ışığında yazının düzeltilmesini istemiş. Hürriyet İstanbul konunun takipçisi olacak. Yol genişletme çalışması bittiğinde konuyu yine haber haline getireceğiz. Ayrıca yeni bilgi ve belgeler ne ise onları da Kartal Belediye Başkanı Sayın Sekmen'den bekliyoruz.

Büyükşehir Belediyesi ise aynı yazıda yer alan Kasımpaşa'daki Aya Nikola Kilisesi'nin yıkılması öyküsünün farklı bir boyutundan söz ediyor. Olayın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun ihmalinden kaynaklandığını iddia ediyor. Açıklama şöyle:

’’Kurul 1932'de inşa edilen bu ayazmayı yıkıldıktan sonra tescil etmiştir. Kasımpaşa Sururi Parkı 9 Kasım 1996'da açılmış, kurul 10 Kasım 1997'de parkta tarihi eser olduğunu bildirmiştir. Tarihi eserin 96 numaralı parselde tescil edildiği ifade edilmiş, bir yıl sonra gönderilen yazıda aynı bilgi teyit edilmiş, belgelerde ise 95'inci parselde olduğunu beyan etmiştir.

6.9.1996 tarihininde Beyoğlu Tapu Sicil Müdürü'nce onaylanan tapu kütüğü kayıtlarında 95'inci parsel 'arsa' olarak gözükmekte, ayazmadan söz edilmemektedir. Varlığı iddia edilen ayazma her şeyden önce kadartro tesbitinde gözardı edilmiş ve görmezlikten gelinmiştir. Ayrıca Rum Ortodoks Kilisesi Vakfiye Senedi'nde ayazmayla ilgili belge yoktur. Vakıflar Genel Müdürlüğü yasal yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.’’

Belediye, tüm bunlara karşın ayazmanın yeniden yapımı konusunda ilgili kurumlarla temasa geçildiğini ve incelemelerin sürdüğünü belirtiyor. Bana bu açıklamalar ikna edici gelmedi. Okuyucularımdan da birçok belge ve bilgi notu aldım. Bunlara önümüzdeki günlerde köşemde yer vereceğim.

Yazarın Tüm Yazıları